Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • dersim 1938 katliamı20.11.2009 - 12:42

    BURJUVA SOL PARTİLER MİLLİYETÇİDİR



    CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in, Dersim katliamının zorunlu gerçekleştirildiğini ve devletin bekası için bu tür katliamların yapılacağını ima eden açıklaması, demokrasi yanlısı çevrelerde büyük tepki aldı. Bu tepkilerin doğruluğunu kabul etmenin yanısıra; meselenin diğer yönünü açıklamak son derece önemlidir. Sorunun tam anlaşılması için, eksik veri bırakmamak gerekiyor. Öncelikle bu açıklamanın, yalnızca Onur Öymen’in kişisel düşüncesini yansıtmadığı görülmelidir. Bu söylem, CHP yönetici kadrosunun genel fikrinin yansımasıdır. Zaman zaman, bu tür açıklamalar, burjuva sol parti yöneticileri tarafından yapılmakla birlikte, Açıklamanın “kişiye özel” olduğu ve partiyi bağlamadığı söylenerek sorunun gerçek yüzünün üzeri örtüldü. Burjuva sol partilerin yapısal vasfının halktan gizlenmesi için özel gayret gösterildi. Aslına bakarsanız, Bu tür açıklamaları yapan siyasi kadrolar, fikirlerinde “samimidirler”. Çünkü bu açıklamalar, CHP’nin ve benzeri partilerin yapısal vasfına bağlı temel fikrin dışa vurumudur.

    Unutmamak gerekir ki; CHP’nin temel ilkelerinden ikisi “devletçilik” ve “milliyetçiliktir”. Bir partinin ilkesi, o partinin eylemine yol gösterir. Dolayısıyla “Devletin bekası için gerekli görüldüğü zaman, her türlü eylem zorunlu ve mubahtır. Türk ulusunun egemenliğini tehlikeye sokacak her türlü toplumsal girişimin bastırılması normal ve meşrudur.” ilkesine bağlı partinin söyleminin bu ilkenin teyidi olması şaşırtıcı değildir. CHP’nin bu çizgiden vazgeçmesi için partinin ilkeleri olan “devletçilik” ve “milliyetçilik” maddelerini silmek gerekir. Peki, CHP bu silme işlemini gerçekleştirirse; TC’nin kurucu partisi olduğu iddiasını sürdürebilir mi? Kurucu ve cumhuriyetin sahibi parti kimliğinden vazgeçmek, doğrudan CHP’nin kendini inkar etmesi demektir ki; CHP, bu sınıfsal intihar eylemini gerçekleştiremez. O halde sorun; CHP’nin siyasi kimliğinin anlaşılması konusunda yaşanan bilinç bulanıklığının giderilmesidir.

    CHP, SHP ve DSP', vb. partiler; 'emekçilerin siyasi ve iktisadi haklarının, emeğin kurtuluşu referanslı savaşımla kazanılmasından yana olmadıkları, kapitalizmle ciddi ve gerçek anlamda hesaplaşmaya girmedikleri; devletçi ve milliyetçi oldukları; Kürt sorunu ve azınlıkların hakları konusunda tutarsız ve ikiyüzlü tavır aldıkları için; 'sol' parti olarak adlandırılamazlar' saptaması yapılıyor. Bu yaygın kanıdır. 'Radikal' gibi görünse de, aslında, bu yaklaşımın reformculuğa çanak tutan bir yanı var. Sorunun ve yanıtın kurgusu; CHP, SHP ve DSP'nin burjuva düzen partisi oldukları ve bu partilerin, hiçbir zaman, 'emekten yana', ' kapitalizme karşı ' olamayacakları gerçeğinin üstünü örtmektedir. Birbirlerinden biçimsel farklılıkları olsa da; CHP, SHP ve DSP; kapitalist sistemin savunucusu, düzen içi, devletçi, milliyetçi burjuva sol partilerdir.

