Ne lüks arabalar ne sporlar...Sadece bisiklete binmek istiyorum seninle, neseli cigliklarini duyarak ha düstük ha düsecegiz diye...Ünlu bir sarkici olup, herkesin beni dinlemesini degil,tasli bir kiyida, atesin önünde, fisildamak istiyorum sarkimi sana makamli makamsiz..Lüks lokantalar, vitrinde yemek gibi geliyor bana.Inan arabesk degil, yarim ekmek kasar üstü kola paylasmak istiyorum seninle...Tüm kitaplari okuyup, yazarlariyla tartismak degil, Gece yatagimizda sarmasdolas, okuyup tartismak bir kitabi. Senin fikirlerinle benimkilerle yogurmak, benimkilerle seninkileri...Bir sir vereyim sana, insanlar bilmiyorlar ama; ruh sevisir bedenden önce.Geceler bizim.Ne su yatagi, ne mobilya, yatak odasinda...Yer yatagi sicak gelir hep bana, ve ciçek, aldirma odayi oksijensiz birakir çicek diyenlere.Onlarca yastik istiyorum, yatak odamiza rengarenk, aldirma zevksiz olur diyenlere, Zevkli, içten duygu anlatimiysa, herhangi bir konuda; zevksiz birsey yapamayiz... O kadar yogunki duygularim sana....Ne lüks villalar istiyorum onlarca odali, ne dev malikane, ne yali Duvari olsun yeter metrekaresi onemli degil...Bak bir sir daha sana, Eslerin mutluluklarini, huzursuzluklarini, karakterlerini,geçmislerini bir evin duvari anlatir.Bombossa duvarlar, ruh yoktur ikisinde de... Sadece yetmis seksenyil yasayacaklardir zaten.
Bizim, fotograflarimiz olacak en sevgili anlarimizda çekilmis,mutlaka gülerken.Senin bana, benim sana hediyelerimiz olacak asilan, çirkinde olsa kendi elimiz degmis resimler, Belki alçi kalpler, belki bir senin bir benim boyali ellerimizle kaplayacagiz duvarimizi rengarenk.. Duvarlarimiz yalan söylemeyecek, buram buram yasam sevgisi kokacak...Insanlar mutsuzlar sevgili, herseye açlar ve doyumsuzlar... Bense, bir tek seni istiyorum, bir tek seni... Çünkü, sen benim herseyimsin sevgili....
David o gün çok yoğundu,seçim kampanyaları devam ediyordu.Aceleyle çevirdiği telefonda karşısına çıkan şarkı gibi bir sesle karşılaşınca şaşırdı.Özür dileyip kapattı.Ama o hoş ses aklından çıkmıyordu.Ertesi gün sabah erkenden o numarayı aradı.Telefon çalarken kalbi çok hızlı çarpıyordu.Evet karşısında yine o tatlı ses vardı.Kendisini tanıttı. Konuşmaya başladılar.Konuştukça kızdan daha da etkileniyordu. Günler geçti.Her gün onunla konuşuyordu,onun sesini duymadan güne başlayamıyordu.Kızgın olduğunda sakinleştiriyor,üzgünken neşelendiriyor,monoton günlerde yeni heyecanlar aşılıyordu. O soğuk kış günleri bu sıcacık sesle ısınmış ve bahar gelmişti. Bu arada seçim kampanyaları da çetin bir şekilde devam ediyordu.Bu arada aklından ve kalbinden çıkaramadığı o kızla evlenmeliyim diye düşünmeye başladı.Bu kampanyası içinde olumlu olurdu.Danışmanı başının etini yiyordu.' Evlenirsen,raitingin 10 puan artar diye...