Abant Gölü'ne Mudurnu yolu üzerinden geleceksiniz... Tepeyi çıkacaksınız ve birden önünüze aşağıda uzanan koca bir göl görünecek... Tek kelimeyle muhteşem bir manzaradır oradaki manzara...
Bolu'nun babası İzzet Baysal'ın yaptırırken çok çileler çektiği, vakfın yanında kendi sermayesini de teminat göstererek bitirdiği üniversite...
Ama eğitim kalitesi hakkında çok da fazla birşey diyemeyeceğim.. Eğitim Fakültesinde sınıf öğretmenliği bölümü iyi galiba...Belki biraz da Tıp Fakültesi sanırım... Ama gerisi [[ ııııınnnnhhh olmamış ]] dedirten, hocalarının çoğunun Yard. Doç. olduğu ve yine hocalarının çoğunun Ankara'dan git gel yaparak çalıştıkları okul...
Orman içinde tepede kurulu şehirden uzak, halkla arasında duvar var gibi gelen eğitim yuvası...
Yıllar evvel daha burada yaşayacağımı aklımın ucuna bile getirmezken ulusal sosyoloji kongresi için buraya gelen arkadaşlarımın yaptığı yorum: Orada okul mokul okunmaz ağaçların altında uzanıp... :) Zaten gördüğüm kadarıyla yapılan da bu...
Türkiye'nin ilk ve en büyük açık milli parkı Çamlık...
Testi Kebabı, Arapaşı...
Yiğidin harman olduğu yer...
Çapanoğlu... Rivayete göre Atatürk bir gün Çapanoğluyla atla gezerken demiş ki ya Çapanoğlu şöyle bir ha etsen kaç atlı toplarsın bi anda... Çapanoğlu düşünmüş demiş ki 5000 atlı toplarım paşam... O zaman Atatürk yahu demiş bir ha etmeyle 5000 atlı toplarsa demek ki biraz hazırlık yapsa ordu çıkarır bu adam... ve büyümeden ezmek lazım demiş ezmiş... Halk arasındaki bir rivayettir tabii...
Yine rivayete göre Atatürk'e isyan ettiği için girişine içki fabrikası (meyhane) çıkışına da kârhane yapılıp 70 sene devlet tarafından yatırım yapılmama cezası aldığı için girişi meyhane çıkışı kârhane dedikleri şehir... Rivayet tabii...
Elektriği olmayan köyüne bundan 7-8 sene evvel elektrik gelen ve bu bütün ulusal medyada haber olan, bu haliyle çoğu doğu şehrinden geri olan şehir...
Cizre deyince akla robot gelir ilk önce... Robotun icadı... Robotun mucidi İsmail Ebul İz El Cezeri'nin türbesi de oradadır... Tamamen mekanik olarak işleyen ve abdest almaya yardımcı olan bir robot yapmıştır El Cezeri... Dünya tarihinde ilk...
Mem-u Zin Destanı ve türbelerinin de bulunduğu şehir...
Dicle nehrinin med cezir zamanlarındaki değişimlerinden hareketle zaman zaman sularla çevrildiği için Cizre adı verilmiş olan şirin ilçe... Cizre Arapça Cezire'den gelir ada demektir...
Ortasından akan Dicle nehri kenarında Şeref ve Habip'le oturup çok şarkılar söyleyip şiirler okuduğumuz şehir...
Sırf Yozgatlıyım diye evimin camları iki kere kırılmış olan ve yaz tatili için ayrılıp döndükten sonra evimde başkalarını kendimi ise kapı dışında bulduğum şehir...
Cudi Dağı'nın eteklerinde Dicle'nin kenarındaki alandan (bilenler bilir Silopi'ye doğru giderken yol kenarında sağda kalır biraz) bir arsa alıp da duvarla örüp bir villa yaptırmayı hayal ettiğim ve orada yaşaşan insanların nasıl olupda öyle birşey yapmadığına hayret ettiğim şehir...
Termometrenin zaman zaman 50-60'ı bulduğu şehir...
Zaman zaman toz-kum fırtınalarının olduğu şehir...
Kara Çarşamba...
Hz. Nuh (as) 'ın 7-8 metrelik türbesinin olduğu yer...
Ve tabii ki Kasrik... Oraya gidip de Kasriğe uğramayanın, Kasriğe uğrayıp da orada Alabalık yemeyenin ben cizreye gittim demesinin abes olduğu şehir...
Kasrik... Kasrik Kalesi de derler... Doğal akustiğe sahip olduğu için hafif bir düzenlemeden sonra çok güzel bir konser merkezi olabileceğini düşündüğüm, hatta belki anfitiyatro bile olabileceğini düşündüğüm doğa harikası yer...
