Klasik Kürt edebiyatının en önemlilerindendir.Eserleriyle Kürt edebiaytına çok şeyler kazandırmıştır.En öenmli eseri Mem û Zin adlı eseridir.Ahmet Xani 1600'lü yıllarda yaşamış olmasına rağmen bilinçli bir edebiyat ve kültür birikimine sahiptir.Henüz Fransız ihtilalinin vuku bulmamış olmasına ve milliyetçilik hareketlerinin görülmemesine karşın Xani'nin eserlerinde milliyetçiliğin te'sirleri görülmektedir.Kürtlerin söz konusu dönemki yaşantıları ve çektikleri ızdırapları eserlerinin her bölümünde görmek mümkündür. Şirlerinde Kürt dilini çok iyi işlemiş,değer vermiştir. Şiirlerinde Kürtçe nin yanında Arapça ve Farça kelimle ve tamlamalara da yer vermiştir.Bu bakımdan diyebilirz ki o da divan şiiri geleneğinin bir nevi takipçisidir.Yani Arap şiirinde kullanılan ölçü ve diğer hususiyetler onun şiirinde de görülmektedir.Onu söz konusu yüzyıllardaki diğer Kürt şairlerden şu biçimde ayırabilirz:Dönemin diğer Kürt şairleri Kürtçeye itibar etmezken, Arapça, Farsça ve Türkçeyle iştigal etmişken ,O Kürtçe kaleme alınmış eserler meydana getirdi.Asıl onu önemli yapan da budur.Onun mücadelesi ters giden bir talihi,yüz üstü etme mücadelesidir.
Kimilerince Kürtçe, kimilerince de Farçadır.Nihyetinde her iki dilde kullanılıyor olmakla birlikte Osmanlıcaya da geçmiş bir kelimedir.Divan şiirinin umutsuz ve solgun kelmesidir.İçinde bulunduğu beyit veya mısraya yalnızlık kokusunu verir. Keliemyi kısaca tahlil edece olursak:Bî: olumsuzluk eki, Kes: kimse anlamındadır.Bî-kes:Kimsesiz anlamına karşılık gelir.
Lise öğrencisiyken kitaplarını adeta hatmetmiştim.Eserlerinin muhafazâkâr yapıma hitap etmesi ayrıca bir güzellik katıyordu. Yıllar sonra eserlerini takip etme merakından uzaklaşmış gördüm kendimi.Çünkü eserlerideki muhteviyât hep aynı kalıyor hiç bir yenliğe mahal vermiyordu.Bud urum beni sıkıyordu.Romanlardaki kişi ve mekanlar değişse de sanki hep aynı şeyleri okumuş gibi oluyordum.Bu gerekçeler beni ne kadar haklı gösteriri bilmem.Yine de kitap okuma alışkanlığımın oluşmasına ve bir çok şeyin farkına varmamı sağlamış olmasından dolayı kendisine bütün okuyucuları gibi müteşekkirim..
Diyarbakır'da semt ismi. Çoğunlukla varlıklı kişilerin kaldığı,üniversite öğrencilerinin ayrılamak bilmediği, alışveriş merkezleriyle ve eğlencesiyle hoş bir semt
Dil mezunu olamam rağmen, bu teoriye hiç bir şekilde inanmadım. Hocalarım da inanmıyordu çünkü.Bu teoride ' Rebbena hep bana ' mantığından öte bir şey yok.Güneş dil teorisini ortaya atanalr ve uygulanamsı için çalışan kişiler şu mantığı yürütmüş olabilir:Bu teori ilan edilince bütün dünya milletleri eyvalla diyecek, biz de Türkçeden ve Türk'ten türedik diyecekler... akla insaf beee
Üç kişi bir sohbette konuşuyor.Bunlardan biri Müslüman,biri hristiyan, biri de musevi.Bu üç vatandaş dinler arası diyaloga en kalbi duygularıyla inanırmış! ... Derken içeriye bir Budist girer ve bu kalbleri ağ bağlantılı olan üç zâta sorar:'Ben bir Budistim, ama artık semavî dinlerden birini seçmek istiyorum.Lütfen bu konuda bana yardımcı olun.Acaba hangi dini bana tavsiye edersiniz.' der. Acaba bu soruya söz konusu üç kişiden hangisi veya hangileri cevap verir.Çıkan cevap sonunda diyaloga müracaat ederler mi? Yoksa bir eleman kazanırız mantığıyla hareket edilip başlarını taşla mı yararlar.....