Şu ana kadar bu konuyu pek ciddi düşünmemişti.Neden olmasın dedi ve hızla telefonu çevirdi. Hiç nefes almadan evlenmek istediğini söyledi,kampanyasını anlattı,hayallerinden bahsetti,seçimden sonra karayiplerde bir balayından bile bahsetti.Onun coşkusu genç kıza da geçmişti Ama bir anda sessizleşti ve mırıltılı bir sesle ' henüz beni görmediniz,ya beğenmezseniz.' dedi.David' bu kadar güzel bir sesin ve kalbin sahibi çirkin olamaz herhalde' dedi.Bu arada eski neşesini ve coşkusunu kaybetmişti.O zaman yarın buluşalım dedi. Buluşacakları yeri konuştular. Ertesi gün David heyecanla buluşacakları yere geldi.Biraz sonra uzaktan yanında köpeği ile güzel bir kız geliyordu.Acaba o mu diye düşündü.Ama parkın o kısmındaki tek kişi olmasına rağmen ona bakmıyordu.Uzaklara çok uzaklara bakıyordu.Sanırım o değil dedi. Kızın gözlerinde güneş gözlükleri vardı.Kızın gözlerinin ne renk olduğunu düşünmeden edemedi. Kız David ile telefondaki meleğin buluşacağı havuzun yanına kadar geldi.Oda ne elinde bir beyaz baston vardı.David şaşkınlıkla ona bakakaldı. Bu o telefonlarda konuştuğu meleğiydi.Ama o kördü.Ne yapmalıyım diye düşündü. Kaçıp gitmeli mi? Her şeye rağmen elini tutup konuşmalı ve onunla evlenmeli miydi? David yutkundu ve birkaç adım atıp,kızın yanından geçip sessizce gitti. Parkın dışına çıktığında son bir kez dönüp kıza baktı.Kız hala uzaklara doğru bakıyor,köpeğiyle konuşuyor ve David bekliyordu. David günlerce, onu bekleyen kızın hayalini unutamadı. Sürekli doğruyu yaptığına kendini inandırmaya çalışıyordu. Bazen eli telefona gidiyor, o gün işim çıktı gelemedim deyip,yine her şeye yeniden başlamayı düşünüyordu. Günler geçti ve seçimler sonuçlandı.David seçimleri kaybetti.New Jersey valisi olamamıştı.Yine avukatlığa devam etmeye başladı. Noel hazırlıklarının devam ettiği o öğlen, sekreteri içeri girerek, davanın 25 dakika sonra olacağını hatırlattı. Hızla hazırlandı. Çantasını alıp adliyeye gitti. Yerine geçti oturdu. Önemli bir tecavüz davası görülüyordu ve sanığı David savunacaktı, işi zordu. Biraz sonra karşı taraf ve hakimde yerlerini almıştı. David ilk tanığa sorusunu sordu.Moralinin bozulmaması için karşı tarafın avukatına dönüp bakmamıştı bile. 2.tanık ile ilgili notlarına bakarken, yüksek topuklu bir ayakkabı sesi duydu.Karşı tarafın avukatı tanığın yanına gidiyordu. Avukat konuşmaya başladı.Bu ses çok sert,acımasız ama bir o kadarda tanıdık geldi. Başını kaldırdı daha bir dikkatle baktı. O sırada saçlarını sımsıkı topuz yapmış, menekşe gözlü, dudakları bir çizgi gibi kapalı avukatla göz göze geldi. İşte o anda gözlerinde birden başka bir görüntü canlandı. Çağlayan gibi omuzlarından aşağı sarkan sarı saçlar, her an gülmeye hazır yürek şeklinde dudaklar, melek gibi bir yüz ve güzel bir vücut. Bu o parktaki kız olabilir miydi..? Yoksa halisülasyonlar mı görmeye başlamıştı. 2 saat sonra dava bittiğinde hiç bir şey hatırlamıyordu.Yanından hızla geçen avukatın peşinden koşup bahçede yakaladı.Tam ağzını açıp konuşacaktı ki. O menekşe göze ta gözbebeklerinin içine kadar sımsıcak bir şekilde baktı; o çizgi halindeki dudaklar güller gibi açarak gülümsedi ve şarkı gibi melodik bir ses duyuldu. ' Merhaba o gün parkta sana şaka yapmak istemiştim..Her şeye rağmen beni isteseydin, cesurca yanıma gelip bana telefondaki meleğim demiş olsaydın. Ya da 1-2 saniye daha bekleyebilseydin. Sana evet demek için gelmiştim.Oysa sen kendi kalbini sınavdan geçirdin ve başarırsız oldun.? Bu arada, sürekli aradığın... ya da parktaki günden sonra hiç aramadığın telefon, ofisimdeki direkt telefondu.' Ve telefondaki melek yürüyüp gitti? ...
