1-Birinci tür 'tayy-i mekân'da; bir veli bedenini bırakıp, ruh olarak her hangi bir yere gider; ve orada ruh, bir madde görüntüsü verir bir hâlde görünebilir.
Hızır Aleyhisselâm’ın günümüzdeki yaşamı bunun benzeridir.. Hızır Aleyhisselâm, madde boyutundaki biyolojik bedenden, 'berzah' denilen dalgasal boyutun ışınsal beden yaşamına geçmiş olmasına rağmen; istediği zaman, bu ışınsal bedenini yani 'ruh'unu, biyolojik bedene dönüştürerek dünyamızda yeralmaktadır..
Kısa bir süre sonra dünyamıza geri gelecek olan İSA Aleyhisselâm da, halen ışınsal bedeniyle dalga boyutta yaşamaktadır! . Bir süre sonra Allah`ın hükmü ve iradesiyle bu ışınsal bedeni yoğunlaşarak, biyolojik beden şekline dönüşecek ve böylece dünyamızda yerini alacaktır..
Bunları niye anlatıyorum...
Bilelim ki ışınsal bedenin, biyolojik bedene dönüşmesi mümkündür; Allah`ın dilediği hâllerde, dilediği kişiler için! ... Mümkün olan bir şeyin de Allah`ın dilediği bu kişiler için gerçekleşmesi son derece kolaydır! .
2-İkinci tür 'tayy-ı mekân'da, beden, ruh gücünün oluşturduğu bir koruyucu manyetik alan içine girer, yani çevresinde koruyucu bir manyetik alan oluşur. Bu koruyucu manyetik alan, yüksek hızın getireceği zararları keser! . Çünkü aşırı hıza bu vücut, normal şartlarda dayanamaz! . Fakat O Zât, belli ruh kuvvetiyle çevresinde belli bir koruyucu alan meydana getirir ve o hız ona zarar vermeden istediği yere gider.
Büyük islam âlimlerinden ve evliyanın meşhurlarındandır. Künyesi, Ebu Muhammed'dir. Muhyiddin, Gavs-ül-a'zam, Kutb-i Rabbani, Sultan-ul-evliya, Kutb-i a'zam gibi lakabları vardır. İran'ın Geylan şehrinde 1078 (H.471) de doğdu. Babası Ebu Salih bin Musa Cengidost'tur. Hazret-i Hasanın oğlu Hasan-ı Müsenna'nın oğlu Abdullah'ın soyundandır. Annesinin ismi Fatıma, lakabı Ümm-ül-hayr olup seyyidedir. Bunun için Abdülkadir Geylani, hem seyyid, hem şerifdir. Abdülkadir Geylani hazretleri 1166 (H.561) 'da Bağdad'da vefat etti. Türbesi Bağdad'dadır. Ehl-i sünnet itikadını ve din bilgilerini her tarafa yaydı. Fıkıh ve hadis ilimlerinde müctehid idi. Önceden Şâfi’î mezhebinde idi. Hanbeli mezhebi unutulmak üzere olduğundan, Hanbeli mezhebine geçti. Böylece, bu mezhep yayıldı.
'CİN' kelimesiyle işaret edilen 'UZAYDAKİ VARLIKLAR' dalga bedenle varolan, bir tür 'HOLOGRAMİK' varlıklardır.
Cinler, orijinleri “nur” diye târif edilen kuantsal enerjinin ışınsal enerji şekline dönüşmesiyle meydana gelen boyutta yer alan; dalgasal bedenli, bileşimlerinin oluşturduğu bilinçle yaşamlarını sürdüren canlı türüdürler.
Şunları asla gözardı etmeyelim;
1.Cinler, insanlar gibi sülâleler hâlinde; ve nüfus olarak da insanların en az on katı bir kalabalığa sahiptirler. Milyarlarcadırlar...
2.“Dalga” kökenli yâni “ışınsal bir bedene” sahiptirler. İnsanların beynine dalga sinyaller yollayarak onlara çeşitli fikirler ilkâ edebilir, vehimleri veya hayâl güçleri üzerinde tasarruf ederek, varolmayan şeyleri varmış gibi gösterebilirler. Vesvese verirler.
3.Madde üzerinde ışınsal yakma güçleri vardır; ve bir nesneyi bir anda dünyanın herhangi bir yerinden alıp başka bir yerine taşıyabilme gücünde olanları da mevcuttur.
4.İslâm Dini’ni kabul etmeyenlere, çeşitli geçmiş felsefelerin görüşlerini sanki yeni görüşlermiş gibi ilkâ ederler.
5.Medyumluk yoluyla ruhlarla görüşmeye, İslâm’ın düşünce tarzını bilen kişiler içinde inanan tek kişi göstermezsiniz.
