Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • bezm-i alem vâlide sultan vakıf gurebâ hastahanesi30.07.2004 - 17:49

    Bezm–i Alem Valide Sultan’ın “Vakıf Gureba” hastanesi günümüzde ayakta duran birkaç köklü, devam edegelen vakfiyelerden biridir.

    Valide Sultan’ın diğer vakfiyelerinden kısaca bahsetmek istiyorum.

    – Valide Mektebi (Daru’l–Maarif) .

    Bu vakıfta Valide Sultan’ın ilme, gelişmeye olan bakış açısını açıklaması bakımından önemlidir.

    Mektebin kuruluş gayesi ve programı şöyledir: “Hükümet memuru olarak yetişeceklere, Arabî, Farisî, hendese, coğrafya, tarih, politikaya ait dersler gösterilmesi, Fransızca öğretilmesi.”

    Bir memurun dahi bu derece bilgili, becerikli, ehil olması düşüncesi kalitenin doruğunu dolayısıyla başarıyı sağlamaz mı? Mektepte:

    “Hoca ve hademelerin maaşı kendi vakfiyesinden karşılanmasını şart koşmuş, hatta (Dikkat! ..) bir de matbaa kurarak mektebin ders kitaplarının basılmasını temin etmiştir. Valide Sultan mektep bünyesinde bir de kütüphane yaptırarak, şahsına ait 546 cilt yazma ve basma kıymetli kitaplarını buraya vakfetmiştir. Bugün Coğaloğlu Anodolu Lisesi ismiyle eğitim ve öğretim devam edilmektedir” (İstanbul Büyükşehir Belediyesi yy., İlmi Araştırmalar Merkezi, M. Hüdai Şentürk Mak.) .

    Valide Sultan’ın yaptırdığı camilerden en belli başlı olanı Dolmabahçe Camii ve Bezm–i Alem Valide Sultan Gureba–i Müslimin Hastanesi Camii’dir. Bakınız bu camiyi yaptırırken şunu şart koşmuştur:

    “İmamların adı geçen hastanede vefatı “tebeyyün” eden hastaların yanında oturup İstiğfar ve Kelime–i Şehadeti tezkir ve vefat cenazelerini de bi magruf üzre gasl (yıkama) ve defnedilmeleri telkin etmelerini şart koşmuştur.

    Mabedin en önemli mimari özelliği ise, yanındaki hastane içinden merdivenli ayrı bir yoldan çıkılıp geçilen ve bir pencere arkasında hastaların da cemaate katılmalarına imkân veren 20 metrekarelik bir mahfili vardır” (a.g.e) .

    Allahaşkına bir kadının garib bir hastayı bu duygularla korumasını gelin bütün dünya halka olup birleşsin de hep beraber alkış vuralım.

    İnsanımıza bu duygu, vefa ve merhamet ile hizmet etme şerefini alıp dünyalara taşıyalım. Heyhat gelin görün ki, bu tarihi taş gibi mirası yerinden oynatmak, bitirmek, sömürmek, beleşe konmak için oynanan oyunları, çomak sokmaları gidin araştırın, sorun...

    –Valide Köprüsü (Cisr–i Cedid veya Galata Köprüsü) .

    Valide Sultan, Unkapanı ile Azapkapı arasındaki sallar üzerinde (sabih) yüzer ahşap köprüyü yeterli görmeyip Karaköy ile Gümrük–Emini (bugün Eminönü) arasında köprü yaptırdı. (1260/1844) .

    Bundan sonra İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulmuş şehirde dolaşan, çalışan vatan evlatlarının şu ihtiyacı bu anayı düşündürmez mi?

    İşte bunun için yaptırdığı çeşme ve sebiller:

    –Beşiktaş Maçka’daki Valide çeşmesi,

    –Silivrikapı Uzunyusuf mahallesinde Bezmiâlem çeşmesi (1841) ,

    –Sultanahmed’de Üçler çeşmesi.

    Bu çeşmeyi yaptırmasının bir sebebi de: “Vefat eden, Ahmet, Mehmet, Abdulhamit isimli üç çocuğunun ruhlarının şad olması için...”

