ÜMMETI ÜMMETI diyerek dogdu alemlerin peygamberi, o nûru ugruna yaratti mevla bu alemi...
Biz senin yolunda ilerleyerek sünnetlerinle, aglayip gözyasi dökerek gecenin bir vaktinde, düsünerek hâlimizi kiyamet gününde, hasretini ekleyerek mahsul ibâdetimize, sefâat edermisin bize, peygamberlerin peygamberi? !
Cebrâil aleyhisselam vahiy getirmeyip, Mikâil al. mevsimlere karismayinca, Azrâil al. her an baska tarafta, insanlar can verip, Isrâfil al. sûrunu üfledigi zaman hûû nidasiyla, artik dünya yikilip ahiret kaldiginda, benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH? !
O gün ki herkes birbirinden kacacak, baba evladi tanimayip, evlad ana, babadan hesap soracak, kimse birbirine bakmayacak, hak arayip, benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH? !
Mevlâmin önünde hesaba cekildigimde, o inanilmasi güc sicaklikla eridigimde, günahlarim bana gösterildiginde, o benim ümmetimden deyip, benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH? !
Kur'an-i Kerim'i inceledigimizde bastan sona güzel ahlakin en güvenilir kaynagi teskil ettigini görürüz.
Bunu ifade icin mevlana der ki:
'Gözünü ac da, bastan basa Allah (c.c.) kelami olan Kur'an-i Kerim'e bak. Kur'an'in bütün ayetleri edep ögretir.'
Kur'an-i Kerim kötülüklerin kökünü kurutmak icin gönüllere saglam iman asilar. Kavga catismalarinin terkini, sevgi ve barisin hakim olmasini ister.
Iste bazi ilahi uyarilar:
Ey müminler, bütün varlığınız ile İslâm`a (barışa) girin.. Sakın Şeytanın izinden gitmeyin. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır. Bakara 208
Rahman'ın hâs kulları o kimselerdir ki, onlar yeryüzünde yumuşak adımlar atarak yürürler. Kendini bilmezler onlara sataştıklarında yumuşak sözlerle karşılık verirler. Furkan 63
Onlar bollukta ve darlıkta Allah için mal harcarlar, öfkelerini yenerler ve insanların kusurlarını bağışlarlar. Hiç kuşkusuz Allah iyilikseverleri sever. Al-i 'Imran 134
Görüldügü gibi yüce Allah (c.c.) insanlara hep iyilikleri ögütlemekte, kin ve öfkeden sakindirmakta, sevgi, baris ve ahlaki güzelliklerin toplumlari kusatmasini istemektedir. Catisma ve savaslarla kahrolan insanlik, bu yüce prensiplere ne kadar muhtac, degil mi?
Peygamber (s.a.v.) ayetleri hayata tasiyan canli Kur'an görünümünde idi. O yüce resul ilahi egitim aldigini da söyle ifade eder:
'Beni rabbim terbiye etti ve terbiyemi de pek güzel kildi.' Suyuti el-Camiu's Sagir
Aldigi ilahi terbiye ile insanliga en güzel hayat prensiplerini sunan o yüce resul (s.a.v.) her yönüyle en güzel örnegimizdir. Bu gercegi de yine Kur'an'dan ögrenmekteyiz:
'Andolsun ki, Allah'ın elçisinde sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmaya inanan ve Allah'ı çok anan kimseler için en güzel bir örnek vardır.' Ahzab 21
Hz. Aise (r.anha) annemize peygamberimizin ahlaki soruldugunda:
'Onun ahlaki Kur'an-dan ibaretti.' buyurmustur. Muslim
Kur'an'nin bütün güzelliklerinin nasil yasanacagini o göstermisti. O iyiliklerin kaynagi, herkesin ümidi, karanliklarin günesi, adeta bir yürüyen kur'an'di. Herkes ona hayrandi.