6.Ruhlara inanan batı âlemi cinleri bilmez! .. Hıristiyanlıkta cin konusu yoktur! . Bu sebeple onlar, bizde “CİN” adı verilen bu varlıklara, tesirlerine göre, “ruh, peri, hortlak, hayalet, şeytan” gibi isimler verirler... Oysa bu ve buna benzer tanımlamalar ile târif edilenler hep “CİN” adı verilen varlıklardır! ..
Somut âlemin en lâtif sûretleri olarak cin denen sınıf, kendinden kesif olan tabakadakilerin en büyük imtihan aracıdır...
Cinlere göre melekler, “robot varlıklardır”. Çünkü melekler, varoluş gaye ve görevlerinin dışında bir şey yapamazlar! .
CİNler, hareketlilikleri ve madde kaydında olmamaları dolayısıyla, geçmişi tamamen bilebilmektedirler.
Geleceğe ait bilgileri, gene yapıları dolayısıyle bir ölçüde bilmeleri mümkün olmakta ise de, detaya inememektedirler... Pek çok kere de geleceğe ait verdikleri bilgileri yanlış çıkmaktadır.
Sünnetullah; “zamanüstü evrensel sistem ve düzen”dir, ki zamanüstü evrensel sistem ve düzen asla yenilenmez ve değişmez! . Dünya varolmadan ne ise, bugün de odur; kıyâmetten sonra da aynıdır! .
'İslâm Dini' göresel, yâni izâfî, relatif yâni algılayana göre değişken değildir; mutlaktır, kesindir, değişmezdir! . 'Sünnetullah' da denir bu 'SİSTEM ve DÜZEN'e Kur'ân-ı Kerîm’de..
Hangi mertebedeki kim olursa olsun herkes, bu 'Sistem'den algılayabildiği kadarını kavrar! ..
Galaktik yapıların oluşumu ve varlığından, genetik veri tabanlarındaki bilince kadar, her şey bu 'sistem' içinde yer alır ve görev yapar! .
“Gen”den galaksiye ulaşan bir zincir içinde insan kopuk tek başına bir halka değildir elbette akıl sahiplerince! .. Basireti açıklarca! .. Materyalist zihniyetten kurtulmuş bilimsel altyapılı kişilerce...
'Sünnetullah' denilen, “zamanüstü evrensel sistem ve düzen” asla yenilenmez ve değişmez! . Dünya varolmadan ne ise, bugün de odur; kıyâmetten sonra da aynıdır! . Biz bunun, algılayabildiğimiz kadarına 'doğa kanunu' da deriz! ..
Geçmiş Nebilerin pek çoğu birbirinden farklı teklifler getirmişlerdir ümmetlerine. Bu farklı teklifler aynı dinin direkt teklifleri midir, yoksa o toplumların ihtiyacı olan teklifler olup, İslâm Dini’nin gerekleri olan teklifler değil midir?
İslâm Dini’nin esasları – kuralları; bütün Nebilerin devrinde, o Nebilerden evvelki devirlerde, dünya ve dünya üstündeki cinler yaratılmadan önceki devirlerde de geçerli olan “İlâhi Sistem”dir! Buna “ Sünnetullah” da denir.
Bu sünnetullah ne tebdil olur ne tağyir olur âyet hükmünce! Daha doğrusu âyet hükmünce değil; âyetin bildirdiğince, Allah hükmünce-! .
İnsanlık uzun zaman süreçleri ertesinde belli bir kemâlâta erdiği için çeşitli aralıklarla gelen Nebiler bu İslâm Dini’nin belli esaslarını o toplumların anlayışı seviyesine göre açıklamışlardır.
Ahmed Hulusi'de Kavramlar adlı kitaptan... Dostlara selam olsun.
Ebubekr-i Sıddik
Selman-ı Farisi
Kasım bin Muhammed
Cafer-i Sadık
Bayezid-i Bistami
Ebul Hasan Harkani
Ebu Ali Farmedi
Yusuf-i Hemedani
Abdulhalik-i Goncdüvani
Arif-i Rivegeri
Mahmud-i Encirfagnevi
Ali Râmiteni
Muhammed Bâbâ Semmâsi
Seyyid Emir Gilâl
Seyyid Muhammed Behaeddin
Alâ’üddin-i Attâr
Ya’kub-ı Çerhi
Ubeydüllah-i Ahrâr
Kâdi Muhammed Zâhid
Derviş Muhammed
Hâcegi Muhammed Emkenegi
Muhammed Bakibillah
İmâm-ı Ahmed Rabbâni
Muhammed Ma’sum Faruki
Seyfeddin-i Fâruki
Seyyid Nur Muhammed
Mazher-i Cân-ı Canan
Seyyid Abdüllah Dehlevi
Mevlana Hâlid-i Bağdâdi
Seyyid Abdüllah Şemdini
Seyyid Tâhâ-yı Hakkâri
Seyyid Muhammed Sâlih
Seyyid Sıbgatullâh-i Hizâni
Seyyid Fehim-i Arvâsi
Seyyid Abdülhakim-i Arvâsi (1865-1943)
TAYYİ MEKÂN
Velilerin yaptığı tayy-i mekân' iki türlüdür;
1-Birinci tür 'tayy-i mekân'da; bir veli bedenini bırakıp, ruh olarak her hangi bir yere gider; ve orada ruh, bir madde görüntüsü verir bir hâlde görünebilir.
