Seni ram'ının alamayacağı kadar çok seviyorum. Zipsiz, zapsız olduğun gibi... Seni ilk gördüğüm anda formatlandım. Bana öyle bir sistem transfer ettin ki, hiç bir komut artık beni senden ayıramaz. Seninle çoklu ortamlar da dahil, her ortamda mutlu olabileceğimi biliyorum. Senin megahertz'in beni de ateşliyor. Bakışların beni taa derinden scan ediyor. Sana çok güveniyorum, bu mektubumu başkasına forward etmeyeceğini de çok iyi biliyorum. Ben, seninle evleneceğim @sli. Evleninceye kadar da söz; sana hiç bir şey inser etmeyeceğim. Evlenmeden önce DR NORTON' dan randevu aldım, ikimiz de usulen bir virüs taramasından geçeceğiz. Merak etme hiç bilmediğim softwareler'le ilişkim olmadı. Senin için hardware'i taş gibi diyorlar, ancak biliyorsun ki benim için software güzelliği hardware güzelliğinden önde gelir. @sli, seninle biz çok dvd'ler seyredeceğiz. Sana evlilik yıl dönümünde 24 hızlı rewritable dvd alacağım. Pembe slotlu kasamız, içinde nur topu gibi hard disklerimiz olacak. Tatillerimizde ikimiz de birer Windows gezgini olacağız. Daha sonra da ver elini İnternet. Sana güzel görünmek için öyle çok çalışacağım ki, üç hafta sonra karsına yirmi bir inch plazma ekran gibi çıkacağım. Ondan sonra istersen beni duvarına bile asabilirsin. Akşamları dizlerinin üzerinde bir laptop gibi yatacağım. Asla uyku moduna geçmeyeceğim @sli. Biz seninle ışıkları kapatıp kucaklarımızda klavye sabahlara kadar chat edeceğiz. Ancak ilk yıllarda senden biraz tasarruflu olmanı isteyeceğim, onun için screen saver, standbye modu vs. anlarsın ya açık dikkatli olmanı isteyeceğim. Salonumuzun baş köşesine babamın eski 10 megabaytlık bilgisayarını koyacağım, malum sark köşeleri bana hep çok sıcak gelmiştir, yanına da 5,25 lik disketler. O biçim nostalji olacak. Hatta yılbaşı akşamları tetris falan oynayabiliriz. Kendimizi hep geliştireceğiz, zaman hangi ram'i gerektiriyorsa uyacağız. Birbirimizden fikir download'unu bir gurur meselesi yapmayacağız. Aramızda ayrı gayri olmayacak, herkes birbirinin sörfüne saygı duyacak. O seni istemeye anasını gönderen herifin sitesini crack ettim, anasını da hack edeceğim. Ben geleneklere sadık kalmak istiyorum şeker @slicigim. TV kartını kız tarafı alırmış. Seni, çeyiz sandığındaki emek emek doldurduğun CD-rom'larla bekliyorum. Ben de sana amazon.com dan beş taşlı bir yüzük siparişi verdim bile. Nikahımızda da real player çalacak... Home page'indekilere de çok selam, her baytını öpüyorum, CPU'm daima seninle...