    Bir şey diyemiyorum. Sadece boğazımda sıralanan kelimelerle yazmaya, vefaya devam ediyorum.

    –Topkapı’da Bezmiâlem çeşmesi. Bu çeşmeyi de zevci II. Mahmud’un “ruhunu ihya” için yaptırmıştır (1843) ,

    –Gureba–i Müslimin Hastanesi çeşmesi (1845) ,

    –Beşiktaş Cihannuma mahallesinde çeşme (1846) ,

    –Beşiktaş Yıldız’da Bezmiâlem çeşmesi (1843) ,

    –Tarabya’da, Alibeyköy’de, Kasımpaşa’da, Galata Kulesi yanında, Taksim’de Valide Sultan çeşmeleri vardır. Silivrikapı’da Abdullah Ağa Bezmiâlem Çeşmesi yapıldığında “Valide Sultan suyun devamlı akması için 20 kuruş maaşla bir suyolcu tayin edilmesini şart koşmuştur.”

    Valide Sultan’ın şehir dışında da vakfiyeleri vardır.

    Gönlü sevgi ve merhamet ile çağlayan Valide Sultan Peygamber çiçeği Hz. Hüseyin’in susuz bırakıldığı Kerbela’da ve daha sonrada Âlemlere Rahmet olarak gelen Hz. Muhammed’in kutsal mekânında yaptırdığı sebiller ehl–i beyt pınarından yüreğine damlayan sevda damlalarıdır.

    “Valide Sultan’ın, Yuşa sırtındaki menbaından hasıl olup Serviburnu’ndaki çeşmesine cari” olduğu şeklinde tarif edilen bir çeşmesinin mevcudiyetini Kazım Çeçen’den öğrenmekteyiz (a.g.e) .

  • bezm-i alem vâlide sultan vakıf gurebâ hastahanesi30.07.2004 - 17:48

    bezm-i alem sultan gürcüdür

  • bezm-i alem vâlide sultan vakıf gurebâ hastahanesi30.07.2004 - 17:46

    bezm-i alem valide sultan
    sultan abdümecid'in annesidir
    onun destekleriyle kurulmuştur

  • roma30.07.2004 - 11:21

    italyan takımı
    maçlarını roma olimpiyat stadında oynar
    lazio ile roma aynı şehrin takımlarıdır

  • risale30.07.2004 - 11:19

    türkçesi rapor demektir
    IV.murat zamanında devleti düzeltmek için Koçi Bey'in hazırlamış olduğu risaleler buna örnektir.

  • uğur mumcu30.07.2004 - 10:49

    faili meçhul cinayete kurban giden hukukçu,yazar idi kendileri
    aydınlatılamayan cinayetler listesinde birinci sırada gelir
    onun adına uğurlar ölmez diye şarkılar yapılmıştır

  • allah (c.c)29.07.2004 - 18:46

    hacettepe üniversitesi fen(biyoloji) fakültesinde öğretim üyesi olan
    ali demirsoy ceviz kabuğunda insanlık dışı bir şey söylemişti
    insanlığa bilime büyük hakaret sayılan sözleri izlerken duyduğumda yutkunmuştum
    şimdi konu evrim teorisi idi ve cevat babuna
    yaman örs gibi bilim adamları vardı
    ali demirsoy:'bir öğrenci eğer benim yaptığım finallerde inancını belli ederse benim dersimden geçemez,böyle bir anlayış olamaz,eğer yüksek lisans yapmaya gelen veya mezuniyet durumunda olan öğrencilerin final veya vize sorularında allaha olan en ufak inançlarını yakalarsam bu öğrenci benden geçemez'dedi
    hulki cevizoğlu afallamıştı
    bunları şaka olarak mı yoksa gerçekten mi söylediğini sordu
    ali demirsoy gerçekten öyle demişti
    hadi sen allaha inanmıyorsun saygımız sonsuz
    yüzlerce inançlı öğrenciden ne istiyorsun

