Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • louis aragon20.07.2004 - 18:31

    'Bugünkü Fransız ozanlarının en önemlilerinden biri diye biliniyor. Önceleri, Dada akımının öncüleri arasında sayılıyordu, sonradan Bréton, Eluard, Soupaux ile birlikte bu yüzyılın en önemli şiir akımı olan Sürrealizm'in kurucularından biri oldu. Bugüne değin şiir, roman, eleştiri, deneme, çeviri olarak 61 kitap yayımladı.
    Aragon'un ünü, öte yandan, İkinci Dünya Savaşında gizli karşı koyma hareketiyle daha bir büyümüştür. Le Paysan de Paris adlı romanı, gerçeküstücülüğün en güzel örneklerinden biri olarak gösterilmektedir.
    Charles d'Orléans'dan, Victor Hugo'ya değin uzayan bir şiir çizgisini sürdürür gibidir Aragon. En önemli kitapları: Le traité du style, Les Cloches de Balé, Créve-Coeur, La Diane Française, Les Yeux d'Elsa, En Etrange Pays dans mon lui-même, Les Yeux et le Mémoire, Le Roman İnachevé'dir.
    Aragon açık yazan ozanlardandır, birçok şiirleri bu yüzden şarkı haline getirilmiştir. Aragon, romancı olarak da ün yapmıştır. Çağdaş romanların arasında önemli bir yer tutar. Birkaç çevirisi de vardır.'

  • louis aragon20.07.2004 - 18:31

    LOUIS ARAGON (3 Ekim 1897, Paris - 24 Aralık 1982, Paris)

    Siyasal eylemci ve komünizm yanlısı şair, romancı ve deneme yazarı

  • namus20.07.2004 - 18:27

    günümüzde değer verilmeyen şey

  • noam chomsky20.07.2004 - 18:27

    DGM'ye ifade vermek ve iki panele katılmak üzere İstanbul'a gelmişti

  • noam chomsky20.07.2004 - 18:26

    NOAM CHOMSKY KİMDİR?

    Noam Chomsky, 1928 yılında Philadelphia’da yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Dil alanında Zellig Harris’in etkisinde kalan Chomsky, Pensilvanya Üniversitesi’nde matematik ve felsefe eğitimi görerek “Felsefe doktoru” ünvanı almasına rağmen, çalışmalarının büyük bölümünü 1951-1955 yılları arasında Harvard Üniversites’nde tamamlamıştır. 1955 yılından beri Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde ders veren Chomsky, 1976 yılından beri enstitü profesörü olarak görev yapmaktadır.


    20. yüzyılın en önemli ve en etkili dil bilimcilerinden olan Noam Chomsky, dil eğitimini deneysel (ampirik) davranışsallığıyla Amerikan dilbilimine 1930’lu ve 40’lı yıllarda damgasını vuran Leonard Bloomfield ve dil alanında yaptığı çalışmalardan ziyade siyasi tutumuyla takdir ettiği Zellig Harris’den almıştır.


    Chomsky, dilbilimindeki uzmanlığıyla, “dil”in yapısal özelliğinden çok daha fazlasına sahip olduğunu göstermiştir. Chomsky, ayrıca dile yeni bir anlayış getirerek, dili özgürce kullanmanın ve yaratıcılığın edinilecek bir şey olmadığını, tam tersine insanda doğuştan var olan bir üstünlük olduğunu belirtmiştir. Chomsky dil formasyonu konusunda yapısalcı bir yaklaşım benimsemiştir. Bu yaklaşım dili incelerken dili kullanmanın, bir kültürün parçasıyken o kültürü incelemenin imkansızlığını kabul ve temsil eder. Bu görüşteki bazı isimler arasında Jacques Derrida gibi postyapısalcılar ve Claude Levi-Strauss sayılabilir.


    Chomsky’nin ilk kitabı olan “Sözdizimi Yapıları” (Syntactic Structures) 1957 yılında yayınlanmıştır. Çağdaş yapısal dilbilimi kuramcılarının savundukları tezleri eleştiren bu kitap, o zamana kadar gelmiş dilbilim kuramlarının yeniden düşünülmesi gerektiğini ortaya koymuştur.