John Blanchard oturdugu banktan kalkti, uzerindeki denizci uniformasini duzeltti ve sehrin buyuk tren istasyonundaki insanlari incelemeye koyuldu. Gozleri o kizi ariyordu, kalbini cok iyi bildigi, ama yuzunu hic gormedigi, yakasinda gul olan o kizi. Ona olan ilgisi bundan on uc ay once Florida'da bir kutuphanede baslamisti. Raflardan aldigi bir kitabin icindeki yazidan cok etkilenmisti... Kitaptan degil sayfalardan birinin kenarinda kursun kalemle yazilmis minik notlardan... Yumusak el yazisi, dusunceli bir ruhu ve insanin icine isleyen bir karakteri yansitiyordu. Kitabin bas sayfasinda, o kitabi en son okuyan kisinin ismini gordu: Bayan Hollis Maynell Biraz zaman ve caba sonunda adresini buldu. Bayan Maynell New York'da yasiyordu. Blanchard ona kendisinitanitan ve mektup arkadasi olmayi teklif eden bir mektup yazdi. Ertesi gun de ikinci Dunya Savasi'na katilmak icin Avrupa'ya dogru yola cikti. Daha sonraki bir yil bir ay boyunca birbirlerini mektuplarla tanidilar. Hermektup kalplerine dusen bir sevgi tohumuydu sanki. Bir romantizm basliyordu. Blanchard kizdan bir resmini istemisti, ama kiz reddetti. Kendisini gercekten onemsiyorsa nasil gorundugunun ne onemi vardi. Sonunda Blanchard'in Avrupa'dan donus gunu geldi catti. ilk bulusmalarini ayarladilar. New YorkTren istasyonunda aksam saat tam 7'de. 'Beni tanimak icin ' diye yazmisti kiz mektubunda, 'Ceketimin yakasinda kirmizi bir gul takili olacak'. iste saat tam 7'ydi ve Blanchard yuzunu daha once hic gormedigi, ama kalbini sevdigi o kirmizi gullu kizi ariyordu. Hikayenin gerisini Bay Blanchard'dan dinleyelim: 'Birden genc bir kizin bana dogru yurudugunu fark ettim. ince ve uzun boylu, sari saclari o guzel kulaklarinin onunden omuzlarina dusmus... cicek rengi mavi gozlu. Dudaklarinin ve cenesinin muntazam kivrimlari ve acik yesil giysisiyle insana sanki baharin geldigini mujdeleyen bir kizdi. Ben de ona dogru yurumeye basladim. O kadar etkilenmistim ki yakasinda gul olup olmadigina bakmak aklima bile gelmedi. Ona yaklasinca, dudaklarinda hafif ve tahrik edici bir gulumsemeyle bana ' Benimle ayni yonemi gidiyorsun, denizci? ' diye fisildadi. Neredeyse kontrolsuz bir sekilde ona dogru bir adim attim ve o anda Hollis Malley'i gordum. Kizin tam arkasinda duruyordu. 40'ini coktan gecmis, grilesmeye baslamis saclarini sapkasinin altinda toplamis... sismana yakin, kisa boylu, kalin bilekli ayaklari topuksuz ayakkabilara gomulmus. Kafami cevirdim, yesil giysili kiz hizla uzaklasiyordu.Kendimi ikiye bolunmus hissettim; arzularim kizi takip etmemi, ta icimden gelen bir istek ise ruhuma bir yildir bana eslikeden kadinla kalmami soyluyordu. iste orda oylece duruyordu. Solgun kirisik surati kibar ve duygulu, gri gozleri sicakti. cekinmedim. Beni tanimasini saglayacak mavi deri ciltli kitabi ona dogru tuttum. Bu ask olamazdi, ama, mutlaka degerli, belki askan da guzel, coktan beri minnettar oldugum ve olacagim bir arkadaslik gibi bir sey olabilirdi. Kadini selamladim, her ne kadar gizlemeye calistiysam da pek basaramadigim hayal kirikligimi belli eden sesimle 'Ben Tegmen John Blanchard, siz de Bayan Maynell olmalisiniz. Sizinle bulusabildigim icin cok mutluyum. Sizi yemege goturebilir miyim? ' diye sordum. Kadinin yuzune bir gulumseme yayildi: 'Neden bahsettigini bilmiyorum delikanli' dedi, 'Ama su az once buradan gecen yesil elbiseli kiz, bu kirmizi gulu yakama takmami rica etti benden ve eger siz beni yemege davet edecek olursaniz, kendisinin sizi caddenin karsisindaki buyuk restorantta bekledigini soylememi istedi. Dedigine gore bu bircesit sinavmis....'