On yil onunla beraber olan Enes bin Malik (r.a.) der ki:
'Yaninda kaldigim sürece yaptigim bir sey icin bunu nicin yaptin, yapmadigim bir sey icin de bunu nicin yapmadin diye bana bir sey söylememistir.' Tecrid tercemesi
Insanligin yüz aki o yüce resul (s.a.v.) , peygamberliginin gayesini söyle özetlemistir:
'Ben ahlaki güzellikleri tamamlamak icin gönderildim.' Muvatta Hüsnü'l Hulk 1
Kainatin efendisi mutlulugumuz icin, bugün oldukca muhtac oldugumuz su hayati ögütlerini de dikkatle degerlendirmeliyiz:
'Iyi biliniz ki sizin en güzel huylulariniz, en hayirli olanlarinizdir.' Tecrid c.7 s.200
Biz bugün yüce dinimizin gösterdigi ahlaki güzellikleri günlük hayatimizda yasayabilirsek, nefislerimizi en iyi sekilde terbiye etmis olur, cevremize ve insanliga mutlulugun sirlarini da sunmus oluruz.
Yüce dinimizin emir ye yasakları tartışılmaksızın kabul edilir, pazarlık yapılmaz, işine gelmeyince reddedilmez. Fakat zaman zaman bu yüce dine mensub olanların da, ne cüretle bilinmez, Cenab-ı Mevlâ'nın kimi emirlerini bile bile anlamazdan geldikleri, kendi arzularına göre yorumladıkları, tahrif ettikleri görülür.
Bu emirlerden biri, belki de en çok dile getirileni, yıpratılmaya çalışılanı, etrafında fırtınalar koparılanı hanımlara yönelik örtünme emridir. Halbuki kadınların örtünmeleri, tesettüre riayet etmeleri, dinimizin kesin emirlerinden biridir.
Tesettür, Rabb'ü-l Alemin'e karşı kulun itaat ölçülerinden biridir. Tesettür aynı zamanda iffet, fazilet, şeref, hürriyet ve saadettir.
Her emrinde mutlak hikmet sahibi olan Yüce Rabbimiz, mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
“Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, (ihtiyaçları için dışarı çıkacakları zaman) dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Böyle giyinmeleri, tanınıp eziyet edilmemeleri için daha uygundur. Allah, çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir.” (Ahzap, 59)
Diğer bir ayet-i celilede ise şöyle buyurulmaktadır: “(Habibim) mümin kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Ziynetlerini (süslerinin takılı olduğu boyun, kulak, baş, kol ve bacak gibi yerlerini) açıp göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (yüz, eller, ayaklar) müstesna. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar (Göğüs ve boyunlarını göstermesinler) . Ziynet (yer) lerini ancak şu kimselere gösterebilirler: Kocalarına, babalarına, kocalarının (başka anadan olma) oğullarına, kendi erkek kardeşlerine, erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, müslüman kadınlarına, ellerindeki cariyelere, (şehvetsiz ve kadına) ihtiyacı olmayan ihtiyar kimselere, henüz kadınların gizli yerlerinin farkına varmamış olan çocuklara. Gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da (yere veya birbirine) vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah'a tevbe edin ki dünya ve ahiret saadetine kavuşasınız.” (Nur, 31)
Evet; ayet-i celile açıkça gösteriyor ki, müslüman kadınların yüzleri, elleri ve bir rivayete göre ayakları hariç, bütün uzuvlarını örtmeleri farzdır. Açmaları ise haramdır. O halde hiçbir müslüman kadın yüzü, elleri ve ayakları dışında hiçbir yerini, kendisine nikah düşen yabancı erkeklere gösteremez.