    1960’lı yıllarda Amerika aleyhtarı olarak faal bir şekilde eylemlere katılan Chomsky, Vietnam savaşına karşı yapılan gösteri ve yürüyüşlerde aktif olarak yer aldı. O dönemde Amerika aleyhinde yazdığı yazılar tepki çekmesine rağmen, büyük kiteleler tarafından tanınmasında etkili oldu.


    1960’lı yılların ortalarında dilbilim üzerine yaptığı çalışmalarla yükselen bir değer olan Chomsky, Amerika’nın Vietnam savaşındaki tutumuna eleştirel bir yaklaşım getirmesi ve karşı çıkmasıyla çalışma arkadaşlarını bir hayli şaşırtmıştır. 1966 yılında yazdığı “Entellektüellerin sorumluluğu” adlı denemesinde, “Birleşik Devletler, gücünü ve sınırsız denetimini mümkün olabildiği kadar genişletmeyi kendine hak görüyor” diyerek Amerika’nın Çinhindi’ndeki politikasını eleştirmiştir.


    O dönemden başlayarak, dilbilim alanındaki çalışmalarını sürdürmekle birlikle, Birleşik Devletlerin dış politikasına ve medyaya eleştiri getiren en tanınmış aydınlardan biri haline gelen Chomsky, Amerika’nın 1975 yılında Vietnam’dan çekilmesiyle birlikte kendini kitap ve makale yazmaya adadı. Bu dönemde verdiği tüm eserler değerli olmakla birlikte, aralarından bazıları özellikle dikkatleri çekti. 1979 yılında Edward Herman ile birlikte kaleme aldığı iki ciltlik “İnsan Haklarının Siyasal Ekonomisi” (The Political Economy of Human Rights) adlı kitabı Endonezya’nın Doğu Timor’a karşı yaptığı savaşa, Kamboçya’da Pol Pot’un yükselişine ve Latin Amerika’daki kanlı diktatörlük rejimine Amerika’nın verdiği desteği ortaya koyuyordu.


    1980’li yıllarda da Amerika’nın dış politikasını kıyasıya eleştiren eserler vermeye devam eden Chomsky, Birleşik Devletler ordusunun Haiti ve Bosna’ya yaptığı çıkartmaları ve Birleşmiş Milletlerin Bosna’ya karşı uyguladığı silah ambargosunu da eleştirmiştir.


    Medyayı da devletin siyasi tutumunu sınırsızca desteklediği için eleştiren Chomsky’nin kendisi de özellikle sağ kesim tarafından komunizme karşı çok yumuşak bir tutum içerisinde olduğu ve tüm enerjisini Amerikan politikası ile Amerikan politikası yüzünden kurban durumuna düşen kimseler için harcadığı gerekçesiyle eleştirilmiştir.


    Anarşistlerin büyük bir bölümünün “Direkt müdahalenin” anaşist politikacılar tarafından uygulanabilecek tek yöntem olduğunu savunmasına rağmen, Chomsky anarşizmin siyasi felsefesinin belirli bir takım politik taktikler dikte ettiğine inanmamaktadır. Amerikan Demokratik Sosyalistleri’nin bir üyesi olan Chomsky bu görüşünü şöyle savunmaktadır: “En basit anarşik fikir, bir otoritenin yasallığını ispat etmesidir. Eğer yasallığını ispat edemiyorsa, elenmelidir. Bazen bir otorite sistemi kendini haklı çıkartabilir. Ancak haklı çıkartamazsa ve yeterli derece önemliyse bunun altını kazımanız gerekir. Bu tamamen o andaki koşullara bağlıdır. Anarşizmin içinde size nasıl ilerleyeceğinizi söyleyen bir şey yoktur.”


    Chomsky, 80’lerden itibaren iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle medya alanına daha çok eğilmeye başlar. 1988’de Edward S. Herman’la birlikte yazdığı “Medya Halka Nasıl Evet Dedirtir: Kitle İletişim Araçlarının Ekonomi Politiği adlı kitabı yayımlar. Chomsky, bu tarihten itibaren Antimedya hareketin en önemli temsilcilerinden biri haline gelir.


