Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • sağlık16.01.2007 - 08:15

    Emulgatörler

    İstenen ölçüde birbiri içinde dağılmayan sıvı ve hamur şeklinde bulunan maddelerin karışımını sağlayabilmek için Emülsiyon yapıcı katkı maddeleri kullanılır.

    İki tip Emulsiyon vardır:

    1 – Yağ içinde su Emulsiyonu: Tereyağı

    2 – Su içinde yağ Emulsiyonu: Süt

    Öyle malzemeler vardır ki bunlar bir Emulsiyon’ un oluşumunu kolaylaştırırlar veya karışımı önlerler.

    Emulsiyonlar istikrarsız yapılardır, bu sebeple kendiliğinden oluşmazlar. Bir emulsiyonu oluşturmak için gerekli enerji girişinin çalkalama, karıştırma, püskürtme ve homojenleştiriciler ile sağlanması gerekir.

    Bunlara Emulsiyon yapıcılar veya Emulgatörler denir. Bazı gıda maddeleri Emulsiyon formlarında hazırlanır. Mesela margarin, Mayonez gibi.

    Genellikle yağlı ve balmumlu, tozumsu maddelerdir. Bunlar emülsiyon’ un oluşumunu temin ederler ve emulsiyonu dayanıklı hale getirirler.

    Açık anlamıyla yüzeysel aktif bağlantıları sağlarlar (nemlendiricidirler) , bunlar karışmayan iki maddeyi (yağ/su) temas yüzeyinde koyulaştırırlar ve sınırlayıcı alanın gerginliğini indirgeyerek dağılma imkanını mümkün kılar.(Emulsiyonlar Suspansiyonlar ve köpükler) bu oluşumun meydana gelmesini sağlayan sebep, aynı molekülde buluşan Lipofil (yağlı maddeler) ve Hidrofil (sulu Maddeler) gruplarıdır.

    Gıda Emulgatörleri için ana maddeler nebat ve hayvan yağlarından elde edilen yağ asidi ve bunların tuzları, ayrıca gliserin ve de diğer tabii yenilir yağ asitleri ve bunların tuzları, sodyum hidratlar ve poli-oksi bileşimleridir. E322 Lesitin, E470 Mono ve digliserid ve E495 e kadar isimleri geçen katkı maddeleri homojenleştirici, stabilizatör, emülsiyon yapıcı,yani Emülgatör olarak kullanılan katkı maddeleridir. (Homojenleştiriciler, Stabilizatörler)

    Emulgatörler sadece gıda sektöründe kullanılmazlar. Krem, Losyon ve deterjan gibi kozmetik ürünlerin ve ilaçların üretiminde de kullanılmaktadırlar.

    Çok sayıda hammaddeler, çok değişik Emulgatör’ün imalini sağlar. Ayrıca karıştırılarak, kullanılma gayesine en uygun şekilde uygulanabilir. Günümüzün, dondurma, margarin, çikolata ekmek, pasta ve benzeri gıdaların yapımında gerekli olan kalite standardı, ancak Emülgatörlerin kullanımıyla sağlanabilmektedir.Bunlar klasik fonksiyonları yanında pek çok yiyecek maddelerinin özellikleri açısından da etkendirler.

    Hayvan köken’li olanlar için dikkatli olmamız gerekir. Genellikle bu katkı maddeleri, ülkemize ithal edilmektedir. Üretici ülkelerde ise üretimde kullanılan hammaddeler domuz ve dinimizce yenmesi haram olan hayvanlardan elde edilebilmektedir. En iyisi, gerek üretici firmaların, gerek ithalatçıların bitkisel olanını ithal etmeleridir.Tüketici kardeşlerimiz de bu hususa dikkat ederek, sorgulayarak seçimlerini yapmalıdırlar.

