Bir hurûşuyla eder bin hâne–i ikbâli pest Ehl–i derdin seyl–i eşk–i inkisârın görmüşüz.
Nabî
(Dertlilerin, güceniklikle akıttıkları gözyaşlarının sellerini gördük. Bir kere coşup çağladığı vakit, binlerce ikbal sarayını yerle bir ediveriyordu…)
Bahçıvan bütün gül bahçesini baştan başa suya versin, sele versin. Tek tek fidanları sulayacağım diye de hiç zahmet çekmesin. Çünkü ne kadar sularsa sulasın, ey Sevgili, senin yüzün gibi bir gül daha açılmayacak bu dünya bahçesinde artık...
Biz seni sevdikçe birileri kinle doluyormuş; ne gam: Sevdik seni ya Rasulallah... (Essalatu vesselamu aleyke Ya Muhammedur Rasulullah)
El-Fettah...
İnşirah... Bir büyülü kelime. Kalbimiz nicedir taşıdığı o ağır yükünden boşandığında derhal yerini alan bir ferahlık...
'Hep seninçündür benim dünya cefasın çektiğim
Yoksa ömrüm varı sensiz neyleyim dünyayı ben...'
Baki
Şiirde başka,
Yaşamda bir başka güzel İstanbul...
Bir hurûşuyla eder bin hâne–i ikbâli pest
Ehl–i derdin seyl–i eşk–i inkisârın görmüşüz.
Nabî
(Dertlilerin, güceniklikle akıttıkları gözyaşlarının sellerini gördük. Bir kere coşup çağladığı vakit, binlerce ikbal sarayını yerle bir ediveriyordu…)
Seviyoruz Seni...
Bahçıvan bütün gül bahçesini baştan başa suya versin, sele versin. Tek tek fidanları sulayacağım diye de hiç zahmet çekmesin. Çünkü ne kadar sularsa sulasın, ey Sevgili, senin yüzün gibi bir gül daha açılmayacak bu dünya bahçesinde artık...
Biz seni sevdikçe birileri kinle doluyormuş; ne gam: Sevdik seni ya Rasulallah...
(Essalatu vesselamu aleyke Ya Muhammedur Rasulullah)
İnsanlık güzeli...
Aşktır ki; gerisi vesairedir...
Dünya çatısız bir fabrikadır. Ölümle paydos borusu çalınır ve herkes hakettiği ücreti almaya gider...