bu dergiyi genelde. şehirler arası yolculuklara cıkarken. karikatürleri okumak. ve solcu genc amanda aman bak işte bu emekcinin hakkını koruyan. korkusuz şovalye desinler diye. çerez niyetine satılır...
giyim kuşamdaki bohemliğinde. kendilerine ayrı bir hava kattığını düşünen. araştırılmaya bile deger görmediğim. henüz adelosan flushingleri yaşayan gereksiz oluşumlardır.
yazarlarının haftada 3 gün anadolu şehirlerine first klaslada yolculuk ederek imza dağıttıkları kendilerinin bir ruh fantasyası savaşcısı yada. emekci palyacosu oldugunu sanan bu mandingoların hangi tasarrufu k,me ne ki... bale kadar gerekzi bazen.
....... refüjün kenarında sızıp uyuya kalmış belediye işçisinin kapatmayı unuttuğu sulamadan yola dalgıncana salınıp yolları ıslaytan parıltıda, sokak lambalarını küşüselleştiriyorum. orda öylece sabahın ilk ışıklarına kadar yandıklarında. inat ediyormuş gibi bana küfür ediyorlarmış gibi geliyor. tırmanıp. çekiç vurasım geliyor. yada mora pembeye boyayasım geliyor... aynı o aptal işçinin kuzenide sabah lambaları kapatmayı unutmuşsa. şarabı fazla kaçırmışsa. sabah 8 lerinde yanıksa hale o zaman seviyorum... sanırım şizofrene iki adımım kaldı.. şizofren bulaşıcıdır aslında adlı bir kitap yazıp. aşısını üretip bütün şizoidlere satıcam... sonrada şaka yapmıştım. o aslında gazozdu dicem.
dünyada bütün duygulanım dünyasından cıkarılması gereken tek durum. durumsuzluk.. okyanusun dibinde arızalanmış öylece karanlıkta soğukta. yardım gelirmi diye bekleyen mürettbatına kaç gün daha dayanabileceklerini söyleyen deniz altı komutanı olsan.. ve hiç bir dünyevi teknolojinin seni oradan cıkaramayacağını bilerek. son cocuksu hayallerinide karanlıkta gözlerini kapatarak yaşamalarını söylemek gibi. bir tepe yamacından okula koşarken aşağılarda mas mavi dalgalar sacan denize karşı iyot kokusunu duymak ister gibi. tonlarca suyun altında ölümü beklemek. en sonundada. tek tek kafalarından askerini vurmak gibi. karanlıkta. ölüm iniltilerini yüzüne sıcrayan kanları duymak. sesszice sırasını bekleyen askerine hoşçakal.'' yada görüsürüz demek gibi.. son defa ' özür dilemek gibi.'
üçüncü dünya ülkelerindede devlet işlerine yansıdığı icin cok dua eden toplumlarda rüşvet hırsızlık millet malını gasp hat safadadır...
siz dua eden müslümanlar. siz hepiniz sahtekarsınız. gercek bir müslüman dua etmememeli. ramazan aylarında cami dolduran. iftarları yemek partilerine ceviren hangi puuştun acılar icindeki bir başkasına yardım edebileceğini düşünebilrizki. zira. şu an aclıktan kırılan insanların maf olmuş toplumların hepsi siz duacılardan.
pavlovun köpeklericesine insanlara. ödülü gösteriyor. önlerine atıp. yeyip yemeyeceklerini izliyor. tanrı. oda vaad ediyor.
cenneti vaad ediyor.
bütün günahların ödülü o an veriliyor...şeytan tarafından...
bütün sevapların ödülüyse bilinmeyen bir gelecekte...
