Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • Seyyid Kutup13.09.2006 - 22:25

    Türkçeye birçok kitabı tercüme edilen S.Kutb, İslâmın iktisâd sistemini sosyalizme göre açıklamış, mason Abduh'un dinde reform yolunu tutmuş ve çıkardığı fitneler yüzünden birçok müslümanı sıkıntıya sokmuştur. Hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki:

    (Uyuyan fitneyi uyandırana Allah la'net etsin) buyuruluyor. (İ. Rafiî)



    Dürr-ül Muhtâr'da, (Şahsî mal, sâhibinin rızâsı olmadan alınmaz, kullanılmaz) buyurulurken S.Kutb diyor ki:

    (Devlet, şahsî mülkiyetten ihtiyâcını, gerektiği kadar iâde etmemek üzere alır ve toplumun umûmî ihtiyâçlarına sarfeder.) [Cihan Sulhu s. 149]



    (Devlet, lüzûmu hâlinde cemiyetini korumak için ihtiyâcı olan parayı varlıklı fertlerden kayıtsız şartsız alabilir.) [İslâmi Etüdler s. 92]



    Şahsî malı almak, komünizmde vardır. Dinimizde, meşrû yoldan kazanılan mal, mübârektir. S. Kutb, şahsî mülkiyete devletin el koymasını isteyerek diyor ki:

    (Şâyet bu işler için zekât kâfi gelmezse, hükümet, zenginlerin ellerindeki fazla malları alıp, fakirlere iâde eder.) [İslâmi Etüdler s. 98]



    Mezheb düşmanı

    S.Kutb, her kitabında hep İslâm düşüncesi diyor. Hâlbuki düşünce de, akıl gibi mahlûktur. Bunları Allahü teâlâ yaratmıştır. Allah düşüncesi, Allah aklı diyen kâfir olur. İslâm şerî'ati'ne İslâm düşüncesi denmez.



    S.Kutb, Mezhebleri İslâmın bir cüz'ü kabûl ediyor. Bu cüzleri, ya'nî mezhepleri birleştirmek isteyerek diyor ki:

    (İslâmiyet bir bütündür, ayrılan cüzleri birleştirmeli, ihtilâflar ortadan kalkmalıdır.) [İslâmda Sos. Adâlet s.35]

    Dört hak mezhebi ihtilâf olarak kabûl etmektedir. İhtilâflardan maksat, sapık mezhepler değildir. Öyle olursa daha tehlikeli olur. Hak ile bâtılın birleşmesine zâten imkân yok. Hak mezhepleri birleştirmek de Telfîk olur ki, bu da icmâ ile bâtıldır. Hadîs-i şerîfte, (Âlimlerin ihtilâfı [Mezheplere ayrılması] rahmettir) buyurulurken, mezhebleri birleştirmek suretiyle kaldırmak istiyor.

    Bid'at ehlinden İbni Teymiye ve İbni Hazm'ı da imâm diye övüyor. [İslâmda İktisat s.94]



    Mezhepsiz S.Kutb, Hz.Osman'a ve diğer Eshâb-ı kirâma alçakça dil uzatarak diyor ki:

    (Çok yaşlı olan Osman'ın hilâfete geçmesi, kötü bir talihin eseridir. Müslümanların mallarını gelişigüzel harcamıştır. Çok müsrif idi. Muâviye'nin mülkünü genişletip, Filistin'i de ona verdi. Bu, İslâmın rûhuna aykırı idi.) [İslâmda Sosyal Adâlet s.186]



    Bunların iftirâ olduğu bütün mu'teber kitaplarda yazılıdır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

    (Bugünden sonra Osman'a günâh yazılmaz. [Ya'nî Osman günâh işlemez]) [Tirmizî]

    (Yâ Rabbî, Osman'ın geçmiş, gelecek, Kıyâmete kadar bütün günâhlarını affet!) [Ebû Nuaym]

    (Osman, 'Yâ Rabbî, yer ile göğün yerini değiştir' diye duâ etse, duâsı elbette kabûl olur.) [Mesâbîh]