Geçmiyor günlerim beni terk ettiğin günden beri.Karanlıklar üstüme üstüme geliyor geceleri.Tek arkadaşım ay ışığı ve yıldızlar,onlarda bazen var bazen yok.yoruldum artık düşlerimde seni aramaktan,geceleri seni sayıklayıp,ağlayarak uyanmaktan.yastığım göz yaşlarımla ıslanmış,gözlerim ağlamaktan kızarmış.ve uykusuz bir güne daha merhaba diyengün ışıkları ile kuş sesleri,sensizlikten habersiz! ..Hem biliyor musun? artık uyumuyorum da,görmediğim için seni rüyamda. Durmam artık buralarda,nereye baksam hep seni soruyor gözlerim.Her ayak seslerinde,her telefon çaldığında senin varlığını arıyor benliğim.Bende ben değilim zaten,aynalar göstermiyor artık beni bana.Karanlık ve sonu gelmez bir tünelde kendimi arıyorum.Sen gittiğinden beri... Umutsuzlar kervanında benimde bir devem var artık,umuda yaptığım yolculukta yanımda götürdüğüm iki şey; dudağımdaki dudak izin ve yazdığın son mektup.yazından belli ellerin titremiş yazarken ve üzerinde bir damla göz yaşın.neden be gülüm değer miydi bunca acıya? neydi seni buna mecbur kılan? söyle hadi... Duramam demiştim ya buralarda,işte gidiyorum.Hatıraları gömüp mazime sensizliğe gidiyorum.Bak gene doldu gözlerim,sensizliğe giden gemide hayaline el sallarken.Sensizde mutluluğu bulabileceğimi sanıyordum,engin denizlerde yunusların dalışlarını izlerken güverteden.Birden sensizliğin hapsinden kurtulup o yunuslar kadar hür ve dertsiz olmanın ve en az onlar kadar mutlu olmanın benimde hakkım olabileceğini düşündüm, taaki iskeleye yanaşan geminin düdük sesine kadar. Umut dolu bakışlarla süzüyorum insanları iskeleye inerken.Belki de bende bıraktığın boşluğu doldurmak istercesine bir arayış benimkisi.Derken tanıdık bir koku.Küçük bir balıkçı teknesinde kızartılan balık kokusu bu.Alıp yiyorum balık ekmek,senle geçen günlerime nispet yaparcasına.Oysa ne çok severdin galata da balık ekmek yemeyi. Ellerim cebimde yürüyorum sahilde.Martılarla dalgaların sesleri ve vapur düdükleri,birde senin sesin çınlıyor kulaklarımda.Bana söylediğin,aşk ve sevgi dolu sözler; birde ettiğin yemin kulağımda.İçim ürperiyor o güne lanet edercesine.Ayağıma takılan konserve kutusunun sesiyle irkiliyorum birden,yolunda sonuna gelmişim zaten.Yeni bir kasaba yeni yeni insanlar.İşte beni bekleyen yeni bir hayat ve ne olursa olsun sensizde yaşayabileceğim koskoca bir ömür.Benim için çok zor olsa da,içim kan ağlasa da ben bunu başaracağım.Şimdi dudağımdaki tek yemin sözleri “BİR DAHA ASLA SEVMEYECEĞİM
Bir bilsen ne berbat şey seni beklemek... Dönmeyeceğini bilerek. Ne çok acı çekiyor insan bu denli sevince. Ve nasıl yıkılıyor, kahroluyor insan sebepsiz yere terk edilince. Nasıl dost olmayı başarabiliyor ölesiye korktuğu ölümle. Ne çok istiyor insan beklemeden çalan bir kapıda seni karşısında görmeyi ve hıçkıra hıçkıra gözlerine bakıp ağlamayı. Ve inan hep şunu söylemek istiyor insan: Seni kimsenin sevemeyeceği kadar çok seviyorum... Ne olur geri dön...
Aşkta en dayanılmaz şey hasrettir. Ama umudumuz varsa hasret de yaşanır hale gelir. Sevgiliye duyulan hasreti satırlara dökebilmek ise gerçekten çok özeldir. Bunu herkesin yapamadığını biliyoruz. Ama denemelisiniz. Sevgiliniz uzaktaysa ona mutlaka mektup yazın. Özleminizi, aşkınızı, sevdanızı anlatın. Onsuz neler yaptığınızı anlatın. Hayallerinizden, onunla olan geleceğinizden söz edin. Hasretin aşkınızı öldürmesini istemiyorsanız; bunları mutlaka yapın. Tıpkı Nazlı Lal Sezer gibi...