Ancak yukarıdaki ayet-i celilede zikredilen on iki kimseye İslâm hukukunun tayin ettiği ölçüler dahilinde ziynet yerlerini göstermeleri caizdir. Bunların dışında bir müslüman kadın dışarıya, yabancı erkeklerin görebileceği bir yere gitmek zorunda olduğu zaman saçlarını, kollarını, bacaklarını, ziynet ve süslerini kapatarak çıkmaya, yani tesettüre riayet ederek çıkmaya mecburdur. Bunu yaparken, giysisinin vücut hatlarını gösterecek kadar ince veya dar olmamasına da özen göstermek zorunludur. Bu bakımdan günümüzdeki bazı tesettür uygulamaları örtünme vasfını yitirmiş görünmektedir. Müslümanların buna da dikkat etmesi, hakka batıl karıştırmaması büyük bir vazifedir.
Rabbimiz, Habib-i Kibriya s.a.v.'in hanımlarının şahsında bütün müslüman hanımlara şöyle emreder:
“(Ey peygamber hanımları) evlerinizde oturun (ve ihtiyacınız için dışarı çıkmanız gerektiğinde) evvelki cahiliyet (zamanında süslenerek, ince elbiseler giyerek, açılıp saçılarak sokağa çıkan kadınların) çıkışı gibi çıkmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Rasulü'ne itaat edin.” (Ahzap, 33)
Hz. Aişe ve Ümmü Seleme r.a. validelerimizin bildirdiğine göre, yukarıda zikredilen tesettürle ilgili ayet-i celileler nazil olduğu zaman, müslüman hanımlar derhal vücutlarını örtmüşler, tereddüt göstermeden Allah'ın emrine itaat etmişlerdir.
Kuvvetli bir iman ve hayânın neticesi olan örtünme büyük bir değer ifade etmektedir. Nefsin süfli arzularına uyma yerine, kainatın şirin bir misafiri olarak, misafirhane sahibinin emirleri istikametinde hareket etmek büyük önem taşır.
Aslında kadının fıtratı da bu ilâhi emire uygunluk arzeder. Çünkü kadın, yaradılışı gereği bir sakınma duygusu hissederek örtüsüne sığınır. Böylece nâmahremlerin dikkatini çekmekten, onların kem bakış ve kötü düşüncelerine hedef olmaktan kurtulur. Zira kadının kalesi ve siperi örtüsüdür.
Tesettüre riayet etmemek, yani açık-saçıklık, sadece bireye değil, aile kurumuna da zarar vericidir. Yalnızca birbirlerine ait olma hissiyle hareket edip, bunun için söz verenler, tesettür emrine riayet edip mahremiyeti korumalıdırlar. Aksi halde karşılıklı güven, sevgi ve hürmete dayanan aile mutluluğu sarsılır. Kimse güvensiz bir evlilik yapmak istemez.
Asrımızda örtünmenin, sakınmanın büyük oranda terkedilmiş olması, evlenme oranının gittikçe azalmasına sebep olmuştur. İnsanların bekâr kalmayı tercih edişlerindeki artış gösteriyor ki, tesettürün aile ocağının kurulmasında ve devamında büyük rolü vardır.
Örtünmenin hürriyeti kısıtladığını savunabilirler. Sormak gerekir, nefsin arzularına esir olmak, hayvanî duyguların emrine girmek nasıl bir hürriyet olabilir? Öyle de olsa, kim istediğine ne kadar ulaşabilir? Mevlâ nasip etmedikçe kimsenin eline bir şey geçmez. O'na karşı gelinmekle de huzur bulunmaz. Gerçek hürriyet, Rabbimiz'in emirlerine kayıtsız şartsız teslim olmaktır. Örtünmek, Allah'a, Peygamber s.a.v.'e, Kur'an'a inanan herkes için mukaddes bir emirdir.
Tesettür, müslüman hanımın hürriyetini gasbetmek, kısıtlamak, medeni haklarını çiğnemek için değil, bilakis bunları yerli yerine koymak ve korumak içindir. Tesettür, asalet ve faziletin ölçüsüdür. Çünkü asalet ve fazilet, dinin emirlerine uyup uymama bakımından kıyaslanır.
