Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • çalışmak24.07.2004 - 13:37

    sakıp sabancı:
    çalışmak
    çalışmak
    çalışmak

  • çetin altan24.07.2004 - 12:08

    Çetin Altan

    1927 yılında İstanbul’da doğdu.Nurhayat ve Halit Altan’ın oğlu.Gazeteci Mehmet Altan ve Ahmet Altan’ın babası.Galatasaray Lisesi ve Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.1946 yılında Ulus gazetesende muhabir olarak mesleğe başladı.Milliyet, Akşam, Hürriyet, Güneş gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı.Halen Sabah gazetesinde yazıyor.1965-1969 yılları arasında TİP’ten İsitanbul milletvekili seçildi.Fransızca biliyor.Basın Şeref Kartı sahibi.

    ESERLERİ
    Suçlanan Yazılar, Zurnada Peşrev Olmaz, Ben Milletvekili İken, Bir Yumak İnsan, Büyük Gözaltı, Bir Avuç Gökyüzü, Viski, Küçük Bahçe, Çemberler, Beybaba, Mor Defter, Tahtaravalli, Dilekçe, Yedinci Köpek, Islıkçı, telefon Kimin İçin Çalıyor

    Ben Milletvekili İken..
    Çetin Altan
    Afa Yayınları / Çetin Altan Dizisi
    'Bu kitap bir mücadelenin Meclis'te geçmiş dört yıllık bir bölümünden kamuoyuna tam olarak yansımamış bazı örnekleri göstermektedir sadece....
    Meclis tutanaklarında ciltleri dolduracak olan konuşmalardan bu kitaba sadece okuyuculara bir fikir vermek için birkaç tutam almakla
    yetindik....Okuyucuların, olayların ağırlığı altında Meclis anılarının kişisel yönlerinden ve sık sık başımdam geçenlerden söz etmek zorunda kalmış bulunmamı
    hoşgörüyle karşılayacaklarını ve bundan ötürü beni bağışlayacaklarını umuyorum.'
    - Çetin Altan -

    HAKKINDA YAZILANLAR

    Altan’ın Köyceğiz’i
    Türkiye 16 Temmuz 2001

    “Benim çağım değil 21. yüzyıl. Siz benim yaşıma yaklaştığınız zaman kaç dil birden kullanacak yeryüzünün bu megopollerinde yani. Yalnız Türkiye’nin olması artık mümkün değil yeryüzünün, yeryüzünün Fransa’nın da, Paris olması mümkün değil. Bütün dünya, herkesin olmaya başlayan bir yerden geçeceksiniz...” (Altanlar Meydanda, Ali Kırca, Birey Yay.)
    Yeni binyılın kendi çağı olmadığını söylerken, inceden inceye, yeni dünyaya ayak uyduramayanları ‘ti’ye alıyor Çetin Altan. Öyle ki, yarım asırdan bu yana oynattığı kalemiyle, dün olduğu gibi bugün de isabetli tesbitleri, irkiltici üslubu ve bilgisiyle, yarına hazırlanan insanlarımıza yol gösteriyor. Kaybettiklerimizin neden iyice bizden uzaklaştığı, kazanmamız gerekenlerin niye elimize geçmediği gibi çok bilinmeyenli denklemlerle uğraşıyor.

    Türkçe sihirbazı
    Yaşayan Türkçe’yi en iyi kullanan yazarlardan biri olan Çetin Altan, bugün 75 yaşında... Kaleminin ve beyninin kıvraklığı hâlâ yerinde. Öyle ki, günlük siyasi sorunlara çözüm getirirken, ya da toplumsal geri kalmışlığımızı anlatırken, ya da kültür-sanat gerçeğine bakışımızı yorumlarken, hep o bildik üslubunu kullanıyor. Biraz rahatsız edici de olsa kendi gerçeklerini söylüyor yıllardır.
    Ünlü yazar, bugünlerde piyasaya sunulan güzel bir kitapla gündemde. “İyi ki Şu Köyceğiz Var”la (İnkılap Yayınları) ilk defa farklı bir çalışmaya imza atan Altan, kendisi gibi yazar olan eşi Solmaz Kamuran’ın teşvikiyle olacak, Köyceğiz’i sunuyor okuyucularına; hem de bir şiir tadında. Petra Beck ile Solmaz Hanım’ın fotoğrafları eşliğinde, ülkemizin en güzel köşelerinden birini anlatan kitap, keyifli bir dil yolculuğuna çıkarıyor okuyucusunu. Yormadan ve ilk defa başımıza hiçbir şeyi kakmadan, öteki Çetin Altan’ı anlatıyor yazar.

