Türkiye'nin yetiştirdiği bayrak şahsiyetler arasında Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun özge yeri vardır. Zaferlerden ve destanlardan bahsedilince akla gelen ilk isim odur. Dün vefatının 13.yılını yâd ettiğimiz bu 'destan adam', Bozkurtların Ruhu, Gençosman Destanı, Kürşad İhtilali Destanı, Malazgirt Destanı, Bozkurtların Destanı, Kopuzdan Ezgiler, Salur Kazan Destanı, Boğaç Han Destanı, Destanlarda Uyanmak, Destanlar Burcu gibi her biri bir yürek ezgisi olan eserleriyle Türk milletinin kalbinde yer etmiş bir ulu ozandır. O, sanat anlayışını şöyle özetler: 'Edebiyat ve güzel sanatların her dalı, millî ve mânevî kökler üzerinde filizlenir, yeşerir ve büyür. Sol, millîliği ve mâneviyâtı inkâr ettiği için, köksüz ve tükenmeye mahkûmdur. Nitekim öyle olmuştur. Sağın milliyetçi kesimi Türk şiirinin berâtını elinde tutmaktadır. Türk şiiri ancak Mehmet Âkif, Yahya Kemal, Necip Fâzıl, Arif Nihat çizgisi üzerinde geleceğe yönelebilir. Benim ilham kaynağım, her birisi başlı başına bir destan olan şahsiyetler, zaferler, fetihler ve eserlerdir. Üç bin yıl geriye doğru uzanan şanlı bir mâzi ve bu mâziden feyizlenerek büyüyecek bir gelecek!
Er meydanlarından çekilir oldun Çorak iklimlere ekilir o! dun Eğilmek bilmezdin bükülür oldun... Sürer mi bu gaflet; daha kaç sene? Uyan ey Türk uyan! Uyumak nene?
Boşaldın boşaldın.. dolabilmedin, Gidişin o gidiş.. gelebilmedin... Döktüğün kanları alabilmedin... Şah damarlarına yapışan kene Sömürür mü seni: daha kaç sene?
Bakın şu Oğuz'un torunlarına; Kara taş bağlamış karınlarına! Umutsuz gözlerle yarınlarına Bakarlar mı dersin; daha kaç sene Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene!
Eski sandıklarda harsın, tören ey! Hain, çaşıt dolu; yanın, yören ey! Bağlı tutsak sanır seni gören ey! Bu böyle sürer mi; daha kaç sene? Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.
Bak ne der Oğuz Han, Alparslan, Tuğrul: Ey Bozkurtlar soyu! Yerinden doğrul! Silkin! ... Öz mâyanla yeniden yoğrul! İnsanlığı nûra kavuştur yine Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.
Acunda ne varsa kurudan, yaştan Al Dede Korkut'tan, Hacı Bektaş'tan Malazgirt ufkuna doğ yeni baştan... Dilerim Tanrı'dan bu devran döne, Uyan ey Türk! ... Uyan! Uyumak nene?
Seni aldatmasın 'Batı' denilen, Onun mayasıdır 'katı' denilen, Onun iç yüzüdür 'kötü' denilen... Odur özsuyunu sömüren kene! Sen uyan; onu da uyandır gene
Düşün! Kaç parçaya bölmüşler seni? Sonsuz bir sahraya salmışlar seni... Kanadını kırıp yolmuşlar seni.. Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne! Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.
Türk Bilge Kağan der 'İşitin beni! Benim çağlar aşan, benim en yeni. Ey Türk! Birgün gaflet basarsa seni Gönül ver, kulak tut bendeki üne, Uyan Ey! Kendine dönmeyi dene! '
'Üstten gök basmayıp yer çökmeyince Hainler türeyip bel bükmeyince Seni gafil bulup kan dökmeyince Türk'ün bir düşmanı çıksa da bine İlini, töreni bozamaz yine! '
Köklerinden koptu okumuşların, Batıyı put yaptı okumuşların, Yaptığına taptı okumuşların... Ey Türk! Kendine dön! Yad, yaban nene Kalk, doğrul yerinden, yürü geç öne!
Dinle! Dövülmekte... Çağrı kösleri, Dinle! Yakındadır... ayak sesleri, Bozkurtların sıcak, hür nefesleri Ufkunu doğudan sarsın da yine Kalk! Doğrul yerinden! Yürü, geç öne!
Sen, Oğuz Ata'nın has milleti, sen! Sen, son Peygamberin has ümmeti. sen! O seni boğmadan, boğ zilleti sen! ... Uyan! Ey Türk oğlu! Uyumak nene? Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne!
