Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • yörük ali efe22.07.2004 - 15:56

    Yörük Ali Efe
    Kurtuluş Savaşı kahramanlarından ve milis komutanlarından Yörük Ali Efe 27 Eylül 1951’de doğum eri olan Nazilli köyünün Kavaklı köyünde öldü.
    1896’da doğan Yörük Ali genç yaşında Nazilli yöresinde efelik yapmaya başladı. Yunanlıların 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmelerinin ardından İçcbatı Andolu’ya ilerlemeleri üzerine, zeybekleriyle birlikte silahlı direnişi başlattı.
    26-30 temmuz 1919’da toplanan Balıkesir Kongresi’nde yunanlılara karşı ulusal seferberlik kararı alınınca, Yörük Ali Efe’nin Nazilli cephesindeki güçlerine katılımlar giderek artmaya başladı. Birliklerine “Milli Aydın Alayı” adı, kendisine de “Milis albayı” rütbesi verildi. Kasım 1920’de alayıyla birlikte düzenli ordu birliklerine katılan Yörük Ali Efe, Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği yararlıklarından dolayı İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.
    Adına türkü yakılan (Şu dalmadan geçtin mi? /efelerin içinde Yörük Ali’yi seçtin mi? / Heyt gidenin Efesi...) Yörük Ali Efe’nin, 1997’de Aydın belediyesi’nce yaptırılan heykeli, efelerin ıyıksız olamayacağı gerekçesiyle kaldırıldı ve 1998’de bıyıklı olarak yeniden dikildi.

  • hallac-ı mansur22.07.2004 - 15:54

    Alevi-Bektasi düsüncesin’in felsefi kökenlerin’den ve kurucularin’dan biri’dir Hallac-i Mansur. Bunun en güzel örnegi de Alevi Cem ayinlerindeki en yüksek makam’in adi olan Dari Mansur Divani’dir. Dari Mansur mahkemeleridir. Görgü Cem’lerinin yapildigi makamin adi Dari Mansur divani iste bu büyük insandan kaynaklanir. Hallac-i Mansur Alevi düsüncesinin temel taslarindan’dir. Hallac-i Mansur 856 (M.S.) yilinda Beyza’nin Tur yöresinde dogmustur. Beyza kenti Basra bölgesine bagli ve Horasan’a yakin bir yerdir (Iran) . Esas adi Ab’i Mugis al- Husayn Bin Mansur ol Bayvaz’dir. Hallac-i Mansur kendisi Fars’liydi ve babasi Zerdüst dinine bagliydi. Hallac-i Mansur’un dogdugu yerde hepsi müslüman olmustu ama Zerdüst kökenliydiler. Araplar zamaninda Iran’i feth ettiklerinde ordaki toplumu silah zoruyla müslümanlastirdi’lar ve araplastirdi’lar. Ordaki yasayan insanlar hem dinin’den hemde kültür ve dillerinden uzaklastirildilar. Yörede sünnilik egemendi. Hallac’in yasadigi kentler’de özellikle hambeli mezephi bastaydi ve o insanlardan taraf benimseniyordu. Hallac-i Mansur kücüklügünden beri ailesiyle beraber bir cok sehirler’de yasar ve gittigi yerler’de egitim alirdi. 884 yilin’da Hallac Basraya gider ve bir kac ay sonra evlenir. Hallac-i Mansur hayatinda cok büyük seyahatlara cikmistir ve gittigi yerlerde cok bilgi edinmistir. Bir cok degisik din ve kültürlerle karsilasmistir ver onlardan etkinlenmistir. Hallac’in seyahatlari onu taa Hindistan ve Cin sinirlarina kadar götürmüstür. Gittigi yerlerde hem insanlar’dan bilgi edinmistir hemde kendi bilgisini onlara aktarmistir. Hallac-i Mansur hayatin’da tam üc defa hacca gitmistir ve Kudüs’e de ugramistir. Toplum dan taraf Hallac-i Mansur cok sevilmistir ve sayilmistir. Hallac insanlarin sorunlari icin son derece duyarliydi ve köle ayaklanmalarina sicak bakardi. Hambeli Mezephi’nin düzenledigi bir ayaklanmayi destekledigi ve degisik dinsel yorumlarda bulundugu icin tutuklanir ve 8 yil hapis yatar. Hapis’de düsüncelerin’den vaz gecmez ve sonunda yine yargilanir. Ifadelerin’de ve mahkemede her zaman kendi dini görüslerini dile getirmistir. Bugüne gelmis en ünlü sözcügü’de 'ENEL HAK' ‘dir ('Ben Tanriyim') . Bu sözcük onun bütün düsünce ve felsefe-sini kisa ve öz sekil’de dile getiriyor. Hallac’a karsi alinan mahkeme karari tam olarak aktariyoruz: 'Önce kamcilanmasina; sonra beden’in dilim dilim edilmesine, daha sonra daragacina asilarak teshir edilmesine ve sonra’da kellesin’in bedeninden ayrilarak yakilmasina karar verildi.' Hallac-i Mansur bu fetva ile 922 (M.S.) yilin Mart ayin’da Bagdat’da cezalandirilmistir. Ölüm anin’da 'ENEL HAK' sözcügünü yine dile getirmistir ve cezalandirilmasi yoksul halka silah zoruyla seyretildirildi.