Örtünmek imanın, edebin, hayânın açık bir ifadesidir. Habib-i Edip s.a.v. Efendimiz hadis-i şeriflerinde: “Hayâ imandandır. İman ise cennete götürür.” ve “Hayâ güzeldir. Fakat kadınlarda çok daha güzeldir.” buyurmuşlardır.
Müslüman ebeveynler, ana-babalar, kızlarına, gelinlerine örtünmenin faziletini, hayâ perdesinin ulviyetini öğretmek zorundadırlar. Hayâ kaybedildiği an her şey kaybolmuştur. Bundan sonra dünyadaki hiçbir güzelliğin anlamı kalmaz. Hayâ perdesi yırtılmış insan bir avuç topraktır. İnsan olma vasfını yitirmiştir.
Müslüman kadınların örneği, Hz. Hatice, Hz. Aişe, Hz. Fatıma (Allah onlardan razı olsun) gibi validelerimizdir; ar perdesini yırtmış olanlar değil.
Asr-ı Saadet'in hanımları, ayet-i celile nazil olur olmaz hemen örtünüyorlar. Asrımızda ise bin beş yüz yıldır gelmiş olan bu emir göz ardı edilmekte, ona uyulmamaktadır.
Bütün bunların sebebi birer baba, birer ana olarak üzerimize düşen vazifelerimizi yapmadığımız; hanımımıza, kızımıza, gelinimize, İslâm'ın iffet ve faziletini öğretmediğimiz ve yaşamadığımız içindir.
Tesettür, yani örtünmek, kendini haramdan gizleyip korumak dinimizin çok açık bir emridir. Dinimizin emirleri de, tartışılmak için değil, uyulmak içindir. Dinin emirlerine itaat etmeyip, dünyanın emrine girenler de, bir meta gibi kullanılmaktan kurtulamazlar.
devasa bi güzellikk...anlatılmaz..gidin görün tavsiye ederim...
efendimiz,RASULULLAH,
ÜMMETI ÜMMETI diyerek dogdu alemlerin peygamberi,
o nûru ugruna yaratti mevla bu alemi...
Biz senin yolunda ilerleyerek sünnetlerinle,
aglayip gözyasi dökerek gecenin bir vaktinde,
düsünerek hâlimizi kiyamet gününde,
hasretini ekleyerek mahsul ibâdetimize,
sefâat edermisin bize, peygamberlerin peygamberi? !
Cebrâil aleyhisselam vahiy getirmeyip,
Mikâil al. mevsimlere karismayinca,
Azrâil al. her an baska tarafta, insanlar can verip,
Isrâfil al. sûrunu üfledigi zaman hûû nidasiyla,
artik dünya yikilip ahiret kaldiginda,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH? !
O gün ki herkes birbirinden kacacak,
baba evladi tanimayip,
evlad ana, babadan hesap soracak,
kimse birbirine bakmayacak, hak arayip,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH? !
Mevlâmin önünde hesaba cekildigimde,
o inanilmasi güc sicaklikla eridigimde,
günahlarim bana gösterildiginde,
o benim ümmetimden deyip,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH? !
Seni koydum yüreğime,
Artık ne sıradan bir aşk,
Ne de geçici sevgi alamaz yerini.
Veremem sana olan sevgimi hiç kimseye
Ben yıllardır yanarken hasretinle;
Olurda bir gün, bir gün değer verdiklerimin
En başında yer almanı hayal ederken
Şimdi; değerlerin en değerlisi ve sevgilerin en yücesindesin, Sevgili.
Nasıl sunabilirim sana açtığım bu aşk kapısını bir başkasına.
Sen ki huzur veriyorsun her ağlayışımda bana,
Sen ki rahatlatıyorsun benliğimi her anışımda seni.
Dertlerim sevinç oldu bana, senin çektiğin çile yanında
Derdimi unutuyorum ey Sevgili! Her anışımda seni.