    (Osman bendendir, ben de Osman'danım.) [Taberânî]

    (Meleklerin bile hayâ ettiği zâttan [Osman'dan] ben hayâ etmez miyim?) [Beyhekî]

    (Osman'ın şefâ'ati ile Cehennemlik 70 bin kişi, hesâb görmeden Cennete girer.) [İ.Asâkir]



    Fıkha da düşman

    Hz.İsâ'nın ölmediği Kur'ân-ı kerîmde bildirilirken, (Hz. Îsâ vefât etti) diyor. [Bu ifâde, başka bir tercümeden çıkarılmıştır. Böyle fâhiş hatâlar kasten çıkarılmaktadır.]



    Prof. S.Kutb, (İslâm toplumunu inşâ ederken, İslâm fıkhına bağlı kalmamak gerekir. Fıkıhla meşgûl olmak ömrü ve sevâbı zâyi etmektir) diyor. Hâlbuki hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

    (Her şeyin direği vardır. Dinin temel direği fıkıhtır.) [Beyhekî]

    Ancak mezhebsiz olan, ba'zan Hanefînin hükmüne, ba'zan Şâfi'îninkine uygun der. Mâide sûresinin 33. âyetinin tefsirinde 4 mezhebin hükmünü bildirdikten sonra, (Biz bu husûsta, İmâm-ı Mâlik'in fikrini tercîhe şâyan görürüz) diyor. Mezhebler arasında hakemlik yapıyor. Kendisini her mezhebin üstünde görüyor.



    Zümer sûresinin 3. âyetinin tefsîrinde, (Bugün islâm ülkelerinde Evliyâya ibâdet ediliyor, onlardan şefâ'at isteniyor) diyerek necdî olduğunu gizlemiyor. Tasavvufu da inkâr ediyor, İbni Arabî hazretlerine gayrı müslim diyor.



    Böyle mezhepsiz kimselerin kitaplarını okumak çok tehlikelidir.

    Cem'ıyyet-ül-meşârî' tarafından neşredilen Nehc-üs-Sevîy... kitabında deniyor ki:



    Hakîkî ilim kitap okumakla elde edilemez. Taberânî'deki hadîs-i şerîfte (İlim ancak üstâddan öğrenilir) buyuruldu. Hiçbir âlimden ilim okumamış olan S.Kutb, Allaha, mu'cize kalem, Yaratıcı kalem, diyor. Nebe' sûresini tefsîr ederken de Allaha 'Akl-i müdebbir' diyor. [Akıl ve şuur mahlûktur. Mahlûka âit bir sıfâtı Allah için söylemek küfürdür.] Böyle söylemek ilhâddır. Kur'ân-ı kerîmde buyuruluyor ki:

    (En güzel isimler Allahındır. O'na onlarla duâ edin. Onun isimleri hakkında sapanları bırakın.) [A'râf 180]

    'Küçük mes'elelerde de olsa idâreciler Allahın hükmü ile hükmetmedikleri müddetçe yeryüzünde müslüman yoktur' diyor. Hâlbuki İmâm-ı Kurtubî hazretleri buyuruyor ki:

    (Allahın hükmü ile hükmetmeyenler hakkındaki âyet-i kerîmenin ma'nâsı şöyledir: Kur'ân-ı kerîmi reddederek ve Resûlullahın sözünü inkâr ederek Allahın indirdiği ile hükmetmeyen kâfirdir.) [Ahkâm-ul-Kur'ân]



    Hz. İkrime de bu âyet-i kerîmenin tefsirinde, (İnkâr ederek, Allahü teâlânın indirdiği ile hükmetmeyen kâfirdir. İnanıp da hükmetmeyen zâlimdir, fâsıktır) buyurdu. [Ehl-i sünnette amel, îmândan parça değildir. Günâh işleyene kâfir denmez. S.Kutb, günâh işleyene kâfir demekle de Ehl-i sünnetten ayrılıyor.]



