Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • islamiyet14.09.2024 - 02:24

    Dinin esası ilgilendirmeyen hükümlerini konu edinen fıkıh alanındaki ihtilâflar tekfir gibi ağır bir sonuç doğurmadığı halde akaid konularındaki aşırı iddiaların sahibini iman sınırının dışına çıkarabileceği kabul edilmiştir. Bununla birlikte iman-küfür konusunda ilk ciddi değerlendirmeyi yapan İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’nin ortaya koyduğu, ehl-i kıbleden olanların tekfir edilemeyeceği ilkesi genel kabul görmüş (Beyâzîzâde, s. 116), bu ilke sayesinde İslâm tarihi boyunca oluşan yüzlerce mezhep mensubu içinde din dışı sayılabileceklerin oranı yüzde bir civarında kalmıştır

  • islamiyet14.09.2024 - 02:24

    Kur’an’ın bütün sûre ve âyetlerinin, Allah tarafından Hz. Muhammed’e indirilmiş vahiyler olduğunu hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde benimsemek son peygamberi tasdik etmenin diğer bir ifadesidir. Bu açıdan iman konuları Kur’ân-ı Kerîm’in tamamından oluşur. Bununla birlikte ilk dönemlerden itibaren İslâm âlimleri eğitim ve telif açısından kolaylık sağlanması amacıyla, muhtemelen Cibrîl hadisinden de esinlenerek (Buhârî, “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”, 1-7) iman esaslarını altı noktada toplamış (usûl-i sitte), genellikle Sünnî âlimleri eserlerinde bu esasları üç ana konuda (usûl-i selâse) birleştirmiştir. Bunlar da ulûhiyyet, nübüvvet ve sem‘iyyât bölümleridir. Bu âlimler irade ve kader meselesini ulûhiyyetin sıfatlar bahsi, kitaplar ve melekler konusunu da nübüvvet bölümü içinde mütalaa etmişlerdir.

  • islamiyet14.09.2024 - 02:23

    Kur’ân-ı Kerîm, dünya ve âhiret mutluluğunu inanç ve iyi davranışın (iman ve amel-i sâlih) beraberliğine bağlamış, birçok hadiste imanla amel yan yana zikredilmiştir. Hadisleri konularına göre tasnif eden Kütüb-i Sitte müelliflerinin dördü (Ebû Dâvûd ile Nesâî hariç) eserlerinde imana müstakil birer bölüm ayırmış ve burada iman ilkelerinden çok imanın ürünü olan amelleri sıralamıştır. İslâm âlimleri ilk dönemlerden itibaren iman-amel münasebeti üzerinde durmuş, Hâricîler ve Mu‘tezile ile bazı Şiî grupları amelsiz imanı âhiret planında geçersiz kabul etmiş, Sünnî çoğunluk ise son tahlilde imanı zihnin ve kalbin tasdikinden ibaret sayarak amelle imanı ayrı düşünmüştür. Ancak bu husus, hiçbir şekilde dinî hayatta amelin önemini küçümseme anlamı taşımamaktadır.

  • islamiyet14.09.2024 - 02:23

    Kur’an’ın ortaya koyduğu kâinat ve hayat anlayışı, hukuk ve ahlâk ilkeleri, insana verdiği değer, hem kendinden öncekilere vâris olup onları kuşattığı hem de kendinden sonra başka bir din ve kitap gelmeyeceği için çağlar üstü ve evrensel boyuttadır. Kur’an insanın günahsız doğduğunu, sırf pişmanlık duygusuyla günahtan kurtulmasının mümkün olduğunu kabul ederek aslî günah inancını sürdüren Hıristiyanlık’tan; ırk, aile, kabile ve aşirete dayalı üstünlük ve seçkinlik iddialarını reddederek bu iddiaları sürdüren Yahudilik’ten ayrılmaktadır.

  • islamiyet14.09.2024 - 02:22

    Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm arasındaki ortaklık ve benzerlikler sebebiyle İslâm’ı tamamen Mûsevîlik ve Hıristiyanlığın etkisinde doğmuş bir din olarak görme iddiası, bu dinlerin kaynağının müşterek olduğu ve İslâm’ın öncekilerde ortaya çıkan sapmaları giderdiği gerçeğinin göz ardı edilmesinin bir sonucudur.

