Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • hızır25.11.2006 - 09:45

    Uçurumun kenarındayım Hızır
    Bir dilber kalesinin burcunda
    Vazgeçilmez belaya nazır
    Topuklarım boşluğun avcunda
    Derin yar adımı çağırır
    Kaldım parmaklarımın ucunda
    Uçurumun kenarındayım Hızır
    Bir gamzelik rüzgar yetecek
    Ha itti beni, ha itecek
    Uçurumun kenarındayım Hızır
    Divan hazır
    Ferman hazır
    Kurban hazır
    Güzelliğin zulme çaldığı sınır
    Başım döner, beynim bulanır
    El etmez
    Gel etmez
    Gözleri bir ret, bir davet
    Gülce uzak uzak dolanır
    Mecaz değil
    Maraz değil
    Gülce semavi bir afet
    Uçurumun kenarındayım Hızır
    Gülce bir beyaz sihir
    Canıma bedel bir haz
    Nar ve nurdan bir zehir
    Gülce Araf`ta infaz
    Bir tek bakışıyla suyum ısınır
    Güzelliğin zulme çaldığı sınır
    Uçurumun kenarındayım Hızır
    Ben fakir
    En hakir
    Bin taksir
    Cahil cesaretimi alem tanır
    Ateşten
    Kalleşten
    Mızrakla gürzden
    Dabbetülarzdan
    Deccal`dan, yedi düvelden
    Korku nedir bilmeyen ben
    Tir tir titriyorum Gülce`den
    Ödüm patlıyor Gülce`ye bakmaktan
    Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
    Saniyeler gözlerimde birer can
    Her saniyede bir can veriyorum

  • dost25.11.2006 - 09:44

    Genç adamın biri,
    Dermiş babasına her gün;
    'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'
    Baba, itiraz eder,
    Olmaz öyle çok dost, hakikisi
    Belki bir, belki iki,
    Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
    Devam eder durur konuşma...

    Aralarında başlar bir tartışma,
    Karar verirler bir sınava,
    Dostun hakikisini anlamaya...
    Bir akşam bir koyun keserler,
    Ve koyarlar çuvala.

    Baba der ki oğluna,
    'Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'.

    Çuvaldan kanlar damlamakta,
    Sanki öldürmüşler de bir adamı,
    Koymuşlar çuvala,
    Dıştan böyle sanılmakta.
    Delikanlı sırtlar çuvalı,
    Gider en iyi bildiği dostuna,
    çalar kapıyı.

    O dost, bakar ki bir çuval,
    hem de kanlı,
    Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına,
    Almaz içeri arkadaşını,
    Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
    Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını.

    Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır.
    evlat geriye döner.
    Ama içten yıkılır...

    Babasına dönerek; haklıymışsın baba ' der.
    Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana.
    Baba 'hayır Evlat 'der, benim bir dostum var bildiğim.
    Hadi, çuvalı alda bir kerede git ona.
    Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar.
    Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
    Gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir.

    O dost, delikanlıyı alır hemen içeri.
    Geçerler arka bahçeye.
    Bir çukur kazarlar birlikte,
    Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye,
    Üzerine de serpiştirirler toprak.
    Belli olmasın diye dikerler sarımsak...
    Genç adam gelir babasına;
    'Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca,
    Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha.
    Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga,
    Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona,
    işte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi.
    Sonra gel olanları anlat bana...'
    Genç adam, aynen yapar babasının dediğini,
    Maksadı anlamaktır dostun hakikisini,
    babasının dostuna istemeden basar iki tokadı!

    Der ki tokadı yiyen DOST;
    'Git de söyle babana, biz satmayız Sarımsak tarlasını böyle iki tokada'!

  • sabır04.11.2006 - 11:46

    Çin Bambu ağacının yetişmesi:
    Çinliler bu ağacı söyle yetiştirir:

    Önce ağacın tohumu ekilir,sulanır ve gübrelenir.

    Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz.

    Tohum yeniden sulanıp gübrelenir.

    Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına
    filiz vermez.

    Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar
    edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir.

    Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez.

    Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su
    ve gübre vermeye devam ederler.
    Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı
    hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.

    Akla gelen ilk soru şudur:

    Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı yoksa
    beş yılda mı ulaşmıştır?

    Bu sorunun cevabi tabii ki beş yıldır.

    Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp
    gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik? ...

  • azrail02.11.2006 - 07:57

    Bu dünya bir kuyu, havasız çömlek;
    Daralıyorum!
    Kelime manayı boğan bir gömlek!
    Paralıyorum!
    Allah ismi varken lûgat ne demek!
    Karalıyorum!
    Kapımı, buyursun diye o Melek;
    Aralıyorum!

  • uyumak31.10.2006 - 21:48

    İki yıldız arası göğe asılı hamak....
    Uyku, uyku...zamansız ve mekansız uyumak
    Harfsiz ve kelimesiz düşünmek yaradanı.
    İlgisizlik, her şeyden kesilmiş ilgisizlik;
    Bilmeyiz ki, en büyük ilme denk bilgisizlik.
    Usandım boşyere hep gitmelerden, gelmelerden
    Bırakın uyuyayım, yandım kelimelerden.

    Göz kapaklarımda gün, kapkara bir kızıllık;
    Kulağımda tarihin çıkrık sesi, bin yıllık.
    Bir yurt ki bu, diriler ölü, ölüler diri;
    Raflarda toza batmış peygamberlerden bildiri.
    Hergün yalnız namazdan namaza uyanayım;
    Bir dilim kuru ekmek, acı suya banayım!
    Ve tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla
    Yaşaya dursun insan, hayat dediği zanla.

  • satranç22.10.2006 - 05:48

    hayat bir satran oyunundan ibaret değil mi ¿

    piyon, kale, at, fil ve veziri yöneten
    bir şah
    şah ı yöneten
    bir el
    eli yöneten
    bir beyin
    peki ya oyunu oynatan
    KİM ¿?

    Eleysallahu biahkemil hakimin?
    BELA

  • öğretmek22.10.2006 - 05:09

    -Anne ne zaman okula başliycam..
    - … artık okulun burası kızım çünkü okulanda düşman askerleri zulüm dersinde barış konusu işliyorlar ve bunu dünyaya öğretiyorlar..
    - peki biz ne öğretiyoruz anne?
    - sanırım biz duymamayı öğretiyoruz kızım. feryat ederken babalarımız dünyaya..

  • Yük22.10.2006 - 04:59

    belkide en ağır yük
    insanın kendisini yüklenmesi
    sen hiç yükledin mi kendini kendi omuzlarına ¿

  • Yük22.10.2006 - 04:53

    Biz emaneti göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk, ama onlar yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular; İnsan onu yüklendi. Şüphesiz insan çok zalim ve çok cahildir.
    Ahzab/72.

  • karanlık22.10.2006 - 04:46

    gece hayın
    gece soğuk
    kendisine sarılarak ısınıyor yılan
    pul pul karanlıkla örtülü insan