    'Sol' kavramı, politika zemininde tek başına bir şey ifade etmez. Politik alanda 'sol' kavramı, ilk olarak, Büyük Fransız devrimi ile ortaya çıktı. İhtilal sonrası kurulan parlamentoda özgürlüklerin destekçisi burjuvalar genellikle başkan koltuğunun solunda; değişimlere karşı çıkmakta olan soylular ise sağda oturmaktaydılar. Bugün Fransız parlamentosunda bu gelenek hala devam etmektedir. Dolayısıyla kavramın ilk kullanımı bir oturum şekline bağlıdır. Bu kavram, meclisteki burjuva, küçük burjuva üyelerin “özgürlük” yanlısı oluşunu tanımlar. Kuşkusuz “özgürlükçü olmak”, geniş kapsamlı bir tanımlamadır ve bu kavram, birey ve partinin siyasal ve ideolojik anlamda öznel kimliğini tanımlamaktan ve açıklamaktan uzaktır. 'Sol' kavramı, modern sınıflı toplumda siyasi tarafların sınıfsal vasfını tanımlamakta eksik kalır. Bu kavram ancak bir nitelendirici sıfat ile kullanılırsa toplumsal açıdan bir anlam kazanır. Yani politik zeminde bir kesimi adlandırmak için sol kavramının 'burjuva, küçük burjuva, ulusal, devletçi, liberal, sosyalist, devrimci, komünist,' kavramlarından birisiyle birlikte kullanılması gereklidir. Bu sıfatların kullanılması “özgürlükçü” birey ve partinin sınıfsal kimliği konusunda net bilgi verir. Bu noktada hangi sınıf için özgürlük sorusuna yanıt için; kavramın sınıfsal vasfını belirleyen sıfatla birlikte kullanılması önem kazanır. 'Sol' kavramının bu kullanım şekli birey ve partilerin öznel kimliğinin anlaşılması noktasında kafa karışıklığını önler.

    Burjuva sol partiler; burjuva devrimleri döneminde ortaya çıktılar. Bu partiler, feodalizme karşı ayaklanan işçileri ve köylüleri burjuva idealler (eşitlik, özgürlük ve özel mülkiyet şiarı) etrafında organize etmeği ve devrimin gövdesi yapmayı başardılar. Burjuva devrimler süreci, aynı zamanda kapitalist gelişmenin kaçınılmaz sonucu olarak toplumsal yaşama giren “ulusalcılığın” da kavram durumundan çıkıp ete kemiğe büründüğü dönemdir. Ulusal devletler; burjuva pazarın sınırlarını belirleme eylemine paralel, burjuva devrimlerin sonucu kuruldu. Ulusal kapitalist pazar ilişkileri toplumsal yaşamın (İktisadi, siyasi, ideolojik) tüm hücrelerine sızdı ve gücünün yettiği her alanı kendi rengiyle bezedi. Ulusal devlet, kapitalist pazarın varlığının koruyucusu ve sürekliliğinin güvencesi olarak şekillendi. Bu anlamda burjuvazi için özgürlük; milliyetçilik (ulusalcılık) ve devletçilik ilkeleriyle tümlenen siyasi argüman oldu. Burjuva sistemin iktisadi gereksiniminin siyasi tezahürü olan milliyetçilik ve devletçilik, toplumsal bir görev ve kimlik olarak toplum tarafından benimsendi. Burjuva özgürlükçü partiler, siyasi alana ilk çıkış gerekçeleri itibarıyla milliyetçi oldular.

    İktisadi ve siyasi iktidarın tam anlamıyla kurulması sonrasın da, 'eşitlik ve özgürlük' ilkelerinin işçi sınıfı tarafından bayraklaştırılması karşısında geri adım atarak devrime ihanet eden burjuvazi; 'Özgürlük ve eşitlik' şiarını burjuva sınıfının üyeleri arasında pratik ifadesini bulan ve burjuva sınıf üyeleri için gerçekleşebilir argümanlar olarak kalmasını sağladı. Özgürlükçülük ilkesi, milliyetçilik ve devletçiliğin belirlediği sınırlar içerisinde kullanılabilir eylemliliğe indirgendi. Özgürlük, eşitlik kavramları; “özel mülkiyet” ekseninde tanımlanabilir kavramlara dönüştü. İktidarı ele geçirdiği günden itibaren burjuvazi, devrim düşüncesini emekçilerin toplumsal belleğinden silmek için özel yöntemlere başvurdu. Devrim savunusu burjuva sistem içerisinde ve burjuvaziyi iktidara taşıyan bir eylemin tanımlanması olarak hatırlandı; Devrim fikrini “sömürülen, ezilen“ sınıfların sahiplenmesini ve güncelleştirmesini önlemek için karşı yöntemler geliştirildi. Bu yöntemi, halktan yana görünerek (emekçilerin durumunun iyileştirilmesi politikasıyla) sahiplenen partiler burjuva sol partiler oldu. Burjuva sol partiler, özgürlük eşitlik ilkesini burjuva gömleği giydirilmiş haliyle kabullendiler ve devrimciliği rafa kaldırarak unutulmaya bıraktılar. Ama bu partiler, milliyetçiliği, ulusal bir devlet kurmanın nişanesi olduğu anlamda, “siyasal farklılıklarının” göstergesi olarak daha da benimsediler ve burjuvazinin sınıfsal, tarihsel yüklenimi olan milliyetçilik rozetini hep göğüslerinde taşıdılar. Ulusalcılık, (milliyetçilik) burjuvazinin diğer ulusal devletlerle pazar paylaşım savaşı esnasında, burjuva sol partilerin gür bir biçimde seslendirdiği argüman oldu.

