Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Milliyetçi Türk
Milliyetçi Türk

HATIRLARMISIN ALLAHA YEMİN EDEREK BİR SÖZ VERMİŞTİK KALBİMİZ DE BAŞKASI OLMAYACAKTI BEN SÖZÜMDE DURDUM VE DURACAM HEM DE SONUNA KADAR SADECE SEN OLACAKSIN SADECE SEN...

  • ülkücü30.07.2008 - 14:38

    ülkücü bu kelimeyi bile duyduğumda yüreğimin titrediğin kalbimin büyük bir hızla attığı islam iman inanç ahlakını özümsemiş türklüğün şuurunu yüreğinde nakış nakış işlemiş vatanınından başka ne gidecek bir yeri ne de sevecek bir yari olan türk-islam ülküsünün türk milliyetçilerinin fedaileri onlarki vatan sevmenin ustaları onlarki ülkü denen nazlı gelinin sevdalıları... Allah yar ve yardımcınız olsun ülküdaşlarım.... ne mutlu türküm diyene....

  • nazım hikmet30.07.2008 - 14:32

    Günlerden 3 Haziran, televizyonda haber seyrediyorum. Ekranda Başbakan'ın 'zeka timsali' damadının kanalı, haber 'Nazım Hikmet'in ölüm yıldönümü'...

    Ekranın sağ üst köşesinde 'Vatan Şairi' etiketi.


    Hayat hikayesini yazacak değilim, o kadar gözümüzün içine soktular ki hepsini biliyoruz. Nerede doğduğunu, nasıl 'vatanı için' komünist olduğunu, Rusya'ya 'biat' ettiğini, arkasında bıraktığı çocuklarını, aldattığı gözü yaşlı kadınlarını; her nedense hayattayken ait hissetmediği benliğinin öldükten sonra bu ülkeyi nasıl arzuladığını...

    Nazım'ın hikayesi Türk Edebiyat tarihinin en önemli kurmacası. Vatan şairliği de bu kurmacanın zirve noktası. Nazımın 'hikayesini' bildiğim için sordum, tanımlamaya şaşırdığım için, hangi vatanın şairi diye.

    Bizi böyle düşünmeye sevkeden şey, geçtiğimiz yıllarda kaldırılan, kuru bir Bakanlar Kurulu kararı mı?

    Nazım'ın 'ihaneti' Bakanlar Kurulu kararıyla değil, hayatıyla tescil edilmişti. İşte bu yüzden hangi vatana ait olduğu da Bakanlar Kurulu Kararı ile değil, vatanına ettiği hizmet ve ömrü boyunca takip ettiği çizgi ile tespit edilmesi gerekirdi.

    İşte o çizgiyi gözler önüne seren birkaç ayrıntı...

    30 Haziran 1951, Cumhuriyet gazetesi 1. Sayfa. Haber: Şakşakçı Kızıl Şair hava alanında 'beni yaratan Stalin'dir' diye bağırdı ve vatanının Rusya olduğunu söyledi. Moskova radyosu dün akşamki yayınlarında Kızıl Şair Nazım Hikmet'in Moskova'ya vardığını ve havaalanında beyanatta bulunurken 'beni yaratan Stalindir' diye bağırdığını bildirmiştir. Gene Moskova radyosuna göre, Kızıl Şair Stalin'i göklere çıkaran şu sözleri de sarf etmiştir:
    '- Gözlerimin ışığını Stalin'e borçluyum, her şeyimi ona borçluyum, o beni yarattı, o beni yaşatıyor.'

    Nazım'ı yaratan Stalin'i biliyoruz; ömrü Orta Asya Türklüğünü katletmekle geçmiş, hızını alamayıp Kars'ı Ardahan'ı istemek 'küstahlığı'nda bulunmuş, en az Hitler kadar kanlı bir tiran...

    Devam edelim Cumhuriyet haberlerine. 1 Temmuz 1951: 'Moskova 'ebedi' gazetesi Hikmet'e, hatta Pravdadan bile fazla yer ayırmış ve komünist şairin 'Türkiye'de Amerikanlar' başlıklı bir makelesini yayınlamıştır. Nazım Hikmet bu yazısında 'Türk burjuva sınıfının her türlü hicab hissini kaybettğini ve burjuvaların Türkiye'yi Birleşik Amerika'ya sattıklarını' ileri sürmüş ve Türkiye'de Sovyetler Birliği'ne karşı harb için hummalı hazırlıklar yapıldığını iddia etmiştir.'

    Kurtuluş savaşı destanı ile 'coştuğumuz', ilk gençlik yıllarında yazdığı bir kaç şiirine dayanılarak'Vatan şairi' diye yutturulmaya çalışılan Nazım'ın 'olgunluk dönemi' şiirlerine de bir göz atalım...