    Hallac-i Mansur’un egitimi ve hocalari:


    ----------

    Hallac-i Mansur kücüklügünden beri dini egitimi almistir. En birinci hocalari sünni’diler ve cogu Hambeli mezhepine bagliydilar. Daha sonra kendisi Sufi’lerden egitilmistir ve sonunda kendisi`de tam ünlü bir Sufi bilgini olmustur. Hallac’in en ünlü hocasi’da o zamanin en büyük sufi’lerinden Cüneyd-i Bagdadi’ydi. Hallac-i Mansur sufiler’den taraf egitilmesine ragmen onlari asmis ve Sufiligi yeni boyutlara tasimistir. Sürdürdügü seyahatlarinda degisik dini ve kültür degerlerinle karsilasmistir ve bu onlari da kendi düsünce potasin’da kavurmustur. Hallac modern sufiligin sistematik temelini atmistir. Kendisi zamanin’da sufilik’de varolan sir ilkesini bozdugu icin ve sufiligi sünnilik’ten uzaklastirdigi icin sufilerden taraf dislanmistir. Yargilandigin’da sufiler ona yardim etmediler ve cezandirilmasini onlarda desteklediler.

    'ENEL HAK' ‘in aciklamasi: Bilindgi gibi 'Enel Hak' kelimesi arapca’dan gelme ve 'Ben Tanriyim' veya 'Ben Hakikatim' anlamina geliyor. Acaba Hallac-i Mansur bu sözyügü kullandigin’da neyi kastediyordu? 'Enel Hak' demek kendini asmak; Tanriyla, peygamberle, imamla özdes olma anlamina geliyor ve alevi-bektasi düsüncesinin özünü olusturur. Bu kapsamda, Tanri’ya ulastigina inanan ve bunu aciklamak icin’de 'Enel Hak' diyen Hallac-i Mansur, sünnilik tarafindan suclu bulunmus ve öldürülmüstür. Bir insan Tanri’nin bir görüntüsü’dür ve onun niteklerine sahiptir ve onun icin 'Ben Tanriyim' veya 'Enel Hak' diyebilir. Hallac-i daragacina gönderen düsünce o’nun yok etmekle bu isi bitirecegini sandi, ama yanildi. O’nun düsüncesi ve felsefesi daha hala bizde yasiyor ve yasayacaktir. Hallac’tan 500 yil sonra Nesimi ‘de 'Enel Hak' sözcügü kulandigi icin ayni siddetle karsilasti.

    Aslinda ne Hallac-i Mansur ne de Nesimi öldü, cünkü onlar Alevilerin Cem’lerde, gülbenk’lerde, dualar’da ve Dari Mansur’larda hala yasiyor.


    ----------

    Asa ile Musa ile kactim ciktim Tur dagina

    Ibrahim ile Kabe’de bünyar birakanda idim

    Mirac gecesi Ahmed’in arsta nalini döndürdüm

    Üveys ile urdum taci, Mansur’la urganda idim.