Şu avrupalı liderler karşısındaki duruşun yeter.Sayın Ecevit'in Clinton karşısındaki durusunu ne cabuk unuttu Türkiye. Yürü be başbakanım. Tüm ülke arkandayız. Allah yar ve yardımcınız olsun
Tut atarlar sözün kalb i selim ol
Gönülden gönüle yol var demişler
Giden yavuzluğu tab-i halim ol
Keskin sirke küpüne zarar demişler
Bilirsin alçağa kamaktadır su
Kamilin cahile nasihati bu
ikrarın gözet olma abes gu (abes gu =Abes Söyleyen)
Birdir iman ile ikrar demişler
Aldanma cihanın sakın varına
Bir nefesin verme cihan malına
Bugunun işini koyma yarına
Yar yıkıldığı gün tozar demişler
Bir mürşidi kamil bulmayanlara
Bu nasihatten ders almayanlara
Sözünün subutu olmayanlara
Dipsiz kile boş bir ambar demişler
Güneş balçıkla sıvanmaz ey dil
Bi zeban da olsa bellidir kamil (bi zeban = dilsiz)
kendinden gayriıyı beğenmez cahil
Kendi çalar kendi oynar demişler
Yırtıcı kuşların ömürleri az
Bir ipte iki canbaz oynamaz
Şahrahta kuyuyu kametince kaz Şahrah=büyük cadde
Ez kaza ayağı kayar demişler
Levni nasayani pirlerin böyle
Durub emsali nazm ile söyle
Meydanı hünerde ağırlık eyle
Ağır basan yeğni kalkar demişler (Yeğni = hafi, kolay)
Levni'nin Atasözü destanı'n dan bir kesit
TEKNOLOJI ASKI
Seni ram'ının alamayacağı kadar çok seviyorum.
Zipsiz, zapsız olduğun gibi...
Seni ilk gördüğüm anda formatlandım.
Bana öyle bir sistem transfer ettin ki,
hiç bir komut artık beni senden ayıramaz.
Seninle çoklu ortamlar da dahil, her ortamda
mutlu olabileceğimi biliyorum. Senin megahertz'in
beni de ateşliyor. Bakışların beni taa derinden scan ediyor.
Sana çok güveniyorum, bu mektubumu başkasına
forward etmeyeceğini de çok iyi biliyorum.
Ben, seninle evleneceğim @sli. Evleninceye kadar da söz;
sana hiç bir şey inser etmeyeceğim. Evlenmeden önce
DR NORTON' dan randevu aldım, ikimiz de usulen bir virüs
taramasından geçeceğiz. Merak etme hiç bilmediğim softwareler'le
ilişkim olmadı. Senin için hardware'i taş gibi diyorlar,
ancak biliyorsun ki benim için software güzelliği
hardware güzelliğinden önde gelir.
@sli, seninle biz çok dvd'ler seyredeceğiz.
Sana evlilik yıl dönümünde 24 hızlı rewritable dvd alacağım.
Pembe slotlu kasamız, içinde nur topu gibi hard disklerimiz olacak.
Tatillerimizde ikimiz de birer Windows gezgini olacağız.
Daha sonra da ver elini İnternet. Sana güzel görünmek için
öyle çok çalışacağım ki, üç hafta sonra karsına yirmi bir inch
plazma ekran gibi çıkacağım. Ondan sonra istersen beni duvarına
bile asabilirsin. Akşamları dizlerinin üzerinde bir laptop gibi
yatacağım. Asla uyku moduna geçmeyeceğim @sli.
Biz seninle ışıkları kapatıp kucaklarımızda klavye sabahlara
kadar chat edeceğiz. Ancak ilk yıllarda senden biraz tasarruflu
olmanı isteyeceğim, onun için screen saver, standbye modu vs.
anlarsın ya açık dikkatli olmanı isteyeceğim. Salonumuzun baş köşesine
babamın eski 10 megabaytlık bilgisayarını koyacağım, malum sark
köşeleri bana hep çok sıcak gelmiştir, yanına da 5,25 lik disketler.
