Divan şiiri için halktan uzak, kopuk veya halktan hiçbir şey yok demek hatalıdır. Okuma yazma bilmeyen basit insanlar dahi divan edebiyatı ile şiir söylemiştir. Ebced hesabını halkın büyük kısmı biliyordu. Bu edebiyatın şairleri saray çevresinde zannediliyor, oysa onların için de memur, hekim, asker, esnaf velhasıl halktan insanlar vardı. Saraya ve elit tabakaya maletmek hatalıdır. Hemen hemen yazılan bütün eserler halk tarafından rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Bu konuda detaylı bilgi edinmek isteyen lütfen İskender Pala'nın kitaplarına müracaat etsin. Kesinlikle bilgi sahibi olmadan iddia sahibi olunmasın...
Adam trafikte 'alçaktan uçarak' giderken polise yakalanır... Kenara çeker ve arabadan iner: - Buyrun Memur Bey.. - Beyefendi aşırı hız yaptığınız için sizi durdurmak zorundayım, ehliyetiniz lütfen.. - Ehliyetim yok, son yaptığım kazada ehliyetime el koydular memur bey. - Peki aracınızın ruhsatını görebilir miyim? - Araba benim değil memur bey, çaldım ben bu arabayı... - Anlamadım, nasıl yani; siz bu arabayı çaldınız öyle mi? - Evet memur bey, aa durun bir dakika torpido gözünde ruhsat olacaktı, silahımı oraya koyarken ruhsat gibi bir şey gördüm galiba... Polis iyice şaşırır: - Torpido gözünde silah mı var? - Evet memur bey, bu arabanın sahibi kadını vurduktan sonra cesedi bagaja koydum, silahı da torpido gözüne koydum... - Bir de bagajda ceset mi var? - Evet memur bey. - Trafik polisi bunu duyar duymaz amirini arar, arabanın etrafı bir anda polislerle dolar ve adamı sorguya alırlar. Ekipler amiri adamın ehliyetini ister, adam ehliyetini çıkarır ki ehliyet geçerli ve temizdir; hiçbir anormallik yoktur. Bunun üzerine adamın ruhsatını ister, adam çıkartır, ruhsatı da verir; ekipler amiri yine bakar ki araba adama ait... Derken, adamdan torpido gözünü açmasını ister, adam açınca ortaya çıkar ki orada da silah falan yok... Ekipler amiri bir de bagaja bakmak ister, adam bagajı açar; orada da ne ceset var, ne de başka bir şey... Bunun üzerine ekipler amiri 'Çok garip' der... 'Sizi durduran memurun anlattığına göre bu arabanın bir kadına ait olduğunu söylemişsiniz, kadını öldürüp cesedi bagaja, silahı da torpido gözüne koymuşsunuz... 'Adam güler: 'İnanamıyorum... O şimdi benim için 'aşırı hızlı gidiyordu' da demiştir...'
Olay Çankaya'da geçiyor... Ankara'da patates soğan satan, megafonlu bir kamyonet. Polis anons yapıyor; '06 MN 1945 ilerleeeeeee.' Kamyonetin megafonundan cevap geliyor; 'Anlaşıldı tamaaam! ! Kızıltoprak kırmızı ışıklarda duran Trafik Polisi, ters yönden gelen araba şoförüne seslenir; - 34 GV 713! - Bugün çok para kazandın herhalde? - Acelem var, şanslısın...
Şoförün biri trafik sıkışık iken park yasağı olan yere direksiyonu kırar ve durur... Polis; 'Beyaz uno çek kardeşim park yasak! ' gibilerinden bir anons yapar... Şoför el kol hareketleri yardımıyla 'Abi ekmek almaya geçiyom hemen çıkacam' der! .. Yarım saat kadar sonra elini kolunu sallaya sallaya çıkınca polis anonsu patlatır; 'Beyaz uno, ekmek nerde lan? '
Göztepe soyak site'sinin önünden yürüyorum... Birden polis bir BMW'yi durdurdu... Polislerden biri indi diğeri de içerden bakıyor, ben de yana döndüm bakıyorum öyle, enteresan geldi. Adam sarhoş falandı, biraz bakiim eğlenirim diye düşündüm... İçerideki polis birden megafonla; 'Önüne dön, önüne dön, kendi tipine bak sen soytarı' dedi.