  • ali demirsoy29.07.2004 - 18:46

    hacettepe üniversitesi fen fakültesinde öğretim üyesi olan
    ali demirsoy ceviz kabuğunda insanlık dışı bir şey söylemişti
    insanlığa bilime büyük hakaret sayılan sözleri izlerken duyduğumda yutkunmuştum
    şimdi konu evrim teorisi idi ve cevat babuna
    yaman örs gibi bilim adamları vardı
    ali demirsoy:'bir öğrenci eğer benim yaptığım finallerde inancını belli ederse benim dersimden geçemez,böyle bir anlayış olamaz,eğer yüksek lisans yapmaya gelen veya mezuniyet durumunda olan öğrencilerin final veya vize sorularında allaha olan en ufak inançlarını yakalarsam bu öğrenci benden geçemez'dedi
    hulki cevizoğlu afallamıştı
    bunları şaka olarak mı yoksa gerçekten mi söylediğini sordu
    ali demirsoy gerçekten öyle demişti
    hadi sen allaha inanmıyorsun saygımız sonsuz
    yüzlerce öğrenciden ne istiyorsun

  • alfred nobel29.07.2004 - 18:17

    Bugün kendi adıyla verilen Nobel Ödülleri ile tanınan Alfred Nobel, 1 Ekim 1833’te iflas etmiş bir iş adamının oğlu olarak dünyaya geldi. Babasının değerli ticari malzemelerle yüklü gemisi battığı için aile iyice yoksullaşmış, ağabeyleri Ludvig ve Robert sokaklarda kibrit satarak ailenin geçimine katkıda bulunmaya çalışıyorlardı. Tarihe ‘dinamitin mucidi’ olarak geçen Alfred Nobel, patlayıcılara olan düşkünlüğünü babasından aldı. 1937’de Alfred henüz 4 yaşında bir çocukken babası Immanuel Nobel, Saint Petersburg’a taşınır ve burada bir mayın fabrikası kurar.


    Zaman içinde Alfred Nobel’in patlacıyılara olan ilgisi artar. 1866 yılında yüzde 75 oranında nitrogliserini, yüzde 25 oranında emici bir toprak türü olan kieselguhr ile karıştırır ve o ‘müthiş’ maddeyi bulur: Nobel’in Güvenlik Barutu ya da daha çok bilinen adıyla dinamit. Bu buluşu, Nobel’in kısa sürede bütün Avrupa’da dinamit kralı olarak tanınmasına neden olur. Nobel’in patlayıcılara olan bu merakı yıllar önce Stokcholm yakınlarındaki Heleneborg’da kurduğu küçük laboratuarında, deneyler yaparken küçük kızkardeşi Emil’in ölümüne neden olmuştu. 1879’da Paris yakınlarındaki Sevran’da bir laboratuar kuran Nobel, buradaki çalışmaları sırasında dumansız barutu keşfeder. Bu dönemde Fransa’ya karşı kurulan bir ittifakta yeralan İtalya ile işbirliği yapan Nobel, aleyhine başlatılan kampanyalar sonucunda Paris’i terkederek İtalya’daki San Remo’ya yerleşir.


    Nobel, San Remo’da 1896 yılında beyin kanaması sonucu yaşama veda eder. Vasiyetinde,. servetinin 1 milyon kronunun yeğenleri ve bir dönem aşık olduğu Sofie Hess arasında paylaştırılmasını, geri kalan 33 milyon 200 bin kronunu da her yıl insanlığa hizmette bulunanlara sunulmasını istemişti. Bu ödüller fizik, kimya, tıp ya da fizyoloji, edebiyat ve barışa hizmet olmak üzere toplam beş dalda verilecekti.


    Nobel’in bu vasiyeti önceleri büyük tartışma yaratır. Ancak 1900 yılında İsveç Hükümeti Nobel Vakfı’nı kurar. Bu yıldan sonra da Nobel Ödülleri düzenli olarak verilmeye başlanır.

  • alfred nobel29.07.2004 - 18:16

    Bilim ve edebiyat çevreleriyle, barış hareketleri arasında “Acaba ödül kuşu başımıza konar mı? ” diye heyecan yaşanırken, kamuoyu en fazla edebiyat olmak üzere ödüllerin açıklandığı günleri ilgiyle izliyor. Ödül beklentisi olanların heyecanlanmaları çok doğal. Servet anlamına gelen yaklaşık bir milyon dolarla dünyanın en prestijli ödülüne sahip olmak kimi heyecanlandırmaz…