    Massachusetts, Pennsylvania, Georgetown, Buenos Aires, McGill, Cambridge, Rovira Virgili, Tarragona, Columbia, West Ontario, Toronto, Harvard, Calcutta, Pisa üniversiteleri gibi birçok üniversiteden onursal ödüller alan Noam Chomsky, Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi ve Ulusal Bilim Akademisi başta olmak üzere ABD'de ve yurtdışında birçok başka meslek örgütünün ve kurumun da üyesidir.


    Prof. Chomsky, Amerikan Psikoloji Derneği'nin “Seçkin Bilimsel Katkılar Ödülü”, “Temel Bilimlerde Kyoto Ödülü”, “Helmholtz Madalyası”, “Dorothy Eldridge Barış Ödülü”, Bilişim dalındaki “Ben Franklin madalyası” gibi ödüllerin de sahibidir.

  • noam chomsky20.07.2004 - 18:25

    bir amerikalı amerikayı bu kadar sert eleştirebilir..

  • abiyogenez20.07.2004 - 18:21

    Canlıların cansız maddelerden meydana geldiğini savunan görüş.

  • Honore de Balzac20.07.2004 - 18:13

    1799’da Tours’da dünyaya geldi. Basası Bernard François Balss elli bir yaşındayken on dokuz yaşındaki bir genç kızla evlenmişti;


    Balzac’ın imparatorluk yönetiminde memur olarak çalışan ve Fransız Devrimi’nin evladı olan babası Bernard François Balss elli bir yaşındayken, ondokuz yaşındaki bir genç kızla evlenmişti. Bu evlilik 1799’da Tours’da doğacak olan Balzac’ın tüm yaşamı boyunca derin izler bıraktı. Zira Balzakc’ın romanlarında kötü evlilik yapmış kadınlar, özel yaşamın dramları ve çiftlerin yozlaşması vardı. “Dönemin ilerici ideallerine bel bağlamış liberal bir babanın karşısında, kuşkusuz zorla doğurmuş çocukları fazla sevmeyen ve yalnız bir yaşamın üzüntüsüyle kendi içine kapanan bir anne yer alıyor” Balzac’ın yaşamının ilk dönemlerinde.

    Aile 1814’te Paris’e taşındı ve Honore de Charlemagne Lisesi’nin öğrencisi oldu. Babası onun noter olmasını istiyordu. Fakat Balzac babasının çizdiği hayatın dışına çıkarak, önce Hukuk okudu ve sonra da yazar olmaya karar verdi. Dönemin siyasi şartları ve moda olan Saint-Simonculuk onu da etkilemişti. Liberal bir babanın karşısında dönemin solculuğunu yaşamak Balzac’ın hayatında yalnızlık ve yoksulluğa sebep oldu. Ve bu da yazarlık hayatı boyunca etkin olacak ikinci durumu doğurmuştu.

    İlk eseri Cromwell bir tiyatro eseriydi. O dönemde edebiyatta başarılı olmak için tiyatro eserleri yazmak, hikaye ile uğraşmak gerekiyordu. Cromwel de böyle bir şartta ortaya çıktı. Fakat eser tam bir başarısızlık örneğiydi. Bu dönem parasızlık dönemiydi Balzac için. O da takma adlarla kısa romanlar yazıyordu. Bu romanların genel karakteri de romantizme yergi içermesiydi.

    Bu sıralar özel hayatı da çok çalkantılı geçiyordu. İki kız kardeşi evlendi ve bunlardan Laurence, evlilikte bir cehennem hayatı yaşadıktan sonra 1825’te terk edilmiş olarak öldü. Balzac’ın hayatının üçüncü aşaması da bu dönemde gerçekleşti. Kendisinden oldukça yaşlı bir kadın olan Laure’de Berny’e aşık oldu. “Bu kadın onda her şeyin yerini tutacaktı; anne, metres, onu topluma sokan ilk kişi ve yapacağı tehlikeli girişimlerdeki mali destekçisi. Madame Balzac, karışlaştığı ilk ‘otuz yaşındaki kadın’ idiyse, Madame Berny de Balzac’ın dünyasından hiç çıkmayan, olgun, çoğunlukla hayal kırıklığına uğramış (kendileri çoktan yaşadıkları halde) , esas olanı öğrettikleri genç insanları seven bütün o kadınların modeliydi: Madame de Mortsauf (Vadideki Zambak) veya Madame de Bargeton (Sönmüş Hayaller) .” İşte böyle bir zeminde özel yaşamı ile edebi kişiliği arasında gidip gelen hayatı onun ilerideki eserlerinin de ilhamı olacaktı. Zira bu dönem çok başarısız bir edebi yaşam söz konusuydu. Ve bundan sonraki hayatı da başarısızlıkların yargılanması üzerine inşa edilecek ve ileriki eserler de bu dönemin karakterleri çok usta bir üslupla anlatılacaktı.