    'Köyde bebeler ağlıyor/Uyku uyutmuyor açlık
    Yaramı sarıver bacım, jandarmalarla çarpıştık
    Görüp durur yolumu/Emzikli bir kadıncağız/
    Biz on kere onbin memet/On kere on bin kaçağız.
    (Asker Kaçakları)
    ****
    'Kışlamız gömülünce karanlığa/İneceğim sokağa pencereden
    Bir saat içinde varırım dağa/Gel dağa çıkalım İzmirli teğmen
    Kuvayı Milliye kanı damarda/Asker ocağının şanı damarda
    Bekler bizi yüzbin yiğit dağlarda/Gel dağa çıkalım İzmirli teğmen.'
    (İzmirli Teğmen)

    Nazım'ın Atatürk'ü çok sevdiğini iddia edenler de var tabii. Onun İstiklal Harbi'ne katkısından bahsedenler nerede, nasıl olduğunu bir türlü anlatamadıkları hizmetlerini anlata anlata bitiremiyorlar. Bakalım 'vatan şairi'nin Mustafa Kemal sevgisi nasıl bir şeymiş?

    'Trabzon'da bir motor açılıyor/Sa-hil-de-ka-la-ba-lık
    Motoru taşlıyorlar/Son perdeye başlıyorlar!
    Burjuva, Kemal'in omzuna binmiş
    Kemal kumandanın kordonuna

    Kumandan kahyanın cebine inmiş
    Kahya adamların donuna/Uluyorlar/Hav..Hav..Hak..Tü
    Yoldaş unutma bunu/Burjuvazi ne zaman aldatsa bizi
    Böyle haykırır/Hav..Hav...Hak..Tü..'
    (28 Kanuni Sani)

    Kendini 'yaratan', gözlerinin ışığı Stalin'in ölümü üzerine yazdığı 5 Mart 1953 şiirinde ise Stalin Yoldaş'ın arkasından döktüğü gözyaşlarını 'muhteşem' dizeleriyle şöyle ifade ediyor:

    'İlk önce kim kime/Metin ol kardeşim diyecek
    İlk önce kim kime/Baş sağlığı dileyecek?
    Hepinizindi o/Hepimizindir yoldaşlarım
    Acınızı duyuyorum/Sizin duyduğunuz gibi.
    ......

    Hüngür hüngür ağlamak geçiyor içimden
    Tutuyorum kendimi/Aynı metanetle
    Seviyorum onu, Marks'ı, Engels'i, Lenin'i
    Sevdiğim gibi'

    Nazım yolunu seçmişti, kendi gönlü ile; bilerek ve isteyerek. O 'gönül' ile Rusya'ya sığındı. İlk gençlik yıllarında yaptığı gibi. Bu bir mecburiyet değildi; ancak alışkanlık olarak nitelendirilebilir.

    Sağlığında 'vatan'ı ancak 'kaçmak' için hatırlayan Nazım'ın 'beni Anadolu'da bir köye gömün' sözünün ne derece gerçek, ne derece 'samimi' olduğu kendi satırları gözler önüne seriyor. Aşağıdaki mektup Nazım tarafından kendini 'yaratan' Stalin'den sonra işbaşına gelen Kruşçev'e yazılmış. 'Vatan şairi'nin SSCB vatandaşlığına geçmek için 'ricasını' birlikte okuyalım:

    'Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç,

    19 yaşından beri, yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliğine bağlıyım. Bolşevik Partisi'ne ilk olarak 1923 yılında üye oldum. Ardında, 1924 yılında yine Moskova'da 1925 yılı başında Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi oldum. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'ni bitirdim, parti işleri için Türkiye'ye gittim. 1925 yılı sonunda, Ankara'da yeraltı çalışması gösterdiğim için gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırıldım. Sonra yine Moskova'ya döndüm. 1928 yılında Türkiye'de parti işleri ile uğraştım. O zamandan 1950 yılına kadar toplam 56 yıl hapis cezasına çarptırılmama karşın, toplam 17 yıl cezaevinde kaldım. Başta Sovyet halkı olmak üzere, ilerici insanların mücadelesi sonucu cezaevinden çıkarıldım. Ben sayılı komünist şairlerdenim. Çok mutluyum, çünkü Büyük Ekim Devrimi'nin beşinci yıldönümünü Moskova'da kutladım. Bu nedenle de şiir yazdım. SBKP'nin 22nci kongresini kutladım. Bu nedenle de şiir yazdım. Artık 10 yıldır Moskova'da yaşıyorum, ailem de yanımda. Bütün Sovyet halkı gibi, buradaki yaşama alıştım. Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç, yardım edin, ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum.'