Medet ummaya gör kızıl surattan, Seni mahrum koyar aşktan, muraddan, Çağla Sakarya'dan, kükre Fırat'tan.. Kara, kızıl, sarı.. sür, topla yine; Bunlardır özünü sömüren kene!
Destanlar yazılır, şanına lâyık, Yine de erişmez ününe lâyık, Olursan soyuna, dinine lâyık... Geçer bu gafletin; sürmez çok sene, Uyan ey Türk oğlu! Uyumak nene?
hiç anım olmadı burada akşam üstleri, hep imrendim olanlara. Şimdi tekrar dönsem mi acaba yıldızlı akşamlarına, ve 8. yurdun abaza yokuşunu çıkarken kara sular inerdi dizlerime...
bir ayrılık,
bir yoksulluk,
bir ölüm...
er meydanı er meydanı koçyiğide ver meydanıııı! ! !
hey bre KOCA YUSUF ruhun şad mekanın cennet olsun! ! !
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Türkiye'nin yetiştirdiği bayrak şahsiyetler arasında Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun özge yeri vardır. Zaferlerden ve destanlardan bahsedilince akla gelen ilk isim odur. Dün vefatının 13.yılını yâd ettiğimiz bu 'destan adam', Bozkurtların Ruhu, Gençosman Destanı, Kürşad İhtilali Destanı, Malazgirt Destanı, Bozkurtların Destanı, Kopuzdan Ezgiler, Salur Kazan Destanı, Boğaç Han Destanı, Destanlarda Uyanmak, Destanlar Burcu gibi her biri bir yürek ezgisi olan eserleriyle Türk milletinin kalbinde yer etmiş bir ulu ozandır. O, sanat anlayışını şöyle özetler: 'Edebiyat ve güzel sanatların her dalı, millî ve mânevî kökler üzerinde filizlenir, yeşerir ve büyür. Sol, millîliği ve mâneviyâtı inkâr ettiği için, köksüz ve tükenmeye mahkûmdur. Nitekim öyle olmuştur. Sağın milliyetçi kesimi Türk şiirinin berâtını elinde tutmaktadır. Türk şiiri ancak Mehmet Âkif, Yahya Kemal, Necip Fâzıl, Arif Nihat çizgisi üzerinde geleceğe yönelebilir. Benim ilham kaynağım, her birisi başlı başına bir destan olan şahsiyetler, zaferler, fetihler ve eserlerdir. Üç bin yıl geriye doğru uzanan şanlı bir mâzi ve bu mâziden feyizlenerek büyüyecek bir gelecek!
Ey Uyan Türk Oğlu
Er meydanlarından çekilir oldun
Çorak iklimlere ekilir o! dun
Eğilmek bilmezdin bükülür oldun...
Sürer mi bu gaflet; daha kaç sene?
Uyan ey Türk uyan! Uyumak nene?
Boşaldın boşaldın.. dolabilmedin,
Gidişin o gidiş.. gelebilmedin...
Döktüğün kanları alabilmedin...
Şah damarlarına yapışan kene
Sömürür mü seni: daha kaç sene?
Bakın şu Oğuz'un torunlarına;
Kara taş bağlamış karınlarına!
Umutsuz gözlerle yarınlarına
Bakarlar mı dersin; daha kaç sene
Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene!
Eski sandıklarda harsın, tören ey!
Hain, çaşıt dolu; yanın, yören ey!
Bağlı tutsak sanır seni gören ey!
Bu böyle sürer mi; daha kaç sene?
Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.
Bak ne der Oğuz Han, Alparslan, Tuğrul:
Ey Bozkurtlar soyu! Yerinden doğrul!
Silkin! ... Öz mâyanla yeniden yoğrul!
İnsanlığı nûra kavuştur yine
Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.
Acunda ne varsa kurudan, yaştan
Al Dede Korkut'tan, Hacı Bektaş'tan
Malazgirt ufkuna doğ yeni baştan...
Dilerim Tanrı'dan bu devran döne,
Uyan ey Türk! ... Uyan! Uyumak nene?
Seni aldatmasın 'Batı' denilen,
Onun mayasıdır 'katı' denilen,
Onun iç yüzüdür 'kötü' denilen...
Odur özsuyunu sömüren kene!
Sen uyan; onu da uyandır gene
Düşün! Kaç parçaya bölmüşler seni?