    YUNUS EMRE

    Daim ENELHAK söylersem

    haktan cü Mansur olmusam

    Kimdir bendi berdar eden,

    bu sehre meshur olmusam

    NESIMI


    ----------

    Kaynak: Louis Massignon: Hallac-i Mansur - Anadolu Aleviligi’nin Felsefi Kökleri; Derleyen: Prof. Dr. Niyazi Öktem. Hallac-i Mansur’le ilgili Alevi ozanlarin siirleri:

  • anıtkabir22.07.2004 - 15:35

    Türk milletinin kalbinin attığı yer olan Anıtkabir, bilinen siluetinin yanı sıra bilinmeyen bir çok gerçeği de 50 yıldır derinliklerinde saklıyor.
    Yapımı 9 yılda tamamlanan yaklaşık 150 bin ton ağırlığındaki Anıtkabir, heykellerinden süslemelerine, kulelerinden kabartmalarına kadar pek çok özel anlamlarla yüklü...

    A.A muhabirinin Anıtkabir Komutanlığı'ndan aldığı bilgiye göre, yapımına 9 Ekim 1944'de başlanan ve 1 Eylül 19'de tamamlanan Anıtkabir'in yerini ilk olarak Aydın Milletvekili Mithat Aydın önerdi.
    Ata'nın kabrinin yapımıyla ilgili komisyon Etnoğrafya Müzesi, TBMM'nin arkasındaki tepe (Kabatepe) , Ankara Kalesi, Altındağ ve Gazi Orman Çiftliği seçeneklerini eleyerek tam Çankaya'da karar kılacağı sırada, Aydın Milletvekili Mithat Aydın daha sonra 'Anıttepe' olarak adlandırılacak olan Rasattepe'yi önerdi. Komisyon üyelerinin de burayı gördükten sonra Aydın'a hak vermeleri üzerine Anıtkabir'in Rasattepe'ye yapılması kararlaştırıldı.
    Türk milletine gömüleceği yer konusunda bir vasiyette bulunmayan Atatürk'ün yıllar önce bir gezi sırasında Rasattepe'yi gezerken ağzından dökülen 'Bu tepe ne güzel bir anıt yeri...' sözleri de bugün için çok anlamlı...
    Anıtkabir için 1941'de açılan yarışmaya, İkinci Dünya Savaşı'nın en çetin günleri yaşanmasına rağmen Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya'dan toplam 49 proje katıldı. Ancak en çok beğenilen üç proje arasında Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda'nın '25' numaralı projesi kabul edildi.

    VATAN TOPRAĞINDA YATIYOR
    750 bin metrekarelik bir alan üzerinde aslanlı yol, tören meydanı, mozole ve on kuleden oluşan Anıtkabir, 907 metre yüksekte yer alıyor.
    Ata'nın kabri 40 tonluk yekpare mermerden yapılan sembolik lahtin yaklaşık 7 metre altındaki mezar odasında bulunuyor Türk milletinin kalbine gömdüğü Atatürk, Selçuklu-Osmanlı kümbet mimarisine göre yapılmış sekizgen şeklindeki mezar odasında 'vatan toprağında' yatıyor.
    Ölümünden 15 yıl sonra Etnoğrafya Müzesi'ndeki geçici istirahatgahından Anıtkabir'e nakledilen Ata'nın naaşı, tahnit işlemi çözülerek, Suriye'deki Caber Kalesi, Kore'deki Türk şehitliği, Selanik'teki doğduğu evin bahçesi, KKTC ve illerden getirilen toprakların harmanlandığı 'vatan toprağına' İslami usullere göre kefenlenerek ve yüzü kıbleye bakacak şekilde defnedildi.
    Ata'nın kabrinin yer aldığı mezar odasına, Genelkurmay Başkanı'nın izniyle girilebiliyor.