O biçim nostalji olacak. Hatta yılbaşı akşamları tetris falan oynayabiliriz.
Kendimizi hep geliştireceğiz, zaman hangi ram'i gerektiriyorsa uyacağız.
Birbirimizden fikir download'unu bir gurur meselesi yapmayacağız.
Aramızda ayrı gayri olmayacak, herkes birbirinin sörfüne saygı duyacak.
O seni istemeye anasını gönderen herifin sitesini crack ettim,
anasını da hack edeceğim. Ben geleneklere sadık kalmak istiyorum şeker @slicigim.
TV kartını kız tarafı alırmış. Seni, çeyiz sandığındaki emek emek
doldurduğun CD-rom'larla bekliyorum. Ben de sana amazon.com dan
beş taşlı bir yüzük siparişi verdim bile. Nikahımızda da real player çalacak...
Home page'indekilere de çok selam, her baytını öpüyorum,
CPU'm daima seninle...
İşte size değişik bir sınav
John Blanchard oturdugu banktan kalkti,
uzerindeki denizci uniformasini duzeltti ve
sehrin buyuk tren istasyonundaki insanlari incelemeye koyuldu.
Gozleri o kizi ariyordu, kalbini cok iyi bildigi,
ama yuzunu hic gormedigi, yakasinda gul olan o kizi.
Ona olan ilgisi bundan on uc ay once Florida'da bir kutuphanede baslamisti.
Raflardan aldigi bir kitabin icindeki yazidan cok etkilenmisti...
Kitaptan degil sayfalardan birinin kenarinda kursun kalemle yazilmis minik notlardan...
Yumusak el yazisi, dusunceli bir ruhu ve insanin icine isleyen bir karakteri yansitiyordu.
Kitabin bas sayfasinda, o kitabi en son okuyan kisinin ismini gordu:
Bayan Hollis Maynell Biraz zaman ve caba sonunda adresini buldu.
Bayan Maynell New York'da yasiyordu.
Blanchard ona kendisinitanitan ve mektup arkadasi olmayi teklif eden bir mektup yazdi.
Ertesi gun de ikinci Dunya Savasi'na katilmak icin Avrupa'ya dogru yola cikti.
Daha sonraki bir yil bir ay boyunca birbirlerini mektuplarla tanidilar.
Hermektup kalplerine dusen bir sevgi tohumuydu sanki. Bir romantizm basliyordu.
Blanchard kizdan bir resmini istemisti, ama kiz reddetti.
Kendisini gercekten onemsiyorsa nasil gorundugunun ne onemi vardi.
Sonunda Blanchard'in Avrupa'dan donus gunu geldi catti. ilk bulusmalarini ayarladilar.
New YorkTren istasyonunda aksam saat tam 7'de.
'Beni tanimak icin ' diye yazmisti kiz mektubunda,
'Ceketimin yakasinda kirmizi bir gul takili olacak'.
iste saat tam 7'ydi ve Blanchard yuzunu daha once hic gormedigi,
ama kalbini sevdigi o kirmizi gullu kizi ariyordu.
Hikayenin gerisini Bay Blanchard'dan dinleyelim:
'Birden genc bir kizin bana dogru yurudugunu fark ettim.
ince ve uzun boylu, sari saclari o guzel kulaklarinin onunden omuzlarina dusmus...
cicek rengi mavi gozlu. Dudaklarinin ve cenesinin muntazam kivrimlari ve
acik yesil giysisiyle insana sanki baharin geldigini mujdeleyen bir kizdi.
Ben de ona dogru yurumeye basladim.
O kadar etkilenmistim ki yakasinda gul olup olmadigina bakmak aklima bile gelmedi.
Ona yaklasinca, dudaklarinda hafif ve tahrik edici bir gulumsemeyle bana
' Benimle ayni yonemi gidiyorsun, denizci? ' diye fisildadi.
Neredeyse kontrolsuz bir sekilde ona dogru bir adim attim ve o anda Hollis Malley'i gordum.
