Nazım la ilgili yazılarımı sanatıyla ilgili olmadığı için geri çekmiştim.Çünkü O nun hayatı değil sanatı ilgilendirir bizi...sanatı mükemmel; bunu herkes kabul eder sanırım..Madem bazı insanlar bahsetmiş ben de yazmadan edemiycem... Kişiliğine gelince kimse Nazım Hikmet Borjenski Türkiye Cumhuriyetine ^^kimsenin yapamadığı kadar hizmet etmiştir^^ lafını etmesin lütfen; Nazım Borjenski Türkiyeden ziyade aşkıyla yanıp tutuştuğu,kendisini yaratan Stalin in memleketinde geçirmiştir ömrünü ve orada ölmüştür...Tüm eserlerini de Lenin kütüphanesine bağışlamıştır... Ayrıca Nazım Hikmet i yazarken orjinal soyadını yazmaktan niye çekiniliyor anlamıyorum...Çünkü öldüğünde soyismi kendi isteğiyle aldığı Rus soyismi Borjenski dir...Yani O nu milli şair diye empoze etmeye çalışırken,birileri^^ bu milli şairin soyismi neden Borjenski^^ diye soracağından mı korkuluyor acaba? Madem sanatından ziyade kişiliğini tartışacağız neden Nazım 5 kadınla birlikte olmuştur? (bunlar bildiklerimiz) Hatta hatunlarından birisi Veronika evlidir(4 veya 5 inci karısı) ..Hatta Nazım Veronikayla anlaşmış O nun belli günlerde kocasıyla kalmasına razı olmuştur..(bkz..Veronika nın Günlüğü) ..Şimdi bu mantıktan yola çıkarak 4 karı alan veya isteğiyle istediğini yapan zihniyete nasıl laf söyleyebilir eğer bu doğruysa..Yarın bu zevat ^^sizin milli şairiniz de öyle yapmıştı demez mi? ^^ Ben Nazım hakkında bu tip yorumlar yaptığımda bana ırkçı kafatsçı bilmem ne dendi,bu yönde mailler geldi.Hatta bazı insanlar onlarca yıldır duymakran usandığımız proleterya,burjuva,sanayileşme vs.vs.gibi terimlerden ve klişeleşmiş teorilerden bahsetti,akıl vermeye çalıştı..Hoş bu teoriler dünyanın en zengin topraklarında pratiğe döküldü ve 60 küsür yıl askeri baskıyla ayakta tutlabildi ve çöktü....Ben bir vatandaş olarak Nazım ı sorgulayınca aptal,okumayan,kafatasçı,hitlerin adamı yurduna koyuluyorum! ! Nazım Hikmet bir şairdir sadece,mükemmellik derecesinde yapıtları var; bundan öte bir özelliği var mı Allah aşkına? Bu ne demek,nekadar geri bir zihniyet? Yani sosyalizmi savunmayan herkes bağnaz,ırkçı kafatasçı mıdır? Yani Türk halkı seçimlerde tam bilmiyorum ama %95 sosyalist fikir yanlısı partilere ^^hayır^^ diyerek ırkçı mı olmuştur? Bana kalırsa Nazım ı keşke kimseler ideolojik bir meta haline getirmeseydi de sanatı her kesim tarafından incelenebilseydi...Gerçekten üstün bir kalemi vardır..Ama sırf birilerin ideoloji kılıcını salladığı için bu insan Peygamberler kadar günahsız da değildir...Bence Nazım incelenirken iyi ve kötü yanlarıyla ele alınması gerekir....
“Bir gün Çengelköyü’nde oturduğu Fıstıklı Köşk’te biraraya geldik. Oradan bir yere gidecektik. Vapurun hareketine de pek az kalmıştı. Bir de baktık, Hüseyin Kazım, Fatih Hoca daha bir iki kişi çıkageldiler. Üstad onlara buyurun dedi. Her birine ayrı ayrı iltifattan sonra:
“Müsadenizi rica ederim. Biz Asım’la bir yere gidiyoruz. Söz verdik. Mazur görünüz. Siz buyurun. İstirahat edin. Başka bir gün gene görüşürüz inşaallah.” dedi ve çıktık. Misafirler evde kaldı. Süratle yokuşu indik. Vapura yetiştik. Bu hareketi benim havsalam pek almadı:
“Üstad dedim. Bu tuhaf bir iş oldu.