“ Nedenini bilmediğim bir arzuyla bugün her günkünden daha çok istedin yanımda olmanı... kolay değil, sensiz olmak, içinin yarısını boş tutmak. Kolay değil her sabah bir martı sesiyle irkilmesi bu yoksul bedenimin. Sadece bu ayrılığın bir süreliğine oluşu teselli dolduruyor yüreğime. Her ne kadar bu sürenin uzunluğunu bilmesek de sonunun olduğunu bilmek umutlandırıcı... Zaten her şey umut edebilmekle başlamadı mı? Seni düşünüp de kendimi kaybettiğim vakitlerin anısına yazdım bu mektubu sana.Bazen otobüste iki sevgilinin başlarını yaslayıp uyurken ki rahatlığında, bazen sokakta babasının elinden tutan bir çocuğun gözlerindeki güvende buluyorum seni.Düşündükçe Nazım olasım gelir ve hep hasretini bir uçtan bir uca yakasım gelir...Bir kuş hafifliğinde sana akar yüreğim, yokluğunda yok olmaktan korkarak.Yaşadığım acıları anlatırsa birileri sana, göz yaşlarınla yıka yaralarımı.Bizi bekliyor Hacıkumru, saatçi yokuşu...Seni bekliyor gölet olmuş bir nisan yağmurunun çocuğu.Hadi gel artık. Dayanamıyorum hasretine...”
1-Tedavi edilemez derecede romantik olun. 2-Birlikte kitap okuyun, elele tutusun ve birlikte duzenli yuruyuslere cikin. 3-Gulumsemeler bulasicidir.Ona da bulastirin. 4-Guvenilir bir sirdas olun ve onu hic kimseye sikayet etmeyin. 5-Onun en sevdigi cicegi, rengi, muzigi, siiri ve yazari bilin. 6-Ona, beklemedigi hos surprizler yapin.Hicbir neden yokken de kart ya da kucuk ask notlari yollayin. 7-Birbiriniz icin ozel ve gizli takma adlar bulun. 8-Ask, birlikte sacmalamaktir.Arada bir, birlikte sonuna kadar sacmalayin. 9-Kimin hakli oldugunu tartismayin, neyin dogru olduguna karar verin.Her tartisma sonunda baris anlasmasini bir opucukle imzalayin. 10-Sevdiginizi yalnizca onun duyabilecegi bicimde elestirin. ovgunuzu ise butun dunyaya duyurun. 11-Bedeninize iyi bakin.Daima saglikli ve dinc olmayi hem kendinize ve hem de ona borc bilin. 12-Bir kucaklasmadan ilk ayrilan siz olmayin. 13-Es secmek kitap secmeye benzer, iyi tasarlanmis bir kapak ve cilt ilginizi cekebilir. icerigi saglam olmadikca sonunu getirmek zordur. 14-Ask icin evlenin. Hem esinizin hem de kendinizin en iyi arkadasi olun.
SENİ SEVİYORUM... Teori de mi, pratikte mi..? SENİ SEVİYORUM... Anlaşıldı tamam..! SENİ SEVİYORUM... Ne güzel... Seninle beraber iki kişi olduk... SENİ SEVİYORUM... Havalardandır, bana da oluyor bazen... SENİ SEVİYORUM... Ruh olarak mı..? SENİ SEVİYORUM... Neden? Bende benim bilmediğim bir şeyler mi gördün..? SENİ SEVİYORUM... Çok hoş... Peki başka hünerlerin de var mı..? SENİ SEVİYORUM... Beni bu işlere karıştırma ne olur..! SENİ SEVİYORUM... Üzülme zamanla geçer... SENİ SEVİYORUM... Hadi ya, çok ilginç... Ee, sonra..? SENİ SEVİYORUM... Ben de seni seviyorum... Ödeştik..! SENİ SEVİYORUM... Bu yeni parola mı..? Peki ben ne diyeceğim şimdi..! SENİ SEVİYORUM... Hayır izin vermiyorum... Bugün beni seven yarın kediyi, köpeği sever ben ciddi bir insanım..! SENİ SEVİYORUM... Blöfünü görüyorum, rest..! SENİ SEVİYORUM... Hemen soyun o zaman... SENİ SEVİYORUM... Gücün bana mı yetiyor, akranlarını sevsene... SENİ SEVİYORUM... Güzel... Peki başka çeşidin veya şuben var mı..? SENİ SEVİYORUM... Sen uçmuşsun, ben artık ne desem boş... SENİ SEVİYORUM... Allah razı olsun... SENİ SEVİYORUM... Ömrünü, enerjini daha faydalı işler için harcasa be canım... SENİ SEVİYORUM... İyi de bunun sosyal güvencesi sigortası falan yok mu..? SENİ SEVİYORUM... Elinden başka bir halt gelmez ki zaten... SENİ SEVİYORUM... Ve utanmadan birde bunu yüzüme karşı söylüyorsun ha, yıkıl karşımdan...! ! !