    75. yıl armağanı
    “Köyceğiz’in insanları, esnafı, zanaatçıları gülecen dost bakışlı ve saat disiplini dışında gerilimsiz, sevimli... Köyceğiz... Dalyan... Yuvarlakçay... Gökova... Marmaris... Alabalık, kuzu tandır, mantar pane, soğuk karpuz... İyi oldu oralarda iki gün dolandığım... Haa.. Evet.. Ankara’da çete savaşları...”
    Bu minval üzere devam ediyor kitap. Biraz güldürerek ve ‘dokundurarak’ biraz da...
    Ege’nin en güzel ve en mütevazı kasabası olan Köyceğiz’e sevdalı biri Çetin Altan. Yazılarıyla şenlendirdiği Köyceğiz’in doğal güzelliklerini, zenginliklerini, insanlarının sevinç ve hüzünlerini anlatıyor kitabında...
    Usta yazarın 75. yaşına armağan ettiği kitabı okurken, İsviçre’de yayımlanan Finans Tidningen Dergisi yazarlarından Kot Svensson’un şu sözleri geldi aklıma:
    “Tıpkı Kafka gibi Altan da yolsuzluğun ve keyficiliğin, absürd ve ezilen ve hem günümüzün hem de dünün Türkiyesi olan bir dünyayı kara ve acı bir hümorla anlatabilmektedir. Bu güç ve beceri sadece gerçekten büyük olan yazarlara özgüdür.”
    * (0 212 514 06 10)

    Avukat da ‘yazar’
    Çetin Altan, 21 Haziran 1927 İstanbul doğumlu. A.Ü. Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Şiir ve küçük yazılarla basın dünyasına girdi. Yeni Adam, Çınaraltı, İstanbul dergilerinde yayınlanan denemelerini “Üçüncü Mevki”de (1946) topladı. Ankara Ulus’ta çalıştı. Milliyet’e geçti ve sırasıyla Akşam, Politika, Hürriyet, Güneş gazetelerinde yazdı. 1965-69 yıllarında milletvekilliği yaptı. Sabah gazetesindeki köşesinde yazı hayatını sürdürüyor. Kitapları Fransa, Güney Amerika, Romanya, Yunanistan, İspanya’da yayımlandı.
    Eserlerinden bazıları: Aşk, Sanat ve Servet, Bir Avuç Gökyüzü, Atatürk’ün Sosyal Görüşleri, Büyük Gözaltı, Kopuk Kopuk, Kullar ve Sultanlar, Nar Çekirdekleri, Tarihin Saklanan Yüzü, Zurnada Peşrev Olmaz..

  • bakkal24.07.2004 - 12:02

    bakkaliye de denir..çocukların şimdilerde, baba bakgala gidelim yerine
    baba markete gidelim,baba migrosa gidelim,carefoura gidelim demeye başladığı yavaş yavaş azalan dükkan.şimdilerde köylerde bile bakkal kalmamaya başladı.eğer küçük çaplı işletme yapan bakkalara iyilik yapılmak isteniyorsa dev alanlara kurulan
    mega,hiper,süper
    gibi paraya para demeyen büyük çaplı işletmelerin şehir dışına alınması gerekir.

  • candan erçetin24.07.2004 - 11:55

    Candan Erçetin

    Pop Müzik
    Doğum Yeri: Kırklareli
    Doğum Tarihi: 1963
    Kişisel Bilgiler: Candan Erçetin, İlk ve orta okulları Kırklareli’de okuduktan sonra Galatasaray Lisesi´ne girdi. Mezuniyetin ardından, Klasik Arkeoloji dalında İstanbul Üniversitesi´nde Yüksek Lisans öğrenimi gördü. 1979 yılında girdiği İstanbul Belediye Konservatuarı Şan bölümünü 1991 yılında bitirdi.