    Bilinen Uygulama Alanları:

    1 – Yağlar (yemek yağları) , pasta yapımında kullanılan özel yağlar.
    2 - Mayonezler. Salata sosları. Krema yağları.
    3 – Etler ve etle yapılan malzemeler. Hazır çorbalar
    4 – Süt ürünleri.
    5 – Dondurma.
    6 – Ekmek, pasta ve bisküviler.
    7 – Nişastalı yiyecekler. Krem şantiler, pudingler
    8 – Tatlılar.
    9 – Kozmetik ve ilaç üretimi

  • çiçek anlamları16.01.2007 - 08:04

    '...zira,ben ki bir gün bile Gilberte'i göremeden duramayacağımdan başka bir şey düşünmez olmuştum,(o kadar ki bir defa,büyük annem,akşam yemeği vakti eve dönmemişti de ben hemen,bir araba altında kalmışsa bir müddet Champ-Elysaes'ye gidemeyeceğimi düşünmekten nefsimi menedememiştim; insan aşık olunca artık başka bir kimseyi sevemiyor) ,halbuki Gilberte'le beraber bulunduğum ve bir gün önceden başlayarak sabırsızca beklediğim,beklerken tir tir titrediğim,kendilerine herşeyi fedaya hazır olduğum demler hiç de saadet demleri değildi; bunun böyle olduğunu da biliyordum,zira son derece,iptila halinda üzerlerine düştüğüm demler oldukları halde,hayatım kendilerinde zevkin zerresini bile keşfedemiyordu...

    Gilberte'ten uzak bulunduğum müddetçe kendisini görmek ihtiyacında idim,çünkü yüzünü durmadan gözlerim önüne getirmeye çalıştığımdan gayretlerimin neticesi buna bir türlü muvaffak olamamak ve aşkının neye tekabül ettiğini bir türlü bilememek oluyordu...Sonra,sevdiğini de henüz hiç söylememişti...Tam tersine,bana tercih ettiği erkek dostları olduğunu,beni dalgın,kendini oyuna pek vermeyen,fakat isteyerek oynadığı iyi bir arkadaş saydığını ekseriya iddia etmişti; nihayet bana sık sık açıkça soğukluk alametleri de göstermişti; bu da kendisi için diğerlerinden başka türlü bir kimse olduğum hakkındaki kanaatimi sarsabillirdi,eğer bu kanaatin kaynağı Gilberte'in bana olan aşkında bulunsaydı da,vaki olduğu üzere,benim ona olan aşkımda bulunmasaydı; bu ise onu başkaca mukavim kılıyordu,çünkü bu onu,deruni bir zaruretle,Giberte'i düşünmeğe mecbur bulunduğum tarza tabi tutuyordu...Fakat,hakkında duyduğum hisleri bizzat ben de kendisine ilham etmemiştim...Gerçi,defterlerimin bütün sayfalarına ismiyle adresini durmadan yazıyordum,fakat bu sebeple o beni düşünmediği halde benim çizdiğim,ona da,hayatıma daha ziyade karışmaksızın,etrafımda bir hayli yer aldırtan -bu vüzuhsuz satırlara baktıkça cesaretimin kırıldığını hissediyordum,çünkü bunlar bana kendilerini hatta göremeyecek olan Gilberte'ten bahsetmiyorlardı,ama kendi arzumla bana sanki sırf şahsi,usandırıcı ve kudretsiz bir şey gösteriyorlardı...En acil cihet şu idi ki Gilberte ve ben görüşmeli ve aşkımızı birbirimize itiraf etmeli idik,yoksa bu aşk o vakte kadar adeta başlamamış sayılabilirdi...Şüphesiz,onu görmede beni bu kadar sabırsızlaştıran çeşitli sebepler olgun bir adam için bu derece zorlayıcı olmayabilirdi...Daha sonraları,zevklerimizi semerelendirmede daha ustalaşınca,benim Gilberte'i düşündüğüm gibi -fakat hayalin realiteye uyup uymadığına ehemmiyet vermeden- bir kadını düşünmek ve onun da bizi sevdiğinden emin olmaksızın sevmek zevkiyle iktifa ettiğimiz ve hatta daha güzel bir çiçek elde etmek için birçok çiçeği feda eden Japon bahçıvanlarını taklitle meylini daima canlı tutmak üzere kendisine olan meylimizi itiraf zevkinden vazgeçtiğimiz de vakidir...Fakat Gilberte'i sevdiğim devirde,aşkın kendi dışımızda gerçekten var olduğuna,olsa olsa engelleri yok etmemize müsaade ile,hiçbir şeyi değiştirmede serbest bulunmayan bir düzenle saadetlerimizi bezlettiğine inanıyordum; sanıyordum ki itirafın lezzeti yerine kendi kararımla,kayıtsızlık yapmacığını ikamet etmiş olsaydım en çok hayal etmiş olduğum zevklerin birinden kendimi mahrum etmekle kalmaz esrarlı ve önceden mevcut yollarını takipten vazgeçebilieceğim uydurma,değersiz,hakikatle ilgisiz bir aşk imal etmiş olurdum...'

