Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Milliyetçi Türk
Milliyetçi Türk

HATIRLARMISIN ALLAHA YEMİN EDEREK BİR SÖZ VERMİŞTİK KALBİMİZ DE BAŞKASI OLMAYACAKTI BEN SÖZÜMDE DURDUM VE DURACAM HEM DE SONUNA KADAR SADECE SEN OLACAKSIN SADECE SEN...

  • ülkü21.09.2007 - 17:40

    Ülkü, insanın ya kendi milleti veya bütün insanlık için ulaşılmasını şiddetle arzu ettiği son hedeftir. Arzu ve hayal edilen son hedefe varmak gayesiyle, yorulup yılmadan, bıkıp usanmadan fazilet ve cesaretle, fedakarca çalışanlara da Ülkücü denir. Hayatlarını insanlığa hizmet uğrunda harcayan peygamberlerle, bazı filozof ve ilim adamları birer ülkücü sayılırlar. Kendilerini milletlerine adayan büyük liderler, cihangir başbuğlar ve kahraman askerlerle, milliyetçi ilim, fikir ve san’at adamları da tam manasıyla birer ülkücüdürler. Ülkücü, bağlandığı davanın asaleti ile gurur duymalı, bunu göğsünü gere gere söyleyebilmelidir. Fakat hiçbir zaman hizmetleri ile övünmemelidir. Başkalarının ne alkışlamasına, ne de takdirine ihtiyaç duymalıdır. Onun kıymetini erbabı zaten bilir. Diğer insanlar da bilse ne çıkar, bilmese ne çıkar? Hizmetlerimizin bedelini “aferin” olarak dahi beklemek bize yakışmaz. Kimse bizi zorla veya türlü vaatlerde ülkücü yapmadı. Kendimiz inanarak, isteyerek ve koşarak bu yolu tuttuk. Herkes bizi alkışlamak mecburiyetinde değildir. Sadece vazifesini yapmış insanların kavuştuğu vicdan huzurundan daha büyük mükafat olur mu? Bugün Ülkücüler bir yandan Türk Milletini tehdit eden komünizm, hümanizm, kozmopolitiklik, bölgecilik, mezhepçilik ve anarşizm gibi bütün yıkıcı akımlara karşı en tesirli mücadeleyi vermekte, bir yandan da cemiyetimizi içten kemiren fakirlik, yoksulluk, haksızlık başıbozukluk, nemelazımcılık ve vurdumduymazlık gibi içtimai hastalıklarla savaşmaktadırlar. Müesseseleri sarmış olan laçkalığı, beyinleri işgal eden yanlış bilgileri, şahsiyetleri kemiren aşağılık duygusunu yok etmek için büyük gayretler göstermektedirler.

    Bundan dolayı, bütün düşmanlara üstün gelerek kutsal davayı kazanmak ve uzak hedefe ulaşmak için Ülkücüler bir karınca sabrı ile, bir arı titizliği ile çalışmaktadırlar. Bu yolun yolcuları 14 ile 24 yaş arasındaki, Türk gençleridir. Hemen hepsi fakir Anadolu çocuklarıdır. İçlerinde ne bir paşazade, ne bir bakan, müsteşar, profesör, büyükelçi ve ithalatçı çocuğu bulunduğunu sanmıyorum. Uşaklı, bahçıvanlı otomobilli ailelerin kolejlerde okuyan çocukları ne diye “ülkücü” olsun? Hem nasıl olsun? Bunların biraz zekileri sosyalist ve ilerici, biraz dengesizleri eli silahlı kızıl anarşist, ahmakları da diskotek ve kulüp tiryakisi olmaktadırlar. Kendilerine ne zerrece vatan- millet sevgisi, ne de milli, dini ahlaki bir terbiye verilmediği için böylelerinden başka türlü davranış zaten beklenemez. Halbuki ülkücülük her şeyden önce disiplinli, ölçülü, ahlaklı, terbiyeli, inançlı, milli gelenek ve töreye bağlı olmayı gerektirir, sonra da hudutsuz bir fedakarlığı şart koşar. Onun için ancak kökünden kopmamış, aslını unutmamış ve milletine yabancılaşmamış aile çocukları ülkücü olabilmektedirler.