Seni sevmek bu kadar tatlı, bu kadar güzelken
Başka aşklarda işim ne...
Dostum sensin, yarim sensin şimdi bana.
Ne sahte dostlar gibi sırtımdan vuruyorsun
Ne sahte aşklar gibi vefasız çıkıyorsun
Sen beni büyük bir rahmetle kucaklıyorsun.
Geceler boyunca sana ağlıyorum;
Göz yaşlarım aktıkça seviniyorum, çünkü ben başkasına değil
Sana ağlıyorum! ! !
Hiç ağlarken bu kadar sevinmemiştim, ey Sevgili!
Sevinç göz yaşları, hasret göz yaşları bunlar, hasretim sana şimdi,
Nasıl toprak susarsa suya, bende toprak gibi susadım sana.
Sen ki ümmetine feda ediyorsun sevdiklerini!
Fatıma, Zehra, Hatice, Kübra, Hasan ve Hüseyin’im
Feda olsun ümmetime diyorsun...
Ne cenneti, ne Burak’ı ne de Mahmut makamını
İstemem ümmetim olmayınca diyorsun...
Ey Sevgili! Senin ümmetin bunlara layık değil ki,
Sevdiklerini feda ettiğin bu ümmet; nasıl şefaatini bekleyebilir ki?
Bizler! Acizane kullarız, şefkatine muhtacız.
Gün değişti,mevsimler değişti,insanlar değişti
Artık çağdaş yaşantı varmış bu zamanda
Ümmeti için onca çile çeken, göz yaşı döken Habib’i
Örnek almak yok şimdi,
Körpecik yürekler perişan, gençler neyin mutsuzluğunu yaşıyor
Onu bile bilmiyorlar; seni sevmek ayıp geliyor şimdi ki çağa
Senin hayatını yaşamak, hem de hiç eksiksiz yaşamak var şimdi,
Bunu yaşatmak; gelecek nesillerde bu yaşantıyı görmek var.
Seni yürekten sevmek var şimdi.
Ben sana aşığım ya Rasulallah!
Başka aşk istemem gönlümde; göz yaşlarım sana aksın,
Sözlerim seni söylesin, ahlakım senin ahlakın olsun!
Şimdi güllerde solgun, senin hasretinden susamışlar suya!
Sana kavuşmayı günbegün arzuluyorum ey Sevgili!
Bitsin artık benim dünya sürgünüm...
Seni sevmek var şimdi;
Körpecik yüreklerde seni sevmek,
Gelecek nesillerde seni sevmek,
Bu zamanda seni sevmek, var şimdi...
her kafkasyalı bir mücahit,bir aslandır..kafkas kartalıdır....
kanlarının son damlasına kadar savaşan mücahitlerin,kafkas kartallarının olduğu topraklar......ZAFER BİZİMDİR....
herşeyden sana sığınırım RABBİM
Göklerin ve yerin evrendeki her zerrerin tek HAKİMİ..
Kur'an-i Kerim'i inceledigimizde bastan sona güzel ahlakin
en güvenilir kaynagi teskil ettigini görürüz.
Bunu ifade icin mevlana der ki:
'Gözünü ac da, bastan basa Allah (c.c.) kelami olan Kur'an-i Kerim'e bak.
Kur'an'in bütün ayetleri edep ögretir.'
Kur'an-i Kerim kötülüklerin kökünü kurutmak icin gönüllere saglam iman asilar.
Kavga catismalarinin terkini, sevgi ve barisin hakim olmasini ister.
Iste bazi ilahi uyarilar:
Ey müminler, bütün varlığınız ile İslâm`a (barışa) girin..
Sakın Şeytanın izinden gitmeyin. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır.
Bakara 208
Rahman'ın hâs kulları o kimselerdir ki, onlar yeryüzünde yumuşak adımlar atarak yürürler.
Kendini bilmezler onlara sataştıklarında yumuşak sözlerle karşılık verirler.