ölümlerde kendinden gecmişcesine ağlayan hangi insanın ahirete gercekten inandığını söyleyebiliriz.....
tanrı ben sana sesleniyorum. madem sensin yaradan. madem sensin genleride yerine koyan. kötülük yaptıklarında insanları yargılayanda sensin. egonumu tatmin ediyorsun neden bütün insanları iyi yaratmadın.. bugün katillerin bile genlerinde yatkınlıktan bahsedilmekte... aklını başına topla.... zira bütün kötülük yapan insanların kötülüklerindeki yarı payda senin.... bu dünyada bütün mazlumlar acı cekiyorsa. sende sadist bir şeytansın.onlara yardım etmedigin için. izledigin için.
bir yazar bizimde yazabilecegimiz şeyleri yazarsa. hiçte çekici olmaz.. bir yazar bizim bilmedigimiz şeyleri yazarsa gizemli gelebilir. yada itici bir yazar bizimde bildigimiz ama bildigimizin farkında olmadıgımızı bize gösterirse, işte o gercek bir üstaddır.
emre yılmaz o ender yazarlardan ve üstad carles bukowski.... ahmet altan... daha bilinmedik.... galatasaray lisesinden mezun olmadıkları icin hürriyet pazar eklerine cıkıp tanınamamış bir sürü değer gibi.
en güzelide ucuz pazar pijamaları içinde... iki ten birbirine değmişse... en iyi uyku öncesi zamanlarda parfüm kalıntıları içinde sarmaş dolaş kalakaladıktan sonra... uyanınca. yanında. östrojen etkili hafifce nemlenmiş terlemsi kokularla yatağıma bulaşmış sen kokusu gecmese 2 hafta. sonra her iki haftada bir replasman tedavisi yapsak. koku ki. en güzel hafıza ilacı..birlikte uyunulamayasıca zamanlarda dönsem dursam. esir kamplarında bitkin düşmüşcesine cocuğunu uyutan kadınlar gibi. saklasam. uyanınca ya uyanınca. işte o zaman etraf girden kahve rengiden maviye yeşile dönse. sarıya. pembeye lilaya.. nerde bu tanrı be. yatıp yatıp duruyormu oda..
bu dergiyi genelde. şehirler arası yolculuklara cıkarken. karikatürleri okumak. ve solcu genc amanda aman bak işte bu emekcinin hakkını koruyan. korkusuz şovalye desinler diye. çerez niyetine satılır...
giyim kuşamdaki bohemliğinde. kendilerine ayrı bir hava kattığını düşünen. araştırılmaya bile deger görmediğim. henüz adelosan flushingleri yaşayan gereksiz oluşumlardır.
yazarlarının haftada 3 gün anadolu şehirlerine first klaslada yolculuk ederek imza dağıttıkları kendilerinin bir ruh fantasyası savaşcısı yada. emekci palyacosu oldugunu sanan bu mandingoların hangi tasarrufu k,me ne ki... bale kadar gerekzi bazen.
....... refüjün kenarında sızıp uyuya kalmış belediye işçisinin kapatmayı unuttuğu sulamadan yola dalgıncana salınıp yolları ıslaytan parıltıda, sokak lambalarını küşüselleştiriyorum. orda öylece sabahın ilk ışıklarına kadar yandıklarında. inat ediyormuş gibi bana küfür ediyorlarmış gibi geliyor. tırmanıp. çekiç vurasım geliyor. yada mora pembeye boyayasım geliyor... aynı o aptal işçinin kuzenide sabah lambaları kapatmayı unutmuşsa. şarabı fazla kaçırmışsa. sabah 8 lerinde yanıksa hale o zaman seviyorum... sanırım şizofrene iki adımım kaldı.. şizofren bulaşıcıdır aslında adlı bir kitap yazıp. aşısını üretip bütün şizoidlere satıcam... sonrada şaka yapmıştım. o aslında gazozdu dicem.
dünyada bütün duygulanım dünyasından cıkarılması gereken tek durum. durumsuzluk.. okyanusun dibinde arızalanmış öylece karanlıkta soğukta. yardım gelirmi diye bekleyen mürettbatına kaç gün daha dayanabileceklerini söyleyen deniz altı komutanı olsan.. ve hiç bir dünyevi teknolojinin seni oradan cıkaramayacağını bilerek. son cocuksu hayallerinide karanlıkta gözlerini kapatarak yaşamalarını söylemek gibi. bir tepe yamacından okula koşarken aşağılarda mas mavi dalgalar sacan denize karşı iyot kokusunu duymak ister gibi. tonlarca suyun altında ölümü beklemek. en sonundada. tek tek kafalarından askerini vurmak gibi. karanlıkta. ölüm iniltilerini yüzüne sıcrayan kanları duymak. sesszice sırasını bekleyen askerine hoşçakal.'' yada görüsürüz demek gibi.. son defa ' özür dilemek gibi.'