    Ne diyelim. Medya kalantorlarının 'vatan şairi' ancak böyle bir şey olurdu zaten...

  • Yusuf İmamoğlu28.07.2008 - 13:24

    Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğuydu. Ailece Bursa'nın İnegöl kazasında oturuyor, İstanbul Edebiyat Fakültesi Coğrafya bölümü son sınıfta okuyordu.

    Fakülteye sokulmayan Ülkücü Yüksek Öğretmen Okulu öğrencilerinin karnelerini imzalatmak üzere okuluna gittiğinde, Vural Yıldırımoğlu, Yusuf Kayabaşı, Ali Menekşe, Feridun Şakar ve Vahram Apik isimli komünist anarşistlerin öncülüğünü yaptığı silahlı grubun yaylım ateşine maruz kalarak ağır yaralandı.

    Okulun dışında gruplar halinde toplanan komünist militanlar, ambulansı içeri sokmadıkları için hastahaneye zamanında götürülemeyerek kan kaybından şehit düştü. (8 Haziran 1970)

    Cenazesi, Bursa Emirsultan Mezarlığına defnedildi.

    Şehit olduğu zaman cebinden 35 kuruş para çıkmış ve otopsi sırasında da üç gündür hiç bir şey yememiş olduğu tesbit edilmişti.

    Yusuf İmamoğlu Türk İslam davasının ne ilk, ne de son şehididir. Aziz şehidimiz Yusuf İmamoğlu'nun ve diğer şehitlerimizin hesabı bir gün sorulacaktır.' Başbuğ Türkeş (8 haziran 1970 Marmara Öğrenci Lokali)
    YUSUF İMAMOĞLU'NA AİT BİR ŞİİR

    Unutturacaklarmış benliğimizi,
    Kundaklayacaklarmış kimliğimizi,
    Yeniden göstermek için varlığımızı,
    Haydi yiğit! Haydi yeni akına!
    Ülkümüzün cihan varsın farkına!

    Kur'an'a rehber diye sarıldık,
    Eğilmedik, düştük öldük, kırıldık,
    Ne yazık düşmanı dışta bilirdik,
    Haydi yiğit! Haydi yeni akına!
    Ülkümüzün cihan varsın farkına!

    Elimizi Hak'tan yana açarak,
    Zafer ışığını coşup saçarak,
    Maziden atiye bir yol açarak,
    Haydi yiğit! Haydi yeni akına!
    Ülkümüzün cihan varsın farkına!

    İmamoğlu getir bu aşkı dile,
    Atıver kendini şu coşkun sele,
    Kimbilir kaç yürek çarpar seninle,
    Haydi yiğit! Haydi yeni akına!
    Ülkümüzün cihan varsın farkına!

  • Süleyman Özmen28.07.2008 - 13:22

    Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisi Süleyman Özmen 22 yaşındaydı. Yüksek Öğretmen Okulunda komünist militanlar tarafından sıkıştırılarak, 72 saat mahsur bırakılan ülkücü arkadaşlarına yardım edebilmek için ülküdaşlarıyla birlikte Yüksek Öğretmen Okulu'na gelir. Mahsur kalan arkadaşlarına ekmek götürmek ister. Sabaha karşı meydana gelen büyük çatışmada kızıl silahlar kan kusar. Kurşunlar Süleyman Özmen'e isabet edecek, kaldırıldığı Numune Hastanesinde beş gün süren yaşam mücadelesinde, omuriliğine saplanan kurşunun yaptığı hasar neticesinde şahadet mertebesine ulaşacaktır.. Allah mekanını cennet kılsın ülküdaşların senin yolunda özmenem

    Öz menem! ...
    Öz menem! ...
    Onlar kabuk...öz menem! ..
    Sen yelde savrulan kül..
    Yüreklerde köz menem! ..


    Ülkü uğruna şehid
    Men Süleyman Özmen' em! ..


    Ne Kafkasya, ne Prut
    Şu bin yıllık anayurt!
    Kurşunlanan bir Bozkurt,
    Çıkarılan göz menem! ..

    Dinmez gönül sancımız,
    Derinleşir acımız...
    Alınmazsa öcümüz
    Dövülecek diz menem! ...

    Ok bir kez çıktı yaydan..
    Geçtik düğünden, toydan..
    Şimdi hep meydan meydan...
    Söylenecek söz menem! ...

    Bitsin bu kızıl oyun! ..
    Açılsın bahtı ay' ın! ..
    Altay' da kurultayın
    Toplandığı güz menem! ...