“Hayır. Hiç de tuhaf değil. Söz verdik. Bizi bekliyorlar. Her medenî insanın bunu kabul etmesi tabiidir. Hele Hüseyin Kazım böyle şeyleri pekala tabii görür.” (4)
Türkiye’deki değişiklikleri gören Akif, her zaman doğrunun yanında olma vasfıyla müdahalelerde bulunmuştur. Nitekim Paris’e tahsile gitmiş ve büsbütün kibirle dönmüş olan Şevki Hoca’nın evinde:
“Siz, insanlara eskiden Fatih minaresinden bakardınız, şimdi Eyfel kulesinden bakıyorsunuz.” diyerek ülke insanının nasıl değiştiğini nasıl da ifade etmekte.
Öyle ki: “İki yüzlüleri artık sever oldum: Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.” yaklaşımıyla farklılaşan toplumun dejeneresine işaret etmekte.
Müslümanlığı Akif, “güzel” diye değil “doğru” diye sevdi. Bu dini bir sanatkar gibi değil, bir mütefekkir gibi sevdi. Onun içindir ki, “secde”, “leyla”, “gece, “hicran” gibi ihtiyarlığında yazdığı tasavvuflu şiirlerinde bile “his mistitizm”i değil, “fikir mistizm”i var. Akif tekke müslümanı değil, cami müslümanıdır; onda cezbeden ziyade secde var... (**)
Bu anlayışa sahip olan Akif, gördüğü müslümanlardaki durumdan mütevellid şunları söylüyor:
Müslümanlık nerede? Bizden geçmiş insanlık bile, Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok nafile Kaç hakiki müslüman gördümse hep makberdedir Müslümanlık bilmem amma galibe göklerdedir.
1873 yılında Akif’in doğduğu dönemi Sezai Karakoç şöyle izah ediyor:
“Sultan Aziz’in devrilmesinin arefe yıllarında Balkanlar, makyavelist(*) batılıların elbirliği ile allak bullak olur; köy köy, şehir şehir, Osmanlıların çekilişi, Rumeli’nde bir medeniyetin yıkılışı, saadet dolu evlerin kan gölüne dönüşü… Rus baskısının bizi boğuntudan boğuntuya sürükleyişi… Devletin bütün yivlerinin çözülürken bir eski zaman şatosunun, demir kapısından daha çok hıçkırışı… ve daha neler neler.. Sosyal yapının umutsuzluktan sünger gibi delik deşik olduğu o yıllarda, imparatorluğun gözbebeği İstanbul’un kalp noktasında bir çocuk doğdu… Baba soyu Rumelili ana soyu Buharalı, doğuş yeri Fatih. Yani tam bir Doğu İslamlığının Batı İslamlığının ve Merkez İslamlığının sentezi bir çocuk… Çağ bir batış çağı. Anne çizgisi duyarlılığı, sağ duyuyu, kendini bir ülkeye adayışı, şairliği getirecek; baba çizgisi, ataklığı, savaşkanlığı, yılmaz ve her vuruşunda daha çelikleşen bir savaş adamını, gözü pekliği, korkmazlığı, ürkmezliği, dönmezliği gerektirecektir…”
O nun kadar doğu lehçesini kusursuz konuşabilecek bir sanatçı tanımıyorum..Kendisi halk içinde yetişmiş birisi olduğundan toplumsal olayları gözleme kapasitesi hat safhada..Bu gözlemleri filmlere yansıtıp inanılmaz keyif verici yapıtlar üretmektedir.Seni seviyoruz Şener Abi..
devletin bankasını soymuştur; mesela Murat demirel veya Uzan gibi..o günlerde kapıdan soyuluyordu,şimdi hortum tekniği çıktı..
Hayatının yüz metresini çok iyi koştu,bu yüzden maratona nefesi yetmedi...
