diş macununun üstündeki yazıyı okuduğumda güler miyim ağlar mıyım ifadesiyle bu ilahi komedinin bir sonraki perdesini izlemeye hak kazandığımı fark etmiştim.
tozdan kanatlarıyla renk ölçüştürmezdi türü cinsi pek bir latinceli karnaval böcekleriyle kimse kolleksiyonunu yapmamıştı onun elbet onun da bir ilmi adı olmalıydı ancak o yaşadığı zone da 'kelebeğin adı yok' isimli bir romana konu mankenliği yapıyordu usulca örselenmiş kanatlarıyla...
dışarıda bora kar sesleri içeriden geliyordu hayır sanılanın aksine uğultuya benzemiyordu öyle çok sesli öyle anlamlı bir suskunluktu ki bu duymasını bilmeyen duymasına çaba sarf etmeyen duyamıyordu kardan adamlar yapılıyordu sokaklarda amaçsız sonra kalplerinden erimeye başlıyorlardı zamansız kar taneleri serseri dansetmeye devam ediyordu umursamıyordu içine düştüğü kaosun anlamı ucuz alfabesini öğrenmeyi yepyeni şehirler inşa ediyorlardı taneler serin bir hisse bulanmış ölmeye terk edilmeye mahkum yepyeni şehirler ömürsüzlüğün romanını yazıyordu çünkü kar tanesi vakti azdı ve kum saatinin kumları bir kez akmaya başlamıştı dışarıda kardan adamlar yapılıyordu aceleci içeride kar kokusu...
diğer bir ismi 'o' bu kitaba bir çok anı doldu... elimizdeki yıpranmış 2. basım inanmadığımız tesadüf kavramının içinde güzel bir tesadüf gibiydi ;) lise.. portakallar..dostluk..
karizmanın sıfırlandığı an ; P 15 yaşındaki kuzen, 11 yaşındaki kuzen ve eflatun ıssız bir odaya düşmüşler, düşerken yanlarına oyalanacak üç şey almayı unuttuklarından (bu da yol yorgunluğunun abukane meali olsa gerek) uyumak ihtiyacında gibiler... ..... .. 15k-uyuyun artık uff yorgunuz e-höt! bre melun sen ne karışıyorsun:P biz burda küçük kuzenimizle şey gideriyoruz.. ııı, şey gideriyoruz.., ıı şey.. ne gideriyoruz biz yaa? 15k-uff, HASRET! hırrrrr 11k-ya biz eniyisi gidermeyelim, baksana sen ne giderdiğini bile bilmiyorsun:D
yaşamaya mecbursun düşüm görüyorum ki ellerimden kaymak üzeresin halbuki ben kelime olmak istemiştim hatta farabinin düşünde gördüğü kelebek belki bir film en çok da müzik ah bir müzik olmayı ne kadar da çok isterdim görüyorum ki elimden usul usul kayıyorsun düşüm can çekişişinde beni yaralayan bir suskunluk var halbuki ben çok sesli olmak istedim sonra içimde sesler çoğaldı sonra newtonun başına düşen elma olmak istedim sonra bir çocuğun gördüğü rüya su olmak istedim ateş olmak karanlık olmak aydınlık olmak gece olmak, gündüz olmak, tan yerinin kan kan ağarışı olmak bir orman olmak istedim; baykuşların sesi en koyumdan seslensin gecenin en güzel renginde renk olmak istedim gökyüzü olmak istedim yıldız seçtim hep, en parlak olanını içimden usul usul konuştum onunla içimden fısıltılarla.. görüyorumki bilinçsiz bir havlenin kavşaklarında tükeniyorsun düşüm ölme istedim yaşamaya mecbursun düşüm içimi terketme dedim
diş macununun üstündeki yazıyı okuduğumda
güler miyim ağlar mıyım ifadesiyle
bu ilahi komedinin bir sonraki perdesini izlemeye hak kazandığımı fark etmiştim.