Ne lüks arabalar ne sporlar...Sadece bisiklete binmek istiyorum seninle, neseli cigliklarini duyarak ha düstük ha düsecegiz diye...Ünlu bir sarkici olup, herkesin beni dinlemesini degil,tasli bir kiyida, atesin önünde, fisildamak istiyorum sarkimi sana makamli makamsiz..Lüks lokantalar, vitrinde yemek gibi geliyor bana.Inan arabesk degil, yarim ekmek kasar üstü kola paylasmak istiyorum seninle...Tüm kitaplari okuyup, yazarlariyla tartismak degil, Gece yatagimizda sarmasdolas, okuyup tartismak bir kitabi. Senin fikirlerinle benimkilerle yogurmak, benimkilerle seninkileri...Bir sir vereyim sana, insanlar bilmiyorlar ama; ruh sevisir bedenden önce.Geceler bizim.Ne su yatagi, ne mobilya, yatak odasinda...Yer yatagi sicak gelir hep bana, ve ciçek, aldirma odayi oksijensiz birakir çicek diyenlere.Onlarca yastik istiyorum, yatak odamiza rengarenk, aldirma zevksiz olur diyenlere, Zevkli, içten duygu anlatimiysa, herhangi bir konuda; zevksiz birsey yapamayiz...
O kadar yogunki duygularim sana....Ne lüks villalar istiyorum onlarca odali, ne dev malikane, ne yali Duvari olsun yeter metrekaresi onemli degil...Bak bir sir daha sana, Eslerin mutluluklarini, huzursuzluklarini, karakterlerini,geçmislerini bir evin duvari anlatir.Bombossa duvarlar, ruh yoktur ikisinde de... Sadece yetmis seksenyil yasayacaklardir zaten.
Bizim, fotograflarimiz olacak en sevgili anlarimizda çekilmis,mutlaka gülerken.Senin bana, benim sana hediyelerimiz olacak asilan, çirkinde olsa kendi elimiz degmis resimler, Belki alçi kalpler, belki bir senin bir benim boyali ellerimizle kaplayacagiz duvarimizi rengarenk..
Duvarlarimiz yalan söylemeyecek, buram buram yasam sevgisi kokacak...Insanlar mutsuzlar sevgili, herseye açlar ve doyumsuzlar...
Bense, bir tek seni istiyorum, bir tek seni...
Çünkü, sen benim herseyimsin sevgili....
Telefondaki Ses
David o gün çok yoğundu,seçim kampanyaları devam ediyordu.Aceleyle çevirdiği telefonda karşısına çıkan şarkı gibi bir sesle karşılaşınca şaşırdı.Özür dileyip kapattı.Ama o hoş ses aklından çıkmıyordu.Ertesi gün sabah erkenden o numarayı aradı.Telefon çalarken kalbi çok hızlı çarpıyordu.Evet karşısında yine o tatlı ses vardı.Kendisini tanıttı. Konuşmaya başladılar.Konuştukça kızdan daha da etkileniyordu. Günler geçti.Her gün onunla konuşuyordu,onun sesini duymadan güne başlayamıyordu.Kızgın olduğunda sakinleştiriyor,üzgünken neşelendiriyor,monoton günlerde yeni heyecanlar aşılıyordu. O soğuk kış günleri bu sıcacık sesle ısınmış ve bahar gelmişti. Bu arada seçim kampanyaları da çetin bir şekilde devam ediyordu.Bu arada aklından ve kalbinden çıkaramadığı o kızla evlenmeliyim diye düşünmeye başladı.Bu kampanyası içinde olumlu olurdu.Danışmanı
başının etini yiyordu.' Evlenirsen,raitingin 10 puan artar diye...Şu ana kadar bu konuyu pek ciddi düşünmemişti.Neden olmasın dedi ve hızla telefonu çevirdi. Hiç nefes almadan evlenmek istediğini söyledi,kampanyasını anlattı,hayallerinden bahsetti,seçimden sonra karayiplerde bir balayından bile bahsetti.Onun coşkusu genç kıza da geçmişti Ama bir
anda sessizleşti ve mırıltılı bir sesle ' henüz beni görmediniz,ya beğenmezseniz.' dedi.David' bu kadar güzel bir sesin ve kalbin sahibi çirkin olamaz herhalde' dedi.Bu arada eski neşesini ve coşkusunu kaybetmişti.O zaman yarın buluşalım dedi.
