çeçenlere bakin da kurtlerin kiymetini anlayin, çeçenlerin yaptigi eylemleri kurtler istese on mislisini yapar ama niye yapmiyor cunku bu ulkede turk-kurt kardesligi hala olmemis
Osman Baydemir Amed'de Mardin Kapı Semti'nde bulunan polis noktasında çıkan çatışma sonucu yaşamını yitiren Bekçi Abbas Yoldaş'ın da ziyaretine gitmistir ve yasamini yitiren gerillaninda bu bir turk kurt kardesligi ornegidir, sayin Osman Baydemir i burdan kutluyorum,
Alçaklık ve vatanseverlik... Bana sorarsanız, dağa taşa “önce vatan”, “bir Türk cihana bedeldir” türünden sözler yerine durumumuza en çok uyan şu ünlü cümleyi yazmalıyız:
“Her alçağın son sığınağı vatanseverliktir.”
Belli ki Jonathan Swift, bu sözü söylemeden önce epeyce alçaklık görmüş.
Ama sanırım ne o ne de bir başkası “vatanseverlik” sözcüğünün bizdeki kadar pespayeleştiğine şahit olmamıştır.
Ne kadar katil, hırsız, kaçakçı, haraççı varsa hepsi de “vatansever.”
Üstelik de hepsinin vatanseverliğine fetva veren bir “devlet yetkilisi” var arkalarında.
Bizim devletin zirvesi “türban kavgalarına” tepe üstü atlarken hiçbirinin devletin içine mafyanın sızmasından rahatsız olmaması, katillerin ceplerinde rengarenk pasaportlarla dolaşmasını bir sorun haline getirmemesi de “devlet yönetimi” denilen şeyin bizde ne kadar tuhaf anlaşıldığının şaşırtıcı bir göstergesi.
Kamu alanına “türban girer mi girmez mi” derken o alanlar çoktan mafyanın eline geçmiş bile.
Hangi mafyacıyı yakalasalar ardında heyula gibi bir devlet gölgesi ortaya çıkıyor.
Neredeyse bütün mafyacılar “devlet görevlisi”.
Kim bunları devlet görevlisi yaptı?
Kim bunların devletle hala ilişkisini sürdürmesine göz yumuyor?
Kim kolluyor bu mafyacıları?
Mafyacılarla iş birliği yapan “emeklilerin” devletin içindeki bağlantıları kimler?
Böylesine açıkça mafyayla ortaklık etme cüretini onlara kim veriyor?
Devletin çok kirlendiğini, bu kirliliğin çok derinlere nüfuz ettiğini artık çok net görebiliyoruz.
Devletin bu kirliliğinden şikayetçi olan kimse yok mu gerçekten devletin içinde?
Bu ülke türban kavgasına harcadığı enerjinin onda birini mafya meselesine harcasaydı bugün temiz bir devletimiz olurdu.
Vatanseverlik payesi, kırmızı kurdeleli madalyalarla mafyacıların göğsüne asılmazdı.
Özellikle güneydoğudaki iç savaş sırasında devlet kavramının hukuk kavramından koparıldığı, devletin içinde çeteler oluştuğu, bu çetelere “vatanseverlik” kisvesi altında inanılmaz bir suç özgürlüğü bağışlandığı ve işlenen suçlardan kazanılan paraların bazı devletle memurlarıyla mafyanın paylaştığı artık biliniyor.
Bu konuda raporlar bile yayınlandı.
Bu ilişkilerin hala sürmesine niye izin veriliyor peki?
Haraç gelirlerini hala mı paylaşıyorlar?
Mafyayı temizlemek güç bir iş değildir.
Devlet isterse yirmi dört saatte bu “vatanseverlerin” çanına ot tıkar.
Ama zor olan devletin içini temizlemek.
Devletin içinde birileri bu mafya ilişkilerinden belli ki hala büyük paralar kazanıyor.
Başka türlü ne koca bir şehrin yönetimi uyuşturucu kaçakçılarına bağışlanır ne de mafyacıların cebinden kırmızı yeşil pasaportlar çıkar.
Birileri hala bir zamanlar işlenen “faili meçhul” cinayetlerin yüzü suyu hürmetine soygunculuğu sürdürebileceklerine, devlet tarafından korunacaklarına inanıyorlar.
Gerek içerde gerekse dışarda devlet itibarını yeniden kazanmak, saygıdeğer bir kimliğe kavuşmak istiyorsa bu mafya-devlet ilişkisini kökünden kopartmak, sorumluları teşhir edip cezalandırmak zorunda.