Furkan 63
Onlar bollukta ve darlıkta Allah için mal harcarlar,
öfkelerini yenerler ve insanların kusurlarını bağışlarlar.
Hiç kuşkusuz Allah iyilikseverleri sever.
Al-i 'Imran 134
Görüldügü gibi yüce Allah (c.c.) insanlara hep iyilikleri ögütlemekte,
kin ve öfkeden sakindirmakta,
sevgi, baris ve ahlaki güzelliklerin toplumlari kusatmasini istemektedir.
Catisma ve savaslarla kahrolan insanlik, bu yüce prensiplere ne kadar muhtac, degil mi?
Peygamber (s.a.v.) ayetleri hayata tasiyan canli Kur'an görünümünde idi.
O yüce resul ilahi egitim aldigini da söyle ifade eder:
'Beni rabbim terbiye etti ve terbiyemi de pek güzel kildi.'
Suyuti el-Camiu's Sagir
Aldigi ilahi terbiye ile insanliga en güzel hayat prensiplerini sunan o yüce resul (s.a.v.) her yönüyle en güzel örnegimizdir.
Bu gercegi de yine Kur'an'dan ögrenmekteyiz:
'Andolsun ki, Allah'ın elçisinde sizin için,
Allah'a ve ahiret gününe kavuşmaya inanan
ve Allah'ı çok anan kimseler için en güzel bir örnek vardır.'
Ahzab 21
Hz. Aise (r.anha) annemize peygamberimizin ahlaki soruldugunda:
'Onun ahlaki Kur'an-dan ibaretti.'
buyurmustur.
Muslim
Kur'an'nin bütün güzelliklerinin nasil yasanacagini o göstermisti.
O iyiliklerin kaynagi, herkesin ümidi, karanliklarin günesi,
adeta bir yürüyen kur'an'di.
Herkes ona hayrandi.
On yil onunla beraber olan Enes bin Malik (r.a.) der ki:
'Yaninda kaldigim sürece yaptigim bir sey icin bunu nicin yaptin,
yapmadigim bir sey icin de bunu nicin yapmadin diye bana bir sey söylememistir.'
Tecrid tercemesi
Insanligin yüz aki o yüce resul (s.a.v.) , peygamberliginin gayesini söyle özetlemistir:
'Ben ahlaki güzellikleri tamamlamak icin gönderildim.'
Muvatta Hüsnü'l Hulk 1
Kainatin efendisi mutlulugumuz icin,
bugün oldukca muhtac oldugumuz su hayati ögütlerini de dikkatle degerlendirmeliyiz:
'Iyi biliniz ki sizin en güzel huylulariniz, en hayirli olanlarinizdir.'
Tecrid c.7 s.200
'Müslüman eliyle diliyle müslümanlari incitmeyen kimsedir.'
Nesei, Sünen c.7 s.559
Biz bugün yüce dinimizin gösterdigi ahlaki güzellikleri günlük hayatimizda yasayabilirsek, nefislerimizi en iyi sekilde terbiye etmis olur,
cevremize ve insanliga mutlulugun sirlarini da sunmus oluruz.
Yüce dinimizin emir ye yasakları tartışılmaksızın kabul edilir, pazarlık yapılmaz, işine gelmeyince reddedilmez. Fakat zaman zaman bu yüce dine mensub olanların da, ne cüretle bilinmez, Cenab-ı Mevlâ'nın kimi emirlerini bile bile anlamazdan geldikleri, kendi arzularına göre yorumladıkları, tahrif ettikleri görülür.
Bu emirlerden biri, belki de en çok dile getirileni, yıpratılmaya çalışılanı, etrafında fırtınalar koparılanı hanımlara yönelik örtünme emridir. Halbuki kadınların örtünmeleri, tesettüre riayet etmeleri, dinimizin kesin emirlerinden biridir.