    Herkes Mürtedmiş

    S.Kutb, herkesi mürtedlikle ithâm ederek diyor ki:

    'Bütün beşer mürted olmuştur. İslâm, bütün hayatı içine alır. Bir mes'elede de ona uymayan, îmândan ayrılmış, dinden çıkmıştır. Küçük bir mes'elede beşer kanûnuna uyan Lâ İlâhe illallah dese de müşrik olur, dinden çıkar. Bugün islâmiyet yoktur. Biz müşrik bir toplumda yaşıyoruz. Bütün beşeriyet mürteddir, câhiliyet devrine dönmüştür. Bugün müslüman hükümdar ve müslüman tebaa yoktur. Müslümanlar asırlar önce yok olmuştur.'

    [Bu sözlere kendi yolunda olanlar da dahil midir? Dahil değildir denemez. Çünkü, kâfir sultana sadece uyan değil, uymayan da kâfirdir diyor. Dünyadaki herkese kâfir diyor. Ne hayrettir ki, kendilerine kâfir denilen kimseler onu savunuyorlar.]



    S.Kutbun izinden gidenlerin bir kısmı avukat, bir kısmı da, pasaport çıkarmak gibi işlerde beşerî kanûnlarla hareket ediyorlar. Onların başka bir kısmı da, bu beşerî kanûnlar çerçevesinde eserlerini izinsiz basmıyorlar. Ya'ni beşerî kanûnlara tâbi oluyorlar. Hani beşerî kanûna uyan kâfir idi?



    S.Kutb, 'O [Allah], nerede olursanız olun, sizinledir' meâlindeki âyet-i kerîmenin ma'nâsında da bütün islâm âlimlerine muhâlefet ederek 'Allah herkesle, herşeyle beraberdir ve her yerdedir' diyor. Bu görüş küfürdür. Hâlbuki bütün islâm âlimleri, bu âyet-i kerîmenin 'Allahü teâlânın ilminin bütün mahlûkatı kuşattığı' ma'nâsında olduğunu bildirmişlerdir.



    Hz.Yusuf'tan sonra, Hz.Mûsâ'yı kötülüyerek diyor ki:

    (Hz.Mûsâ, asabî mizâçlı, atak bir liderdir. On sene sonra hayatının ikinci devresinde onunla buluşmak üzere onu şimdi burada bırakalım. Belki sükûnete kavuşmuş, sakin tabiatlı ve halîm selîm olmuştur. Ama hayır olmamıştır.)



    Peygamber ve Günâh

    S.Kutbun bu sözleri, Peygamberlerin, büyük-küçük günâhlardan ma'sûm olması gerektiğini kesin olarak ifâde eden İslâm akîdesine tamamen zıddır. Hz. İbrâhim'in Yıldızı, Ay'ı, sonra da Güneş'i görünce, 'Bu benim Rabbim' sözü, istifhâm-ı inkârı takdîri üzerinedir. (Sizin zannetiğiniz gibi bu benim Rabbim mi? Ya'ni bu benim Rabbim değil, bu Rab olmaya lâyık değildir. O hâlde siz onun Rab olduğuna nasıl inanıyorsunuz) buyurmuştur. Hz.İbrâhim, bunları söylemeden önce de yegâne ilâhın Allah olduğunu, O'ndan başka ilâh olmadığını kesin olarak biliyordu. Çünkü Allahü teâlâ 'Biz daha önce İbrâhim'e rüşdünü verdik' buyuruyor. (Enbiyâ 51)



    S.Kutb, En'âm sûresinin 'Hüküm ancak Allahındır' meâlindeki 57. âyet-i kerîmeyi, murâd olan ma'nâsının tam aksine anladığından, Hz. Ali'yi ve onu sevenleri de tekfîr etti. Â.İmrân sûresinin (Sana tâbi olanları Kıyâmete kadar küfredenlerin üstünde tutacaktır) meâlindeki 55. âyet-i kerîmesi, bu ümmetin Kıyâmete kadar, kendi dinleri üzerine kalacaklarını bildirmektedir. Bu ümmetin ilk asırda İslâmiyet üzere, ondan sonra câhiliyet üzere yaşadığını nasıl söyleyebiliyor? Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