    Başarısız birkaç iş denemesinden sonra Balzac, “Şuanlar” adlı eserini kaleme alır. Bu eser tarihi bir romandır. Bunun hemen akabinde evlilik müessesesini sorgulayan Evliliğin Fizyolojisi ve Özel Yaşamdan Sahneler’i yayımlar. Yine bu dönemde Le Voleur’da “Paris Mektupları” adlı politik fıkralar yazmaya başlar. Modern gazeteciliğin doğuşuna tekabul eden bu dönemde, Balzac bir hayli ünlenir. Onun hayatında hep yer edecek bir meslektir artık gazetecilik. Otuz yaşının üzerinde gerçekleşen bütün bu olaylar, “bütünleşme ve onaylanma” düşleri olan Balzac’ı kamçılar ve çok cüretkar bir tutum içine sokar. Sık sık aristokratik çevrelere girip çıkmaya başlar. Ve hatta metres olarak Castries markizini isteyecek kadar götürür onu.

    Balzac, bütün bunların verdiği hızla, günde on sekiz saat çalışmaktadır; haziran 1832’de delirmenin eşiğine gelir. Otobiyogratif bir roman olan Louis Lambert bu bunalımın izlerini taşır; yaralanmış, coşkulu ve romantik bir entelektüel tip olan Louis delirerek ölür.

    Balzac aslında bu gidip gelmeler arasında artık bir efsaneye dönüşmüştür. Romanlar birbirini izler. Ve esas önemli olan dönemin şartlarıyla ilgili tahlilleridir. Balzac’a göre Fransız Devrimi adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri son vermek bir yana bunları daha güçlendirmiş, binlerce insanı dışlamış, marjinalleştirmiştir. “sefalet nedeniyle suç işleyenler, gelecekten umudu kalmamış gençler, Napolyon yasalarıyla çocuklaştırılmış kadınlar. Modern dünya acımasızdır; erkekler ve kadınlar bu dünyada acı çekmektedir. Liberalizm bencilliklerin artışını ve çıkarcı ahlakı teşvik etmiş bir yalandır. Köy hekimi (Köy Hekimi romanından) Benassiz, birey olarak acı çekmiş olduğu için, içinde bulunduğu toplumu eleştirel bir biçimde yansıtma gücüne sahip yaralı bir yürektir; Balzac’da en romantik olan şey acının vicdanı yarattığı gerçeğidir.” Gerçek dünyada yolunu şaşırmış dahi bir delinin arayışı olan Mutlak peşinde’de kişinin yıkıcı güçlerini ele alır.

    Artık bir nevi kendini anlatmaya çalışır Balzac. Bu dönemden sonraki romanlarında hep bu izleri taşır. Ve en önemlisi başarısız dönemdeki kahramanları geri döndürerek onları yeniden hayata geçirmeye çalışır. Ve bu onun meşhur “İnsanlık Komedisi” modelini yaratacaktır. Bu yeniliği ilk “Goriot Baba”da uygulamaya geçirir.


    1835’de La Chronique de Paris adlı bir gazeteyi satın olar. Fakat yine hızla yazmaktadır. Gününün çoğunluğunu yazmakla geçiren Balzac yine çıldırı noktasına gelir ve bu dönemde Vadideki Zambak ortaya çıkar. Hemen akabinde de bir kriz geçirir. Yine onun hayatında önemli bir yer işgal eden “sevgili” diye andığı Madame Berny ölür. La Chronique de iflas eder ve Balzac ile yayıncı Bulloz arasında ciddi sorunlar çıkar.


    1836 sonunda “Yaşlı Kız”ı La Presse’e on iki fasikül halinde yayımlatarak yeni bir gazeteciliğin başlangıcını oluşturur. Balzac bir hayli yıpranmıştır artık. Fakat İnsanlık komedyası’na hızla devam eder. Bu arada üç sayı çıkacak bir gazetenin sahibi olur.