Mecidiyeköy'de bir sabah erken, polis otosu arabanın tekine sesleniyor; 'Zabahınan ceza yazdırma zabahınan' (Sabah ile demek istiyor)
17 ile 30 yaş arasında olan gencecik arkadaşlar bile bunalmış bu hayattan. Ölüm kurtuluştur diyor. Ateistler ise dine inananların bir ömür kendilerini kandırdımalarının sonu diyor ölüm için. İyi de o kadar çok araştırma yapmış dine inananlarla uğraşmış ki bir ömür dediği şeyi kendisi de zayi etmiş farkında değil... Daha ölmeden çürümüş bedeni, sanıyorsam 40 yaşında... Ölüm söz konusu olunca pek fazla atıp tutamıyor... Çünkü herkes ittifak halinde: Kurtuluş yok ve ölüm HAK.
Yüzüne siyah beyaz fotoğraftan bile olsa bakıp da bir emniyet duygusu hissettiğiniz kaç insan vardı hayatınızda. Hayat denen, dünya denen bu keşmekeşe kafa yoran, inancını sonuna kadar sahiplenen ve davasının çilesini düşmanlarının bile hayranlık duyduğu bir samimiyetle çeken kaç insan görmüştünüz onun gibi? Necip Fazıl bana neyi mi çağrıştırıyor? Dalgalı bir denizde çalkalanan geminin aradığı gibi sığınılacak güvenli bir liman...
-Arabanı bir saatliğine alabilir miyim?
-Vallaha çalışmıyorki.. Marş basmıyor, motor tekliyor, şanzımandan ses geliyor.......
Divan şiiri için halktan uzak, kopuk veya halktan hiçbir şey yok demek hatalıdır. Okuma yazma bilmeyen basit insanlar dahi divan edebiyatı ile şiir söylemiştir. Ebced hesabını halkın büyük kısmı biliyordu. Bu edebiyatın şairleri saray çevresinde zannediliyor, oysa onların için de memur, hekim, asker, esnaf velhasıl halktan insanlar vardı. Saraya ve elit tabakaya maletmek hatalıdır. Hemen hemen yazılan bütün eserler halk tarafından rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Bu konuda detaylı bilgi edinmek isteyen lütfen İskender Pala'nın kitaplarına müracaat etsin. Kesinlikle bilgi sahibi olmadan iddia sahibi olunmasın...
Adam trafikte 'alçaktan uçarak' giderken polise yakalanır... Kenara çeker ve arabadan iner:
- Buyrun Memur Bey..
- Beyefendi aşırı hız yaptığınız için sizi durdurmak zorundayım, ehliyetiniz lütfen..
- Ehliyetim yok, son yaptığım kazada ehliyetime el koydular memur bey.
- Peki aracınızın ruhsatını görebilir miyim?
- Araba benim değil memur bey, çaldım ben bu arabayı...
- Anlamadım, nasıl yani; siz bu arabayı çaldınız öyle mi?
- Evet memur bey, aa durun bir dakika torpido gözünde ruhsat olacaktı, silahımı oraya koyarken
ruhsat gibi bir şey gördüm galiba...
Polis iyice şaşırır:
- Torpido gözünde silah mı var?
- Evet memur bey, bu arabanın sahibi kadını vurduktan sonra cesedi bagaja koydum,
silahı da torpido gözüne koydum...
- Bir de bagajda ceset mi var?
- Evet memur bey.
- Trafik polisi bunu duyar duymaz amirini arar, arabanın etrafı bir anda polislerle dolar
ve adamı sorguya alırlar. Ekipler amiri adamın ehliyetini ister, adam ehliyetini çıkarır ki ehliyet geçerli
ve temizdir; hiçbir anormallik yoktur. Bunun üzerine adamın ruhsatını ister,
adam çıkartır, ruhsatı da verir; ekipler amiri yine bakar ki araba adama ait...
Derken, adamdan torpido gözünü açmasını ister, adam açınca ortaya çıkar ki orada da silah falan yok...
