gençlik yılları karışık geçmiş; liseye başladığı ilk yılda polisle başı derde girmiş ama akıl hastanesinden alınan deli raporuyla paçayı kurtarmış, 16 yaşındayken de sevgilisinin mektuplarında solculuk iyidir gibi seyler söyler ve kıza nazımın siirlerini tavsiye eder (ki o yıllarda nazımın kitaplarını sahaflara sorduğunda kitapçılar “başına bela açarsın” diyip tavsiyelerde bulunmuşlar aramaması için) , bir gün kızın okulunda arama yaparlarken mektupları bulurlar, okulun mudiresi polise ihbar eder attila ilhan’ı ve 16 yaşındayken (lise öğrencisi olarak) ilk gözaltına alınan solcu olur
en korkulacak insan modeli. cahil sifatina eristigi konumda, fikir yuruttugu konuyla ilgili olarak aslinda dunyadan habersizdir, birsey bilmedigini de bilmedigi icin herseyi yapma ve soyleme gucune sahip oldugunu zanneder.
vazgeçtikten hemen sonrasıdır asıl tuhaf olan. ki, çoğu zaman geriye dönüşü yoktur vazgeçişlerin. verilen onca emek bir yana, kursakta kalan hevestir, en çok can acıtan. bir rüzgara kapıldım, geçti gitti, denir ve eskiye dönülür. eski, eskiyse hala daha.
gothic, bir stilden cok icinde bulundugun atmosferin durumudur. icine kapali karamsar bir hava tasiyip herseyi grinin tonlari ve siyah gormek olarak nitelendirilebilir. melankoliktir birazda
burdur’dan antalya’ya doğru giderken yaklaşık 38 km. uzaklıkta bulunan arvallı, yeni adı ile bağsaray köyünde geçer hikaye.hikayeye göre hatçe isminde bir güzel kadın köyün meydanındaki duvarında çift oluklu pınar bulunan bir evde oturur. türküde sözü geçen pınar bu pınardır.hatçe güzel ve alımlı bir köy güzelidir. köyün çobanı hatça’ya gönlünü kaptırır. o da çobanı sever. ne var ki hatçe evlidir.. kader onları bir türlü bir araya getirmemiştir. her ne kadar olumsuzluklar çok olsa da aşklarına engel olamazlar ve bir zaman sonra birlikte kaçmaya karar verirler. çobanla birlikte kaçarak antalya’ya yerleşirler. yaklaşık 5 ay sonra yakın bir köyde (kayış) de buna benzer bir olay gerçekleşir ve ibrahim can isimli mahalli sanatçı bu türküyü yakar.
kesinlikle kimseye özenmeden, çalıp çırpmadan efendi gibi kendi çabasıyla ortaya birşeyler çıkartmaya çalışan bir müzisyen. sahtiyan gibi onun da yazdığı sözlerden boş bir adam olmadığı, okuma kültürüne ve hayal etme yeteneğine sahip olduğu anlaşılır. çok da melodik küfür eder kanımca.
gençlik yılları karışık geçmiş; liseye başladığı ilk yılda polisle başı derde girmiş ama akıl hastanesinden alınan deli raporuyla paçayı kurtarmış, 16 yaşındayken de sevgilisinin mektuplarında solculuk iyidir gibi seyler söyler ve kıza nazımın siirlerini tavsiye eder (ki o yıllarda nazımın kitaplarını sahaflara sorduğunda kitapçılar “başına bela açarsın” diyip tavsiyelerde bulunmuşlar aramaması için) , bir gün kızın okulunda arama yaparlarken mektupları bulurlar, okulun mudiresi polise ihbar eder attila ilhan’ı ve 16 yaşındayken (lise öğrencisi olarak) ilk gözaltına alınan solcu olur
gecmi$teki edebiyatcilarin tüm ibneliklerini ortaya cikaran insan
en korkulacak insan modeli. cahil sifatina eristigi konumda, fikir yuruttugu konuyla ilgili olarak aslinda dunyadan habersizdir, birsey bilmedigini de bilmedigi icin herseyi yapma ve soyleme gucune sahip oldugunu zanneder.
vazgeçtikten hemen sonrasıdır asıl tuhaf olan. ki, çoğu zaman geriye dönüşü yoktur vazgeçişlerin. verilen onca emek bir yana, kursakta kalan hevestir, en çok can acıtan. bir rüzgara kapıldım, geçti gitti, denir ve eskiye dönülür. eski, eskiyse hala daha.
'yapacağın bir şey yoksa* duracağın yeri bil'* durumunda yapılan
çok aydınlık çok güzel yazıları olan
dokundu mu da fena dokunan ] sevme beni/@terelelli temcik [ duygulandıran yazar.
gothic, bir stilden cok icinde bulundugun atmosferin durumudur. icine kapali karamsar bir hava tasiyip herseyi grinin tonlari ve siyah gormek olarak nitelendirilebilir. melankoliktir birazda
uçurumlara düşmeden tut elimi
burdur’dan antalya’ya doğru giderken yaklaşık 38 km. uzaklıkta bulunan arvallı, yeni adı ile bağsaray köyünde geçer hikaye.hikayeye göre hatçe isminde bir güzel kadın köyün meydanındaki duvarında çift oluklu pınar bulunan bir evde oturur. türküde sözü geçen pınar bu pınardır.hatçe güzel ve alımlı bir köy güzelidir. köyün çobanı hatça’ya gönlünü kaptırır. o da çobanı sever. ne var ki hatçe evlidir.. kader onları bir türlü bir araya getirmemiştir. her ne kadar olumsuzluklar çok olsa da aşklarına engel olamazlar ve bir zaman sonra birlikte kaçmaya karar verirler. çobanla birlikte kaçarak antalya’ya yerleşirler. yaklaşık 5 ay sonra yakın bir köyde (kayış) de buna benzer bir olay gerçekleşir ve ibrahim can isimli mahalli sanatçı bu türküyü yakar.
kesinlikle kimseye özenmeden, çalıp çırpmadan efendi gibi kendi çabasıyla ortaya birşeyler çıkartmaya çalışan bir müzisyen. sahtiyan gibi onun da yazdığı sözlerden boş bir adam olmadığı, okuma kültürüne ve hayal etme yeteneğine sahip olduğu anlaşılır. çok da melodik küfür eder kanımca.