temel yaşama biçiminin “tüketim” olduğu bir zamanda, çocuklarında,hediyelik eşyadan,mc donalds’a kadar,tüketim çılgınlığı içerisinde figüran olarak yer alması kaçınılmazdır. nasıl korunabilecekleri, değerler kültürü içerisinde çözülecektir ki alt yapı-üst yapı ilişkiside göz önünde bulundurarak,zor gözükmektedir.bu durum ancak,başka bir dünyanın mümkün olduğu anlatılarak,pratikte gösterilerek aşılabilir. evet zordur ama böyledir.
devrimcilik, insanların,sınıfsız,eşit,özgür,adaletli bir dünyada yaşamalarını ve bu dünyaya ulaşmak için,anti-emperyalist,anti-faşist çizgide tutkuyla,hiçbir karşılık,çıkar gözetmeden yol almaktır…
not: devrimciler,kemikleşmiş bir faşistle,sıradan bir milliyetçi arasındaki ayırımı bilecek kadar akıllıdırlar,yani farklı toplumsal koşullarda, insanlarında farklı olabileceğini bilirler! (laik faşistlerde bilgileri dahilindedir)
not: bankaların, kapitalist sitemde nelere kadir olduğu, intihar eden,evine haciz gelip yurdu-yuvası dağılan,yasal faiz altında inim-inim inleyen insanların,içler acısı halleriyle gözükmektedir..sallamayın.
24 ocak kararlarını hayata geçiren,netekim ve tayfasının,asmayalım da besleyelim mi,sözünü şiar edinip, darbe politikalarını birebir uygulayan sivil hükümetin,1984 yılında katlettiği, yiğit devrimci.(bkz.hıdır aslan)
üzerlerine yakılan türkü ali asker’in bağdadi sesiyle dilimize pelesenk olmuştur:
başı dik yüzünde bir gülümseme attı son adımı darağacına gözleri büyüdü karanlığın son görevi celladına bırakmadı
ilyas kardeşimiz canımız bizim hıdır yoldaşımız canımız bizim yaşam dolu, coşku dolu sevgi dolu canımız, kanımız bizim
yıldıramaz bizleri hücreleriniz vız gelir celladınız, sehpalarınız bak nasıl coşkulu gidenlerimiz eksilmeyiz, tükenmeyiz darağacında
bir yaşanmışlığın hatırlanması,bir parçanın hüzünlü tınısı,bir sözün yaraları tekrardan kanatması durumunda; gözlerinin kenarları nemlenen,bir elinde sigara,bir elinde içki bardağı,derin iç çekişlerle, ufka bakan insanların ruh halleridir…
kürt olmadığın halde,kürtlere sövdürtmüyorsan,inanmadığın halde, inanların, inanç özgürlüğünü savunuyorsan(insan hakları boyutunda) yoksul olmadığın halde yoksulların yanında…yani ezilmiş,ötekileştirilmiş,yalnızlaştırılmışların(gecekonducular,tinerciler,eşcinseller...) yanında inancınla,bilginle,yüreğinle saf tutabiliyorsan,zulmün karşısında duruyorsundur! susup seyrediyorsan, en az zulüm edenler kadar pay sahibisindir,zulümü alkışlıyorsundur…
temel yaşama biçiminin “tüketim” olduğu bir zamanda, çocuklarında,hediyelik eşyadan,mc donalds’a kadar,tüketim çılgınlığı içerisinde figüran olarak yer alması kaçınılmazdır. nasıl korunabilecekleri, değerler kültürü içerisinde çözülecektir ki alt yapı-üst yapı ilişkiside göz önünde bulundurarak,zor gözükmektedir.bu durum ancak,başka bir dünyanın mümkün olduğu anlatılarak,pratikte gösterilerek aşılabilir. evet zordur ama böyledir.
atraksiyoner...
devrimcilik, insanların,sınıfsız,eşit,özgür,adaletli bir dünyada yaşamalarını ve bu dünyaya ulaşmak için,anti-emperyalist,anti-faşist çizgide tutkuyla,hiçbir karşılık,çıkar gözetmeden yol almaktır…
not: devrimciler,kemikleşmiş bir faşistle,sıradan bir milliyetçi arasındaki ayırımı bilecek kadar akıllıdırlar,yani farklı toplumsal koşullarda, insanlarında farklı olabileceğini bilirler! (laik faşistlerde bilgileri dahilindedir)
not: bankaların, kapitalist sitemde nelere kadir olduğu, intihar eden,evine haciz gelip yurdu-yuvası dağılan,yasal faiz altında inim-inim inleyen insanların,içler acısı halleriyle gözükmektedir..sallamayın.
24 ocak kararlarını hayata geçiren,netekim ve tayfasının,asmayalım da besleyelim mi,sözünü şiar edinip, darbe politikalarını birebir uygulayan sivil hükümetin,1984 yılında katlettiği, yiğit devrimci.(bkz.hıdır aslan)
üzerlerine yakılan türkü ali asker’in bağdadi sesiyle dilimize pelesenk olmuştur:
başı dik yüzünde bir gülümseme
attı son adımı darağacına
gözleri büyüdü karanlığın
son görevi celladına bırakmadı
ilyas kardeşimiz canımız bizim
hıdır yoldaşımız canımız bizim
yaşam dolu, coşku dolu
sevgi dolu canımız, kanımız bizim
yıldıramaz bizleri hücreleriniz
vız gelir celladınız, sehpalarınız
bak nasıl coşkulu gidenlerimiz
eksilmeyiz, tükenmeyiz darağacında
bir yaşanmışlığın hatırlanması,bir parçanın hüzünlü tınısı,bir sözün yaraları tekrardan kanatması durumunda; gözlerinin kenarları nemlenen,bir elinde sigara,bir elinde içki bardağı,derin iç çekişlerle, ufka bakan insanların ruh halleridir…
bizim, dışımızda var olan gerçeklik...
kırmızı'nın türevi olarak,sürekli gölgesinde kalıp, yardımcı karakter rolüne soyundurulan oysa aslını büyütmeyecek kadar asil bir renktir bordo...
not: efkar bastığında, hiç bir zaman ANA renk olamayacağım,diyip kahırlandığıda duyulmuştur,yazıktır,bordo'nun hakkını verelim...
kürt olmadığın halde,kürtlere sövdürtmüyorsan,inanmadığın halde, inanların, inanç özgürlüğünü savunuyorsan(insan hakları boyutunda) yoksul olmadığın halde yoksulların yanında…yani ezilmiş,ötekileştirilmiş,yalnızlaştırılmışların(gecekonducular,tinerciler,eşcinseller...) yanında inancınla,bilginle,yüreğinle saf tutabiliyorsan,zulmün karşısında duruyorsundur! susup seyrediyorsan, en az zulüm edenler kadar pay sahibisindir,zulümü alkışlıyorsundur…
yaşamı, belgesel tadında, yorgan-yastık-döşek üçgeninde geçiren insan tiplemesi!
en büyük enerji kaybını, nefes alırken harcadıklarını idaa eden insan modeli...