Gerçek anlamda dinini yaşamaya çalışan kimse olarak kısaca tanımlanabilir.Bu zâtlar dini bütün ihlasalarıyala yaşamaya çalıştıkları için çoğu zaman keramat sahib kimselerdir. Sofu olmaya kendini adamış kimse, süluk olarak da tanımlanabilecek evrede,hatta evrenin hemen başında keramatlar görür veya görebilir.Yalnız, sofu kişi hiç bir suretle keramatlarını ifşa etmemeli kat'i suretle bundan sakınmalıdır - ki bu dönemdeki sofu adeta hayızlı bir kadın gibidir. Hayızlı kadın nasıl ibadet etmekten sakınıyorsa o da keramatları ifşadan sakınmalıdır - Nitekim tersini yaptığı zaman maneviyatı kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya gelir ve bu keramat görme durumu ortadan kalkmakla birlikte söz konusu sofunun manaviyatı adeta felce uğrar.Keramat görme her babayiğitin harcı olmamakla birlikte,ihlas sahibi, Allah'a bütün varlığıyla bağlı kişiler görebilir -ki kimi papazlar da keramat görürler - Sofu kimse yukarıda bahsedilen durumlardan sakındığı taktirde sofuluk mertebesinde basamaklar atlar olup, daha sonraki dönemlerde maneviyatının tehlikeli durumlara düşmesi söz konusu olmaktan çıkar.Hasılı kendisini sofu olarak nitelendirecek kimse sofuluk girişiminin başlanğıçında kendine ve keramatlarına sahip çıkmalıdır ki mertebe yükselsin yoksa ulvî olacağı yerde, sulfî olmaya mahkûmdur.
Klasik Kürt edebiyatının en önemlilerindendir.Eserleriyle Kürt edebiaytına çok şeyler kazandırmıştır.En öenmli eseri Mem û Zin adlı eseridir.Ahmet Xani 1600'lü yıllarda yaşamış olmasına rağmen bilinçli bir edebiyat ve kültür birikimine sahiptir.Henüz Fransız ihtilalinin vuku bulmamış olmasına ve milliyetçilik hareketlerinin görülmemesine karşın Xani'nin eserlerinde milliyetçiliğin te'sirleri görülmektedir.Kürtlerin söz konusu dönemki yaşantıları ve çektikleri ızdırapları eserlerinin her bölümünde görmek mümkündür.
Şirlerinde Kürt dilini çok iyi işlemiş,değer vermiştir. Şiirlerinde Kürtçe nin yanında Arapça ve Farça kelimle ve tamlamalara da yer vermiştir.Bu bakımdan diyebilirz ki o da divan şiiri geleneğinin bir nevi takipçisidir.Yani Arap şiirinde kullanılan ölçü ve diğer hususiyetler onun şiirinde de görülmektedir.Onu söz konusu yüzyıllardaki diğer Kürt şairlerden şu biçimde ayırabilirz:Dönemin diğer Kürt şairleri Kürtçeye itibar etmezken, Arapça, Farsça ve Türkçeyle iştigal etmişken ,O Kürtçe kaleme alınmış eserler meydana getirdi.Asıl onu önemli yapan da budur.Onun mücadelesi ters giden bir talihi,yüz üstü etme mücadelesidir.
Yevm kelimesinin cem'idir.
Kimilerince Kürtçe, kimilerince de Farçadır.Nihyetinde her iki dilde kullanılıyor olmakla birlikte Osmanlıcaya da geçmiş bir kelimedir.Divan şiirinin umutsuz ve solgun kelmesidir.İçinde bulunduğu beyit veya mısraya yalnızlık kokusunu verir.
Keliemyi kısaca tahlil edece olursak:Bî: olumsuzluk eki, Kes: kimse anlamındadır.Bî-kes:Kimsesiz anlamına karşılık gelir.
Lise öğrencisiyken kitaplarını adeta hatmetmiştim.Eserlerinin muhafazâkâr yapıma hitap etmesi ayrıca bir güzellik katıyordu.