  • islamiyet14.09.2024 - 02:22

    Kur’ân-ı Kerîm yahudilere Mûsâ’ya verilen Tevrat’ı, hıristiyanlara da Îsâ’ya verilen İncil’i uygulamalarını emretmekte, aksi takdirde hiçbir temele dayanmadıklarını ifade etmektedir (el-Mâide 5/47, 68). Hz. İbrâhim’i kendilerinden sayan ve gerçek dinin kendi dinleri olduğunu ileri süren kitap ehline İbrâhim’in yahudi ve hıristiyan olmadığını, onun hanîf olduğunu, dolayısıyla Yahudilik ve Hıristiyanlığın zamanla İbrâhimî özden uzaklaştırıldığını belirtmektedir

  • islamiyet14.09.2024 - 02:22

    Kur’an hem yahudileri hem hıristiyanları unuttukları veya farklılaştırdıkları Allah’ın dinine tekrar davet etmekte ve bir Allah inancında buluşmaya çağırmaktadır (Âl-i İmrân 3/64). Kur’an’a göre yahudiler ve hıristiyanlar hahamlarını ve rahiplerini Allah’ın dışında rabler edinmişlerdir (et-Tevbe 9/31). Özde aynı olan din, zaman içinde kutsal metinlerin ve dinî nasların yanlış yorumlanması, din âlimlerinin görüşlerinin kutsal kitap yerine geçmesi ve dinin anlaşılmasında bunların yegâne geçerli kaynak olarak görülmesi sonucunda orijinal şeklinden saptırılmıştır. Yahudilerin peygamber bile saymadıkları, hatta nesebi konusunda çeşitli iddialarda bulundukları Hz. Îsâ hıristiyanlarca tam aksine ilâhlaştırılmıştır (el-Mâide 5/116; el-Hadîd 57/27). Nitekim İncil’e göre Îsâ Allah’ın birliğini vurgularken (Markos, 12/32) Pavlus’un Filipililer’e Mektubu’nda (2/6) Allah ile eşitlenmektedir.

  • islamiyet14.09.2024 - 02:21

    Âhiret inancı üç dinde de mevcut olmakla birlikte yahudiler ve hıristiyanlar ebedî kurtuluşu sadece kendilerine hasretmekte (el-Bakara 2/111), bunu kendileri için bir ayrıcalık olarak görmektedirler. Halbuki İslâm, hem bu dünyada hem âhirette mutluluk ve kurtuluş için belli bir ırka mensubiyeti değil Allah’a kulluğu ve ilâhî emirlere uymayı şart koşmaktadır.

  • islamiyet14.09.2024 - 02:21

    Kur’an’da belirtildiğine göre bazı peygamberlere sahîfeler, bazılarına kitap verilmiştir. Şu halde her din mutlaka bir kutsal kitaba dayanmaktadır. Bu metinlerin gönderildiği topluluklar farklı olsa bile muhatabı insandır. Hz. Âdem’e verilen sahîfelerle Tevrat, İncil ve Kur’an öz itibariyle birbirinden farklı değildir. Allah, içinde hidayet ve nur bulunan Tevrat’ı indirmiş (el-Mâide 5/44), Meryem oğlu Îsâ Tevrat’ı tasdik ederek gelmiş, ayrıca bir nur, yol gösterici ve müttakilere öğüt olarak İncil’i getirmiştir (el-Mâide 5/46). Hz. Muhammed de kendinden öncekileri tasdik eden Kur’an’ı tebliğ etmiştir

  • islamiyet14.09.2024 - 02:20

    Peygamberlere iman bazı farklılıklara rağmen bütün ilâhî dinlerde mevcuttur. Yahudilik’te Tanrı’nın peygamber aracılığıyla konuştuğu, Mûsâ öncesi ve sonrası peygamberlerin varlığı hususu bir inanç esasıdır. Ancak Malaki sonrasındaki peygamberler kabul edilmediği gibi her üç dinde ortak olan bazı peygamberlerle ilgili olarak peygamberlik misyonu ile bağdaşması mümkün olmayan iddialar ileri sürülmektedir. Hıristiyanlık kendinden öncekileri benimseyip sonrasını reddetmekte, ayrıca peygamber kavramına farklı anlamlar yüklemektedir. İslâm ise bütün peygamberleri tasdik etmekte, peygamberlere imanı müslüman olmanın şartı saymakta, onlara dair gerçek dışı iddiaları kabul etmemektedir.