Buluşacakları yeri konuştular. Ertesi gün David heyecanla buluşacakları yere geldi.Biraz sonra uzaktan yanında köpeği ile güzel bir kız geliyordu.Acaba o mu diye düşündü.Ama
parkın o kısmındaki tek kişi olmasına rağmen ona bakmıyordu.Uzaklara çok uzaklara bakıyordu.Sanırım o değil dedi. Kızın gözlerinde güneş gözlükleri vardı.Kızın gözlerinin ne renk olduğunu düşünmeden edemedi. Kız David ile telefondaki meleğin buluşacağı havuzun yanına kadar geldi.Oda ne elinde bir beyaz baston vardı.David şaşkınlıkla ona bakakaldı. Bu o telefonlarda konuştuğu meleğiydi.Ama o kördü.Ne yapmalıyım diye düşündü. Kaçıp gitmeli mi? Her şeye rağmen elini tutup konuşmalı ve onunla evlenmeli miydi? David yutkundu ve birkaç adım atıp,kızın yanından geçip sessizce gitti. Parkın dışına çıktığında son bir kez dönüp kıza baktı.Kız hala uzaklara doğru bakıyor,köpeğiyle konuşuyor ve David bekliyordu.
David günlerce, onu bekleyen kızın hayalini unutamadı. Sürekli doğruyu yaptığına kendini inandırmaya çalışıyordu. Bazen eli telefona gidiyor, o gün işim çıktı gelemedim deyip,yine her şeye yeniden başlamayı düşünüyordu. Günler geçti ve seçimler sonuçlandı.David seçimleri kaybetti.New Jersey valisi olamamıştı.Yine avukatlığa devam etmeye başladı. Noel hazırlıklarının devam ettiği o öğlen, sekreteri içeri girerek, davanın 25 dakika sonra olacağını hatırlattı. Hızla hazırlandı. Çantasını alıp adliyeye gitti. Yerine geçti oturdu. Önemli bir tecavüz davası görülüyordu ve sanığı David savunacaktı, işi zordu. Biraz sonra karşı taraf ve hakimde yerlerini almıştı. David ilk tanığa sorusunu sordu.Moralinin bozulmaması için karşı tarafın avukatına dönüp bakmamıştı bile. 2.tanık ile ilgili notlarına bakarken, yüksek topuklu bir ayakkabı sesi duydu.Karşı tarafın avukatı tanığın yanına gidiyordu. Avukat konuşmaya başladı.Bu ses çok sert,acımasız ama bir o kadarda tanıdık geldi.
Başını kaldırdı daha bir dikkatle baktı. O sırada saçlarını sımsıkı topuz yapmış, menekşe gözlü, dudakları bir çizgi gibi kapalı avukatla göz göze geldi. İşte o anda gözlerinde birden başka bir görüntü canlandı. Çağlayan gibi omuzlarından aşağı sarkan sarı saçlar, her an gülmeye hazır yürek şeklinde dudaklar, melek gibi bir yüz ve güzel bir vücut. Bu o parktaki kız olabilir miydi..? Yoksa halisülasyonlar mı görmeye başlamıştı. 2 saat sonra dava bittiğinde hiç bir şey hatırlamıyordu.Yanından hızla geçen avukatın peşinden koşup bahçede yakaladı.Tam ağzını açıp konuşacaktı ki. O menekşe göze ta gözbebeklerinin içine kadar sımsıcak bir şekilde baktı; o çizgi halindeki dudaklar güller gibi açarak gülümsedi ve şarkı gibi melodik bir ses duyuldu. ' Merhaba o gün parkta sana şaka yapmak istemiştim..Her şeye rağmen beni isteseydin, cesurca yanıma gelip bana telefondaki meleğim demiş olsaydın. Ya da 1-2 saniye daha bekleyebilseydin. Sana evet demek için gelmiştim.Oysa sen kendi kalbini sınavdan geçirdin ve başarırsız oldun.? Bu arada, sürekli aradığın... ya da parktaki günden sonra hiç aramadığın telefon, ofisimdeki direkt telefondu.' Ve telefondaki melek yürüyüp gitti? ...
Geçmiyor günlerim beni terk ettiğin günden beri.Karanlıklar üstüme üstüme geliyor geceleri.Tek arkadaşım ay ışığı ve yıldızlar,onlarda bazen var bazen yok.yoruldum artık düşlerimde seni aramaktan,geceleri seni sayıklayıp,ağlayarak uyanmaktan.yastığım göz yaşlarımla ıslanmış,gözlerim ağlamaktan kızarmış.ve uykusuz bir güne daha merhaba diyengün ışıkları ile kuş sesleri,sensizlikten habersiz! ..Hem biliyor musun? artık uyumuyorum da,görmediğim için seni rüyamda.
Durmam artık buralarda,nereye baksam hep seni soruyor gözlerim.Her ayak seslerinde,her telefon çaldığında senin varlığını arıyor benliğim.Bende ben değilim zaten,aynalar göstermiyor artık beni bana.Karanlık ve sonu gelmez bir tünelde kendimi arıyorum.Sen gittiğinden beri...