    (Allahü teâlâ, her asırda dini tecdîd eden bir zât gönderir.) [Ebû Dâvüd]

    (Kıyâmete kadar hak üzere olan bir cemâ'at mutlaka bulunur.) [Buhârî ]

  • Saadet-i Ebediye12.09.2006 - 21:04

    Derin âlim, fazîletli merhûm seyyid Ahmed Mekkî efendi hazretlerinin, (Se'âdet-i Ebediyye) kitâbının beşinci baskısı başına yazdığı arabî takrîz tercemesi:

    Bismillâhirrahmânirrahîm ve bihi sikatî

    Beyândan bilmediklerimizle bizleri ni’metlendiren Allahü teâlâya hamd olsun! Doğru söyleyenlerin en iyisi ve kendilerine Fasl-ı hitâb ve hikmet verilenlerin en üstünü olan sâhibimiz ve efendimiz Muhammed aleyhisselâma ve Onun temiz Âline ve insanlar arasından Onun için seçilmiş olan Eshâbına, salât ve selâm olsun!

    Asrımızın fâdıllarından, zemânımızın bir dânesinin yazmış olduğu (Se’âdet-i Ebediyye) kitâbına göz gezdirdim. Bu kitâbda, kelâm, fıkh ve tesavvuf bilgilerini buldum. Bunların hepsinin, bilgilerini nübüvvet kaynağından almış olanların kitâblarından toplanmış olduğunu gördüm. Bu kitâbda, Ehl-i sünnet velcemâ’at i’tikâdına uygun olmıyan hiçbir bilgi, hiçbir söz yokdur. Allahü teâlâ, Ehl-i sünnet âlimlerinin çalışmalarına ve bu kitâbın yazarının çalışmasına iyi karşılıklar ihsân buyursun! Âmîn.

    Ey Temiz gençler! Dînî ve millî bilgilerinizi, bu latîf, benzeri bulunmıyan, belki de, ileride bir benzeri yazılamıyacak olan, bu kitâbdan alınız!

    Yâ Rabbî! Bu kıymetli kitâbın yazarını mes’ûd ve mubârek et, yümünlü eyle! Âmîn. Allahım! Onun anasından, babasından ve kerîm olan merhûm hocalarından râzı ol! Peygamberlerin en üstünü hurmetine “sallallahü aleyhi ve sellem” bu düâyı kabûl buyur! Âmîn.

    Cum'a
    7 Temmuz 1967 29 Rebî’ul-evvel 1387

    İstanbulda Kadıköy müftîsi,

    Arvâsî zâde

    Esseyyid Ahmed Mekkî Üçışık

  • Hüseyin Hilmi Işık11.09.2006 - 22:28

    Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin talebesi. Hazırlamış olduğu pek kıymetli kitaplarla İslamiyyet'i bütün dünyaya yaymıştır. Asrın müceddidiydi. Allahü Teala şefaatlerine nail eylesin.

  • Osman ÜNLÜ11.09.2006 - 20:56

    İslamiyyete hizmet etmektedir. İslam Alimlerinin kitaplarında nakillerle dini doğru bir şekilde anlatmaktadır. Allahü Teala ondan ve ona bu hizmetleri yapması için imkan sağlayanlardan razı olsun.

  • Abdulhakim Arvasi11.09.2006 - 20:38

    Silsile-i aliyye denilen alimlerden, Seyyiddir. Muhterem Hüseyin Hilmi Işık Efendi'nin hocasıdır. Hüseyin Hilmi Işık Efendi bütün ilmini Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerinden aldığını eserlerinde belirtmektedir...

