Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • deniz gezmiş09.10.2004 - 04:11

    Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!

    Bundan tam 32 yıl önce... Günlerden 6 Mayıs, mevsim ilkbahar... Doğanın uyanışı tamamlanmış, ağaçlar meyveye durmuştu. Ancak Merkez Kapalı Cezaevi’nde kurulan darağacı temsil ettiği sistem gibi kurumuştu. Hiçbir dalı yoktu ki çiçek açsın, doğanın bu canlanışına katılsın, meyveye dursun, geleceği kucaklasın... Geleceği olmayanların, kökleri çürümüş olanların azametiyle salınıyordu Merkez Kapalı Cezaevi’nde. Bu azamet korku olup uçmalıydı dışarı...

    Deniz, Hüseyin, Yusuf sloganlarıyla inlettiler darağacını. İdam sehpasında haykırdıkları sloganlar düşmana inat umut olup uçtu dışarı. Öylesine derin kökleri vardı üçünün de. Ezenler ve ezilenler dünyasının ezilenler tarafında olmanın onuruydu taşıdıkları... Bu onuru son nefeslerine kadar yere düşürmediler. Onların sloganları 30 yıldır yankılanıyor dünyanın dört bir yanında, barış ve özgürlüğe susamış topraklarda.

    Deniz, Hüseyin, Yusuf yoldaşlar, bu 6 Mayıs’ta dünyada, Türkiye'de, Kıbrıs'ta da haykırıyorlar faşizme karşı öfkeyi, dünya barış şiarlarını ve gelecek uğruna ölümün ölüm olmadığını...

    Deniz, “İnsanlar doğar, büyür, ölür! Ben biraz erken gidiyorum” diyor, son mektubunda. Evet, çok erken gittiler. Ama kısacık yaşamlarına sığdırdıkları devrimci, direnişçi kimlik bugün hala bize örnek oluyor, yol gösteriyor. Temsil ettikleri ve yarattıkları direniş geleneği, fedakarlık ruhu yaşıyor.

    “Onlar yaşasaydı” diye başlayan bugünün reformistlerine, bu yiğit devrimciler ortaya çıktıkları dönemde gerekli yanıtları vermişlerdi. O dönemde reformizme karşı militan çıkışları, düzenin icazet alanından kopuşlarıyla bugün ellerimizde bayraklaştılar. Evet reformist icazetçiler için “onlar yaşasıydı”! .. Ama bizim için onlar yaşıyor. Düzenin çürümüşlüğüne karşı atılan kavga şiarları, binlerce kişinin ölümüne direniş andı oluyor bugün. Onlar hala yaşıyor ve hiçbir güç onları öldüremiyor. Çünkü teslimiyete karşı direnişin simgesi onlar.

    Deniz, Hüseyin, Yusuf bizimle, kavgamızda yaşıyor.

    Yüzlerce Denizimiz, Hüseyinimiz, Yusufumuz var şimdi.

    Biz büyüdükçe, geleceği ellerimize daha sıkı aldıkça, onlar daha da çoğalacaklar.



    'MARE NOSTRUM
    EN UZUN KOŞUYSA ELBET TÜRKİYE'DE DE DEVRİM
    O, ONUN EN GÜZEL YÜZ METRESİNİ KOŞTU
    EN SEKMEZ LÜVERİN NAMLUSUNDAN FIRLAYARAK...
    EN HIZLISIYDI HEPİMİZİN
    EN ÖNCE GÖĞÜSLEDİ İPİ...
    AMA AŞK OLSUN SANA ÇOCUK, AŞK OLSUN! '

    CAN YÜCEL

  • taylan özgür09.10.2004 - 04:02

    Taylan Özgür... ‘68’le birlikte toprağa düşen ilk tohum. 1968 gençlik hareketinin simgesi. Yıllar sonra artık tüm halkın varlığını ve icraatlarını öğrendiği kontra çetelerinin ilk kurbanı. İşte bu çetenin, cinayet şebekesinin bir kolu o 23 Eylül sabahı Beyazıt Meydanı’nda atmıştır pususunu. Taylan, İstanbul Üniversitesi’ne doğru ilk adımlarını atarken ölüm mangasının katilleri de elleri bellerindeki silahlarına atarlar. Belliki tanımaktadırlar hedeflerini. Kimbilir kaç kez bakmışlardır Taylan’ın resmine bir yanlışlık yapmamak için. Ölüm kusmaya başlar namlular, gençliğin ve başkaldırının yiğit önderine karşı. İlk kurşun deviremez Taylan’ı, ama ardından bir kurşun daha, bir daha, bir daha...