    1845’te İnsanlık Komedyası için bir taslak hazırlar. Bu taslakta 137 roman ve 2000 kişilik karakter söz konusudur. Fakat Balzac bu projeyi hayata geçiremeden 18 Ağustos 1850 yılında ölmüştür.

    Ömrünün son döneminde kaleme aldığı Cesar Brittoeau, Bette Abla, Esrarlı Bir Vakıa, İki Gelinin Hatıraları ve Kibar fahişeler onun doruk noktaya çıktığı romanlardır. Bu romanlar aynı zamanda romantik çağın gündüz ve geceden oluşan iki yüzüyle gösterdiği ve artık geceden başka bir şey olmayan bir dünyanın kesin kararmasını anlatan romanlardır. Yani kısaca Balzac romantik çağın sonunun romanın yazar ve arkasında bir çok haciz davası bırakarak ölür.

  • halife harun reşid20.07.2004 - 18:10

    satrança meraklı bir halifedir..ingiltere kraliçesinden özel olarak kendisine satranç takımı getirtmiştir...

  • mao zedung20.07.2004 - 18:07

    1893'te doğmuş Çinli devlet adamıdır. Toprak sahibi bir köylü ailesinin oğlu olarak dünyaya gelen Zedong babası tarafından okulu bırakmaya zorlanınca, evden kaçmış ve ilköğretmen okuluna girmiştir. 1918'de Pekin Üniversitesi'nde kitaplık yardımcılığına gelince Bakunin ve Kropotkin'in eserlerini okumuş ve Marksizme yönelmiştir. Aynı yıl Marksizmi incelemek için bir dernek kuran Zedong 1921'de Çin Komünist Partisi'nin kuruluş kongresine Hunan temsilci olarak katılmış ve partinin Hunan sekreterliğine gelmiştir. Human'daki Köylü Hareketi Üzerine Soruşturma adlı incelemesinde, köylülerin devrimde öncü rolü üstlenebileceğini ileri sürmüştür. Çin Komünist Partisinin Guomindang'la birleşmesi sona erdikten sonra Çankayşek kuvvetleri ile komünistler arasındaki savaşta Hunan ayaklanmasını yönetmiş ve başarısızlığa uğrayınca Jianxi'ye sığınmıştır (1927) . Hunan'da Kızıl Ordu'yu kuran Zedong, köylülerin desteğini sağlamak için bir toprak reformu uygulayarak ilk sovyetleri oluşturmuştur. 1931'de geçici sovyet hükümetinin başkanlığına seçilmiş ve kırsal çevrelerde komünist hareketi yaymaya çalışmıştır. Ancak farklı düşüncelerde olan partide yetkili kişilerce parti yönetim organlarından çıkarılmıştır. Çankayşek kuvvetlerinin orduda kazandıkları başarılar üzerine, ülkenin batısına doğru Uzun Yürüyüş'ü başlatmış ve başarıyla sonuçlandırarak, Çin Komünist Parti'sinin yönetimini resmen ele almıştır. Çin-Japon savaşının başlaması üzerine Japon emperyalizmine karşı savaşta kullanılacak taktiği belirleyerek, Çin Devrimci Savaşı'nda Stratejik Sorunlar (1936) , Uygulama Üzerine (1937) , Çelişki Üstüne (1937) , Uzatmalı Savaş Üzerine (1938) , Yeni Demokrasi (1940) adlı eserleri yazmıştır. Marksizm'i Çin gerçeğine uygulama yolundaki görüşlerini ortaya koymuştur. Daha sonraları 'Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğunu ilan etmiş ve Sovyet sosyalizminden daha özgün bir sosyalizme geçilmiştir. Ancak daha sonraları sosyalizm amacıyla çeşitli kampanyalar düzenleyen Zedong, Büyük Proleter Kültür Devrimi'ni başlattı (1966) . Kültür Devrimi'nden daha da güçlenmiş olarak çıktı ve Çin'i emperyalistlerin 'üçüncü dünya' diye ifade ettiği ülkelerin başlarına getirmeyi başardı (1973) . 1976'da Pekin'de yaşamını yitirdi.