    ASLANLARIN SIRRI
    Türk milleti için kutsal değerlerle kuşatılan Anıtkabir'deki her mimari unsur ayrı bir mana taşıyor.
    Ata'nın kabrine ulaşan 262 metrelik Aslanlı yolun sağ ve solunda bulunan 24 aslan, '24 Oğuz boyunu' temsil ediyor. Türk kültüründe güç sembolü olduğu için seçilen aslan figürlerinin çift olması milletin 'birlik ve bütünlüğünü' vurgularken, aslanların kedi gibi yatar pozisyonda olması ise bu büyük gücün 'barışseverliğini' sembolize ediyor.
    Ziyaretçilerin de kabrin manevi atmosferine ayak uydurmaya yönlendirildiği Aslanlı yolda, taşlar Ata'nın huzuruna çıkanların 'başlarının öne eğik' olması için 5 santimlik çim boşluğu bırakılarak döşenmiş.
    Depreme karşı dayanıklı kılmak için tıpkı bir geminin su altındaki kısmı gibi toprağın içine yerleştirilen Anıtkabir'de mozolenin iç duvar ve zemini en nadide mermerlerle kaplanırken, tavanları renkli ve altın varaklı İtalyan mozaikleriyle süslenmiş.
    Milli değerleri temsil eden isimler verilen ve Selçuklu çadır mimarisinin özelliklerini yansıtan bir mimariyle yapılan 10 kule Anıtkabir'in siluetine ayrı bir değer katıyor.

    BAYRAK DİREĞİ ABD'DEN GELDİ
    Anıtkabir'in diğer unsurlarında olduğu gibi bayrak direği de çok özel...
    Anıtkabir'in 33,5 metre uzunluğundaki bayrak direğini 1946 yılında Nazmi Cemal adlı bir Türk vatandaşı ABD'den gönderdi. 4 metresi kaidenin altında gömülü bulunan direğin 29,5 metresi görülebiliyor.

    MÜZEDEKİ ESERLER
    Anıtkabir'deki Atatürk Müzesi de Ata'nın doldurulmuş köpeği Foks'tan tıraş takımlarına, bastonlarından aldığı çok özel hediyelere kadar özel hayatını yansıtan pek çok nadide parçaya evsahipliği yapıyor.
    Ata'nın anne ve babasının fotoğrafları, Türkiye Cumhuriyeti'nin verdiği eski yazı ve Latin harfleriyle basılmış iki nüfus cüzdanı, Göğsünde taşımayı en çok sevdiği madalyalardan biri olan 1917'de Sultan 5. Mehmet Reşat'ın verdiği altın imtiyaz madalyası, Sovyet Mareşali Voroshilov ve İran Şahı Pehlevi'nin hediye ettiği değerli taşlarla süslü kılıçlar ve ince bir zevkin ürünü olan saatleri dikkat çekici parçalar arasında...
    Atatürk'ün hem baston hem de tüfek olarak kullanılabilen özel silahı, manevi kızları Sabiha Gökçen ve Afet İnan'a hediye ettiği çok özel tabancaların da sergilendiği müzede, manevi kızı Rukiye Erkin'e hediye ettiği, ancak bir mercek yardımıyla okunabilen metal mahfazası içinde mini bir Kuran dikkati çekiyor.

    ETİYOPYA KRALI'NIN İLGİNÇ ÇELENGİ...
    Milletvekili mazbataları ve 1927 yılında yaklaşık 5 günde okuduğu Nutuk'un orijinal metninin de yer aldığı müzede, Etiyopya Kralı Haile Selasiye'nin 1967 yılında Anıtkabir ziyaretinde mozoleye bıraktığı iki büyük gül dalıyla sembolize edilen gümüş çelenk de en ilginç parçalardan birisi...
    Anıtkabir'deki Atatürk Müzesi'nde ayrıca okumaya büyük önem veren Atatürk'ün özel kitaplığında bulunan Türk ve İslam tarihi, dil, edebiyat, sosyal bilimler, bilim ve teknik konularındaki Türkçe, Osmanlıca, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça, Farsça, Slav dillerindeki toplam 3 bin 118 kitap da sergileniyor.