    Kariyeri: 1986 yılında 'Halley' adlı parça ile 'Klips ve Onlar' grubunun elemanı olarak Norveç´de yapılan Eurovizyon Şarkı Yarışması´nda Türkiye´yi temsil etti. Öğrenimi nedeniyle çeşitli şarkı yarışmaları dışında bir süre sahne çalışması yapmadı. Profesyonel müzik hayatına 1989 yılında Siyah & Gümüş adlı gece klübünde Ariie Antique ve Chansons söyleyerk başladı. Daha sonra Caz Bar (Paris Nights Cabaret) , Küfe (Restaurant) , Royal Bistro, Galatasaray Cemiyeti, Moda Deniz Klübü, Home store ve Swiss Hotel´de (La Com D´or Restaurant) uzun süreli sahne programlarını sürdürdü.

    İşkadını
    Şarkıcılığın yanısıra, Turizm & Organizasyon, Prodüksiyon, Promosyon ve Menajerlik alanlarında muhtelif çalışmalarda bulundu. Daha sonra Kanal D´de 94 Ekim ayında başlayan ve 17 hafta süren, Kol Düğmeleri adlı Erkek Magazin Programının sunuculuğunu yaptı. Candan Erçetin halen Galatasaray Lisesi´nde müzik öğretmenliğini sürdürmektedir. Sahne programının önemli bölümünü Fransız Chansonsları oluşurmakla beraber, repertuarında Türkçe, İngilizce, İtalyanca, Almanca, İspanyolca ve Yunanca nostaljik şarkılar da yer almaktadır.

    Yalan

    Geri döndüren gördün mü geçmişi
    boşa soldurdun o nazlı gençliği
    bir avuç toprak için yor kendini

    dünyada ölümden başkası yalan
    yalan başkası yalan

    zaman kendini benzetmez herkesi
    hesapsız açar baharlar pembeyi
    açmadığın dalda sözün geçer mi

    dünyada ölümden başkası yalan
    yalan başkası yalan

    sitem etme haberi yok dağların
    gözlerini ellerinle bağladın
    faydası yok geç kalınmış figanın

    dünyada ölümden başkası yalan
    yalan başkası yalan

  • bermuda şeytan üçgeni24.07.2004 - 11:48

    atlantik okyanusunda bulunur..miami,porto riko ve bermuda ülkeleri ile sınırlarını oluşturur.bilimsel açıklamalardan şu anlaşılıyor ki
    bu üçgen içerisinde biriken metan gazı
    birçok uçak ve gemiyi kendisine çekiyor
    çok ürkütücü bir üçgen..

  • hz.muhammed24.07.2004 - 11:45

    en son ümmeti cennete girdikten sonra,en son o girecektir cennete
    allahın habibim diye nitelendirdiği,meleklerin bile belli bir noktadan sonra yükselemediği katlara çıkmış kulu..

  • okan bayülgen24.07.2004 - 11:38

    zaga

  • okaliptüs24.07.2004 - 11:28

    bataklıkları kurutmaya birebir gelir..çoğu zaman bataklıklara bu ağaç dikilir..

  • oğuz atay24.07.2004 - 11:24

    Oğuz Atay

    12 Ekim 1934'te İnebolu'da doğdu. 1939'da, ailesiyle Ankara'ya geldi. Ortaöğrenimini Ankara Maarif Koleji'nde tamamladı (1951) . İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi'ni bitirdi (1957) . İstanbul devlet Mühendislik ve mimarlık Akademisi İnşaat Bölümü'nde öğretim üyeliği yaptı. Burada topoğrafya ve yol inşaatı dersleri okuttu. 1975'te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayınlandı. Beyninde çıkan bir tümör nedeniyle, bir süre Londra'da tedavi gördü. 13 Aralık 1977'de, bu hastalıktan kurtulamayarak, İstanbul'da öldü.

    ESERLERİ
    1.Tutunamayanlar romanı sonradan iki cilt olarak basıldı (1971-1972; yeni basımı tek ciltte, 1984) . TRT 1970 Sanat Ödülleri yarışmasında başarı ödülü kazanan (Şubat 1971) 2.Tehlikeli Oyunlar (1973) -roman-3.Korkuyu Beklerken (1975) -hikaye- 4.Bir Bilim Adamının Romanı (1975) Genç yaşta ölen mekanik bilgini Prof. Dr. Mustafa İnan (1911-1967) ’ın hayat hikayesi. 5.Oyunlarla Yaşayanlar oyunu Devlet Tiyatrosunda oynandı (1979 - 80) ve basıldı (1985) . 6.Günlük (1988) . 7.Eylembilim -tamamlanmamış roman- (1998) 1998’ de.

