Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • ayrancı lisesi19.07.2005 - 14:05

    arkadaşın evini bulamadığım zamanda, bir sabah öncesind pencereden bakıp da karşımda dikilen okulumsu yapıyı sordugumda bana, ayrancı lisesi demişti. ve kızılıydan, bakanlıka-larında ordan yukarıya çıkmaya başladım..bir araca binemezdim çünkü çok kötü bir haldeydim..yürümeliydim ve açılmalı..sonra baya geç oldu, eve giden dolmuşların da nerden geçtiğini bilmiyorum..ama aklımda ayrancı lisesi var; hani sora sora bağdat bile bulunur derler ya; ben de sora sora ilk önce ayrancı lisesini sonra da evi buldum..tabii evde kimse yoktu :)) ben de aldığım elmalardan birini çıkartıp, önünde yeşil bir bahçe uzanan apartmanın kapısı önünde kemirmeye başladım...
    ayranci lisesi bizim fenerimizdir :)

  • trişin19.07.2005 - 14:01

    isim, zooloji Fransızca trichine

    Ergin durumda olan, domuzdan başka, insanlarla birçok memelinin ince bağırsağında yaşayan, ipsiler cinsinden bir solucan (Trichinella spiralis) .

    diyor TDK

  • deyyus19.07.2005 - 13:59

    bizim oralarda baya revaçta idi zamanında; şimdi nasıl bilmiyorum..millet birbiriyle bu yolla şakalaşırdı..ben ne bilim, bunun manasının kötü olduğunu..bir gun ömer amca denen adama deyyus dedim; anam :))) annem yerin dibine girdi..sonra bir guzel anlatti bana: oğlum deyyus şu şu demektir diye..
    adam alindi mi bilmiyorum :)) bu kelime her zaman hoşuma gitmiştir; ama ne zamandir duymamıştım..
    bir de bahçesinden bir şeyler çaldığımız adam bağırırdı: vay deyyuslar vay!

  • utarit19.07.2005 - 13:57

    bulmacalarda sorulur bu zimbirti hep

  • yabancı isimli türkçe mamuller18.07.2005 - 23:53

    Ülker Gıda

    Biskrem, coco star, chewy dent,stars,bolero,caramio,cola turka,kitymilk,rodeo,rondo,toto, yupo,minibör,haylayf,probis,jumbo,pretzel,krim kraker,grissini,deluxe gofret,gusti kare,sütlü-bitter-bademli finger,antep fıstıklı-sütlü baton,napoliten,canduyo,konçerto/ roko, maestro badem,süper fantasia antep fıstığı vs,royal,hobby,kitymilk, tiki,link tropik vs(dondurmalar) / natura kuşburnu vs,fidella taze peynir,içim labne,içim multivac kaşar peyniri,ülker türk kahvesi display,ülker türk kahvesi gold,cappuccino,dankek kremix elmalı vs,dankek choco hind. cevizli vs, dankek pöti,browni,peki maxi vs, dankek luxury,et bulyon,kidbox oyuncaklı karışık(sakız) ,içim homojenize yogurt,kremini,viva, bonbon, riviera(yağ) ,ekstra neturel sızma.

    Bu hangi dildir! Türkçe olmadığı bariz.
    vs koyduklarım çeşitleri olduğunu da gösterir.
    eğer yerinden incelemek istiyorsanız:www.ulker.com.tr adresine bakabilirsiniz.

    Dili böyle kuruluşlar sırf çıkar için baltalıyorlar ya!

  • laf sokma18.07.2005 - 00:01

    laf sokmak için belirli kurallar vardir. ilk kural laf sokacaginiz şahis hakkinda biraz bilgi; yoksa sokulan laf emin olun yerinde durmayacaktir.
    misal biriyle tanisitiginiza onu tahlil edersiniz konuşmaları hareketleri; ve size eeger bir yerde ters bir hareket yaparsa beklersiniz, sokabileceginiz laflari biriktirir ve biribiri ardina dizersiniz.
    şimdi burda yani antolojide de laf sokmak için malzeme lazim..gidip de birine pat pat sokamassiniz laflari, biraz bilgi gerekir..bunun için de yazdiklari ya da size soyledikleri onemlidir. haa işte bunlari elde ettikren sonra tam yerinde çattt diye sokarsiniz lafi
    bu durumda karşıdaki iki ya da uç tür tepki verebilir
    1- zeki ise gercekten lafin altinda kalmaz ve sizinki aratmayacak şekilde bir cevap yazar
    2- biraz zeka bakimindan fakirse aptalsin sen der, cahilsin der, vs der
    3- akıllı, ve erdemli ise cevap bile vermeye tenezzul etmez(ben daha bolesini pek gormedim)