Sonsuz bir sahraya salmışlar seni...
Kanadını kırıp yolmuşlar seni..
Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne!
Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.
Yıkıldın, yakıldın: 'devrim' dediler,
Soysuzlaştırıldın 'evrim' dediler,
Bozkurta it, ite 'yavrum' dediler..
Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne!
Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.
Türk Bilge Kağan der 'İşitin beni!
Benim çağlar aşan, benim en yeni.
Ey Türk! Birgün gaflet basarsa seni
Gönül ver, kulak tut bendeki üne,
Uyan Ey! Kendine dönmeyi dene! '
'Üstten gök basmayıp yer çökmeyince
Hainler türeyip bel bükmeyince
Seni gafil bulup kan dökmeyince
Türk'ün bir düşmanı çıksa da bine
İlini, töreni bozamaz yine! '
Köklerinden koptu okumuşların,
Batıyı put yaptı okumuşların,
Yaptığına taptı okumuşların...
Ey Türk! Kendine dön! Yad, yaban nene
Kalk, doğrul yerinden, yürü geç öne!
Dinle! Dövülmekte... Çağrı kösleri,
Dinle! Yakındadır... ayak sesleri,
Bozkurtların sıcak, hür nefesleri
Ufkunu doğudan sarsın da yine
Kalk! Doğrul yerinden! Yürü, geç öne!
Sen, Oğuz Ata'nın has milleti, sen!
Sen, son Peygamberin has ümmeti. sen!
O seni boğmadan, boğ zilleti sen! ...
Uyan! Ey Türk oğlu! Uyumak nene?
Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne!
Medet ummaya gör kızıl surattan,
Seni mahrum koyar aşktan, muraddan,
Çağla Sakarya'dan, kükre Fırat'tan..
Kara, kızıl, sarı.. sür, topla yine;
Bunlardır özünü sömüren kene!
Destanlar yazılır, şanına lâyık,
Yine de erişmez ününe lâyık,
Olursan soyuna, dinine lâyık...
Geçer bu gafletin; sürmez çok sene,
Uyan ey Türk oğlu! Uyumak nene?
Osman Yüksel'in çok sevdiğim bir haykırışıdır;
İmparatorluğa Mersiye
Bin yıl oldu toprağına basalı
Hayli oldu kılıçları asalı,
Bülbüllerin onun için tasalı,
Sazlar kırık,ayar tutmaz telleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Yol görünür,hakan emir verirdi,
Dalga dalga ordularım yürürdü,
Hamlemizden dağlar taşlar erirdi,
Dolu dizgin aştık nice belleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Yıldız doğar,talihimiz belirir,
Sabah olur,ulufeler verilir,
Bir seferde dört krallık serilir,
Al al ettik,kara kara tülleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Ferman çıkar,dal kılıçlar takınır,
Meydanlarda Rabbe dua okunur,
Gölgemizden bütün cihan sakınır,
Andırırdık coşkun akan selleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Kosovalar,Plevneler bizsizdir,
Yosun tutmuş camilerim ıssızdır,
Boynu bükük minareler öksüzdür,
Açmaz olmuş Kızanlığın gülleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Hali görür,geleceği sezerdik,
Bir zamanlar ta Vistül’de gezerdik.
Haritayı biz kendimiz çizerdik,
Fetheyledik deryaları,çölleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Rodopların ak başları yaslıdır,
Serdengeçti gönül,artık usludur,
Rüzgarları bile matem seslidir,
Zafer,zafer der,eserdi yelleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
ellerin buz yüzün soğuk
sesin boğuk rengin kaçmış,
kar mı yağdı sokaklara
üşüdün mü ahhh üsküdar
sende mi sahipsiz yorgun
boynu bükük kaldın böyle
hep gözlerin üzgün bakar
ne vara aklında üsküdar
Ah bir de sevda şiirleri albümlerini bulabilsem...
Ruhuna el-fatiha...
amin...
Askerde iken beni bekleyenlerin o kadar yalvarmalarına rağmen onlarca sayfa yazıp da eringeçliğimden postalayamadığım sayfalar...
ilk aşkıma Atatürk kartpostalının ardına duygusal bir şiir yazıp göndermiştim, ilkokul 1. sınıfın birinci döneminde...
hiç anım olmadı burada akşam üstleri, hep imrendim olanlara. Şimdi tekrar dönsem mi acaba yıldızlı akşamlarına, ve 8. yurdun abaza yokuşunu çıkarken kara sular inerdi dizlerime...