Kültür Sanat Edebiyat Şiir

İki olumsuz yönü var:

1) Bazen gereksiz vibratolarla dolduruyor şarkıyı; ama olsun, yine de kulağa hoş geliyor. Şu ana kadar hiç cırladığını görmedim. Şu an star olarak, sanatçı, assolist olarak anılanlarsa Candan'ın çok kolay çıkardığı sesleri çıkarabilmek için bir taraflarını yırtıyorlar.

2) Ayakları büyük-müş. Kime ne yaa?

Şu ülkede dinlediğim iki popçudan biri, diğeri de Sezen Aksu.

Bir kere işin eğitimini almış, konsevatuar mezunu ve şu anda da Galatasaray Lisesi'nde müzik öğretmenliği yapıyor. Dersleri genelde boş geçiyormuş duyduğuma göre.

Konservatuara da şu ankiler gibi parasıyla değil sesiyle, müzik kulağıyla girmiştir. Albümlerinin hepsi bende bulunmaktadır. Son yıllarda kendi sözlerini kendisi yazmaya başlamıştır.

O kadar sigara içerdi, hala nasıl öyle kontrollü bir sesi var anlayamadım gitti, ama yanılmıyorsam sigarayı bıraktı bir kaç ay önce.

Fransızca bir albüm çıkararak ayrıca takdirimi kazanmıştır.

Bakma sen diğerlerine Candan hocam, onları hatırlamıycaz 5 gün sonra, seni hiç unutamıycaz. Aynen devam et. Sen zaten bunun bilincindesin de napalım işte...

Sesi mesi olmayan, makyajı olmayınca hiç bir şeye benzemeyen, her bir fiziksel sorununu parasıyla halleden biri. Malesef ülkemizdeki çoğu 'sanatçı (!) ' gibi. Sanat kim bunlar kim ya... Gidin Müzeyyen Senar dinleyin, olmadı Orhan Hakalmaz, Arif Sağ dinleyin, yine beğenmediyseniz ille popçu olucak diyosanız Candan Erçetin, Sezen Aksu dinleyin; ama şöyle insanları da şöhret ve 'sanatçı' yapmayın be kardeşim.

Başlarında tamamen karşıydım, hatta izleyenleri de vazgeçirmeye çalışırdım. Bir gün babamın bir arkadaşının yanında atıp tuttum yine dizi hakkında, beni yanına çağırdı 'Kızım, sen şu şu şu olayların, şu kurumun özelleştirilmesinin, şu ihalenin arkasında ne dolaplar döndüğünü biliyor musun da öyle atıp tutuyorsun, Türkiye'nin gerçeği bunlar.'dedi. Zorla da bir bölümünü izlettirdi, o günden beri de hala izlerim.

Valla kim ne derse desin: BUNLAR TÜRKİYE'NİN GERÇEĞİ. O ihalelerin, özelleştirmelerin arkasında aynı dolaplar dönüyor.

Çok şirindirler, her evde neşe kaynağı olurlar. Kendilerine has kokularına doyum olmaz. Gözlerinin için pırıl pırıldır, gülerler, çok doğaldırlar, kendilerince konuşurlar, yürümeyi öğrenince attıkları ilk adımları seyretmek harikadır. Paytak paytak yürürler üç beş adım sonunda düşmeleri kaçınılmazdır. Bırakın yerde dursun, kendi kalksın, siz çok önemli bir şey olmadıkça ona dokunmayın, sadece gözlerindeki o hafif şaşırmış ifadeyi seyredin.

Anne babalar için: Bakımı zor olsa da unutmayın ki boş bir kağıdı dolduruyosunuz, hem de dolma kalemle...

Kazalarından Gerede ile Mengen birbirlerini sevmez. Ayrıca Mengen'e bağlı Pazarköy, ne Mengen'i ne Gerede'yi sever. Peki bundan kime ne? Hiç, laf olsun torba dolsun (bazı arkadaşlara da bana bulaşacak malzeme oluyor, umrumda değil benim adıma da açarlar bir başlık, tüm salaklıklarımı ve bana olan nefretlerini kusarlar orada) .

Yine de sıkıcı da olsa doğasıyla harika bir şehirdir, tek eksikliği denizinin olmamasıdır.

SSCB gibi bir devi yıkmış, Çin'in gölgesinin olunduğu bir sistemdir. Yüksek nitelikli kişiler FAŞİSTÇE bir davranışla diğer kişilerle aynı kefeye konulup aynı şekilde beslenir.

Komünizm düşüncesine göre şu anki sistem, devlet, polis, jandarma, hatta sokakta gezen kedi bile faşisttir.

Milliyetçiliği, ülkücülüğü, 'Ben Türküm' diye gururlanmayı ve bu ülkenin kendi çabalarıyla kendini kurtarabileceğini ve Türk'ün Türk'ten başka dostu olmadığı düşüncesini FAŞİZM olarak nitelendiren, bence son derece saçma bir sistemdir.

Konuyla ilgili olarak (daha çok TKP'yle ilgili ama olsun) Eski Tüfek Sosyalistler adlı kitap okunabilir.

Bu arada bir şeyi dikkatimi çekti arkadaşlardan bazıları 'dinsizlik değil', derken bazıları 'Din olmasa ne güzel olurdu' tarzı şeyler yazmışlar. Enteresan...

'Cem Karaca komünistken (hem de en koyusundan) niçin birden bire ülkücü olmuştur? ' (hem de yine en koyusundan) sorusu da düşünmeye değerdir.

Eğer John Lennon abimizin bize verdiği armağanlar komünizmi yansıtıyorsa dinin de olmadığı bir sistemdir.

Devletin kaymak, halkınsa pirinç lapası yediği sistemdir.

Adam ne yaptıysa ülkesi vatanı için yapmış.Kavgam adlı kitabında nedenlerni de yazmış. Haklı sebepleri olsa bile yaptıkları hiç hoş şeyler değil. Gerçekleştiremediği istekleri var, mesela Avusturya'yı Almanya'ya bağlayamadı. Yahudileri de buna engel oldukları için katletmiştir. 1.04.1924'te halk mahkemesinin kararıyla hapis cezasına çarptırılmıştır. Kitabı da cezaevinde yazmıştır.

Aslında gerçekten de zeki adammış. İnatçı bir kişiliği varmış. Bir de isteklerini daha iyi bir yolla gerçekleştirmeye çalışsaydı...