Pompalama kültürle dalga geçen ve o kültürün destekçilerini iyot gibi açıkta bırakan, tiye alan halk kahramanı.. Arada bir yolda yürürken aklıma gelir nane şarkısı da kendi kendime gülerim... :)
Dünya ülkeler klasmanında Amerikadan da önce gelen yerleşim yeri.. (United States OF America) ...
17 Ağustos depreminde tatilde olduğum ilçe... 1999 Marmara Depreminde depremden kaçan yaşlı bir dayının minibüste giderken 'Tayi hakaten teprem şiddetlu muydu' diye soran gence, 'Sen ne tersun uşağum Ecevut pile Allah tedu' diye cevap verdiği ilçe...
Dayımla birlikte getirilen çöplü çayı geri yollayıp da süzekli çay istediğimizde kahveci tarafından 'süzekli çayı ancak Çaykara'da içersiniz' diye azarlandığımız ilçe...
Ömrümün 4 senesini geçirdiğim ve ergenliğe adım attığım güzel ve yaşanası şehir... Tabii o zamanlar Batman ve Şırnak hala Siirt'in ilçesiydiler... Şimdi o Siirt'ten 2 il daha çıktı...
Ben orada yaşarken (80'li yılların sonu ile 90'lı yılların başı) halkının çoğunluğunun Arap olmasından kinaye herkesin birbirine 'Haci' diye hitap ettiği şehir...
1. Körfez Savaşı'nda Saddam kimyasal atar korkusuyla evlerimizin camlarını naylonlarla çerçevelediğimiz şehir...
Arkadaşım Cenk Bal'ın babasının şehit edildiği şehir...
Büryan Kebabı, battaniyesi, bıttım sabunu, bıttım çıtlatan insanları, Fakirullah Hz. türbesi, Erzurumlu İbrahim Hakkı Nz. türbesi, Veysel Karani Hz. türbesi...
Taaa 92'de havaalanı açılmış olan şehir...
91 senesinde okulumuzda 25 bilgisayarla bilgisayar labotaruarı açılmıştı ve de bir İngilizce dil laboratuvarı da vardı ki, aynı teknolojik donanım İstanbul'da gittiğim Vefa Lisesi'nde yoktu o zaman...
2007 yılının Mayıs ayında gittiğim ve sırf sanayi bölgesi şeklindeki eski sanayi devrimini hatırlatan merkezi ile (hatta sanayi müzesi bile var, eski motorların makinelerin falan sergilendiği) vıcık vıcık yağ içinde tren raylarıyla, adeta Haliç'in eski halini gözümün önüne getiren kanalıyla iğrendiğim, meşhur Arndale Alışveriş Merkezi ve 3-5 sokak çinliden başka birşeyin olmadığı China Town'undan başka yeri olmayan ve arkadaşımla birlikte 1 gün bile kalamayıp daha uçağımıza 3 saat varken erkenden gidip havaalanında kös kös oturmayı bile daha çekici bulduğumuz iğrenç Manchester şehrini dünyaya tanıtan dünyaca meşhur hale getiren futbol takımı... Bir de Manchester City var tabii ama malum düşman kardeşler bunlar...
2007 yılının Eylül ayında haftasonu kaçamağı şeklinde yakınlarda bir yerlerde tatil yapma ihtiyacı hissedince ailecek cümbür cemaat Amasra'yı keşfettik internetten... Tabii internette harika bir yer, sizi çeken bir yen ama içine girince eyvah burası da neymiş nasıl da aldandık böyle dediğimiz bir yer... Önünüzde plajı yaklaşık 300 metre kadar olan bir koy ve koydan ötesi olabildiğince rüzgar ve kaya... Plajda da denizden çıkan kömür parçaları... Arkanız ise sanki üzerinize düşecekmiş de kaçacak denizden başka yer yokmuş gibi gelen (dolayısıyla kaçacağınız bir yer olmayan) koskoca dağ ve o haliyle hapishane kasveti veren küçük bir ilçe.. Zaten eskiden öğretmenler için zorunlu hizmet bölgesiymiş. Anlayın artık... Ama çok beğenenler de var, ağlayan kaya mı ağaç mı ne varmış onu çok överler... Bir de Amasra'ya indiğiniz dağda mağara falan var... Orada kemancı namında bir balıkçıya sordum nedir bu mağaranın hikmeti diye de, ne olacak işte turistler gelince girip bakıyorlar demişti...