  • kabak tatlısı22.07.2004 - 15:28

    KABAK TATLISI
    ----------

    Malzemeler:
    1 kg. tatlı kabağı
    2 bardak toz şeker
    1/2 bardak ceviz içi

    ----------
    Hazırlanışı:
    Kabağı 7-8 cm. uzunlukta 1,5-2 cm. kalınlıkta dilimlere doğrayıp kabuklarını soyun. Yıkadıktan sonra kenarlı bir tepsiye yerleştirin. Kabağın yarısına gelecek kadar su koyun ve orta hararette bir ateşte yumuşayıncaya kadar pişirin. Tahmini 1/2 bardak su kalınca, toz şekeri serperek ilave edin.

    Buğusu ile şeker eridikten sonra tepsinin kapağını açın. Şeker hafif koyulaşınca ateşten alarak soğumaya bırakın. Servis tabağına koyduktan sonra üzerine ceviz içini serpip servis yapın.

  • alpay özalan22.07.2004 - 15:20

    29 Mayıs 1973'de İzmir doğdu. 2.ligde Soma Linyitspor'da oynadıktan sonra 1992'de Altay'a geçti ve o sezon sergilediği performans sonrasında Fatih Terim tarafından Ümit Milli Takım'a alındı. Ümit Milli Takım'ın değişmez oyuncusu olduktan sonra büyük takımların dikkatini çekti. 1993 transfer ayında Altay'dan koptuktan sonra, Süleyman Seba tarafından Beşiktaş'a transfer edildi.

    Daha henüz 20 yaşında Beşiktaş’a adım atarken ilk sezonunda Gordon Milne, sezon ortasında Milne'nin ayrılmasıyla Daum ile çalıştı. Milne ve Daum’lu 1993-94 sezonunda 11 maçta görev aldıktan sonra Daum'un değişmez oyuncularında birisi oldu. Daum döneminde lig şampiyonluğu, Türkiye Kupası, Cumhurbaşkanlığı Kupası şampiyonlukları yaşadı. Her transfer döneminde takımında en kilit isimlerden birisi olarak dikkat çekti.

    1993-1999 yılları arasında Beşiktaş'ta tam 6 yıl çok önemli başarılar yaşarken Siyah-Beyazlı taraftarın en çok sevdiği isimlerden birisi oldu. Ancak 1999 Haziran ayında yönetim ile anlaşamadı ve sonra satışa konuldu. O dönemde 2.6 trilyonluk rekor bonservis bedeli ile satışa çıkartıldığında Alpay’a ilk olarak Siirt Jet-Pa Kulübü Başkanı Fadıl Akgündüz talip oldu. 2 trilyon 600 milyarlık rekor transfer ücretini ödeyen Akgündüz, Özalan’ı 3.5 trilyona Siirt Jet - Pa renklerine bağladı. Bu transeferin hemen ardından Fenerbahçe'ye kiralandı.

    Fenerbahçe'de Rıdvan Dilmen, Zeman, Turhan Sofuoğlulu dönemde takımın değişmez oyuncusu oldu. Alpay, Fenerbahçe’den sonra İngiltere’nin Aston Villa takımına transfer oldu. Burada da başarılı futboluyla dikkatleri çekti. Milli Takımın da değişmez oyuncusu olan Alpay Özalan evli ve bir çocuk babası.

  • livaneli22.07.2004 - 15:16

    Gerçek adı Ömer Zülfü Livaneli’dir. 20 Haziran 1946 yılında Konya-Ilgın’da doğan Livaneli, müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı ve eserleri John Baez, Maria Farandouri gibi sanatçılar tarafından yorumlandı. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300’e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.


    Bugüne kadar üç uzun metrajlı film yönetti; 'Yer Demir Gök Bakır', 'Sis' ve 'Şahmeran'. Valencia Film Festivali'nde 'Altın Palmiye' ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde 'Altın Antigone' ödülüne layık görüldü. 'Sis', 'En iyi Avrupa Film Ödülü'ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İsviçre, ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi bir çok televizyon şirketine satıldı.


    Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk - Kul Forumu'nda yer aldı.

    Livaneli, Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu.


    1996 yılında Paris’te merkezi bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu) tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, orjinali ilk kez 1978’de çıkan 'Nazım Türküsü'adlı albümde Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi.