Nazım la ilgili yazılarımı sanatıyla ilgili olmadığı için geri çekmiştim.Çünkü O nun hayatı değil sanatı ilgilendirir bizi...sanatı mükemmel; bunu herkes kabul eder sanırım..Madem bazı insanlar bahsetmiş ben de yazmadan edemiycem...
Kişiliğine gelince kimse Nazım Hikmet Borjenski Türkiye Cumhuriyetine
^^kimsenin yapamadığı kadar hizmet etmiştir^^ lafını etmesin lütfen; Nazım Borjenski Türkiyeden ziyade aşkıyla yanıp tutuştuğu,kendisini yaratan Stalin in memleketinde geçirmiştir ömrünü ve orada ölmüştür...Tüm eserlerini de Lenin kütüphanesine bağışlamıştır...
Ayrıca Nazım Hikmet i yazarken orjinal soyadını yazmaktan niye çekiniliyor anlamıyorum...Çünkü öldüğünde soyismi kendi isteğiyle aldığı Rus soyismi Borjenski dir...Yani O nu milli şair diye empoze etmeye çalışırken,birileri^^ bu milli şairin soyismi neden Borjenski^^ diye soracağından mı korkuluyor acaba?
Madem sanatından ziyade kişiliğini tartışacağız neden Nazım 5 kadınla birlikte olmuştur? (bunlar bildiklerimiz) Hatta hatunlarından birisi Veronika evlidir(4 veya 5 inci karısı) ..Hatta Nazım Veronikayla anlaşmış O nun belli günlerde kocasıyla kalmasına razı olmuştur..(bkz..Veronika nın Günlüğü) ..Şimdi bu mantıktan yola çıkarak 4 karı alan veya isteğiyle istediğini yapan zihniyete nasıl laf söyleyebilir eğer bu doğruysa..Yarın bu zevat ^^sizin milli şairiniz de öyle yapmıştı demez mi? ^^
Ben Nazım hakkında bu tip yorumlar yaptığımda bana ırkçı kafatsçı bilmem ne dendi,bu yönde mailler geldi.Hatta bazı insanlar onlarca yıldır duymakran usandığımız proleterya,burjuva,sanayileşme vs.vs.gibi terimlerden ve klişeleşmiş teorilerden bahsetti,akıl vermeye çalıştı..Hoş bu teoriler dünyanın en zengin topraklarında pratiğe döküldü ve 60 küsür yıl askeri baskıyla ayakta tutlabildi ve çöktü....Ben bir vatandaş olarak Nazım ı sorgulayınca aptal,okumayan,kafatasçı,hitlerin adamı yurduna koyuluyorum! ! Nazım Hikmet bir şairdir sadece,mükemmellik derecesinde yapıtları var; bundan öte bir özelliği var mı Allah aşkına?
Bu ne demek,nekadar geri bir zihniyet? Yani sosyalizmi savunmayan herkes bağnaz,ırkçı kafatasçı mıdır? Yani Türk halkı seçimlerde tam bilmiyorum ama %95 sosyalist fikir yanlısı partilere ^^hayır^^ diyerek ırkçı mı olmuştur? Bana kalırsa Nazım ı keşke kimseler ideolojik bir meta haline getirmeseydi de sanatı her kesim tarafından incelenebilseydi...Gerçekten üstün bir kalemi vardır..Ama sırf birilerin ideoloji kılıcını salladığı için bu insan Peygamberler kadar günahsız da değildir...Bence Nazım incelenirken iyi ve kötü yanlarıyla ele alınması gerekir....
AKİF İÇİN DENENLER VE HATIRALAR
Hafız Asım anlatıyor:
“Bir gün Çengelköyü’nde oturduğu Fıstıklı Köşk’te biraraya geldik. Oradan bir yere gidecektik. Vapurun hareketine de pek az kalmıştı. Bir de baktık, Hüseyin Kazım, Fatih Hoca daha bir iki kişi çıkageldiler. Üstad onlara buyurun dedi. Her birine ayrı ayrı iltifattan sonra:
“Müsadenizi rica ederim. Biz Asım’la bir yere gidiyoruz. Söz verdik. Mazur görünüz. Siz buyurun. İstirahat edin. Başka bir gün gene görüşürüz inşaallah.” dedi ve çıktık. Misafirler evde kaldı. Süratle yokuşu indik. Vapura yetiştik. Bu hareketi benim havsalam pek almadı:
“Üstad dedim. Bu tuhaf bir iş oldu.