pek bir feminist mi oldu ne.. ;)
tozdan kanatlarıyla
renk ölçüştürmezdi
türü cinsi pek bir latinceli
karnaval böcekleriyle
kimse kolleksiyonunu yapmamıştı onun
elbet onun da bir ilmi adı olmalıydı
ancak o
yaşadığı zone da
'kelebeğin adı yok'
isimli bir romana konu mankenliği yapıyordu usulca
örselenmiş kanatlarıyla...
dışarıda bora
kar sesleri içeriden geliyordu
hayır
sanılanın aksine uğultuya benzemiyordu
öyle çok sesli
öyle anlamlı bir suskunluktu ki bu
duymasını bilmeyen
duymasına çaba sarf etmeyen
duyamıyordu
kardan adamlar yapılıyordu sokaklarda amaçsız
sonra kalplerinden erimeye başlıyorlardı zamansız
kar taneleri serseri dansetmeye devam ediyordu
umursamıyordu içine düştüğü kaosun anlamı ucuz alfabesini öğrenmeyi
yepyeni şehirler inşa ediyorlardı taneler
serin bir hisse bulanmış
ölmeye
terk edilmeye mahkum yepyeni şehirler
ömürsüzlüğün romanını yazıyordu çünkü kar tanesi
vakti azdı
ve kum saatinin kumları bir kez akmaya başlamıştı
dışarıda kardan adamlar yapılıyordu aceleci
içeride kar kokusu...
diğer bir ismi
'o'
bu kitaba bir çok anı doldu...
elimizdeki yıpranmış 2. basım
inanmadığımız tesadüf kavramının içinde güzel bir tesadüf gibiydi ;)
lise.. portakallar..dostluk..
karizmanın sıfırlandığı an
; P
15 yaşındaki kuzen, 11 yaşındaki kuzen ve eflatun ıssız bir odaya düşmüşler, düşerken yanlarına oyalanacak üç şey almayı unuttuklarından (bu da yol yorgunluğunun abukane meali olsa gerek) uyumak ihtiyacında gibiler...
.....
..
15k-uyuyun artık uff yorgunuz
e-höt! bre melun sen ne karışıyorsun:P biz burda küçük kuzenimizle şey gideriyoruz.. ııı, şey gideriyoruz.., ıı şey.. ne gideriyoruz biz yaa?
15k-uff, HASRET! hırrrrr
11k-ya biz eniyisi gidermeyelim, baksana sen ne giderdiğini bile bilmiyorsun:D
bu zarı çok seviyorum
işte benim altı altıyı tamisabetten vuran şansım
hem soyut hem de sanal
yaw bu kadar da ezilmez ki yaşam dediğin
bir çiçek yetişir
sarı
adını bilmediğim bütün hikayelerin
kaçak yıldızı
bir çiçek
yabani
suya sabuna dokunmadan büyür
sonra
dokunulmazlığını kaybeder
yaşamaya mecbursun düşüm
görüyorum ki
ellerimden kaymak üzeresin
halbuki ben kelime olmak istemiştim
hatta farabinin düşünde gördüğü kelebek
belki bir film
en çok da müzik
ah bir müzik olmayı ne kadar da çok isterdim
görüyorum ki elimden usul usul kayıyorsun düşüm
can çekişişinde beni yaralayan bir suskunluk var
halbuki ben çok sesli olmak istedim
sonra içimde sesler çoğaldı
sonra newtonun başına düşen elma olmak istedim
sonra bir çocuğun gördüğü rüya
su olmak istedim
ateş olmak
karanlık olmak
aydınlık olmak
gece olmak, gündüz olmak, tan yerinin kan kan ağarışı olmak
bir orman olmak istedim; baykuşların sesi en koyumdan seslensin
gecenin en güzel renginde renk olmak istedim
gökyüzü olmak istedim
yıldız seçtim hep, en parlak olanını
içimden usul usul konuştum onunla
içimden fısıltılarla..
görüyorumki bilinçsiz bir havlenin kavşaklarında tükeniyorsun düşüm
ölme istedim
yaşamaya mecbursun düşüm
içimi terketme dedim