Hızır Aleyhisselâm’ın günümüzdeki yaşamı bunun benzeridir.. Hızır Aleyhisselâm, madde boyutundaki biyolojik bedenden, 'berzah' denilen dalgasal boyutun ışınsal beden yaşamına geçmiş olmasına rağmen; istediği zaman, bu ışınsal bedenini yani 'ruh'unu, biyolojik bedene dönüştürerek dünyamızda yeralmaktadır..
Kısa bir süre sonra dünyamıza geri gelecek olan İSA Aleyhisselâm da, halen ışınsal bedeniyle dalga boyutta yaşamaktadır! . Bir süre sonra Allah`ın hükmü ve iradesiyle bu ışınsal bedeni yoğunlaşarak, biyolojik beden şekline dönüşecek ve böylece dünyamızda yerini alacaktır..
Bunları niye anlatıyorum...
Bilelim ki ışınsal bedenin, biyolojik bedene dönüşmesi mümkündür; Allah`ın dilediği hâllerde, dilediği kişiler için! ... Mümkün olan bir şeyin de Allah`ın dilediği bu kişiler için gerçekleşmesi son derece kolaydır! .
2-İkinci tür 'tayy-ı mekân'da, beden, ruh gücünün oluşturduğu bir koruyucu manyetik alan içine girer, yani çevresinde koruyucu bir manyetik alan oluşur. Bu koruyucu manyetik alan, yüksek hızın getireceği zararları keser! . Çünkü aşırı hıza bu vücut, normal şartlarda dayanamaz! . Fakat O Zât, belli ruh kuvvetiyle çevresinde belli bir koruyucu alan meydana getirir ve o hız ona zarar vermeden istediği yere gider.
Ahmed Hulusi'de kavramlar adlı kitaptan...
Büyük islam âlimlerinden ve evliyanın meşhurlarındandır. Künyesi, Ebu Muhammed'dir. Muhyiddin, Gavs-ül-a'zam, Kutb-i Rabbani, Sultan-ul-evliya, Kutb-i a'zam gibi lakabları vardır. İran'ın Geylan şehrinde 1078 (H.471) de doğdu. Babası Ebu Salih bin Musa Cengidost'tur. Hazret-i Hasanın oğlu Hasan-ı Müsenna'nın oğlu Abdullah'ın soyundandır. Annesinin ismi Fatıma, lakabı Ümm-ül-hayr olup seyyidedir. Bunun için Abdülkadir Geylani, hem seyyid, hem şerifdir. Abdülkadir Geylani hazretleri 1166 (H.561) 'da Bağdad'da vefat etti. Türbesi Bağdad'dadır.
Ehl-i sünnet itikadını ve din bilgilerini her tarafa yaydı. Fıkıh ve hadis ilimlerinde müctehid idi. Önceden Şâfi’î mezhebinde idi. Hanbeli mezhebi unutulmak üzere olduğundan, Hanbeli mezhebine geçti. Böylece, bu mezhep yayıldı.
CİN
'CİN' kelimesiyle işaret edilen 'UZAYDAKİ VARLIKLAR' dalga bedenle varolan, bir tür 'HOLOGRAMİK' varlıklardır.
Cinler, orijinleri “nur” diye târif edilen kuantsal enerjinin ışınsal enerji şekline dönüşmesiyle meydana gelen boyutta yer alan; dalgasal bedenli, bileşimlerinin oluşturduğu bilinçle yaşamlarını sürdüren canlı türüdürler.
Şunları asla gözardı etmeyelim;
1.Cinler, insanlar gibi sülâleler hâlinde; ve nüfus olarak da insanların en az on katı bir kalabalığa sahiptirler. Milyarlarcadırlar...