Umutsuzlar kervanında benimde bir devem var artık,umuda yaptığım yolculukta yanımda götürdüğüm iki şey; dudağımdaki dudak izin ve yazdığın son mektup.yazından belli ellerin titremiş yazarken ve üzerinde bir damla göz yaşın.neden be gülüm değer miydi bunca acıya? neydi seni buna mecbur kılan? söyle hadi...
Duramam demiştim ya buralarda,işte gidiyorum.Hatıraları gömüp mazime sensizliğe gidiyorum.Bak gene doldu gözlerim,sensizliğe giden gemide hayaline el sallarken.Sensizde mutluluğu bulabileceğimi sanıyordum,engin denizlerde yunusların dalışlarını izlerken güverteden.Birden sensizliğin hapsinden kurtulup o yunuslar kadar hür ve dertsiz olmanın ve en az onlar kadar mutlu olmanın benimde hakkım olabileceğini düşündüm, taaki iskeleye yanaşan geminin düdük sesine kadar.
Umut dolu bakışlarla süzüyorum insanları iskeleye inerken.Belki de bende bıraktığın boşluğu doldurmak istercesine bir arayış benimkisi.Derken tanıdık bir koku.Küçük bir balıkçı teknesinde kızartılan balık kokusu bu.Alıp yiyorum balık ekmek,senle geçen günlerime nispet yaparcasına.Oysa ne çok severdin galata da balık ekmek yemeyi.
Ellerim cebimde yürüyorum sahilde.Martılarla dalgaların sesleri ve vapur düdükleri,birde senin sesin çınlıyor kulaklarımda.Bana söylediğin,aşk ve sevgi dolu sözler; birde ettiğin yemin kulağımda.İçim ürperiyor o güne lanet edercesine.Ayağıma takılan konserve kutusunun sesiyle irkiliyorum birden,yolunda sonuna gelmişim zaten.Yeni bir kasaba yeni yeni insanlar.İşte beni bekleyen yeni bir hayat ve ne olursa olsun sensizde yaşayabileceğim koskoca bir ömür.Benim için çok zor olsa da,içim kan ağlasa da ben bunu başaracağım.Şimdi dudağımdaki tek yemin sözleri “BİR DAHA ASLA SEVMEYECEĞİM
Bir bilsen ne berbat şey seni beklemek... Dönmeyeceğini bilerek. Ne çok acı çekiyor insan bu denli sevince. Ve nasıl yıkılıyor, kahroluyor insan sebepsiz yere terk edilince. Nasıl dost olmayı başarabiliyor ölesiye korktuğu ölümle. Ne çok istiyor insan beklemeden çalan bir kapıda seni karşısında görmeyi ve hıçkıra hıçkıra gözlerine bakıp ağlamayı. Ve inan hep şunu söylemek istiyor insan: Seni kimsenin sevemeyeceği kadar çok seviyorum... Ne olur geri dön...
Aşkta en dayanılmaz şey hasrettir. Ama umudumuz varsa hasret de yaşanır hale gelir. Sevgiliye duyulan hasreti satırlara dökebilmek ise gerçekten çok özeldir. Bunu herkesin yapamadığını biliyoruz. Ama denemelisiniz. Sevgiliniz uzaktaysa ona mutlaka mektup yazın. Özleminizi, aşkınızı, sevdanızı anlatın. Onsuz neler yaptığınızı anlatın. Hayallerinizden, onunla olan geleceğinizden söz edin. Hasretin aşkınızı öldürmesini istemiyorsanız; bunları mutlaka yapın. Tıpkı Nazlı Lal Sezer gibi...
“ Nedenini bilmediğim bir arzuyla bugün her günkünden daha çok istedin yanımda olmanı... kolay değil, sensiz olmak, içinin yarısını boş tutmak. Kolay değil her sabah bir martı sesiyle irkilmesi bu yoksul bedenimin.
Sadece bu ayrılığın bir süreliğine oluşu teselli dolduruyor yüreğime. Her ne kadar bu sürenin uzunluğunu bilmesek de sonunun olduğunu bilmek umutlandırıcı...
Zaten her şey umut edebilmekle başlamadı mı?