Abant Gölü'ne Mudurnu yolu üzerinden geleceksiniz... Tepeyi çıkacaksınız ve birden önünüze aşağıda uzanan koca bir göl görünecek... Tek kelimeyle muhteşem bir manzaradır oradaki manzara...
Bolu'nun babası İzzet Baysal'ın yaptırırken çok çileler çektiği, vakfın yanında kendi sermayesini de teminat göstererek bitirdiği üniversite...
Ama eğitim kalitesi hakkında çok da fazla birşey diyemeyeceğim.. Eğitim Fakültesinde sınıf öğretmenliği bölümü iyi galiba...Belki biraz da Tıp Fakültesi sanırım... Ama gerisi [[ ııııınnnnhhh olmamış ]] dedirten, hocalarının çoğunun Yard. Doç. olduğu ve yine hocalarının çoğunun Ankara'dan git gel yaparak çalıştıkları okul...
Orman içinde tepede kurulu şehirden uzak, halkla arasında duvar var gibi gelen eğitim yuvası...
Yıllar evvel daha burada yaşayacağımı aklımın ucuna bile getirmezken ulusal sosyoloji kongresi için buraya gelen arkadaşlarımın yaptığı yorum: Orada okul mokul okunmaz ağaçların altında uzanıp... :) Zaten gördüğüm kadarıyla yapılan da bu...
Türkiye'nin ilk ve en büyük açık milli parkı Çamlık...
Testi Kebabı, Arapaşı...
Yiğidin harman olduğu yer...
Çapanoğlu... Rivayete göre Atatürk bir gün Çapanoğluyla atla gezerken demiş ki ya Çapanoğlu şöyle bir ha etsen kaç atlı toplarsın bi anda... Çapanoğlu düşünmüş demiş ki 5000 atlı toplarım paşam... O zaman Atatürk yahu demiş bir ha etmeyle 5000 atlı toplarsa demek ki biraz hazırlık yapsa ordu çıkarır bu adam... ve büyümeden ezmek lazım demiş ezmiş... Halk arasındaki bir rivayettir tabii...
Yine rivayete göre Atatürk'e isyan ettiği için girişine içki fabrikası (meyhane) çıkışına da kârhane yapılıp 70 sene devlet tarafından yatırım yapılmama cezası aldığı için girişi meyhane çıkışı kârhane dedikleri şehir... Rivayet tabii...
Elektriği olmayan köyüne bundan 7-8 sene evvel elektrik gelen ve bu bütün ulusal medyada haber olan, bu haliyle çoğu doğu şehrinden geri olan şehir...
Cizre deyince akla robot gelir ilk önce... Robotun icadı... Robotun mucidi İsmail Ebul İz El Cezeri'nin türbesi de oradadır... Tamamen mekanik olarak işleyen ve abdest almaya yardımcı olan bir robot yapmıştır El Cezeri... Dünya tarihinde ilk...
Mem-u Zin Destanı ve türbelerinin de bulunduğu şehir...
Dicle nehrinin med cezir zamanlarındaki değişimlerinden hareketle zaman zaman sularla çevrildiği için Cizre adı verilmiş olan şirin ilçe... Cizre Arapça Cezire'den gelir ada demektir...
Ortasından akan Dicle nehri kenarında Şeref ve Habip'le oturup çok şarkılar söyleyip şiirler okuduğumuz şehir...
Sırf Yozgatlıyım diye evimin camları iki kere kırılmış olan ve yaz tatili için ayrılıp döndükten sonra evimde başkalarını kendimi ise kapı dışında bulduğum şehir...
Cudi Dağı'nın eteklerinde Dicle'nin kenarındaki alandan (bilenler bilir Silopi'ye doğru giderken yol kenarında sağda kalır biraz) bir arsa alıp da duvarla örüp bir villa yaptırmayı hayal ettiğim ve orada yaşaşan insanların nasıl olupda öyle birşey yapmadığına hayret ettiğim şehir...
Termometrenin zaman zaman 50-60'ı bulduğu şehir...
Zaman zaman toz-kum fırtınalarının olduğu şehir...
Kara Çarşamba...
Hz. Nuh (as) 'ın 7-8 metrelik türbesinin olduğu yer...
Ve tabii ki Kasrik... Oraya gidip de Kasriğe uğramayanın, Kasriğe uğrayıp da orada Alabalık yemeyenin ben cizreye gittim demesinin abes olduğu şehir...
Kasrik... Kasrik Kalesi de derler... Doğal akustiğe sahip olduğu için hafif bir düzenlemeden sonra çok güzel bir konser merkezi olabileceğini düşündüğüm, hatta belki anfitiyatro bile olabileceğini düşündüğüm doğa harikası yer...