2.“Dalga” kökenli yâni “ışınsal bir bedene” sahiptirler. İnsanların beynine dalga sinyaller yollayarak onlara çeşitli fikirler ilkâ edebilir, vehimleri veya hayâl güçleri üzerinde tasarruf ederek, varolmayan şeyleri varmış gibi gösterebilirler. Vesvese verirler.
3.Madde üzerinde ışınsal yakma güçleri vardır; ve bir nesneyi bir anda dünyanın herhangi bir yerinden alıp başka bir yerine taşıyabilme gücünde olanları da mevcuttur.
4.İslâm Dini’ni kabul etmeyenlere, çeşitli geçmiş felsefelerin görüşlerini sanki yeni görüşlermiş gibi ilkâ ederler.
5.Medyumluk yoluyla ruhlarla görüşmeye, İslâm’ın düşünce tarzını bilen kişiler içinde inanan tek kişi göstermezsiniz.
6.Ruhlara inanan batı âlemi cinleri bilmez! .. Hıristiyanlıkta cin konusu yoktur! . Bu sebeple onlar, bizde “CİN” adı verilen bu varlıklara, tesirlerine göre, “ruh, peri, hortlak, hayalet, şeytan” gibi isimler verirler... Oysa bu ve buna benzer tanımlamalar ile târif edilenler hep “CİN” adı verilen varlıklardır! ..
Somut âlemin en lâtif sûretleri olarak cin denen sınıf, kendinden kesif olan tabakadakilerin en büyük imtihan aracıdır...
Cinlere göre melekler, “robot varlıklardır”. Çünkü melekler, varoluş gaye ve görevlerinin dışında bir şey yapamazlar! .
CİNler, hareketlilikleri ve madde kaydında olmamaları dolayısıyla, geçmişi tamamen bilebilmektedirler.
Geleceğe ait bilgileri, gene yapıları dolayısıyle bir ölçüde bilmeleri mümkün olmakta ise de, detaya inememektedirler... Pek çok kere de geleceğe ait verdikleri bilgileri yanlış çıkmaktadır.
Ahmed Hulusi'de kavramlar adlı kitaptan...
ALLAH’IN SÜNNETİ (SÜNNETULLAH)
Sünnetullah; “zamanüstü evrensel sistem ve düzen”dir, ki zamanüstü evrensel sistem ve düzen asla yenilenmez ve değişmez! . Dünya varolmadan ne ise, bugün de odur; kıyâmetten sonra da aynıdır! .
'İslâm Dini' göresel, yâni izâfî, relatif yâni algılayana göre değişken değildir; mutlaktır, kesindir, değişmezdir! . 'Sünnetullah' da denir bu 'SİSTEM ve DÜZEN'e Kur'ân-ı Kerîm’de..
Hangi mertebedeki kim olursa olsun herkes, bu 'Sistem'den algılayabildiği kadarını kavrar! ..
Galaktik yapıların oluşumu ve varlığından, genetik veri tabanlarındaki bilince kadar, her şey bu 'sistem' içinde yer alır ve görev yapar! .
“Gen”den galaksiye ulaşan bir zincir içinde insan kopuk tek başına bir halka değildir elbette akıl sahiplerince! .. Basireti açıklarca! .. Materyalist zihniyetten kurtulmuş bilimsel altyapılı kişilerce...
'Sünnetullah' denilen, “zamanüstü evrensel sistem ve düzen” asla yenilenmez ve değişmez! . Dünya varolmadan ne ise, bugün de odur; kıyâmetten sonra da aynıdır! . Biz bunun, algılayabildiğimiz kadarına 'doğa kanunu' da deriz! ..
Geçmiş Nebilerin pek çoğu birbirinden farklı teklifler getirmişlerdir ümmetlerine. Bu farklı teklifler aynı dinin direkt teklifleri midir, yoksa o toplumların ihtiyacı olan teklifler olup, İslâm Dini’nin gerekleri olan teklifler değil midir?
İslâm Dini’nin esasları – kuralları; bütün Nebilerin devrinde, o Nebilerden evvelki devirlerde, dünya ve dünya üstündeki cinler yaratılmadan önceki devirlerde de geçerli olan “İlâhi Sistem”dir! Buna “ Sünnetullah” da denir.
Bu sünnetullah ne tebdil olur ne tağyir olur âyet hükmünce! Daha doğrusu âyet hükmünce değil; âyetin bildirdiğince, Allah hükmünce-! .
İnsanlık uzun zaman süreçleri ertesinde belli bir kemâlâta erdiği için çeşitli aralıklarla gelen Nebiler bu İslâm Dini’nin belli esaslarını o toplumların anlayışı seviyesine göre açıklamışlardır.
Ahmed Hulusi'de Kavramlar adlı kitaptan...
Dostlara selam olsun.