    bizim tercihimiz ikinci gruptur; çünkü onlarin pek bir zararlari dokunmaz; hem de onlara laf sokmakttan acaip zevk alirsiniz; cunku cevap verebilme ytenekleri gozlerine bagladiklari capittan ve kafalarindaki salak kutsal aşk masalindan dolayı beyinleri sulanmıştır(beyni sulanmak bir öğretmene ait bir tabirdir)
    malum nasil çiçekler suyu severse, çiçek olanlar da beyni sulu olanları severler ve bunlar guzel bir 'Kült' (ür) ortamı oluştururlar :))

  • Döngü17.07.2005 - 23:26

    döngüdeyim döngüde
    nedir bu giden önümde
    bir geliver beriye
    görüverim seni
    gidem öteye

  • fobi17.07.2005 - 23:25

    çiçeklere karşı fobim var, hele bir de rengarenk çiçeklerse, bende alerji yapiyor :)))

  • nostradamus17.07.2005 - 23:24

    İslâm Velileri Kâhin Değildir
    Safvet SENİH/Sızıntı/Temmuz 2005

    İslâm anlayışına göre varlık âlemine ait üç temel kitap vardır. Birincisi, her şeyin takdir edilerek ilim diliyle yazıldığı kader veya levh-i mahfuz denilen İmam-ı Mübin’dir. İkincisi, her şeyin irade, kudret ve hikmetle yaratıldığı ve haricî varlık seviyesine çıkarıldığı kâinatı ifade eden Kitab-ı Mübin’dir. Üçüncüsü ise, insanın hayatı mânâlandırabilmesi, varoluşun sırlarını çözebilmesi için ona rehber olarak gönderilen ve diğer iki kitabın tefsiri olan Kur'ân-ı Kerim'dir. Bu kitapların tanıtıcısı ve öğretmenleri ise, peygamberler, onların yolundan giden veli ve âlimlerdir.
    Mümkünat âleminde, maddî, misâlî ve ruhanî olmak üzere, birlikte bulunabilen üç tür varlık yaratılmıştır. Her varlığın da ayrıca cismanî, misâlî ve ruhanî boyutları olabilir. Meselâ genetik yapımızı depolayan döllenmiş yumurtada, insanın biyolojik yapısı şifrelenmiştir. Genetik yapıyla inşa edilen beden kalıbı içinde, ruh dediğimiz, sabit bir melekûtî varlık misafir olarak yaşar. Zihin oluştuğunda, insan, misâl âlemini; dimağında, gönlünde, hayalinde ve rüyasında sezebileceği veya keşfedebileceği donanımlara sahip olur. İnsan, zaman şeridine takılan bu varlık âlemlerini, kendisine verilen cihaz ve donanımlarla değişik derecelerde bilebilir.
    ‘Bilmek’ küllî bir kavram olup, haber vermek, tahmin etmek, modellemek, eşyanın iç yüzüne vâkıf olmak gibi alt dallara ayrılır. Bilmek, haber vermek ve tahmin etmek arasında ciddi bağlantılar olmasına karşılık, bunlar aynı şeyler değildir. Bilmenin söz konusu olduğu varlık boyutları, bilinebilir olanlar, bilinemez olanlar şeklinde ikiye ayrıldığında, gayb (bilinemez) âlemleri ve gelecek konusunda bilgi edinmede insanın sahip olduğu donanımların, ne derece güvenilir olduğu sorusu akla gelmektedir. İnsanın fıtraten kullanma istidadına sahip kılındığı bilme yolları arasında, akıl, rüya (duru rüya, şuuraltı rüya ve geleceğe ait işaretlerin verildiği rüya) , hayal âlemine düşen mânâlar (sûnuhat, tulûat) , sezgi (altıncı his) , tevatür, ilham, vahiy, gözlem, deney, ruhanilerle ve farklı boyuttaki varlıklarla iletişim yer alır. Bu bilme vasıtaları, yukarıda özetlenen farklı varlık seviyelerindeki farklı âlemlerden bilgi toplamada kullanılır. Haricî vücut giymiş varlıklar, zamanın bugünkü diliminde gözlenebilirken; ilmî vücut seviyesindeki varlıklar, gelecekte haricî vücut giyeceklerinden, onların şimdiki zamanda bilinmesi, hatalı bir yaklaşımla, ‘gelecekten haber verme’ olarak tarif edilir.
    Gelecekten haber verme noktasında konuşan üç farklı zümre vardır. Birincisi, peygamberler, Allah dostları diyebileceğimiz veliler; ikincisi, belli modellere dayalı olarak kâinattaki düzen ve intizamın periyodik ve ritmik işleyişinden yola çıkarak, geleceğe dâir tahminlerde bulunan ve haber veren bilim insanları ve araştırmacılar (genetik bilimciler, meteorologlar, sismologlar): üçüncüsü ise, büyücüler, medyumlar, astrologlar, falcılar, ayrıca cin ve ifritlerle temasa geçebilme kabiliyeti olan kâhinlerdir. Bunlardan cinler, ifritler ve bunlarla temasa geçen medyum ve kâhinler, sema ve yer arasındaki bilgi akışına değişik noktalardan temas ederek, kendilerine izin verildiği ölçüde, gayb âleminden çıkmış, fakat haricî varlık seviyesine çıkmamış, henüz ilmî veya misâlî varlık seviyesinde bulunan hâdiselerden haberdâr olabilmektedir. Bu hakikati ifade eden âyet şöyledir: 'Biz dünyaya, en yakın semayı, yıldızlarla süsledik. Ve orayı her türlü şeytandan koruduk.