Kizin tam arkasinda duruyordu.
40'ini coktan gecmis, grilesmeye baslamis saclarini sapkasinin altinda toplamis...
sismana yakin, kisa boylu, kalin bilekli ayaklari topuksuz ayakkabilara gomulmus.
Kafami cevirdim, yesil giysili kiz hizla uzaklasiyordu.Kendimi ikiye bolunmus hissettim;
arzularim kizi takip etmemi,
ta icimden gelen bir istek ise ruhuma bir yildir bana eslikeden kadinla kalmami soyluyordu.
iste orda oylece duruyordu.
Solgun kirisik surati kibar ve duygulu, gri gozleri sicakti. cekinmedim.
Beni tanimasini saglayacak mavi deri ciltli kitabi ona dogru tuttum.
Bu ask olamazdi, ama, mutlaka degerli, belki askan da guzel,
coktan beri minnettar oldugum ve olacagim bir arkadaslik gibi bir sey olabilirdi.
Kadini selamladim,
her ne kadar gizlemeye calistiysam da pek basaramadigim hayal kirikligimi belli eden sesimle
'Ben Tegmen John Blanchard, siz de Bayan Maynell olmalisiniz.
Sizinle bulusabildigim icin cok mutluyum. Sizi yemege goturebilir miyim? ' diye sordum.
Kadinin yuzune bir gulumseme yayildi:
'Neden bahsettigini bilmiyorum delikanli' dedi,
'Ama su az once buradan gecen yesil elbiseli kiz,
bu kirmizi gulu yakama takmami rica etti benden ve
eger siz beni yemege davet edecek olursaniz,
kendisinin sizi caddenin karsisindaki buyuk restorantta bekledigini soylememi istedi.
Dedigine gore bu bircesit sinavmis....'
Kazık Daima Vatandaşadır :))
Koklaya Koklaya
Gel yarim yeter bekledim
Gülü koklaya koklaya
Gözlerime yaş ekledim
Seli koklaya koklaya
Bir derdime bin ekledim
Aşkın boynuma yükledim
Seherde haber bekledim
Yeli koklaya koklaya
Gurbet gezdim adım adım
Asla olmadı muradım
Sırma saçın hatırladım
Teli koklaya koklaya
bayplay ım bak zamana
Kara bağrım yana yana
Kerem oldum Aslı Han'a
Külü koklaya koklaya
Sen
Ölü doğmuş bir bebeğin
Annesine duyduğu öfke kadar manasız
Yavru ceylanın bir kartal pençesinden
Annesine son bakışı gibi bakansın bana...
Ve sen bitanem
Mart güneşinin aldattığı
Zamansız açan çiçekler kadar sabırsız
Yar etmeyip ellere alıpta sevdasını
Dağlara kaçırtan fermansın bana...
Sen
Yağmura hasret çöllerin
El açması gibi yağmura hep dilimde duam
Elimi uzatıpta tutacağım sandığım
Gökteki yıldızlar kadar uzaksın bana...
Ve sen aslında
Köroğlundan bir acı nara
Bolu dağlarında ömürlük konaksın bana
Anamın sütü kadar helalsin amma
Zalimlerin koyduğu yasaksın bana
Şairi ben değilim. :))
parçalı bultlarla gece birleştiği zaman muhteşem estetik bir görüntü yaratan olgu.
Ya çok mutlu olmak, yada acı çekmek miş aşk,,,
Düsünüyorumda, Düsüncelerin En güzeli, Senin Beni Düsünüp Düsünmedigini
>Düsünürken,
>Düsündügünü Düsünmek Olsa Gerek Diye DÜSÜNÜYORUM
Şu avrupalı liderler karşısındaki duruşun yeter.Sayın Ecevit'in Clinton karşısındaki durusunu ne cabuk unuttu Türkiye. Yürü be başbakanım. Tüm ülke arkandayız. Allah yar ve yardımcınız olsun