İstanbula her gelişimde tam göbekteki bir otelde kalıyorum amavelakin Taksim gibi bir yerde bile saat 10da zıbarıp yatıyorum. E napayım, kimsem yok benim... (SORU=bakarsın bu yazdıklarım vesilesiyle bi arkadaş bulur artık saat 10da yatmam belki.Değil mi?)
Annem LEÇER diyor. Bir de küçüken bir fırında çalışıyordum. Orada ustalar hemen hemen her gün beni markete gönderirler bir paket sana, bir kavanoz reçel aldırırlardı.(Ki sırf bu yüzden gitmemek için bahaneler uydururdum ama ne fayda tabii.) Sonra bunları kocaman bir tepsi içinde karıştırırlar ve her öğle bu ilginç karışımı öğle yemeği olarak yerdik.... E sıkıysa gel de sev bakalım reçeli... De haydi; hııhh...
Bütün hakları saklıdır.
TDK©
----------
Aradığınız sözü aşağıdaki sorgu kutusuna yazdıktan sonra Ara düğmesini tıklayınız.
Yazım Kılavuzu'nda Söz Ara
----------
beynelmilel
sıfat, eskimiş Arapça beyn + milel
Uluslararası:
'Medeniyetin beynelmilel, fakat harsın mutlaka millî olduğunu unutmayacağız.'- O. S. Orhon.
----------
26 Eylül 2005'ten bu yana 2456613 kez söz araması yapıldı
----------
Ana sayfa
Eleştirinizi ve katkılarınızı Bilgi Edinme Hakkı bölümündeki etkileşimli belgeyi doldurarak bildire
çizo vizo nizo...
ezi parağu dayé...
bilen bilir...
Rakip firmalardan sözederken kullandığım harf...
Harbi katkısı olan ciddi bir şirket terimi...
Ben kullandım faydasını gördüm, tavsiye ederim...
:p
İstanbula her gelişimde tam göbekteki bir otelde kalıyorum amavelakin Taksim gibi bir yerde bile saat 10da zıbarıp yatıyorum. E napayım, kimsem yok benim...
(SORU=bakarsın bu yazdıklarım vesilesiyle bi arkadaş bulur artık saat 10da yatmam belki.Değil mi?)
(CEVAP=Değil)
Hadi yaaav... Tüüüh...
yeni bir su markası...
MUNZUR MEMBA SUYU... Valla iyi satıyor adamlar...
içimde bii KANARDAĞ var...
kanaaar durur...
vakti geldi ayrılığın
ne yapsak boş
kurtulamaz bu sevda
bu amansız rüzgardan
anla beni
geçmişteki günlerimiz
birer birer hayal oldu
birer birer yalan...
gözlerindeki yaşı sil canım benim
burada bırak git...
git...
Annem LEÇER diyor.
Bir de küçüken bir fırında çalışıyordum. Orada ustalar hemen hemen her gün beni markete gönderirler bir paket sana, bir kavanoz reçel aldırırlardı.(Ki sırf bu yüzden gitmemek için bahaneler uydururdum ama ne fayda tabii.) Sonra bunları kocaman bir tepsi içinde karıştırırlar ve her öğle bu ilginç karışımı öğle yemeği olarak yerdik....
E sıkıysa gel de sev bakalım reçeli...
De haydi; hııhh...
müthiş...
Evet söz sırası sizde. İddia makamı; buyrun...