Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • ahmet rüfai30.09.2005 - 08:49

    www.varliktanveriler.com/
    Kazim YArdımcı'nın Rufai Hazretleri HAkkında Yazdığı veriden alınmıştır.
    SEYYİD AHMET RUFAİ HAZRETLERİ HAKKINDA ÖZET BİLGİLER

    Basra ve Bağdat arasında Arzı Betayih denilen bir bölgede Ebuubeyde de dünyayı teşrif etmiş, Vasıt şehrinde vefat eylemiştir. Kabri şerifleri Vasıtda'dır. Ziyaretgahtır.

    Tasavvufta ki yeri, irfan ağırlıklıdır. Ünvanı Sultanül Arifindir. Batıni ilimlerde onu geçenin olmadığını, tüm tasavvufcular kabul etmişlerdir. Ledün ilminin büyük İmamlarındandır. Fıkıh ilminde de müctehid derecesindedir. Güzel ahlakta Darbımesel olmuştur.

    SOYKÖKÜ:

    Baba yönünden Hazreti Hüseyin'e Ana yönünden Hazreti Hasan'a dayanır. Onun için Ebel Alemeyn lakabı vardır.Yani İKİ BAYRAK SAHİBİ demektir.

    Tasavvuf silsilesi (Tarikat silsilesi) piri (Şeyhi) Aliyyül Kari'ül Vasiti Hazretleri kanalı ile, Cüneyd Bağdadi, Sırri Sakati, Maruf'u Kerhi, Davud'u Tai, HAbibi Acemi, İmam Hasan el Basri ve Seyyidena Şahi Velayet Hazreti Ali (K.V) efendimize ve Nebi Aleyhisselatı Vesselam'a kavuşur.
    Devamı için www.varliktanveriler.com

  • varlık29.09.2005 - 17:00

    Varlık: Kazim Yardımcı'nın bir kitabının adı.

  • veraset29.09.2005 - 16:58

    VERASET

    Tanrı, insanı zati nuruna ve bütün güzel adlarının nurlarına (zat ve esma) , Marifet ve ilmine varis kılmıştır. İnançlı salikler – Tanrı yolunda yürüyenler- Peygamberlerin ve Velilerin Tanrısal ilmine, güzel ahlâkına varistirlar. Çünkü gerçek varisler, Peygamberler ve Velilerdir. Bu büyükler, kendilerine uyanların manevi, kutsal babalarıdır. Bu sırdan, dış alemde de oğullar, babalarının mallarına varis olmuştur.Mal ve servette, verasetin nedeni bu hikmettendir. Veraset, İslam dininde haktır. Ancak, manevi veraset nasıl bir bağlılığa ve emeğe, çabaya dayanır ise ve manevi varidat, O büyüklere Hak tarafından hediye veya emekleri sonunda verilmiş ise, dış alemde de, baba olanın terekesinin (malı, serveti) emeğe ve hak ölçülere dayanması lazımdır. Yani, sömürü neticesi yığılmış bir meblağ olmamalıdır. Miras, murisin emeğe –hak- ölçülere- dayanan terekesinin varislere intikalidir. Eğer, emeğe dayanmayan bir meblağ var ise, bu meblağ batıldır.Batılın, intikalide batıldır. Kur’an “ Ve enleyse lil insani illa masea – İnsana emeğinden başka bir şey yoktur” ((Necm, 39) buyurmaktadır. Ayrıca, mal- mülkte işgücünden yoksun kişilerin hakkı vardır. Tanrı, Kur’an’da “Ta ki Ya Muhammed bu mal (kapital) , yalnız zenginler arasında dolaşan mal olmasın” (Haşr, 7) demekle, Sure – i Haşr’da da bu durum, büyük bir açıklığa kavuşturulmuştur.Ayrıca, Tanrı, Sure –i Yasin’in 47 nci Ayetinde “Müminler, Mümin olmayanlara, Tanrının sizi rızıklandırdığından yoksullara da verin, yani onlara yardım edin dediği zaman, kafirler, iman edenlere Tanrı onlara itam –yardım – edemez mi derler ve yardım edin, yoksulları gözetin diyen Mü’minlere, siz bu sözlerle apaçık dalalet –sapıklık- içindesiniz derler” buyurmak suretiyle, bu sosyal yardımlaşma, işgücünden yoksun kişileri malülleri,fakirleri yardıma muhtaçları görüp, gözetme hususuna çok önem vermiştir.Toplumun ekonomik yaşantısı hususunda, sorumlu kişileri bu konuya eğilmekle görevlendirmiştir. Kur’an, toplumun ekonomik yaşantısına çok önem vermiştir.
    Kazım Yardımcı'nın Varlık Adlı kitabından alınmıştır.-Adıyaman
    www.varliktanveriler.com

  • ruh22.09.2005 - 16:23

    www.varliktanveriler.com
    Kazim YArdımcı'nın Varlık adlı kitabında Ruh:
    RUH NEDİR? Ruh, Tanrı’nın niteliklerinden bir kutsal niteliktir. Bu husus Kur’an ile kesinliğe kavuşmuştur.
    Kur’an’da Tanrı, “Veyes’eluneke anirruhi, külirruhü min emri Rabbi - Senden Ruhu soranlara de ki: “Ruh Rabbimin emrinden” (İsra, 85)
    Âyeti ile Ruh’un Tanrı’nın emri olduğunu açıklamıştır. Ruh, Tanrı’nın Emir Sıfatı, Tecellisi, Nuru ve Nur’dur. Tanrı’nın sıfatı da Nur’dur.
    Kur’an’da, bir kavmin yaptıkları kötülük yüzünden maymun, diğer bir kavmin de ayı suretine geçtikleri açıklanmıştır. İşte 1400 yıl evvel açıklanan bu gerçeği, kötü niyetli Darvin, Kur’an’da görmüş ve bunu tekâmül nazariyesini de ele alarak ters bir şekilde işlemiştir. İnsan, Tanrı’nın en mükemmel bir belirtisidir. İnsan, şüphesiz olağanüstü kutsal bir varlıktır. Tanrısaldır. Onu, Tanrı iki eliyle yaratmış ve kendisinin bütün güzel sıfatları ile bezemiştir. Darvin’in tekâmül nazariyesi baştan sakattır. Onun teorisine göre, Güneş en basit ve düşük bir nesnedir. Halbuki çağın ilmi, Güneşin, en mükemmel ve her an tazelenen, bu suretle bütün âlemi, nesneleri tekâmül ettiren, yani tekâmül denen şeyin kaynağı olduğunu kabul etmiştir.

    Şekl-i İnsan kutsaldır, ayrıca insanın beden ve şeklinde de kutsallık vardır. İnsan, secde halinde Arapça harflerle “Muhammed” kelimesini yazar. Namaz’da kıyam, rükû ve secde durumunda Arap harfleri ile “Âdem” adını yazar. Yüzünde, Arapça “pek üstün” anlamına Aliyyül âlâ yazar. Bu nedenle Tanrı, insan şeklinde hiçbir kimseyi cehenneme atmaz. Şöyle ki: İnsan (kötü insan) öldükten sonra şekil değişir. Kendisindeki en kötü huy ne ise ve o huy hangi hayvanla temsil ediliyorsa, o hayvan şekil ve suretinde Barzah’a geçer. Zaten cahil insanın iç yapısı hayvandır. Huyları da vahşi hayvanlarınkindendir. Şairin şu deyişleri ne güzeldir:
    “Ey nütfe iken ahsen-i takvim olan insan,
    Bil kadrini bil, suret-i insan ele geçmez.”