tabii ki ^^feryad-ı isyanım^^ ve bi de şu şarkı...
'Gözlerinin esiriyim el insaf eyle bir bak Yollarına düştüm senin başıma bir buse tak En amansız gecelerde kalırsan eğer yalnız Üşümesin el ayağın al beni uğruna yak İnsanlara tuhaf gelir böyle bir sevda niye Ben olup da bileler ki sevgin içimde yüce Nöbet tuttum başucunda akreple yelkovanın Zaman dolup seni bana alıp getirsin diye..'
Türkiye'nin ilk milli eğitim bakanı Hasan Ali Yücel'in oğludur,yıllarca leman dergisinde yazmıştır,bir çok şiiri bestelenmiştir(y.türkü,e. akbayram..) ve son olarak kanaatimce usta bir şairdir.
'Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer! ! '
Ayrılık ve hüzünle birlikte kullanılır.bütün o cıvıltının bittiği; herkesin,her şeyin bir yere dağıldığı ay..ben yine de seviyorum bu ayı huzur veriyor..
...Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık... - ahmet telli -
Ne kadar temiz olursa olsun yataklarına zor yattığım,banyosuna giremediğim,ayakkabısız adım atamadığım(acaba temizlik hastası mıyım ben :) ve eve dönünce bana “ohh bee insanın evi gibi yokmuş” dedirten yerler..
Sakin bir deniz kenarında tek başımayken ve mutsuzken dinlemek istediğim ve dinlerken hüzünlendiğim bir grup..özellikle de şu şarkılarını dinlerken.. ‘Aşk bitti.. Elimden sanki minik bir balık kayıp gitti Aşk bitti.. İçimden sanki bir şeyler kopup gitti Aşk hiç biter mi? Kalır bir durakta..’
kafanda muhteşem bir insan figürü çiziyorsun,o insanla ilgili düşler kuruyorsun ama sadece kurmakla yetiniyorsun.. bence aşkların en güzeli hiç beklemeden içinden geçtiği gibi zaman ve mekan gözetmeksizin söyleneni..hayat kısa maalesef..
'Öyle bir çağdayız ki, insanoğlu geçen asır düşünü gördüğe 'denizler altında 20 bin fersah' yolu kat edip, 'arzın merkezine' yaklaştıkça, uzaklaştı insanlığından... Kalabalıklaştıkça arttı kayıtsızlığın ıssızlığı... Her bineni ise bulayan sefil bir trenle onun borsadan başka tapınak, paradan başka tanrı tanımayan son yolcuları, kainatın raylarındaki şiiri, ilhamı, aşkı ezip geçti. 'Ah o gönü1 şarkıları' sustu önce... Sonra, sevdaların ömrü kısaldı; tadı kaçtı hasretin, şehvetin harı söndü. Sanal posta kutusu, mektubu öldürdü; bak, bir tek satır yok kalemimden sana kalacak. Silinip gidiyor telefondaki aşk mesajları; 'seni seviyorum', -ki amentüsüdür itiraf gecelerinin- parfüm sıkılmış plastik bir gül dalının teybinde tutsak... Korkuyorum gülüm; 'Seni seviyorum' desem sana, plastik kokacak..'
tabii ki ^^feryad-ı isyanım^^ ve bi de şu şarkı...
'Gözlerinin esiriyim el insaf eyle bir bak
Yollarına düştüm senin başıma bir buse tak
En amansız gecelerde kalırsan eğer yalnız
Üşümesin el ayağın al beni uğruna yak
İnsanlara tuhaf gelir böyle bir sevda niye
Ben olup da bileler ki sevgin içimde yüce
Nöbet tuttum başucunda akreple yelkovanın
Zaman dolup seni bana alıp getirsin diye..'
Türkiye'nin ilk milli eğitim bakanı Hasan Ali Yücel'in oğludur,yıllarca leman dergisinde yazmıştır,bir çok şiiri bestelenmiştir(y.türkü,e. akbayram..) ve son olarak kanaatimce usta bir şairdir.
'Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...
Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer! ! '
Ayrılık ve hüzünle birlikte kullanılır.bütün o cıvıltının bittiği; herkesin,her şeyin bir yere dağıldığı ay..ben yine de seviyorum bu ayı huzur veriyor..
...Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık... - ahmet telli -
Ne kadar temiz olursa olsun yataklarına zor yattığım,banyosuna giremediğim,ayakkabısız adım atamadığım(acaba temizlik hastası mıyım ben :) ve eve dönünce bana “ohh bee insanın evi gibi yokmuş” dedirten yerler..
bir şair: Ahmed Arif toplar dağlarının rüzgarlarını dağıtır çocuklara erken..
' Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
=dokuz altı yolları=
Sakin bir deniz kenarında tek başımayken ve mutsuzken dinlemek istediğim ve dinlerken hüzünlendiğim bir grup..özellikle de şu şarkılarını dinlerken..
‘Aşk bitti..
Elimden sanki minik bir balık kayıp gitti
Aşk bitti..
İçimden sanki bir şeyler kopup gitti
Aşk hiç biter mi?
Kalır bir durakta..’
kafanda muhteşem bir insan figürü çiziyorsun,o insanla ilgili düşler kuruyorsun ama sadece kurmakla yetiniyorsun.. bence aşkların en güzeli hiç beklemeden içinden geçtiği gibi zaman ve mekan gözetmeksizin söyleneni..hayat kısa maalesef..
şu koskocaman şehrin sokaklarında dolaşanların yüzlerine bakın..yüz mü bunlar! sararmış,uzamış..gülmeyi unutmuş..sevmeyi unutmuş..şöyle yürek dolusu,can dolusu,kucak dolusu sevmeyi unutmuş..ağız dolusu öpmeyi unutmuşlar..gözleri kırgın yılgın,paslı..kuşkulu,korkulu,düşmanca..ben bu şehirden korkuyorum,bu şehirde hasta oluyorum,deliriyorum..
'Öyle bir çağdayız ki, insanoğlu geçen asır düşünü gördüğe 'denizler altında 20 bin fersah' yolu kat edip, 'arzın merkezine' yaklaştıkça, uzaklaştı insanlığından...
Kalabalıklaştıkça arttı kayıtsızlığın ıssızlığı...
Her bineni ise bulayan sefil bir trenle onun borsadan başka tapınak, paradan başka tanrı tanımayan son yolcuları, kainatın raylarındaki şiiri, ilhamı, aşkı ezip geçti.
'Ah o gönü1 şarkıları' sustu önce...
Sonra, sevdaların ömrü kısaldı; tadı kaçtı hasretin, şehvetin harı söndü.
Sanal posta kutusu, mektubu öldürdü; bak, bir tek satır yok kalemimden sana kalacak.
Silinip gidiyor telefondaki aşk mesajları; 'seni seviyorum', -ki amentüsüdür itiraf gecelerinin- parfüm sıkılmış plastik bir gül dalının teybinde tutsak...
Korkuyorum gülüm; 'Seni seviyorum' desem sana, plastik kokacak..'