Cizre
Pompalama kültürle dalga geçen ve o kültürün destekçilerini iyot gibi açıkta bırakan, tiye alan halk kahramanı.. Arada bir yolda yürürken aklıma gelir nane şarkısı da kendi kendime gülerim... :)
Dünya ülkeler klasmanında Amerikadan da önce gelen yerleşim yeri.. (United States OF America) ...
17 Ağustos depreminde tatilde olduğum ilçe... 1999 Marmara Depreminde depremden kaçan yaşlı bir dayının minibüste giderken 'Tayi hakaten teprem şiddetlu muydu' diye soran gence, 'Sen ne tersun uşağum Ecevut pile Allah tedu' diye cevap verdiği ilçe...
Dayımla birlikte getirilen çöplü çayı geri yollayıp da süzekli çay istediğimizde kahveci tarafından 'süzekli çayı ancak Çaykara'da içersiniz' diye azarlandığımız ilçe...
Ömrümün 4 senesini geçirdiğim ve ergenliğe adım attığım güzel ve yaşanası şehir... Tabii o zamanlar Batman ve Şırnak hala Siirt'in ilçesiydiler... Şimdi o Siirt'ten 2 il daha çıktı...
Ben orada yaşarken (80'li yılların sonu ile 90'lı yılların başı) halkının çoğunluğunun Arap olmasından kinaye herkesin birbirine 'Haci' diye hitap ettiği şehir...
1. Körfez Savaşı'nda Saddam kimyasal atar korkusuyla evlerimizin camlarını naylonlarla çerçevelediğimiz şehir...
Arkadaşım Cenk Bal'ın babasının şehit edildiği şehir...
Büryan Kebabı, battaniyesi, bıttım sabunu, bıttım çıtlatan insanları, Fakirullah Hz. türbesi, Erzurumlu İbrahim Hakkı Nz. türbesi, Veysel Karani Hz. türbesi...
Taaa 92'de havaalanı açılmış olan şehir...
91 senesinde okulumuzda 25 bilgisayarla bilgisayar labotaruarı açılmıştı ve de bir İngilizce dil laboratuvarı da vardı ki, aynı teknolojik donanım İstanbul'da gittiğim Vefa Lisesi'nde yoktu o zaman...
Avrupa Fatihi...
2007 yılının Mayıs ayında gittiğim ve sırf sanayi bölgesi şeklindeki eski sanayi devrimini hatırlatan merkezi ile (hatta sanayi müzesi bile var, eski motorların makinelerin falan sergilendiği) vıcık vıcık yağ içinde tren raylarıyla, adeta Haliç'in eski halini gözümün önüne getiren kanalıyla iğrendiğim, meşhur Arndale Alışveriş Merkezi ve 3-5 sokak çinliden başka birşeyin olmadığı China Town'undan başka yeri olmayan ve arkadaşımla birlikte 1 gün bile kalamayıp daha uçağımıza 3 saat varken erkenden gidip havaalanında kös kös oturmayı bile daha çekici bulduğumuz iğrenç Manchester şehrini dünyaya tanıtan dünyaca meşhur hale getiren futbol takımı... Bir de Manchester City var tabii ama malum düşman kardeşler bunlar...
2007 yılının Eylül ayında haftasonu kaçamağı şeklinde yakınlarda bir yerlerde tatil yapma ihtiyacı hissedince ailecek cümbür cemaat Amasra'yı keşfettik internetten... Tabii internette harika bir yer, sizi çeken bir yen ama içine girince eyvah burası da neymiş nasıl da aldandık böyle dediğimiz bir yer... Önünüzde plajı yaklaşık 300 metre kadar olan bir koy ve koydan ötesi olabildiğince rüzgar ve kaya... Plajda da denizden çıkan kömür parçaları... Arkanız ise sanki üzerinize düşecekmiş de kaçacak denizden başka yer yokmuş gibi gelen (dolayısıyla kaçacağınız bir yer olmayan) koskoca dağ ve o haliyle hapishane kasveti veren küçük bir ilçe.. Zaten eskiden öğretmenler için zorunlu hizmet bölgesiymiş. Anlayın artık... Ama çok beğenenler de var, ağlayan kaya mı ağaç mı ne varmış onu çok överler... Bir de Amasra'ya indiğiniz dağda mağara falan var... Orada kemancı namında bir balıkçıya sordum nedir bu mağaranın hikmeti diye de, ne olacak işte turistler gelince girip bakıyorlar demişti...