Yıllar sonra eserlerini takip etme merakından uzaklaşmış gördüm kendimi.Çünkü eserlerideki muhteviyât hep aynı kalıyor hiç bir yenliğe mahal vermiyordu.Bud urum beni sıkıyordu.Romanlardaki kişi ve mekanlar değişse de sanki hep aynı şeyleri okumuş gibi oluyordum.Bu gerekçeler beni ne kadar haklı gösteriri bilmem.Yine de kitap okuma alışkanlığımın oluşmasına ve bir çok şeyin farkına varmamı sağlamış olmasından dolayı kendisine bütün okuyucuları gibi müteşekkirim..
Diyarbakır'da semt ismi.
Çoğunlukla varlıklı kişilerin kaldığı,üniversite öğrencilerinin ayrılamak bilmediği, alışveriş merkezleriyle ve eğlencesiyle hoş bir semt
Dil mezunu olamam rağmen, bu teoriye hiç bir şekilde inanmadım. Hocalarım da inanmıyordu çünkü.Bu teoride ' Rebbena hep bana ' mantığından öte bir şey yok.Güneş dil teorisini ortaya atanalr ve uygulanamsı için çalışan kişiler şu mantığı yürütmüş olabilir:Bu teori ilan edilince bütün dünya milletleri eyvalla diyecek, biz de Türkçeden ve Türk'ten türedik diyecekler... akla insaf beee
Üç kişi bir sohbette konuşuyor.Bunlardan biri Müslüman,biri hristiyan, biri de musevi.Bu üç vatandaş dinler arası diyaloga en kalbi duygularıyla inanırmış! ...
Derken içeriye bir Budist girer ve bu kalbleri ağ bağlantılı olan üç zâta sorar:'Ben bir Budistim, ama artık semavî dinlerden birini seçmek istiyorum.Lütfen bu konuda bana yardımcı olun.Acaba hangi dini bana tavsiye edersiniz.' der.
Acaba bu soruya söz konusu üç kişiden hangisi veya hangileri cevap verir.Çıkan cevap sonunda diyaloga müracaat ederler mi? Yoksa bir eleman kazanırız mantığıyla hareket edilip başlarını taşla mı yararlar.....
Gerçek anlamda dinini yaşamaya çalışan kimse olarak kısaca tanımlanabilir.Bu zâtlar dini bütün ihlasalarıyala yaşamaya çalıştıkları için çoğu zaman keramat sahib kimselerdir.
Sofu olmaya kendini adamış kimse, süluk olarak da tanımlanabilecek evrede,hatta evrenin hemen başında keramatlar görür veya görebilir.Yalnız, sofu kişi hiç bir suretle keramatlarını ifşa etmemeli kat'i suretle bundan sakınmalıdır - ki bu dönemdeki sofu adeta hayızlı bir kadın gibidir. Hayızlı kadın nasıl ibadet etmekten sakınıyorsa o da keramatları ifşadan sakınmalıdır - Nitekim tersini yaptığı zaman maneviyatı kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya gelir ve bu keramat görme durumu ortadan kalkmakla birlikte söz konusu sofunun manaviyatı adeta felce uğrar.Keramat görme her babayiğitin harcı olmamakla birlikte,ihlas sahibi, Allah'a bütün varlığıyla bağlı kişiler görebilir -ki kimi papazlar da keramat görürler -
Sofu kimse yukarıda bahsedilen durumlardan sakındığı taktirde sofuluk mertebesinde basamaklar atlar olup, daha sonraki dönemlerde maneviyatının tehlikeli durumlara düşmesi söz konusu olmaktan çıkar.Hasılı kendisini sofu olarak nitelendirecek kimse sofuluk girişiminin başlanğıçında kendine ve keramatlarına sahip çıkmalıdır ki mertebe yükselsin yoksa ulvî olacağı yerde, sulfî olmaya mahkûmdur.
Türkiye'de eleştiri, 'Yerler sağır, gökler sağır,işin yoksa durma bağır ' cümlesine mahkûmdur.
Sanal alemden ele etek çekme vaktinin gelip, gerçek hayata daha fazla ve gerçekçi zaman ayırmak için, yüzün monitörden çevreye yönelişi...