Uyuşturucu paralarının, haraç kazançlarının devletin içindeki birilerinin cebine akmasına olanak veren kanallar kesilmedikçe bu ülkede insanlar huzur ve güven içinde yaşayamayacaklar.
Bir ülkenin bütün rezilleri “vatansever” olamaz.
Eğer buna izin verirseniz “vatanseverleriniz” zengin, vatanınız da rezil olur.
Devleti, bu rezilleri “kamu alanından” uzaklaştırmaya ikna etmek için ne yapmak lazım acaba?
Cevap veriyorum Eli böğründe analardan Mahpuslardan ve acılardan Çokça bahsediyorum Çünkü başını kuma Saklayanlardan tiksindim Başkaldırıyorum Yine söylüyorum Kırmızı rujlu sokakların Aşağılık pazarlıkların Adı anılmayacak benle Bir dalgayım halkdenizinde Köpürdüm Başkaldırıyorum Ben bir namlu ağzıyım Omuz vermiş halkına Başkaldırıyorum işte Varın benim farkıma Yine söylüyorum Gözü bağlanmış korkulardan Yasaklardan baskılardan Asla irkilmiyorum Çünkü kan emici yarasadan çıldırdım Başkaldırdım Ve söz veriyorum Üç kağıtçının ve pezevengin Teslimiyetin yolu uğramayacak bana Bir çiçeğim halk ormanında fıskırdım Başkaldırıyorum Ben bir bıçak ucuyum kavga vermiş halkına Başkaldırıyorum işte herkes varsın farkıma
:) bir ikizler burcu olarak sunu diyebilirim, ikizler burcu birsey yapmak istediginde veya bir yere gitmek istediginde asla onu tutmaya kalkismayin, cunku nafile yinede yapar, gider
çeçenlere bakin da kurtlerin kiymetini anlayin, çeçenlerin yaptigi eylemleri kurtler istese on mislisini yapar ama niye yapmiyor cunku bu ulkede turk-kurt kardesligi hala olmemis
Osman Baydemir Amed'de Mardin Kapı Semti'nde bulunan polis noktasında çıkan çatışma sonucu yaşamını yitiren Bekçi Abbas Yoldaş'ın da ziyaretine gitmistir ve yasamini yitiren gerillaninda bu bir turk kurt kardesligi ornegidir, sayin Osman Baydemir i burdan kutluyorum,
utopya
size yol yapacagim
ahmer altan
Alçaklık ve vatanseverlik...
Bana sorarsanız, dağa taşa “önce vatan”, “bir Türk cihana bedeldir” türünden sözler yerine durumumuza en çok uyan şu ünlü cümleyi yazmalıyız:
“Her alçağın son sığınağı vatanseverliktir.”
Belli ki Jonathan Swift, bu sözü söylemeden önce epeyce alçaklık görmüş.
Ama sanırım ne o ne de bir başkası “vatanseverlik” sözcüğünün bizdeki kadar pespayeleştiğine şahit olmamıştır.
Ne kadar katil, hırsız, kaçakçı, haraççı varsa hepsi de “vatansever.”
Üstelik de hepsinin vatanseverliğine fetva veren bir “devlet yetkilisi” var arkalarında.
Bizim devletin zirvesi “türban kavgalarına” tepe üstü atlarken hiçbirinin devletin içine mafyanın sızmasından rahatsız olmaması, katillerin ceplerinde rengarenk pasaportlarla dolaşmasını bir sorun haline getirmemesi de “devlet yönetimi” denilen şeyin bizde ne kadar tuhaf anlaşıldığının şaşırtıcı bir göstergesi.
Kamu alanına “türban girer mi girmez mi” derken o alanlar çoktan mafyanın eline geçmiş bile.
Hangi mafyacıyı yakalasalar ardında heyula gibi bir devlet gölgesi ortaya çıkıyor.
Neredeyse bütün mafyacılar “devlet görevlisi”.
Kim bunları devlet görevlisi yaptı?
Kim bunların devletle hala ilişkisini sürdürmesine göz yumuyor?
Kim kolluyor bu mafyacıları?
Mafyacılarla iş birliği yapan “emeklilerin” devletin içindeki bağlantıları kimler?
Böylesine açıkça mafyayla ortaklık etme cüretini onlara kim veriyor?
Devletin çok kirlendiğini, bu kirliliğin çok derinlere nüfuz ettiğini artık çok net görebiliyoruz.