  • beethoven symphony no 515.01.2007 - 18:31

    adam müzikten bihaber arkadaşına der ki:

    -bugün beethoven'ın 5. senfonisi var gidelim mi?

    -ben daha ilk dördünü dinlemedim ki...

  • gunter grass15.01.2007 - 06:02

    the tin drum...

  • andrew lloyd webber15.01.2007 - 05:34

    Julian'ın abisi...

  • beethoven symphony no 515.01.2007 - 05:28

    'İki yıldır ne kadar yalnız olduğuma,neler çektiğime güç inanacaksın...Kulaklarımın kötü duyması beni bir hayalet gibi her yerde takip ediyor...Buna karşın fizik ve düşünce kudretim her zamankinden daha güçlü...Günbegün hissettiğim,ancak tasvir edemediğim hedefime yaklaşıyorum...Beethoven'ınız ancak böyle yaşayabiliyor...Hayır! Artık buna dayanamıyorum...Kaderin gırtlağına sarılmak istiyorum; tabii bana tümüyle boyun eğmeyecek...Ah,yaşam ne kadar güzel,hayatı bin kez yaşamak...'

  • le quattro stagioni / dört mevsim15.01.2007 - 05:18

    'tasviri müziğin' ilk ünlü örneklerinden...

    benim en sevdiğim bölümü 'kış'...

    bu arada Rousseau eseri flüte uyarlamış...şu bizim yazar rousseau,can cak...

  • hüseyni14.01.2007 - 18:07

    Zaman olur ki anın hacle-i visalinde
    Bir inziva ve o canan-ı bi-vefa bulurum
    Zaman olur ki gözümden kaçan hayalinde
    Hayat-ı ruhuma müşfik bir aşina bulurum

    beste: Lemi Atlı

  • kült film14.01.2007 - 16:42

    'Sleuth' (1972)


    Joseph L. Mankiewicz

  • Güzelliğin on para etmez14.01.2007 - 08:46

    '...fakat Swann'a içtinap olunmaz gibi gelmiş olan şey vukubulmuş olandı ve Madam de Saint-Euverte'in suvaresine gitmeye karar vermiş olmasında da ilahi bir irade görmekten uzak değildi,çünkü hayatın icat kudretine hayranlık arzusu besleyen ve hangisinin temenniye daha layık olduğu gibi güç bir suali uzun zaman kendine tevcih edemeyecek kadar tembel olan zihni o akşam duymuş olduğu ıstıraplarla henüz tenebbüt etmekte bulunan umulmadık zevkler arasında -ki beyinlerinde bir muvazene tesisi çok güçtü- bir nevi zaruri teselsül farz etmekteydi...

    Fakat,uyandıktan bir saat sonra,saçının vagonda bozulmaması için berbere talimat verirken gördüğü rüyayı yine düşündü; Odette'in soluk benzi,fazla zayıf yanakları,harap hatları,yorgun gözleri -Odette'e olan sürekli aşkını ondan almış olduğu ilk intibaın uzun nisyanı haline getirmiş olan- müteakip sevişmeler devamınca münasebetlerinin birinci günlerinden itibaren dikkat etmez olmuş olduğu ve uyurken hafızasının,gerçek duyuşu ne olduğunu şüphesiz araştırmış bulunduğu her şeyi,nasıl yanıbaşında hissetmiş idiyse,yine öylece,gözleri önüne geldi...Ve,bedbahtlıktan kurtulur kurtulmaz beliren ve aynı zamanda ahlaklılığı seviyesini düşüren kaba hisliliğiyle içinden feryat etti: 'Hoşuma gitmeyen,tipim olmayan bir kadın için hayatımın yıllarını israf etmiş,ölmek istemiş,en büyük aşkı duymuş olmama ne demeli! '