dalsam kelimelere.....anlam yüklenmiş kelimelere...tam içine nüfuz etsem....kaybolsam.......boğulsam kelimelerin içinde.sıçrasam kağıdın üzerine.....temiz beybeyaz kağıda dalsam yayılsam yavaş yavaş..anlam dolu. özünü çeksem içerime,hissetsem , yüklensem kelimelerin ağırlığını.... sonra ağır kelimeler yavaş yavaş gözüme baskı yapsalar.akıtsam kelime yaydığım kağıdın üzerine tuzlu olan göz dalgalarımı ..kağıt dalga sesine boğulsa.. dalsa dalgaya ama en şiddetli olana dalsa...dalsa, dalsa,dalsa.......
Muhammed İkbal, hacdan dönenlere sorarmış; “Bize Hacdan ne getirdiniz? ” diye. Onlar “Hurma, zemzem, takke ve seccade” diye cevap verince de İkbal, “Hayır, ben onları istemiyorum. Bana Hz. Ebu Bekir’in imanını ve sadakatini, Hz. Ömer’in cesaretini ve adaletini, Hz. Osman’ın hayasını ve edebini, Hz. Ali’nin ilmini ve cihad aşkını getireniniz yok mu? Ben sizlerden bunu beklerdim” dermiş.....(paylaşmak istedim)
......bazen habil olurum.......bazen kabil.......habil olduğum an karşıma dikilir kabiller....ve ben susar çeviririm başımı öte yana bilirim habilin başına gelenleri. bazen kabil girer ruhuma işte o zaman habili duygularımı siler bir köşeye kapatırım üstünü..... çelişki muaamması....insan budur...çelişkiler boyar ruhunu baştan sona.....
özgürlük arayışı içerisinde olan kaplumbağamızı.....başında turuncu çizgiler yer aldığı için ona bbu isim verilmiş.belkide isminden utanıyordur kim bilir......
belkide insana örnek bir yönüyle evimi yüklerim sırtıma ve çıktığım noktaya ulaşmak için döner dururum tozlu yollarda......bazı insan tipleri de bu tarz bir düşünce sistemi içerisinde bulunurlar...çıktığım noktaya ulaşmak için yüklediğim evimle aşarım zorlukları........
dalsam kelimelere.....anlam yüklenmiş kelimelere...tam içine nüfuz etsem....kaybolsam.......boğulsam kelimelerin içinde.sıçrasam kağıdın üzerine.....temiz beybeyaz kağıda dalsam yayılsam yavaş yavaş..anlam dolu. özünü çeksem içerime,hissetsem , yüklensem kelimelerin ağırlığını.... sonra ağır kelimeler yavaş yavaş gözüme baskı yapsalar.akıtsam kelime yaydığım kağıdın üzerine tuzlu olan göz dalgalarımı ..kağıt dalga sesine boğulsa.. dalsa dalgaya ama en şiddetli olana dalsa...dalsa, dalsa,dalsa.......
'Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.
Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
Ben yaşamıyor gibi, yaşamıyor gibi yaşıyorum.
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.'
kelimelerin kavuşması....yakıcı bir yazılım.......
Muhammed İkbal, hacdan dönenlere sorarmış; “Bize Hacdan ne getirdiniz? ” diye. Onlar “Hurma, zemzem, takke ve seccade” diye cevap verince de İkbal, “Hayır, ben onları istemiyorum. Bana Hz. Ebu Bekir’in imanını ve sadakatini, Hz. Ömer’in cesaretini ve adaletini, Hz. Osman’ın hayasını ve edebini, Hz. Ali’nin ilmini ve cihad aşkını getireniniz yok mu? Ben sizlerden bunu beklerdim” dermiş.....(paylaşmak istedim)
......bazen dönüyorum hayatın geride kalan bölümüne karalama defteri misali yıpratıp dökmüşüm özel olan herşeyi.hayatın geride kalanını karalamışım,çizmişim.aama artık nokta koyup herşeye karalama defteri mahiyetinden çıkarmalım hayatımı......
cansuyunu yudumladım bir kere...
............acep nezaman kusacağım........
......bazen habil olurum.......bazen kabil.......habil olduğum an karşıma dikilir kabiller....ve ben susar çeviririm başımı öte yana bilirim habilin başına gelenleri.
bazen kabil girer ruhuma işte o zaman habili duygularımı siler bir köşeye kapatırım üstünü.....
çelişki muaamması....insan budur...çelişkiler boyar ruhunu baştan sona.....
özgürlük arayışı içerisinde olan kaplumbağamızı.....başında turuncu çizgiler yer aldığı için ona bbu isim verilmiş.belkide isminden utanıyordur kim bilir......
belkide insana örnek bir yönüyle evimi yüklerim sırtıma ve çıktığım noktaya ulaşmak için döner dururum tozlu yollarda......bazı insan tipleri de bu tarz bir düşünce sistemi içerisinde bulunurlar...çıktığım noktaya ulaşmak için yüklediğim evimle aşarım zorlukları........
zihnimi karalara boyadılar.....
nasıl yedirileceğini bir arkadaş gösterdi....yalnız nasıl yediklerini göremedim bile :-)