Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • abuk subuk02.01.2007 - 13:01

    Sylvia Plath

    Boyunayım

    Ama enine olmayı tercih ederdim.
    Ben kökünü toprağa batırmış bir ağaç değilim
    Taşları ve o ana sevgisini emen
    Bu yüzden büyüyemiyorum parlak yapraklara her nisan,
    Bir çiçek tarhının güzelliği de olamadım ne yazık ki
    Sanki özenle boyanmış ve kendi payına düşen hayranlarını kabul eder gibi,
    Pek yakında bütün yapraklarından birer birer döküleceğini bilmeden.
    Benimle karşılaştırılırsa, ölümsüz sayılır bir ağaç
    Ve bir çiçek o kadar uzun boylu değildir belki, ama kalkışmanın anlamını bilir,
    Bense ömrünü bir ağacın, cesaretini istiyorum bir çiçeğin.

    Bu gece, yıldızların o sonsuz incelikte ışıkları altında,
    Ağaçlarla çiçekler serin kokularını serperlerken havaya.
    Aralarında yürüdüm, hiçbiri farkıma varmadan.
    Uykuya dalmadan düşünürüm de bazen
    Ben de onlar gibiyim aslında –
    Düşüncelerim bulanır sonra.
    Uzanıp yatmak, daha doğal geliyor bana.
    Sınırı olmayan sohbet yürürlüğe girdiği zaman, gökle aramızda.
    Ve son kez uzanıp yattığımda bir gün ben asıl o zaman yararlı olacağım:
    O gün ağaçlar bana bir kez olsun dokunabilecek ve benimle ilgilenecek vakti olacak çiçeklerin

  • abartı02.01.2007 - 12:53

    Ağır Saat / Rainer Maria Rilke




    Kim ağlarsa şimdi dünyada bir yerde,
    nedensiz ağlarsa dünyada,
    bana ağlar.

    Kim gülerse şimdi bir yerde geceleyin,
    nedensiz gülerse geceleyin,
    bana güler.

    Kim giderse şimdi dünyada bir yere,
    nedensiz giderse dünyada,
    bana gider.

    Kim ölürse şimdi dünyada bir yerde,
    nedensiz ölürse dünyada,
    bana bakar.

  • sağduyu02.01.2007 - 12:51

    Bir Sağduyuya / Arthur Rimbaud


    Parmağının vuruşu davula,
    boşaltıyor tüm sesleri
    ve yeni bir uyum başlıyor.
    Attığın bir adım ayağa kalkışıdır
    yeni insanların ve düşmeleri yola.
    Başın çevriliyor, -Yeni Sevi!
    Başın çevriliyor, -Yeni Sevi!
    “ Değiştir nasiplerimizi, acıları ele,
    zamandan başlayarak ” diye sesleniyor
    bu çocuklar şarkılarda sana.
    “ Yükselt nerede olursa olsun
    talihlerimizin ve dileklerimizin tözünü “
    diye yalvarıyorlar sana.


    Ezelden çıkıp geldin, her yere gideceksin.

  • aidiyet02.01.2007 - 12:46

    cehennemde bir mevsim
    aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım, önüne bütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şarapların döküldüğü bir şölendi.

    bir akşamdı dizime oturttum güzelliği -terslik edecek oldu- iler tutar yerini bırakmadım ben de.

    bayrak açtım adalete karşı.

    aldım başımı kaçtım. ey büyücüler, size ey bahtsızlık, ey nefret, hazinem, size emanet.

    azmettim, söndürdüm içimde insan ümidi adına ne varsa. bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım üzerlerine boğayım diye cümle sevinci.

    cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken mavzerlerin kabzalarını. seslendim salgınlara, boğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni. tanrı bildim musibeti. gırtlağıma kadar battım çamurlara. cürmün ayazında kurundum. hop oturup hop kaldırdım çılgınlığı.

    bana baharın getirdiği iğrenç bir budala kahkahasıydı.

    derken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamak üzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak geldi, dedim belki de yeniden heveslenirim.

    hayr'mış meğer o anahtarın adı- anlaşıldı ben bir düşteymişim.

    'sen canavar kalacaksın...' falan filan... atıp tutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan. 'ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle bağışlanmaz günahın.'

    ah, canıma yetti arttı- kuzum şeytan, nolur daha bir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yolda kalmış alçaklıklar varadursun, sen ki yazarda tasvir, öğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için kopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları.

  • adı yok02.01.2007 - 12:42

    kısaca insan / william blake


    Kalmaz ortada acıma
    Yoksulluk olmayınca;
    Ne de merhamet
    Bizim gibi mutluysa millet


    Birbirini korkutup barışı aradıkça
    Sevgiyi kendine sakladıkça;
    Zulüm sarar dört yanını
    Pusularla tutarlar yollarını.


    İlahi korkularla kalakalır baş başa
    Ağlar gözyaşları yağar toprağa;
    Ve alçakgönüllülük kök verir birdenbire
    Ayaklarını bastığı yerde.


    Derken bir gölge gibi yayılır hüzünle
    O giz kafasının üzerinde;
    Bir tırtıldan sineğe
    Her şeyi o giz beslemekte.


    Ve taşımakta düzenbazlığın meyvesini
    Belli ki dayanılmazdır lezzeti;
    Derken bir sırtlan yuvası o uğursuz gölge
    Karanlığını saçar her yere.


    Karalar ve denizlerin Tanrıları
    Çok aradı Doğu’da bulmak için o ağacı;
    Tüm çabaları boşunaydı oysa
    O ağaç insanın beyninde boy atmakta.

  • Atlas Dergisi28.12.2006 - 11:12

    aboneyim ve her seferinde dergi beni psikopat etti..her baktığım yere gidememek...gördüğüm şeyleri sadece seyretmek....ayagım derginin üzerinde..belki bir şey olur ve içine düşerim diyeeeee..

  • baki28.12.2006 - 11:07

    türk dili ve edebiyat öğrencisi olduğum yıllara döndün birden..üniversitede baki'yi zorla gözümüze sokmasalar ve d,ğerlerini belki yazacak daha çok şey olurdu...hoş aslında fuzuli'nin şems kasideside aynı akibete kurbandır ya...