  • Saadet-i Ebediye11.09.2006 - 18:58

    Nakli esas alan kitap
    Sual: Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye, nasıl bir kitaptır?
    CEVAP
    Yüzlerce kıymetli eserden hazırlanmış bir kitaptır. İstifade edilen bu eserler çeşitli kütüphanelerde bulunmaktadır. Bunların çoğu da tercüme edilmemiştir. Her okuyucunun bu eserleri bulup istifade etmesi imkansız denecek kadar zordur. Bal, bir madde ise de, çeşitli birçok çiçekten toplanarak imal edilmiştir. Seadet-i Ebediyye de buna benzetilebilir. Dini kitap sorana, Süleymaniye Kütüphanesinde var denilse, ona sadece bir yer gösterilmiş ise de, yalnız bir kitap değil, binlerce kitap tavsiye edilmiş olur. Bu eser, Redd-ül- Muhtar, Halebi, Hadika, Mektubat-ı Rabbani gibi bir çok eserden meydana gelmiştir. Bu eseri okuyan, bahsi geçen muteber kitaplardaki gereken bilgileri okuyup öğrenmiş olur.

    Piyasada bulunan bazı ilmihallerin hataları bir tarafa, doğru olan bir meselenin hangi kitabın hangi sayfasından alındığı bilinmemektedir. Bunlardan bazıları muteber bir kitaptan naklederken hata etmektedir. Kitap ve sayfa numarası verilmediğinden doğru olup olmadığı kontrol edilememektedir. Bu eser, tamamen nakle dayanmakta, içinde hazırlayan zata ait bir hüküm bulunmamaktadır. Her meselenin hangi kitabın neresinden alındığı bildirilmektedir.

    Bu eserde, imanın esasları, Ehl-i sünnet itikadı çok geniş ve herkesin anlayabileceği şekilde açıklanmıştır. Bâtıl fırkalar ve dinler, inançlar bildirilerek, Müslümanlar bunların zararlı propagandalarından korunmuştur. İtikadi meselelerden sonra, İslam’ın beş şartı çok geniş bir şekilde kaynaklı olarak açıklanmıştır. Her konu Hanefi mezhebine göre hazırlanmış, zaman zaman diğer üç mezhebe göre de hükümler ayrıca bildirilmiştir. Hiç bir Türkçe ilmihalde olmayan, ihtiyaç halinde yapılan Mezhep taklidi geniş olarak açıklanmıştır. Müslümanların herhangi bir özürle kendi mezhebine göre yapamadığı amelleri, hak olan dört mezhepten birini taklit ederek nasıl yapacağı anlatılmıştır. Kırk yıldan fazla bir araştırmanın mahsulü olan ve 95. baskısı yapılan bu eser, çeşitli ilim adamlarının tetkikinden de geçmiştir.

    Her baskısında gözden geçirilmiş, yanlış anlaşılan hususlar tekrar açıklanmış, müslümanlar ibadetlerini rahat yapabilsin, harama düşmesin diye başka kaviller de eklenmiştir. İhtiyaç halinde başka çareleri, ruhsatları bildirmek dinimizin emridir.

    Ruh çağırmak ve cin hakkında uzun açıklamalar yapılmıştır. İnsan kaderini kendi çizer mi? Kısmet meselesi, alınyazısının mahiyeti bildirilmiştir. Tefsir, Meal hakkında kâfi malumat verilmiştir. Hadis-i şerif çeşitleri de geniş olarak açıklanmıştır.

    İslamiyet’te kadının yeri, kadının ve kocasının birbirlerine karşı hak ve görevleri ve evlilik hakkında geniş bilgi verilmiştir. Yemesi, içmesi haram ve helal olanlar bildirilmiştir.

    Kısacası, bu kıymetli eserde, bir Müslümana gereken bütün dini bilgiler vardır. Hepsi de en kıymetli eserlerden derlenmiştir. Bu kitabı baştan sona dikkatlice okuyan birisi, dinimizin bütün emir ve yasaklarını öğrenir. Dinimiz hakkında yeterli bilgiye sahip olur. Din düşmanlarının hilelerine aldanmaz. Her müslümanın dinimizi çok iyi bilmesi şarttır. Dinini bilmeyenin dini yoktur buyurulmuştur. 1248 sayfalık bu dev eseri, her müslümanın okuyup, çoluk çocuğuna da okutması gerekir. En güzel hediye, en güzel mirastır. Bu kitap, www.hakikatkitabevi.com adresinden okunup temin edilebilir.]