Hüznün şarap kadehleriyle kıyaslanacak bir tarafı kalmadı artık Gönlümün arka bahçesine nar ağaçlarıyla "gamzesi olan insanları üzmeyin" yazdım gizlice "Kendimi seninle vursam Omuzunda kaç nar ağacı kanar " dedi Arkandan bir onlar şiir yazacaklar, dedim Olsun adres değişikliği saysınlar sayıp, saymadığım Sövüp ,sustugum ne varsa, dedi...
Bazı kadınlar rüzgar gibiler..... Yel değirmenlerini hiç uyandırmadan geçip giderler başucunuzdan, Hiç bir aşkta sanık olmazlar, sadece tanıklık ederler. Dokunsan kirlenir avuçları, dokunsan ruhları ağlar, yarım kalmış şiirler ağlar. Hiç bir şehre sığınmazlar, hiç bir atlasa ait olmazlar. Yosun kokar saçları, martı seslerini örterler üzerlerine ve dudak kıyılarında maviyi büyütürer. Sesleri zarafet kokar birde kainata kurulmuş gülüşleri var. Bazı kadınlar rüzgar gibiler ve martilara uçmayı onlar öğretirler.....
Ah şu insanların sıradanlığını yaldızlı yalanlarla gizlemeye çalışması, iki boyutlu basit ruhunu üç boyutlu bir labirent gibi göstererek pazarlaması yok mu; En büyük ihanet.....
ayrılıktan dönüyorum adını tam olarak hatırlamadığım bir sokakta yürüyerek, geyşa gülüşlü kısa saçlı bir mevsim terk etmişti beni, ifetini itinayla saklayan son şiirimi cebimde unutmuştum, unutkanlık ne çabuk başladı bende, artık eve ulaşmak içinde acele etmemin hiç bir nedeni kalmadı. haz ve haysiyet repliğinde yorgun düşmek üzere kalbim, Mar dilinde bir rivayet sayıklaması gibi sesi gelen zu şarkısı kulaklarımın arkasında ölü bir kadının ayaklarıyla yürüyor...
Herkes kendi gölgesine isimler vermeye devam etsin.
Ben ; kendi renklerime boyuyorum kaderimi.....
Hüznün şarap kadehleriyle
kıyaslanacak bir tarafı kalmadı artık
Gönlümün arka bahçesine
nar ağaçlarıyla
"gamzesi olan insanları üzmeyin"
yazdım gizlice
"Kendimi seninle vursam
Omuzunda kaç nar ağacı kanar " dedi
Arkandan bir onlar şiir yazacaklar, dedim
Olsun adres değişikliği saysınlar
sayıp, saymadığım
Sövüp ,sustugum ne varsa, dedi...
Ağzına özenen bir menekşe büyüyor
Boynuma doğru
Biliyorum seni öpsem
Nihavent makamı hasta düşer bu gece...
Hızlı ölümü getirdiği için giyotine teşekkür mü etmeli ?
Bazı kadınlar rüzgar gibiler.....
Yel değirmenlerini hiç uyandırmadan geçip giderler başucunuzdan,
Hiç bir aşkta sanık olmazlar, sadece tanıklık ederler.
Dokunsan kirlenir avuçları, dokunsan ruhları ağlar, yarım kalmış şiirler ağlar.
Hiç bir şehre sığınmazlar, hiç bir atlasa ait olmazlar.
Yosun kokar saçları, martı seslerini örterler üzerlerine ve dudak kıyılarında maviyi büyütürer. Sesleri zarafet kokar birde kainata kurulmuş gülüşleri var.
Bazı kadınlar rüzgar gibiler ve martilara uçmayı onlar öğretirler.....
Ah şu insanların sıradanlığını yaldızlı yalanlarla gizlemeye çalışması, iki boyutlu basit ruhunu üç boyutlu bir labirent gibi göstererek pazarlaması yok mu; En büyük ihanet.....
Sen çocukluğumun başkentine
savruk gülüşler eken, deli bir aşkın tanımsızlığısın bende
Sevgili,
çocukluğumu iliştiriyorum boynuna..
ayrılıktan dönüyorum
adını tam olarak hatırlamadığım
bir sokakta yürüyerek,
geyşa gülüşlü
kısa saçlı bir mevsim terk etmişti beni,
ifetini itinayla saklayan son şiirimi
cebimde unutmuştum,
unutkanlık ne çabuk başladı bende,
artık eve ulaşmak içinde
acele etmemin hiç bir nedeni kalmadı.
haz ve haysiyet repliğinde
yorgun düşmek üzere kalbim,
Mar dilinde bir rivayet sayıklaması gibi
sesi gelen
zu şarkısı
kulaklarımın arkasında
ölü bir kadının ayaklarıyla yürüyor...
Diljin Kovexi