Seni düşünüp de kendimi kaybettiğim vakitlerin anısına yazdım bu mektubu sana.Bazen otobüste iki sevgilinin başlarını yaslayıp uyurken ki rahatlığında, bazen sokakta babasının elinden tutan bir çocuğun gözlerindeki güvende buluyorum seni.Düşündükçe Nazım olasım gelir ve hep hasretini bir uçtan bir uca yakasım gelir...Bir kuş hafifliğinde sana akar yüreğim, yokluğunda yok olmaktan korkarak.Yaşadığım acıları anlatırsa birileri sana, göz yaşlarınla yıka yaralarımı.Bizi bekliyor Hacıkumru, saatçi yokuşu...Seni bekliyor gölet olmuş bir nisan yağmurunun çocuğu.Hadi gel artık. Dayanamıyorum hasretine...”
timuçin (cengiz han) gıbı bır hukumdarı durduramayan devasa ınsan yapıtı
....soylerın sevgılım nerde
ıstanbul sokakları
care bulun bu derdıme
ıstanbul sokakaları....
denızden babamcıksa yerım..her cınsı kabulum
KONFÜÇYÜS'ÜN ASK ÖĞÜTLERİ
1-Tedavi edilemez derecede romantik olun.
2-Birlikte kitap okuyun, elele tutusun ve birlikte
duzenli yuruyuslere cikin.
3-Gulumsemeler bulasicidir.Ona da bulastirin.
4-Guvenilir bir sirdas olun ve onu hic kimseye sikayet
etmeyin.
5-Onun en sevdigi cicegi, rengi, muzigi, siiri ve
yazari bilin.
6-Ona, beklemedigi hos surprizler yapin.Hicbir neden
yokken de kart ya da kucuk ask notlari yollayin.
7-Birbiriniz icin ozel ve gizli takma adlar bulun.
8-Ask, birlikte sacmalamaktir.Arada bir, birlikte
sonuna kadar sacmalayin.
9-Kimin hakli oldugunu tartismayin, neyin dogru
olduguna karar verin.Her tartisma sonunda
baris anlasmasini bir opucukle imzalayin.
10-Sevdiginizi yalnizca onun duyabilecegi bicimde
elestirin. ovgunuzu ise butun dunyaya duyurun.
11-Bedeninize iyi bakin.Daima saglikli ve dinc olmayi
hem kendinize ve hem de ona borc bilin.
12-Bir kucaklasmadan ilk ayrilan siz olmayin.
13-Es secmek kitap secmeye benzer, iyi tasarlanmis bir
kapak ve cilt ilginizi cekebilir.
icerigi saglam olmadikca sonunu getirmek zordur.
14-Ask icin evlenin. Hem esinizin hem de kendinizin en
iyi arkadasi olun.
SENİ SEVİYORUM...
Teori de mi, pratikte mi..?
SENİ SEVİYORUM...
Anlaşıldı tamam..!
SENİ SEVİYORUM...
Ne güzel... Seninle beraber iki kişi olduk...
SENİ SEVİYORUM...
Havalardandır, bana da oluyor bazen...
SENİ SEVİYORUM...
Ruh olarak mı..?
SENİ SEVİYORUM...
Neden? Bende benim bilmediğim bir şeyler mi gördün..?
SENİ SEVİYORUM...
Çok hoş... Peki başka hünerlerin de var mı..?
SENİ SEVİYORUM...
Beni bu işlere karıştırma ne olur..!
SENİ SEVİYORUM...
Üzülme zamanla geçer...
SENİ SEVİYORUM...
Hadi ya, çok ilginç... Ee, sonra..?
SENİ SEVİYORUM...
Ben de seni seviyorum... Ödeştik..!
SENİ SEVİYORUM...
Bu yeni parola mı..? Peki ben ne diyeceğim şimdi..!
SENİ SEVİYORUM...
Hayır izin vermiyorum... Bugün beni seven yarın kediyi, köpeği sever ben ciddi bir insanım..!
SENİ SEVİYORUM...
Blöfünü görüyorum, rest..!
SENİ SEVİYORUM...
Hemen soyun o zaman...
SENİ SEVİYORUM...
Gücün bana mı yetiyor, akranlarını sevsene...
SENİ SEVİYORUM...
Güzel... Peki başka çeşidin veya şuben var mı..?
SENİ SEVİYORUM...
Sen uçmuşsun, ben artık ne desem boş...
SENİ SEVİYORUM...
Allah razı olsun...
SENİ SEVİYORUM...
Ömrünü, enerjini daha faydalı işler için harcasa be canım...
SENİ SEVİYORUM...
İyi de bunun sosyal güvencesi sigortası falan yok mu..?
SENİ SEVİYORUM...
Elinden başka bir halt gelmez ki zaten...
SENİ SEVİYORUM...
Ve utanmadan birde bunu yüzüme karşı söylüyorsun ha, yıkıl karşımdan...! ! !