    Vur Bozkurt' um! ! . Vur tilkiye...
    Vur.. kurtulsun Türkiye...
    Sizi büyük ülküye
    Götürecek iz, menem! ...

    Ülkü uğrunda şehid
    Men Süleyman Özmenem!

  • dündar taşer27.07.2008 - 23:22

    o bizim dündar ağamız Büyük Türk milliyetçisi, dava adamı ve gönül eri ülkü ocaklarıının kurulmasında büyük rolü ve büyük payı olan abide-i şahsiyetimiz büyük ülkü adamı türk milliyetçileri seni unutmayacak Allah mekanını cennet eylesin


    İşit beni, dinle beni, duy beni
    Eğlendirmez düğün, dernek, toy beni
    Yar beni, hey... Dil beni hey... Oy beni.
    Dündar ağam bizi koyup gitti bil!
    Uçmağ' içre, bir menzile yetti bil!

    Ülkü yolu diken olur, taş olur..
    Yağsız ayran, kuru ekmek aş olur..
    Kim derdi ki Ağama bir iş olur? ...
    Kahpe felek bize oyun etti bil!
    Attığı taş bağrımıza battı bil!

    Uluna da Bozkurtlarım.. Uluna;
    Uluna da ince aylar doluna..
    Gafil durup güvenirsen soluna;
    Başın üzre sefil baykuş öttü bil!
    Özyurdunu iki pula sattı bil!

    Tanrı bilir; dün de bizim, yarın da...
    Bir gün olur, bir sabah tan yerinde,
    Dalgalanır dokuz tuğ, gönderinde,
    Türkmen ağam nağrasını attı bil!
    Otağ kurup gölgesinde yattı bil!

    Yol demeyen, yel demeyen yürüyem
    Göğüs verem, şu dağlan kürüyem!
    Ben Oğuz'un dediği Gök Bürüyem
    Yine doğum sancıları tuttu bil!
    Tanrıdağ'da kalk borusu öttü bil!

    Sanmayın bu, ağlamaya ağıttır.
    Bu ağamın kavlince bir öğüttür.
    Ağlamak ne? Dündar ağam şehiddir.
    Ağlar isen, kaşlarını çatı bil!
    Oraları birbirine kattı bil.

  • karşıyaka27.07.2008 - 23:19

    aşırı sempati duyduğum gerçekten çok sevdiğim bir takım ve semt çünkü karşıyakalılık bir isyandır bir başkaldırıdır... bir sevgidir bir efsanedir izmirli değiliz biz KARŞIYAKALIYIZ..

  • fatih terim27.07.2008 - 23:17

    gerçek imparatorun adananın aslanı galatasarayın iftaharı gururu türklüğün simgesi sert mizaçlı yufka yürekli fatih terim türk futboluna kazandırdıkların ve yaşattırdıklarınla sen heo kalbimizinm baş köşesinde olacaksın türk futbolu ve galatasaraylılar seni hiç bir zaman unutmayacak...

  • yavuz sultan selim27.07.2008 - 23:15

    o bir cihan padişahı o bir çınar o benim ideolüm o osmanlının yüz akı o yüreğindekileri yazıya dökmesini bilecek kadar şair ruhlu o islam dinini yüceltecek kadar müslüman ruhlu o bir türk o fatih sultanın torunu eğer bugun şii değilsek alwvi değilsek bu cihan padişahı yavuz sultan sayesindedir bugun islam dini afrikada ve asyada hüküm sürüyorsa bu yavuz sultan selim sayesindedir mekanın cennet olsun padişahım torunlarınız ecdadın izinde sen rahat uyu...

  • divanı lügatit türk27.07.2008 - 17:20

    büyük üstad kaşgarlı mahmutun türk dilinin dünyadaki en güzel en saf en büyük en akıcı en üstün dil olduğunu gösteren bir eseridir ne güzel türkçe konuşmak türkçe düşünmek ve türkçe yaşamak

    NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE....

  • edebiyat27.07.2008 - 17:19

    Edebiyat nedir sorusuna yüzyıllar boyunca değişik yanıtlar verilmiştir. Gerçekten de nedir edebiyat? Bir söz, bir dil etkinliği midir sadece? Nasıl ve neden başlamış, kültürün içindeki yeri ne olmuştur? İnsan ve toplum hayatındaki yeri nedir? Yazar kimdir? Okuyucunun yazar ve ürünüyle ilişkisi nasıl kurulur? Kuşkusuz bu soruları bir bu kadar daha uzatabiliriz edebiyat bence hayatı belli bir düzlem içinde yazıya dökmektir.. edebiyat yaşadıklarımızı oyuna dökmektir.. güzel ya hayatta oyunun ta kendisi değil mi