    Burjuva sol, varlığını; kapitalist sistemde, sınıf çatışması içerisinde yer alan ve sermaye sahibi olmayan dolayısıyla ideolojik ve siyasi iktidar sahibi olmayan emekçilerin hak arama savaşımına borçludur. Hak arama savaşımının; düzen dışına çıkarak iktidar olma savaşına dönüşme olasılığına karşı bu savaşımı 'düzen içinde bir arayış' a indirgemek ihtiyacından doğan siyasa, bu siyasanın genel doğrultusunu dillendiren siyasi partilerin oluşumunu sağlar. Genel olarak kapitalist sistem içerisinde işçi sınıfının ve emekçilerin devrim inisiyatiflerini köreltmekle yükümlü ve bu nedenle devrimci enerjiyi elimine ederek bu toplumsal enerjiyi 'kapitalizmin iyileştirilmesi' ve ”burjuvazinin özgürlük alanının genişletilmesi” için kullanma politikalarını programına alan anlayışlar 'burjuva sol'durlar.

    Burjuva solculuğu; sosyalist hareketin bir versiyonu değildir ve tarihin hiçbir döneminde olmamıştır da. Burjuva sol hareketi, ideolojik, siyasi köken olarak sosyalist harekete bağlayan görüş ve düşünceler yanıltıcıdır. Kuşkusuz burjuva sol hareket; işçi sınıfının toplumsal duruşundan, çatışan sınıfların arasındaki denge durumundan ve elbette sosyalist hareketin varlığından etkilendi. Burjuva sol partilerin programlarında bu olguların etkisini görmek mümkündür. Ancak bu etkilenme; hareketin burjuva sınıf köklerini değiştirmez; genel sınıf vasfını taşıyan gövdeye giydirilen elbisenin biçimini etkiler. Sınıfsal çatışmanın boyutları, burjuva iktidarın tüm ideolojik siyasi ve ekonomik aygıtlarının biçimini belirler, temel gerçeği üzerinden hareketle, burjuva sol ve sağ partilerin sınıfsal çatışmanın o anki durumuna uygun biçimlendikleri ve kapitalist iktidarın sürdürülebilir olması için, siyasal alanda konumlanmayı amaçladıkları gerçeği görülmelidir. Bu gerçek görülmediği taktirde, siyasi fenomenlerin adlandırılması noktasında kafa karışıklığı kaçınılmaz yaşanacaktır.

    Burjuva sol ve sağ partilerin olmazsa olmaz ilkesi milliyetçiliktir. Burjuva ulusal devletin kurucusu ve öncüsü olan burjuva sol partilerin, milliyetçi olmaları kaçınılmazdır. Denilebilir ki; milliyetçilik ile olan bağı, emekten yana sosyalist partiler ile burjuva sol partilerin (Burjuva sosyal demokrat partiler de dahil) arasındaki farklılığa rengini veren belirleyici temel unsurdur. Sosyalist bir parti milliyetçilikle bağını güçlendirdikçe ve milliyetçiliği (ulusalcılığı) temel siyasi argümanı olarak benimsedikçe burjuva sol zemine kayar. Özellikle sömürge halkların kurtuluşuna ilişkin tavır alma noktasında, sosyalist partilerin ulusalcı vasıfları nedeniyle şovenizme kayması gerçekleşir. Bu siyasi gerçeklik görülmediği takdirde, devrimci sosyalist partilerin, burjuva sol partilerle farklılığını ortaya koyması zorlaşır. Sömürge ülkelerde ayağa kalkan “ulusal kurtuluşçu” halk hareketine karşı, Avrupa’da yeralan sosyalist partilerin çoğunluğu, burjuva “devlet” politikalarının yanında yer aldılar ve bu partiler, sosyalist hareketle aralarındaki “son bağı” da keserek, sosyal demokrat partilere dönüştüler. Bugün, Türkiye’deki burjuva sol partilerin, sosyal demokrat parti vasfına sahip olmadığından bahisle; bu partilerin sosyal demokrat kimlik kazanmaları halinde, milliyetçi niteliğinden kurtulacağını ve hatta emekçilerden yana tavır alacağını sanan siyasiler, ideologlar, niyetle gerçeği birbirine karıştırmaktadırlar. Bu siyasiler, ideologlar, Avrupa’nın tüm ülkelerinde, kapitalist sömürü ilişkilerinin idamesiyle yükümlü toplumsal yapıyla ve değerlerle sınırları çizilen siyasi arenada yer alan sosyal demokrat partilerin, burjuva ve milliyetçi olduklarını görmek istemiyorlar. Bu baylar toplumsal gerçeklikten uzak bu sanal savlara halkın da inanması için yoğun propaganda yapıyorlar. Oysa, milliyetçilik, işçilerin, emekçilerin ve halkların enternasyonal kardeşlik ve barış istencini aşındırır. İşçilerin ve emekçilerin emperyalizme karşı topyekun savaş gücünü zayıflatır. Emperyalizme karşı ulusalcı duruş, toplumsal pratikte “emeğin kurtuluşu perspektifinden kopuksa” emekçilerin yararına olmayan, aksine emekçileri kapitalist pazara daha bağımlı kılan ve 'teselli verici' argüman olur. Emperyalizm çağında burjuva milliyetçiliği kof ve aldatıcıdır. Burjuva milliyetçilik, anti-kapitalist bir nitelik kazanamayacağı anlamda ve dolayısıyla uzlaşmacı vasfı nedeniyle emperyalizmin değirmenine su taşır. Bu değirmene su taşıma işini en iyi şekilde gerçekleştirenlerin başında burjuva sol partiler yer almaktadır. Burjuva sol partilerin emperyalizm karşıtı 'ulusalcı' söylemleri tutarsızdır; çünkü pratikte, emperyalist mali sermaye ve uluslararası siyasi kurumlarla ilişkilerde, iktisadi bağımlılık baskın gelir ve siyasi ideolojik ilişkilerin vasfını belirleyici rol oynar. Bu nedenle burjuva sol partilerin milliyetçi silahının yönü, pratik olarak emperyalizme değil, ezilen halkların özgürlük hareketlerine doğru çevrilir.