    Arafta Bir Çocuk', 'Engereğin Gözündeki Kamaşma' ve 'Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm' kitaplarının yazarı olan Livaneli, halen Sabah Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

  • livaneli22.07.2004 - 15:15

    Avrupa'nın En İyi 10 Filminden biri Yer Demir Gök Bakır'dır.

    Fransız Sinema Eleştirmenleri
    Yönetmen Zülfü Livaneli
    Senaryo Zülfü Livaneli, Yaşar Kemal'in aynı adlı romanından
    Görüntü Yönetmeni Jürgen Jürges
    Sanat Yönetmeni Gürel Yontan
    Yapım Yönetmeni (Production Manager) Peter Schulze
    Yapımcılar Wim Wenders, Ülker Livaneli
    Müzik Zülfü Livaneli
    Yapım İnterfilm - Road Movies, 1987 - Cannes Film Festivali(Uncertain Regard) , Mayıs 1987
    Oyuncular Rutkay Azizi, Macide Tanir, Yavuzer Çetinkaya, Eray Özbal, Serap Aksoy, Tuncay Akca, Melih Çardak, Dilek Damlacik, Yasemin Alkaya, Gürel Yontan, Peter Schulze, Ingeborg Carstens, Ugur Esen, Hülya Güler, Rana Cabbar, Yudum Yontan
    Filmin Ödülleri 1987 - San Sebastian Film Festivali (İspanya)
    'Hristiyan Sinema Örgütü -OCID '
    1988 - Köln Foto Kinama Fuarı (B. Almanya)
    'Altın Kamera' (Jurgen Jurges)

    Katıldığı Festivaller 1987 - Cannes Film Festivali
    'Özgün Bir Bakış' bölümü,
    1987 - Moskova Film Festivali

    1987 - Londra Film Festivali

    1987 - Rio Film Festivali

    1987 - Kudüs Film Festivali

  • liberalizm22.07.2004 - 15:10

    terakkiperver cumhuriyet fırkası ve serbest cumhuriyet fırkası gerçek anlamda liberalizmi benimseyen ilk partiler arasındadır..serbest piyasa ekonomisini çıkar yol olarak gören türkiyede besim tibuk gibi kişiler de vardır..liberal demokrat partisi bu anlamda her seçimlerde % 1 bile aşamaz...

  • kadı22.07.2004 - 15:07

    avukat

  • bor22.07.2004 - 15:06

    A.B.D VE TÜRKİYE'DE BOR TEKNOLOJİLERİ

    ----------


    Dünyanın en büyük bor üreticisi ve tüketicisi olan A.B.D'de bor üretimi üç firma tarafından yapılmaktadır.


    ----------

    United States Borax and Chemical Corporation (U.S. Borax)

    Türkiye'de de faaliyet gösteren, ingiliz R.T.Z. (Rio Tinto Zinc) adlı çok uluslu şirketin bir kolu olup dünyanın en büyük bor üreticisidir. Boraks üretimi Kaliforniya'nın tinkalden çözme, koyulaştırma, (tiknerleme) ve yıkama işlemlerinden sonra vakum kristalizatörlerde soğutulma işlemi sonucu bor türevleri elde edilmektedir. Kristallendirilen bor türevlerinin kısmen veya tamamen kristal suyu uçurularak satış ürünü elde edilmektedir.

    U.S. Borax'in rezervlerinde bulunan kernit (razorit) minerali önceleri kalsine edilip, öğütüldükten sonra sınıflandırılarak % 65 ve % 46 B2O3 içeren ürünler olarak yeni bir proses ile borik asit olarak değerlendirilmektedir. Yıllık kapasitesi 200.000 ton borik asit olan bu tesis Boran bölgesinde isletmeye alındıktan sonra Millington'daki borik asit tesisleri kapatılmış, sadece özel ürünler ve yüksek saflıktaki ürünler Millnington'da üretilmeye devam edilmektedir.