“Hayır. Hiç de tuhaf değil. Söz verdik. Bizi bekliyorlar. Her medenî insanın bunu kabul etmesi tabiidir. Hele Hüseyin Kazım böyle şeyleri pekala tabii görür.” (4)
AKİF’İN MUHAFAZAKARLIK ve MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI
Türkiye’deki değişiklikleri gören Akif, her zaman doğrunun yanında olma vasfıyla müdahalelerde bulunmuştur. Nitekim Paris’e tahsile gitmiş ve büsbütün kibirle dönmüş olan Şevki Hoca’nın evinde:
“Siz, insanlara eskiden Fatih minaresinden bakardınız, şimdi Eyfel kulesinden bakıyorsunuz.” diyerek ülke insanının nasıl değiştiğini nasıl da ifade etmekte.
Öyle ki: “İki yüzlüleri artık sever oldum: Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.” yaklaşımıyla farklılaşan toplumun dejeneresine işaret etmekte.
AKİF’İN MÜSLÜMANLIK ANLAYIŞI,
Müslümanlığı Akif, “güzel” diye değil “doğru” diye sevdi. Bu dini bir sanatkar gibi değil, bir mütefekkir gibi sevdi. Onun içindir ki, “secde”, “leyla”, “gece, “hicran” gibi ihtiyarlığında yazdığı tasavvuflu şiirlerinde bile “his mistitizm”i değil, “fikir mistizm”i var. Akif tekke müslümanı değil, cami müslümanıdır; onda cezbeden ziyade secde var... (**)
Bu anlayışa sahip olan Akif, gördüğü müslümanlardaki durumdan mütevellid şunları söylüyor:
Müslümanlık nerede? Bizden geçmiş insanlık bile,
Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok nafile
Kaç hakiki müslüman gördümse hep makberdedir
Müslümanlık bilmem amma galibe göklerdedir.
Mehmet Akif Ersoy
1873 yılında Akif’in doğduğu dönemi Sezai Karakoç şöyle izah ediyor:
“Sultan Aziz’in devrilmesinin arefe yıllarında Balkanlar, makyavelist(*) batılıların elbirliği ile allak bullak olur; köy köy, şehir şehir, Osmanlıların çekilişi, Rumeli’nde bir medeniyetin yıkılışı, saadet dolu evlerin kan gölüne dönüşü… Rus baskısının bizi boğuntudan boğuntuya sürükleyişi… Devletin bütün yivlerinin çözülürken bir eski zaman şatosunun, demir kapısından daha çok hıçkırışı… ve daha neler neler.. Sosyal yapının umutsuzluktan sünger gibi delik deşik olduğu o yıllarda, imparatorluğun gözbebeği İstanbul’un kalp noktasında bir çocuk doğdu… Baba soyu Rumelili ana soyu Buharalı, doğuş yeri Fatih. Yani tam bir Doğu İslamlığının Batı İslamlığının ve Merkez İslamlığının sentezi bir çocuk… Çağ bir batış çağı. Anne çizgisi duyarlılığı, sağ duyuyu, kendini bir ülkeye adayışı, şairliği getirecek; baba çizgisi, ataklığı, savaşkanlığı, yılmaz ve her vuruşunda daha çelikleşen bir savaş adamını, gözü pekliği, korkmazlığı, ürkmezliği, dönmezliği gerektirecektir…”
O nun kadar doğu lehçesini kusursuz konuşabilecek bir sanatçı tanımıyorum..Kendisi halk içinde yetişmiş birisi olduğundan toplumsal olayları gözleme kapasitesi hat safhada..Bu gözlemleri filmlere yansıtıp inanılmaz keyif verici yapıtlar üretmektedir.Seni seviyoruz Şener Abi..
Rabbim, Rabbim, bu işin, bildim neymiş Türkçesi;
Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi...
Eline,beline,diline mi acaba :)