Devletin bu kirliliğinden şikayetçi olan kimse yok mu gerçekten devletin içinde?
Bu ülke türban kavgasına harcadığı enerjinin onda birini mafya meselesine harcasaydı bugün temiz bir devletimiz olurdu.
Vatanseverlik payesi, kırmızı kurdeleli madalyalarla mafyacıların göğsüne asılmazdı.
Özellikle güneydoğudaki iç savaş sırasında devlet kavramının hukuk kavramından koparıldığı, devletin içinde çeteler oluştuğu, bu çetelere “vatanseverlik” kisvesi altında inanılmaz bir suç özgürlüğü bağışlandığı ve işlenen suçlardan kazanılan paraların bazı devletle memurlarıyla mafyanın paylaştığı artık biliniyor.
Bu konuda raporlar bile yayınlandı.
Bu ilişkilerin hala sürmesine niye izin veriliyor peki?
Haraç gelirlerini hala mı paylaşıyorlar?
Mafyayı temizlemek güç bir iş değildir.
Devlet isterse yirmi dört saatte bu “vatanseverlerin” çanına ot tıkar.
Ama zor olan devletin içini temizlemek.
Devletin içinde birileri bu mafya ilişkilerinden belli ki hala büyük paralar kazanıyor.
Başka türlü ne koca bir şehrin yönetimi uyuşturucu kaçakçılarına bağışlanır ne de mafyacıların cebinden kırmızı yeşil pasaportlar çıkar.
Birileri hala bir zamanlar işlenen “faili meçhul” cinayetlerin yüzü suyu hürmetine soygunculuğu sürdürebileceklerine, devlet tarafından korunacaklarına inanıyorlar.
Gerek içerde gerekse dışarda devlet itibarını yeniden kazanmak, saygıdeğer bir kimliğe kavuşmak istiyorsa bu mafya-devlet ilişkisini kökünden kopartmak, sorumluları teşhir edip cezalandırmak zorunda.
Uyuşturucu paralarının, haraç kazançlarının devletin içindeki birilerinin cebine akmasına olanak veren kanallar kesilmedikçe bu ülkede insanlar huzur ve güven içinde yaşayamayacaklar.
Bir ülkenin bütün rezilleri “vatansever” olamaz.
Eğer buna izin verirseniz “vatanseverleriniz” zengin, vatanınız da rezil olur.
Devleti, bu rezilleri “kamu alanından” uzaklaştırmaya ikna etmek için ne yapmak lazım acaba?
Herhalde cumhurbaşkanımıza, başbakanımıza, generallerimize, bürokratlarımıza, rektörlerimize kibarca sormak gerekiyor:
Bizim mafyacıları kamu alanından uzaklaştırmanız için türban takmalarını mı beklememiz gerekiyor?
19 Temmuz 2004, Pazartesi
Başkaldiriyorum
Cevap veriyorum
Eli böğründe analardan
Mahpuslardan ve acılardan
Çokça bahsediyorum
Çünkü başını kuma
Saklayanlardan tiksindim
Başkaldırıyorum
Yine söylüyorum
Kırmızı rujlu sokakların
Aşağılık pazarlıkların
Adı anılmayacak benle
Bir dalgayım halkdenizinde
Köpürdüm
Başkaldırıyorum
Ben bir namlu ağzıyım
Omuz vermiş halkına
Başkaldırıyorum işte
Varın benim farkıma
Yine söylüyorum
Gözü bağlanmış korkulardan
Yasaklardan baskılardan
Asla irkilmiyorum
Çünkü kan emici yarasadan
çıldırdım
Başkaldırdım
Ve söz veriyorum
Üç kağıtçının ve pezevengin
Teslimiyetin yolu
uğramayacak bana
Bir çiçeğim halk
ormanında fıskırdım
Başkaldırıyorum
Ben bir bıçak ucuyum
kavga vermiş halkına
Başkaldırıyorum işte
herkes varsın farkıma
:) bir ikizler burcu olarak sunu diyebilirim, ikizler burcu birsey yapmak istediginde veya bir yere gitmek istediginde asla onu tutmaya kalkismayin, cunku nafile yinede yapar, gider
istenilen ozgurluk demokrasi turban icinde gecerli, birakin herkes istedigi gibi yasasin
verilen degeri iyi degerlendirirse gelecekte kurtlerin anasi olabilir
sanane....
hayatta en cok kullandigimiz kelimelerden biri,
*neyi unuttugumu unutacak kadar unuttum seni*