    ----------

    Kerr-Mc Gee Chemical Corporation

    Kerr-Mc Gee firması Kaliforniya'daki Searles Lake göl sularından üç ayrı üretim yöntemi ile boraks üretmektedir. Trona'da bulunan ve tesiste gölün alt ve üst kısımları ayrı ayrı işleme tabi tutulmasına rağmen temel işlem ürünlerin sırayla fraksiyonel kristalizasyon yöntemi ile ayrıştırılması metoduna dayanır. Potas, boraks pentahidrat ve borik asit gölün üst kısımlarından evaporatif (buharlaştırma) yöntemi ile elde edilir. Gölün alt kısımlarından ise karbonasyon yöntemi ile boraks elde edilir. Zayıf göl sularından ise özütleme (solvent ekstraksiyon) yöntemiyle de borik asit ve potasyum sülfatlar elde edilmektedir. Sodyum klorür ve diğer artıklar göle geri gönderilir.



    ----------


    American Borate Company (A.B.C)
    Owens-Corning Fiberglas firmasının bir kuruluşu olan A.B.C. 1983 yılında kolemanit üretmek amacıyla Death Valley'de Billie madenin yeraltı işletmeciliği yöntemi ile çalıştırmaya başlamış ve çıkarılan % 18-20 B2O3 tenörlü kolemaniti Amargosa'daki flotasyon ve kalsinasyon tesisinde % 38-42 B2O3 tenörüne kadar zenginleştirmeye başlamıştı. Madende ayrıca üleksit ve probertit çıkarılmış olup basit bir eleme işleminden sonra satışı yapılmaktadır.

    Türkiye'den ithal edilen üleksitin daha ucuza gelmesi nedeniyle tekrar açılabilecekmiş gibi korumaya alınarak 1986 yılı sonlarına doğru üretimi durdurmuştur. Tenörün düşüklüğü, üretim maliyeti, zenginleştirme maliyeti ve ürünün A.B.D.'nin doğu kıyılarına nakliyat maliyetinin yüksekliği bu kararda önemli rol oynamıştır.


    ----------

    TÜRKİYE BOR TEKNOLOJİSİ



    ----------

    Dünya rezervinin %65'inin bulunduğu, aynı zamanda da dünyanın ikinci büyük üreticisi olan Türkiye'de, bor ETİBOR tarafından üretilir.


    ----------


    Etibor ürünleri, ham cevher, konsantre cevher ve son ürün (bor türevleri) olarak üç gruptur.


    ----------


    Hammadde ve Konsantre Ürün

    Türkiye'de üretilen bor hammaddesi ve konsantre ürün tamamen Etibor tarafından, Kırka ve Emet'te bulunan konsantratörlerde konsantre cevher elde edilmektedir. Emet'te bulunan konsantratörde kırma ve titreşimli eleme işlemleri sonrasında seperatörlerden geçirilen cevher; 25-100 mm iri cevher, 3-25 mm orta ürün ve 0-3 mm ince taneli ürün olarak klasifiye edilir. Kırka tesisinde de bor cevherleri, benzer şekilde zenginleştirilmeye tabi tutulmaktadır.Emet ocaklarından yılda 480.000 ton ham cevher üretilir. Emet'te ise 200.000 ton Hisarcık konsantre cevheri ve 56.000 ton Espey arsenikli cevheri olmak üzere iki farklı ürün elde edilir.


    ----------

    Konsantre Ürün ve Borik Asit

    Emet ve diğer bölgelerden üretilen cevherlerin bir kısmı, Bandırma Asit Borik tesisine gönderilerek burada bulunan iki üniteden oluşan tesiste; çözme, evaporatör ve tiknerleme vb yöntemlerle son ürünler üretilir.

    Kırka'da bulunan Bor Türevleri Tesisinde de Borat Türevleri Ürünleri üretimi yapılmaktadır. Kırka Tesislerinde Tincal cevheri üretilir.

    Etibor'un mamul ürünleri Bandırma Asit Borik Tesislerinde üretilmekte ve dünya pazarına sunulmaktadır.

    Boraks Dekahidrat (Na2B4O7.10H2O)
    Boraks Pentahidrat (Na2B4O7.10H2O)
    Borik Asit (H3BO3)
    Sodyum Perborat (NaBO3.4H2O)


    ----------