Ben çocukken o kadar sessiz ağlardım ki bazen kendim bile fark etmezdim ağladığımı. Ben hep kendimi nasıl sevdireceğimi düşündüm. Hiç kimsen yoksa, kendini sevdirmek zorundasındır.
Bir cümle var hatırımda. Çok net olarak anımsamasam da okumuştum. Yahut bir filmde de izlemiş olabilirim. Kötü günleri görmezseniz, mutlu günlerin değerini anlayamazsınız diyordu. Bir şeyin ne olduğunu bilmek, o şeyin anlamı, zıttı ile mi çözülür? Bence beyaz beyazdır, siyah da siyah.
Annem mi haklıydı yoksa ilkokul öğretmenim mi? Herkesin kendine özel bir kaderi var mı bilemiyorum. Yoksa okyanusun ortasında fırtınaya tutulmuş gibi tesadüfen oradan, oraya mı sürükleniyoruz? Bence ikisi de aynı anda oluyor. Kimselere hak veremiyorum. Hayat bildiğini okuyor ve daha farkına bile varmadan eziyor ruhlarımızı.
Gündüzleri abartılı bir telaş ve endişe, ardından kâbuslar ve öfke nöbetleri. Bir insan kendini çırılçıplak sokaklara atıp, kafasında bir huni ile bağırıp çağırmaya başlamadan önce kaç tane travmayı kaldırabilir ki...
Edep bilmiyor, kural bilmiyor, görgü bilmiyorsun. Kuyruğunu sallayarak yapmaya çalıştığın şey kimisi için eğlenceli olabilir fakat, buralardan bakınca can sıkıyor. Komik olmaya çalışan padişah soytarılarına bile beslediğim saygının yarısını hak etmiyorsun. Pazara çıkardığın etin de umrunda değil, kesif bir koku yayan, saçma sapan yazılarında. At mısın, kelebek misin, çiçek misin böcek misin neysen nesin, benden uzak dur.
Yaşlı bir kızılderili ne kadar yanılabilir...
Aç bile hissetmiyordum aynaya bakmasam.
Yıkma kendini, zaten yorgunsun...
Sustu bu gece karardı yine ay...
Ben çocukken o kadar sessiz ağlardım ki bazen kendim bile fark etmezdim ağladığımı. Ben hep kendimi nasıl sevdireceğimi düşündüm. Hiç kimsen yoksa, kendini sevdirmek zorundasındır.
Deli bir adamım ve size kendinizden utanmanızı söylüyorum, ne biçim bir yer oldu burası..
Bir cümle var hatırımda. Çok net olarak anımsamasam da okumuştum. Yahut bir filmde de izlemiş olabilirim. Kötü günleri görmezseniz, mutlu günlerin değerini anlayamazsınız diyordu. Bir şeyin ne olduğunu bilmek, o şeyin anlamı, zıttı ile mi çözülür? Bence beyaz beyazdır, siyah da siyah.
Annem mi haklıydı yoksa ilkokul öğretmenim mi? Herkesin kendine özel bir kaderi var mı bilemiyorum. Yoksa okyanusun ortasında fırtınaya tutulmuş gibi tesadüfen oradan, oraya mı sürükleniyoruz? Bence ikisi de aynı anda oluyor. Kimselere hak veremiyorum. Hayat bildiğini okuyor ve daha farkına bile varmadan eziyor ruhlarımızı.
Gündüzleri abartılı bir telaş ve endişe, ardından kâbuslar ve öfke nöbetleri. Bir insan kendini çırılçıplak sokaklara atıp, kafasında bir huni ile bağırıp çağırmaya başlamadan önce kaç tane travmayı kaldırabilir ki...
Edep bilmiyor, kural bilmiyor, görgü bilmiyorsun. Kuyruğunu sallayarak yapmaya çalıştığın şey kimisi için eğlenceli olabilir fakat, buralardan bakınca can sıkıyor.
Komik olmaya çalışan padişah soytarılarına bile beslediğim saygının yarısını hak etmiyorsun. Pazara çıkardığın etin de umrunda değil, kesif bir koku yayan, saçma sapan yazılarında.
At mısın, kelebek misin, çiçek misin böcek misin neysen nesin, benden uzak dur.