Tesettür, Rabb'ü-l Alemin'e karşı kulun itaat ölçülerinden biridir. Tesettür aynı zamanda iffet, fazilet, şeref, hürriyet ve saadettir.
Her emrinde mutlak hikmet sahibi olan Yüce Rabbimiz, mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
“Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, (ihtiyaçları için dışarı çıkacakları zaman) dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Böyle giyinmeleri, tanınıp eziyet edilmemeleri için daha uygundur. Allah, çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir.” (Ahzap, 59)
Diğer bir ayet-i celilede ise şöyle buyurulmaktadır: “(Habibim) mümin kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Ziynetlerini (süslerinin takılı olduğu boyun, kulak, baş, kol ve bacak gibi yerlerini) açıp göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (yüz, eller, ayaklar) müstesna. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar (Göğüs ve boyunlarını göstermesinler) . Ziynet (yer) lerini ancak şu kimselere gösterebilirler: Kocalarına, babalarına, kocalarının (başka anadan olma) oğullarına, kendi erkek kardeşlerine, erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, müslüman kadınlarına, ellerindeki cariyelere, (şehvetsiz ve kadına) ihtiyacı olmayan ihtiyar kimselere, henüz kadınların gizli yerlerinin farkına varmamış olan çocuklara. Gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da (yere veya birbirine) vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah'a tevbe edin ki dünya ve ahiret saadetine kavuşasınız.” (Nur, 31)
Evet; ayet-i celile açıkça gösteriyor ki, müslüman kadınların yüzleri, elleri ve bir rivayete göre ayakları hariç, bütün uzuvlarını örtmeleri farzdır. Açmaları ise haramdır. O halde hiçbir müslüman kadın yüzü, elleri ve ayakları dışında hiçbir yerini, kendisine nikah düşen yabancı erkeklere gösteremez.
Ancak yukarıdaki ayet-i celilede zikredilen on iki kimseye İslâm hukukunun tayin ettiği ölçüler dahilinde ziynet yerlerini göstermeleri caizdir. Bunların dışında bir müslüman kadın dışarıya, yabancı erkeklerin görebileceği bir yere gitmek zorunda olduğu zaman saçlarını, kollarını, bacaklarını, ziynet ve süslerini kapatarak çıkmaya, yani tesettüre riayet ederek çıkmaya mecburdur. Bunu yaparken, giysisinin vücut hatlarını gösterecek kadar ince veya dar olmamasına da özen göstermek zorunludur. Bu bakımdan günümüzdeki bazı tesettür uygulamaları örtünme vasfını yitirmiş görünmektedir. Müslümanların buna da dikkat etmesi, hakka batıl karıştırmaması büyük bir vazifedir.
Rabbimiz, Habib-i Kibriya s.a.v.'in hanımlarının şahsında bütün müslüman hanımlara şöyle emreder:
“(Ey peygamber hanımları) evlerinizde oturun (ve ihtiyacınız için dışarı çıkmanız gerektiğinde) evvelki cahiliyet (zamanında süslenerek, ince elbiseler giyerek, açılıp saçılarak sokağa çıkan kadınların) çıkışı gibi çıkmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Rasulü'ne itaat edin.” (Ahzap, 33)
Hz. Aişe ve Ümmü Seleme r.a. validelerimizin bildirdiğine göre, yukarıda zikredilen tesettürle ilgili ayet-i celileler nazil olduğu zaman, müslüman hanımlar derhal vücutlarını örtmüşler, tereddüt göstermeden Allah'ın emrine itaat etmişlerdir.
Kuvvetli bir iman ve hayânın neticesi olan örtünme büyük bir değer ifade etmektedir. Nefsin süfli arzularına uyma yerine, kainatın şirin bir misafiri olarak, misafirhane sahibinin emirleri istikametinde hareket etmek büyük önem taşır.