  • nostradamus17.07.2005 - 23:23

    1.bölüm

    Onlar, Mele-i Âlâ'ya yükselip dinleyemezler ve her taraftan bombardımana tutulurlar. Dinlemeye kalkıp, kulak hırsızlığı yapmaya çalışırlarsa, kovulup atılırlar. Hem onlar için devamlı bir azap vardır. Ne var ki, içlerinden birisi bir söz kırıntısı kapmayı başarırsa, derhal yakıcı ve delici bir ateş, bir ışık onu kovalar.' (Sâffât Sûresi, 6-10)
    Bu üç farklı zümrenin, gelecek hakkında verdikleri haberler, yaptıkları tahminler ve belli tarihlere dikkat çekmeleri, sûreten benzese de keyfiyeten farklıdır. Peygamberlerin ve ilhama mazhar olan velilerin gelecekten verdiği haberler, Allah tarafından bilgilendirildiklerinden dolayı, aynı zamanda Kader Kitabı’nın varlığına birer delildir.
    İnsanın akıl ve duyularıyla, hakkında doğrudan bilgi edinemeyeceği Allah (cc) , cennet, cehennem, yarın başına neyin geleceği gibi konulara ‘gayb’ denir. Kur'an'da ‘bilinmez’ denilen ve Allah'tan başkasının bilmediği gayb, ‘mutlak gayb’dır. Yani kişinin kaderi, eceli, rızkı, kazancı, yağmurun ne zaman yağacağı ve rahimlerde olanın durumu ile birlikte, daha pek çok konuya ait gayb hükümleri, sadece Allah tarafından bilinen gaybdır. Meselâ, yüzyıllardan beri Marmara Depremi’ne sebep olmuş olan fay hattının ne zaman harekete geçirileceği bilinmeyen gayb hükümlerindendi. Nitekim bilemedik ve 17 Ağustos 1999 günü, saat 03:02’de fay oynatıldı. Neden o geceydi, buna sebep neydi? Bu bizim için gizlidir, gizli kalacaktır. Yapılan yorumların tamamı tahminden öte geçmeyen şeylerdir. Hiçkimse kesin olarak, “Bu iş şundan dolayı oldu.” diyemez.