bir gün seninle bir gece yarısı karşılaşıcaz....
benim yanımda şeytan. sende cebrailimi alıcan israfilimi. yada tanrıyımı......
o sokaktan iki kişi cıkıcak..... ya dünyaya ölümsüzlüğü bahşedicem yada siz aynı tafrayı sürdürüceksiniz..
hiçte korkmuyorum.... gelin hadi.....
tanrısal torpil isteme şekli.
üçüncü dünya ülkelerindede devlet işlerine yansıdığı icin cok dua eden toplumlarda rüşvet hırsızlık millet malını gasp hat safadadır...
siz dua eden müslümanlar. siz hepiniz sahtekarsınız. gercek bir müslüman dua etmememeli. ramazan aylarında cami dolduran. iftarları yemek partilerine ceviren hangi puuştun acılar icindeki bir başkasına yardım edebileceğini düşünebilrizki. zira. şu an aclıktan kırılan insanların maf olmuş toplumların hepsi siz duacılardan.
gercek bir realist.
pavlovun köpeklericesine insanlara. ödülü gösteriyor. önlerine atıp. yeyip yemeyeceklerini izliyor.
tanrı. oda vaad ediyor.
cenneti vaad ediyor.
bütün günahların ödülü o an veriliyor...şeytan tarafından...
bütün sevapların ödülüyse bilinmeyen bir gelecekte...
ölümlerde kendinden gecmişcesine ağlayan hangi insanın ahirete gercekten inandığını söyleyebiliriz.....
tanrı ben sana sesleniyorum. madem sensin yaradan. madem sensin genleride yerine koyan. kötülük yaptıklarında insanları yargılayanda sensin. egonumu tatmin ediyorsun neden bütün insanları iyi yaratmadın..
bugün katillerin bile genlerinde yatkınlıktan bahsedilmekte...
aklını başına topla.... zira bütün kötülük yapan insanların kötülüklerindeki yarı payda senin.... bu dünyada bütün mazlumlar acı cekiyorsa. sende sadist bir şeytansın.onlara yardım etmedigin için. izledigin için.
bir yazar bizimde yazabilecegimiz şeyleri yazarsa. hiçte çekici olmaz.. bir yazar bizim bilmedigimiz şeyleri yazarsa gizemli gelebilir. yada itici
bir yazar bizimde bildigimiz ama bildigimizin farkında olmadıgımızı bize gösterirse, işte o gercek bir üstaddır.
emre yılmaz o ender yazarlardan ve üstad carles bukowski.... ahmet altan... daha bilinmedik.... galatasaray lisesinden mezun olmadıkları icin hürriyet pazar eklerine cıkıp tanınamamış bir sürü değer gibi.
merhamete ihtiyacı olanlarda vardır merhamet....
en güzelide ucuz pazar pijamaları içinde...
iki ten birbirine değmişse... en iyi uyku öncesi zamanlarda parfüm kalıntıları içinde sarmaş dolaş kalakaladıktan sonra...
uyanınca. yanında. östrojen etkili hafifce nemlenmiş terlemsi kokularla yatağıma bulaşmış sen kokusu gecmese 2 hafta. sonra her iki haftada bir replasman tedavisi yapsak. koku ki. en güzel hafıza ilacı..birlikte uyunulamayasıca zamanlarda dönsem dursam. esir kamplarında bitkin düşmüşcesine cocuğunu uyutan kadınlar gibi. saklasam. uyanınca ya uyanınca. işte o zaman etraf girden kahve rengiden maviye yeşile dönse. sarıya. pembeye lilaya.. nerde bu tanrı be. yatıp yatıp duruyormu oda..
kitap nerden geliyor mademse kitapta kitap..
asidi olmayan bol cekirdekli. sulu potakal bu. cocuk portakalı gibi mesela.