Kaplumbağa, 'kabukluğu tosbağa' demektir. Gerçi bu sonuca uzun tetkikler sonucu ulaşmış değiliz ama yeme alışkanlığına güvendiğimiz bir grup yakın arkadaşımız işkembe-i kübralarından salladı bunu. KapluNbağa ağır kanlı bir hayvandır. Hareketleri hâliyle çok yavaştır. O kadar ki kaplumbağa belgesellerinde fotoğraf makineleri kullanılmaktadır. Terbiye edilmeleri pek müşkil, hatta zaman zaman gayrimümkindir. Hal böyleyken hayata 'kaplumbağa terbiyecisi / mürebbisi' olarak atılmak isteyen arkadaşlarımıza Cenab-ı Hakk'tan sabır niyaz ederiz. Kaplumbağa'lar her ne kadar mevcudatın süratçe en aşağı tabakasındalarsa da kat'a terbiyesiz değillerdir ve bununçün özel eğitime de ihtiyaçları yoktur. Bu meslek, fuzuli bir meslektir. Şagilleri fuzuli bir işle iştigal etmektedirler. Nafile geçen bir ömür... Yazık.
Disiplin falakayla olur bazen, netice önemlidir, Fatih yetiştirilebiliyorsa, falaka kimilerine şarttır derim. Şimdi bu tatlısu insanları bunu anlayabilir mi ki Molla'yı anlasınlar. Şimdi yaşasaydı kesinlikle itici bir insan olarak görülürdü. Makam, kıymet verilmez, sokakta görülse tanınmazdan gelinirdi. Bulaşır, naapar, ne bileyim. Ukala şey!
Ahmet Hulusi, yüksek ilim sahibidir. Yüksek sezgi sahibidir. Ama bunu yansıtmakta 'kusursuzluğu' eksiktir. Alabilen, ondan çok şey alabilir. Ama fikrimce şayan-ı tavsiye değildir.
Dizide su testileri su yolunda kırılıyor. Süs testilerinin de aynı istikamette kırıldığı oluyor. Aynen hayat gibi. Öngörülemeyen, planlanamayan, başa gelen çıplak hayat gibi. Ne çare!
'Every spirit builds itself a house, and beyond its house a world, and beyond its world a heaven. Know then that world exists for you.' (Ralph Waldo Emerson)
Her ruh kendisine bir ev inşa eder. O evin ardında bir dünya vardır ve o dünyanın arkasında da bir cennet. Bil ki o alem senin için var.
Hush a wild violet, hush a band of gold Hush you're in a story I heard somebody told Tear the promise from my heart, tear my heart today You have found another, oh baby I must go away So hang down your head for sorrow, hang down your head for me Hang down your head tomorrow, hang down your head Marie
Hush my love the rain now, hush my love was so true Hush my love a train now well it takes me away from you
So hang down your head for sorrow, hang down your head for me Hang down your head, hang down your head Marie So hang down your head for sorrow, hang down your head for me Hang down your head, hang down your head Marie
Önümüze bir senaryo konmuş. Yazılanları okuyoruz. Tamam, vurgular bize ait, kendi rengimizi katıyoruz oyuna belki, ama o kadar. Herbirimiz önündeki senaryodan konuşan yapayalnız insanlarız. (Böyle düşününce rahatlıyor insan.)
Kaplumbağa, 'kabukluğu tosbağa' demektir. Gerçi bu sonuca uzun tetkikler sonucu ulaşmış değiliz ama yeme alışkanlığına güvendiğimiz bir grup yakın arkadaşımız işkembe-i kübralarından salladı bunu. KapluNbağa ağır kanlı bir hayvandır. Hareketleri hâliyle çok yavaştır. O kadar ki kaplumbağa belgesellerinde fotoğraf makineleri kullanılmaktadır. Terbiye edilmeleri pek müşkil, hatta zaman zaman gayrimümkindir. Hal böyleyken hayata 'kaplumbağa terbiyecisi / mürebbisi' olarak atılmak isteyen arkadaşlarımıza Cenab-ı Hakk'tan sabır niyaz ederiz. Kaplumbağa'lar her ne kadar mevcudatın süratçe en aşağı tabakasındalarsa da kat'a terbiyesiz değillerdir ve bununçün özel eğitime de ihtiyaçları yoktur. Bu meslek, fuzuli bir meslektir. Şagilleri fuzuli bir işle iştigal etmektedirler. Nafile geçen bir ömür... Yazık.
Disiplin falakayla olur bazen, netice önemlidir, Fatih yetiştirilebiliyorsa, falaka kimilerine şarttır derim. Şimdi bu tatlısu insanları bunu anlayabilir mi ki Molla'yı anlasınlar. Şimdi yaşasaydı kesinlikle itici bir insan olarak görülürdü. Makam, kıymet verilmez, sokakta görülse tanınmazdan gelinirdi. Bulaşır, naapar, ne bileyim. Ukala şey!
Ahmet Hulusi, yüksek ilim sahibidir. Yüksek sezgi sahibidir. Ama bunu yansıtmakta 'kusursuzluğu' eksiktir. Alabilen, ondan çok şey alabilir. Ama fikrimce şayan-ı tavsiye değildir.
Ne yapıyorsan inanarak yap. Duru, tertemiz. Ve pişman olma sonra.
Allah rahmet eylesin. Ben iyi adamdım.
Tosun Paşa - Kemal Sunal
Dizide su testileri su yolunda kırılıyor. Süs testilerinin de aynı istikamette kırıldığı oluyor. Aynen hayat gibi. Öngörülemeyen, planlanamayan, başa gelen çıplak hayat gibi. Ne çare!
Ruh'a 'tin' de deniyor. Tin, İngilizce'de 'teneke' demek. Var mı bağlantısı?
'Every spirit builds itself a house, and beyond its house a world, and beyond its world a heaven. Know then that world exists for you.'
(Ralph Waldo Emerson)
Her ruh kendisine bir ev inşa eder. O evin ardında bir dünya vardır ve o dünyanın arkasında da bir cennet. Bil ki o alem senin için var.
Hush a wild violet, hush a band of gold
Hush you're in a story I heard somebody told
Tear the promise from my heart, tear my heart today
You have found another, oh baby I must go away
So hang down your head for sorrow, hang down your head for me
Hang down your head tomorrow, hang down your head Marie
Hush my love the rain now, hush my love was so true
Hush my love a train now well it takes me away from you
So hang down your head for sorrow, hang down your head for me
Hang down your head, hang down your head Marie
So hang down your head for sorrow, hang down your head for me
Hang down your head, hang down your head Marie
Önümüze bir senaryo konmuş. Yazılanları okuyoruz. Tamam, vurgular bize ait, kendi rengimizi katıyoruz oyuna belki, ama o kadar. Herbirimiz önündeki senaryodan konuşan yapayalnız insanlarız. (Böyle düşününce rahatlıyor insan.)