    Kur'ân-ı Kerim ve Hadîs-i Şeriflerde gayb ve gelecek
    İnsanoğlu, eskiden beri gayb âlemini merak etmiş ve bu âlem hakkında bilgi edinmek istemiştir. Bu merak ve istek, gaybdan haber verdiğini söyleyen kâhinler, falcılar, medyumlar ve ruh çağırdığını iddia edenler tarafından istismar edilmiştir.
    Dinimize göre gaybı sadece Allah bilir. 'De ki; göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka bilen yoktur.' (Neml Sûresi, 65) . ‘Ancak Allah Tealâ'nın emir ve yasaklarını insanlara duyurmak için içlerinden seçtiği Peygamberler, Allah'ın bildirmesiyle (ve bildirdiği kadar) gaybe muttali olabilirler.’ (Cin Sûresi, 26-27) . O hâlde, Allah Tealâ bu bilgiyi sadece peygamberlerine bildirdiğine ve Hz Muhammed'den (sas) sonra da peygamber gelmeyeceğine göre Allah’ın ilhama mazhar kılmadığı, ayrıca Kur'an'a ve sahih hadîslere dayanmadığı hâlde, ortalıkta gaybden haber verdiğini söyleyip gezenlerin birer yalancı oldukları anlaşılmaktadır. Elmalı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili tefsirinde meseleyi şöyle ele alır: “Dilediğine mülk veren, dilediğinden mülkü alan, dilediğini üstün kılan, dilediğini zelîl eden ‘biyedihi'l-hayr’ (hayır elinde olan) O'dur. Ben gaybı da bilmem. Bilgim dışında bulunan Allah'ın fiil ve bilgilerini bilirim diye iddia da etmem. Kâhinlik taslamam.’ Diğer bir âyette de, ‘Eğer ben gaybı bilseydim, elbette çok hayır elde ederdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben, sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeciyim.’ (Ârâf, 7/188) buyrulmaktadır. Şu hâlde bana: ‘O kıyamet ne zaman? ’ veya ‘Azab ne zaman? ’ gibi gayba ait sorular sormanızın da bir mânâsı yoktur. Ben size ‘bir meleğim’ de demem; bir melek olduğumu da iddia etmem(...) Ben başka bir şeye değil, ancak bana gönderilen vahye uyarım, ona tâbi olurum. Gayba dâir verdiğim haberler, benim kendimden değil, Allah'tan bana gelen vahiylerdir ve Allah'ın ilmini tebliğdir.” (Elmalılı Hamdi Yazır'ın Hak Dini Kur'ân Dili Tefsiri En'am sûresi 50-51. âyetlerin tefsiri)
    İlmî ve misâlî varlıklar; levh-i mahv ve isbat denilen yaz-boz tahtasında, ilâhî irade, kudret ve hikmet altında haricî varlık seviyesine çıktığından, haber kaynağı çok sağlam olsa bile, imtihan gereği, geleceğe dâir verilen haberler temsilî ve işarî olarak verilmekte ve hâdisenin oluş şeklinde ciddi farklılıklar ortaya çıkabilmektedir. Çünkü Cenab-ı Hak hem hikmet, hem de merhamet ve şefkat sâhibidir. Bu imtihan dünyasında, O'nun hikmet ve rahmeti, geleceğe dâir gaybî şeylerin çoğunu gizlemeyi gerektirmektedir. Çünkü dünya hayatında insanın hoşuna gitmeyen şeyler daha çoktur. Onları, olmadan önce bilmek, insana acı ve elem verir, hayatı yaşanılmaz kılar. Onun için Allah (cc) ölüm zamanı (ecel) , kıyamet vakti gibi geleceğe ait hâdiseleri gizlemiştir. Hatta Peygamber Efendimiz'e (sas) de, Onun şefkatini rencide edecek ve onu incitecek şeyler açıkça ve tafsilâtıyla gösterilmemiştir. Meselâ Efendimiz'in (sas) Hz. Aişe'ye farklı olan sevgi ve şefkatinin rencide olmaması için, Hz. Aişe’nin Cemel Vakası'na karışacağı kesin bir şekilde Efendimiz’e (sas) bildirilmemiştir; buna delil, Hz. Peygamber'in (sas) hanımlarına hitaben, 'Keşke o vak'ada hanginizin bulunacağını bilseydim.' demesidir. Hâdise sathî bir şekilde kendisine bildirilmiş olacak ki; muhterem hanımlarına, “İçinizden biriniz, mühim bir fitnenin başına geçecek ve etrafında çoklar öldürülecektir. Ona, Hav'eb kabilesinin köpekleri havlayacaktır.” demiştir. (Müsned, 6/25) Ayrıca Hz. Ali'ye de, “Senin ile Âişe arasında bir hâdise olursa, 'Âişe'ye iyi davran ve selâmetle evine gönder.' buyurmuştur.” (Müsned, 6/393)