    Sınıfsal olgularla doğrudan ilişkili biçimlenen burjuva partilerin, yapısal vasfı doğru kavrandığı taktirde; herhangi bir burjuva sol partinin önder kadrolarının, 'milliyetçi' söylemine şaşırmamak gerekir. Söz konusu milliyetçi ve burjuva söylemin; burjuva sol partilerin varoluşunun toplumsal zemininde yeşeren siyasi ilkelerine sadakatinin göstergesi olduğu açıktır. Bir siyasi partinin ve toplumsal grubun kendi vasfıyla doğrudan ilişkili söylemi bizi şaşırtmamalıdır. Şaşırtıcı olan bir partiye ve insana, onda olmayan vasıflar atfetmek ve bu atfedilen sıfata ilişkin söyleme sahip olmasını beklemektir. Halkları baskı altına alma ve ezme politikalarının hangi düzeye gelmesi; Burjuva sol partilerde yer alan emekçilerin ve sözde “sosyalistlerin”, Bu partilerin emekçilerin partisi olabileceği iddialarının ve umutlarının kırılması için yeterli olacaktır. Burjuva sol partilerin milliyetçi vasıfta olduğunu anlamamak; bu partilerin, emekçilerin kurtuluşu hareketi içerisinde yer alabileceği iddiasının, halkı aldatmak için kullanılmasına katkıdır.


    BABÜR PINAR

  • filistin11.01.2009 - 12:10

    ÖZGÜR FİLİSTİN ÖLMEDİ


    Bir anda geldi işgal sabahı beklemeden
    Sokaklar henüz coşmamıştı çocukça
    Çorak tarla karşıladı ayrık otunu çıplak
    Çürüyen köke sarıldı yediveren
    Kuşlar cıvıldaşarak
    göçünü bıraktı telaşlı ağaca

    Evleri sarsan depremin öcü
    kışa bırakılan hesabı silmedi
    Kan düştüğü yerde çözdü gücü
    Özgür Filistin ölmedi

    Saçını toplayıp gitti palmiye ağacı
    ürkek duruşa yurt oldu sığınak
    Soluğunu kendine sakladı avcı
    Kuşlara gözünü dikti tank
    Şoven güç kırdı kızıl mührü
    zamanın orta yerine düştü kargaşa
    Merhametli sapan sarıldı taşa

    Çöl yurt konuşurken vuruldu
    yaranın içinde karardı kurşun
    Olmayacak sanılan oldu
    Ölmeyecek denilen kutsal düş öldü
    Toprak bir gecede örttü üstünü suçun
    Öyküsüz vurgun patlattı yılgın ödü

    Küflenmiş acısını savrularak
    kendi sağlığına soktu eşkıya
    Kanın bedelini ödedi çılgın arzu
    Açılan gediği dikenle dikti halk
    Deniz sürdü iyileştirici tuzu
    kanayan ırmağın ağzına

    Bakır kimlikte ışıyan alameti
    bıraktı çocukların ortasına
    özgür Filistin ölmedi
    sesi eylemin kaynağında varsıl
    tuz basar halkın yarasına

    BABÜR PINAR