    HAKKINDA YAZILANLAR
    1.Oğuz Atay’da Aydın Olgusu Yıldız Ecevit -kitap -(1989) .

  • orhan veli24.07.2004 - 11:18

    Orhan Veli Kanık

    1914 yılında İstanbul’da doğdu.Ankara Gazi Lisesi’ni bitirdi (1932) . İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ndeki öğrenimini yarıda bıraktı (1935) , Ankara’ya giderek PTT Umum Müdürlüğü’nde çalıştı (1936-1942) , Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’na memur oldu (1945) , oradan ayrılınca (1947) Yaprak dergisini çıkardı (1 Ocak 1949’dan 15 Haziran 1950’ye kadar 28 sayı çıktı, Son Yaprak adlı özel bir sayı ölümü üzerine arkadaşları tarafından çıkarıldı) . 14 Kasım 1950 tarihinde beyin kanamasından öldü. Rumelihisarı mezarlığına gömüldü.

    Kişiliğini belli eden ilk şiirlerini arkadaşları Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le birlikte Varlık dergisinde yayımlamaya başladı, büyük bir ilgi gördü, sağlığında kendinden çok bahsettiren şair oldu. Şiiri bir takım kalıp ve klişelerden, şairanelikten, yıpranmış benzetmelerden kurtararak, daha kısa daha basit bir şekle soktu; yalın bir halk dili kullandı, gündelik sözlerle zaman zaman (Aralık 1936-15 Nisan 1940,38 şiir) , çok kısa zamanda büyük yergi ve espriden faydalanarak, gündelik yaşantılar üzerine yazdı.

    ESERLERİ
    Şiir kitapları: Garip (Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le beraber, 1941) , Garip (yalnız kendi şiirleriyle, genişletilmiş 2. baskı,1945) , Vazgeçemediğim (1945) , Destan Gibi (1946) , Yenisi (1947) , Karşı (1949) .

    Sağlığında bu altı kitaba aldığı şiirleriyle, bu kitaplara girmemiş başka şiirleri, ölümünden sonra tek kitap halinde basıldı: Orhan veli, Bütün Şiirleri (1951) .

    Düzyazıları, eleştiri ve hikayeleri: Orhan Veli, Nesir Yazıları (1953, 2. b. Denize Doğru adıyla, 1970) adlı kitapta toplandı. La Fontaine’nin 49 fable’ini nazımla Türkçe’ye çeviren şair (La Fontaine Masalları, 2 kitap, 1943) , aynı şekilde Nasrettin Hoca Hikayeleri (1949) adlı kitabında da Hoca’nın 72 fıkrasını nazma çevirdi. Çeviri kitaplarının sayısı 12’dir.

    Asım Bezirci’nin derlediği çeviri şiirleri ise Çeviri Şiirler (1982) adıyla; düzyazıları da, yenide Bütün Yazılar I, II (1982) adıyla yayımlandı.
    Orhan Veli/Bütün Eserleri dizisinin ilk kitabı Edebiyat Dünyamız (1975) ’da şairin düzyazıları, konuşma ve röportajları (haz. Asım bezirci) , ikinci kitapta Bütün Şiirleri (1975) derlendi.

    HAKKINDA YAZILANLAR
    Adnan Veli Kanık, ağabeyinin biyografisi ile basında çıkmış yazılarından seçme parçaları şu kitapta derledi: Orhan Veli İçin (1953) .
    Şair üzerine bir inceleme Asım Bezirci’nin, zengin bir bibliyografya da veren Orhan Veli Kanık adlı eseridir (1967) .


    ANLATAMIYORUM

    Ağlasam sesimi duyar mısınız,
    Mısralarımda;
    Dokunabilir misiniz
    Gözyaşlarıma, ellerinizle?

    Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
    Kelimelerin kifayetsiz olduğunu
    Bu derde düşmeden önce.

    Bir yer var, biliyorum;
    Her şeyi söylemek mümkün;
    Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
    Anlatamıyorum.