    Bu çocuklar seçtikleri ülkücülük yolu uğrunda ne çocuklarını, ne de gençliği yaşayabiliyorlar. Düşününüz; 16 yaşındaki lise öğrencisi 120 milyonluk dünya Türklüğünün dert ve ıstıraplarını teninde duyuyor. Kendisini bu ıstırapları dindirmekle vazifeli sayıyor. Yüklendiği vazifeyi ifa edememenin acısı ile kıvranıyor. Almanya da ki Türk işçilerinin çilesini bu genç düşünüyor… Okulsuz, doktorsuz, yolsuz ve ışıksız Türk köylüsünün bu yokluk çölünden niçin hala kurtulamadığını ve nasıl kurtulacağını kendi kendine bu genç soruyor…

    Doğu Türkistan’da, Rusya’da, Bulgaristan, Batı Trakya, Kıbrıs ve Kerkük’te katledilen, zulüm gören ve ezilen milyonlarca esir Türk’ü bu genç hatırlıyor… Çünkü bütün bundan mes’ul olanlar, olması gerekenler ortada yok… Mevcutlar da gaflet ve dalalet içinde. İşte ülkücüler bir yandan da bu “gaflet ve dalalet” içinde bulunanlara “dur! ” demek üzere hazırlanıyor. Bu uğurda durmadan okuyor, araştırıyor, soruyor, münakaşa ediyor. Teşkilatlanıyor. Kitap yazdırıyor, dergi çıkarıyor, gazete yazıyor… Köye gidiyor; işçiye, esnafa, tüccara, aydına ve resmi yetkililere acı gerçekleri anlatıyor. Onları uyarmaya ve vazife yapmaya çağırıyor…

  • kübra18.09.2007 - 12:54

    kübra keşke onu kelimelerde bu kadar güzel ve rahat anlatabilseydi o kelimelerin bile anlatamayacağı kadar mükemmel olan bana aşkı sevgiyi erdemliği insanlığı hayatı ve kısacası güzel olan herşeyi öğreten bir abidei kişiliğin sahibidir o kalbimin tek sahibi gönlümün tek varisidir onu anlatmak için dünyaya onun gözüyle bakmak gerekir iyiki varsın aşkım iyiki seni sevmişim

  • çankırı16.09.2007 - 21:50

    bir kalbimin orda oldugunu söyleyerek söze başlayacağım gerçektende çankırı diğer 81 illerimiz gibi türkienin güzel yerlerinden biri gerek tarihi gerek sosyal durumu bakımından türkiyenin bir aynasıdır mükemmel insanlarıyla küçük ama şirin görünümüyle güzel bir yer aşkım herşeyim canım benimin de biricik memleketi işte çankırı seni bu yüzden seviyorum

  • ahmet şafak13.01.2007 - 19:14

    ahmet şafak bir türkiye aşığı bir vatan sevdalısıdır o ne başkalrının önünde eğilir nede diz çöker o sadece inandığı hayatı yaşayan bir dava adamıdır efendi kişiliğiyle mütevazi yaşamıyla o bizim ideolümüzdür

  • sedat bucak17.04.2006 - 20:10

    sedat bucak bir kere kürt aşireti degil bie zaza aşiretidir zazalar sonuna kadar türkiyeli sonuna kadar devletinin yanındadaır (tunceli zazaları hariç gerçi onlarda kendilerini zaza olrak görmezler) sedat bucak bir güneydogu efanesidir eger urfa ve çevresi huzur içindeyse bu bucak aşireti sayesindedir o ülkesi için miileti için bayragı için mücadele etmiştir o pkk ya aman vermemiştir o davasından vazgeçmemiştir temiz bir siyaset anlayışı vardır amcası adalet partisinden 2 dönem o da doğru yol partisinden 3 dönem milletvekili seçildi ounun için partisi önemliydi yoksa bagımsız girseydi kesin meclisteydi o sanılanın aksine bir kişi degil o güneydogu efsanesidir