Ekipler amiri bir de bagaja bakmak ister, adam bagajı açar; orada da ne ceset var, ne de başka bir şey...
Bunun üzerine ekipler amiri 'Çok garip' der... 'Sizi durduran memurun anlattığına göre bu arabanın
bir kadına ait olduğunu söylemişsiniz, kadını öldürüp cesedi bagaja, silahı da
torpido gözüne koymuşsunuz... 'Adam güler: 'İnanamıyorum... O şimdi benim için
'aşırı hızlı gidiyordu' da demiştir...'
www.siberalem.com
Olay Çankaya'da geçiyor... Ankara'da patates soğan satan, megafonlu bir kamyonet. Polis anons yapıyor; '06 MN 1945 ilerleeeeeee.'
Kamyonetin megafonundan cevap geliyor; 'Anlaşıldı tamaaam! !
Kızıltoprak kırmızı ışıklarda duran Trafik Polisi, ters yönden gelen araba
şoförüne
seslenir;
- 34 GV 713!
- Bugün çok para kazandın herhalde?
- Acelem var, şanslısın...
Phhh! ...Adanalı devam et!
- Phsss! ..Adanalı kime diyom! Devam eeeeyyyt!
- Aaaauueee! ..Ulen kulaana şalgam mı kaçtı kime diyom yürüsene
(erzurumemniyet.pol.tr sitesinden alınmıştır.)
Şoförün biri trafik sıkışık iken park yasağı olan yere direksiyonu kırar
ve durur...
Polis; 'Beyaz uno çek kardeşim park yasak! ' gibilerinden bir anons
yapar...
Şoför el kol hareketleri yardımıyla 'Abi ekmek almaya geçiyom hemen
çıkacam'
der! .. Yarım saat kadar sonra elini kolunu sallaya sallaya çıkınca polis
anonsu patlatır; 'Beyaz uno, ekmek nerde lan? '
(erzurumemniyet.pol.tr sitesinden alınmıştır.)
KOMİK POLİS ANONSLARI
Göztepe soyak site'sinin önünden yürüyorum... Birden polis bir BMW'yi
durdurdu...
Polislerden biri indi diğeri de içerden bakıyor, ben de yana döndüm
bakıyorum öyle,
enteresan geldi. Adam sarhoş falandı, biraz bakiim eğlenirim diye
düşündüm...
İçerideki polis birden megafonla; 'Önüne dön, önüne dön, kendi tipine bak
sen soytarı' dedi.
Mecidiyeköy'de bir sabah erken, polis otosu arabanın tekine sesleniyor;
'Zabahınan ceza yazdırma zabahınan' (Sabah ile demek istiyor)
(erzurumemniyet.pol.tr sitesinden alınmıştır.)
Öleceğiz, öleceğiz müjdeler olsun
Ölümü de öldüren rabbe secdeler olsun.
Necip Fazıl KISAKÜREK
17 ile 30 yaş arasında olan gencecik arkadaşlar bile bunalmış bu hayattan. Ölüm kurtuluştur diyor. Ateistler ise dine inananların bir ömür kendilerini kandırdımalarının sonu diyor ölüm için. İyi de o kadar çok araştırma yapmış dine inananlarla uğraşmış ki bir ömür dediği şeyi kendisi de zayi etmiş farkında değil... Daha ölmeden çürümüş bedeni, sanıyorsam 40 yaşında... Ölüm söz konusu olunca pek fazla atıp tutamıyor... Çünkü herkes ittifak halinde: Kurtuluş yok ve ölüm HAK.
Ebedi gençlik ölüm desem kimse inanmaz,
Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
Necip Fazıl Kısakürek
Yüzüne siyah beyaz fotoğraftan bile olsa bakıp da bir emniyet duygusu hissettiğiniz kaç insan vardı hayatınızda. Hayat denen, dünya denen bu keşmekeşe kafa yoran, inancını sonuna kadar sahiplenen ve davasının çilesini düşmanlarının bile hayranlık duyduğu bir samimiyetle çeken kaç insan görmüştünüz onun gibi? Necip Fazıl bana neyi mi çağrıştırıyor? Dalgalı bir denizde çalkalanan geminin aradığı gibi sığınılacak güvenli bir liman...