Aslında kadının fıtratı da bu ilâhi emire uygunluk arzeder. Çünkü kadın, yaradılışı gereği bir sakınma duygusu hissederek örtüsüne sığınır. Böylece nâmahremlerin dikkatini çekmekten, onların kem bakış ve kötü düşüncelerine hedef olmaktan kurtulur. Zira kadının kalesi ve siperi örtüsüdür.
Tesettüre riayet etmemek, yani açık-saçıklık, sadece bireye değil, aile kurumuna da zarar vericidir. Yalnızca birbirlerine ait olma hissiyle hareket edip, bunun için söz verenler, tesettür emrine riayet edip mahremiyeti korumalıdırlar. Aksi halde karşılıklı güven, sevgi ve hürmete dayanan aile mutluluğu sarsılır. Kimse güvensiz bir evlilik yapmak istemez.
Asrımızda örtünmenin, sakınmanın büyük oranda terkedilmiş olması, evlenme oranının gittikçe azalmasına sebep olmuştur. İnsanların bekâr kalmayı tercih edişlerindeki artış gösteriyor ki, tesettürün aile ocağının kurulmasında ve devamında büyük rolü vardır.
Örtünmenin hürriyeti kısıtladığını savunabilirler. Sormak gerekir, nefsin arzularına esir olmak, hayvanî duyguların emrine girmek nasıl bir hürriyet olabilir? Öyle de olsa, kim istediğine ne kadar ulaşabilir? Mevlâ nasip etmedikçe kimsenin eline bir şey geçmez. O'na karşı gelinmekle de huzur bulunmaz. Gerçek hürriyet, Rabbimiz'in emirlerine kayıtsız şartsız teslim olmaktır. Örtünmek, Allah'a, Peygamber s.a.v.'e, Kur'an'a inanan herkes için mukaddes bir emirdir.
Tesettür, müslüman hanımın hürriyetini gasbetmek, kısıtlamak, medeni haklarını çiğnemek için değil, bilakis bunları yerli yerine koymak ve korumak içindir. Tesettür, asalet ve faziletin ölçüsüdür. Çünkü asalet ve fazilet, dinin emirlerine uyup uymama bakımından kıyaslanır.
Örtünmek imanın, edebin, hayânın açık bir ifadesidir. Habib-i Edip s.a.v. Efendimiz hadis-i şeriflerinde: “Hayâ imandandır. İman ise cennete götürür.” ve “Hayâ güzeldir. Fakat kadınlarda çok daha güzeldir.” buyurmuşlardır.
Müslüman ebeveynler, ana-babalar, kızlarına, gelinlerine örtünmenin faziletini, hayâ perdesinin ulviyetini öğretmek zorundadırlar. Hayâ kaybedildiği an her şey kaybolmuştur. Bundan sonra dünyadaki hiçbir güzelliğin anlamı kalmaz. Hayâ perdesi yırtılmış insan bir avuç topraktır. İnsan olma vasfını yitirmiştir.
Müslüman kadınların örneği, Hz. Hatice, Hz. Aişe, Hz. Fatıma (Allah onlardan razı olsun) gibi validelerimizdir; ar perdesini yırtmış olanlar değil.
Asr-ı Saadet'in hanımları, ayet-i celile nazil olur olmaz hemen örtünüyorlar. Asrımızda ise bin beş yüz yıldır gelmiş olan bu emir göz ardı edilmekte, ona uyulmamaktadır.
Bütün bunların sebebi birer baba, birer ana olarak üzerimize düşen vazifelerimizi yapmadığımız; hanımımıza, kızımıza, gelinimize, İslâm'ın iffet ve faziletini öğretmediğimiz ve yaşamadığımız içindir.
Tesettür, yani örtünmek, kendini haramdan gizleyip korumak dinimizin çok açık bir emridir. Dinimizin emirleri de, tartışılmak için değil, uyulmak içindir. Dinin emirlerine itaat etmeyip, dünyanın emrine girenler de, bir meta gibi kullanılmaktan kurtulamazlar.
Rabbimiz'in tevfik ve inayeti ile...