Yardımlaşma ve paylaşma insanın yaratılıştan sahip olduğu hasletlerden biridir. Zekât insanın fıtratında var olan bu hasleti açığa çıkarır, harekete geçirir ve geliştirir. Tabiatındaki bencilliğin etkisiyle yardımlaşma ve paylaşma hasletinin zayıflamasını ve gitgide yok olmasını önler, insana verebilme yani infak bilinci kazandırır.
Mukabele: Ramazan ayı boyunca cami, mescit ve evlerde bir kişinin okuyup diğerlerinin takip etmesi suretiyle Kur’an-ı Kerîm’in baştan sona okunması ve dinlenmesidir.
Fitre: Ramazan ayına ve onda elde ettiğimiz berekete bir teşekkür ifadesi olarak bayram namazından önce verilmesi gereken sadakaya denir. Oruç tutsun ya da tutmasın Müslüman ve dinen zengin olan herkesin fitre vermesi vâciptir. Fitrenin ölçüsü bir kişinin sabahlı akşamlı bir günlük gıdasının ortalama bedelidir.
Güzel kul Hz. Eyyûb’un başına gelen ağır sıkıntılar karşısındaki tavrını görür. Kıssası gibi kendi de güzel Hz. Yûsuf’un hayat hikâyesindeki sabır, zekâ, maharet, iffet ve izzeti örnek alır. Hz. Îsâ’nın kendisine yöneltilen her türlü ithama, ezaya sevgisinden en ufak bir azalma yaşamadan göğüs germesini, görevini icra etmesini izler. Hz. Muhammed’i(s.a.s.) hicret yolculuğunda takip eder adım adım, kendisi de hayat yolculuğunda Allah rızasından onu alıkoyan her şeyi terk eder birer birer.
Peygamberlerin ilki Hz. Âdem, sonuncusu ise Hz. Muhammed’dir.(s.a.s.) Bu süreç boyunca Allah Teâlâ bazen peş peşe, bazen aynı zaman diliminde, bazen de kısa ya da uzun zaman aralıklarıyla peygamber göndermiştir. Bütün peygamberler ve onlara verilen vahiyler birbirlerini teyit etmiş, son nebi ve resûl Hz. Muhammed’in(s.a.s.) getirdiği Kur’an ise bütün peygamberleri ve ilâhî kitapları doğrulayıp onlara şahitlik etmiştir.
Mûcize, Allah’ın peygamberlerini doğrulamak ve desteklemek için yarattığı, insanların benzerini getirmekten âciz kaldığı olağanüstü bir durumdur. Örneğin Hz. Nûh’a inanmayanların tûfan ile helâk olması, atıldığı ateşin Hz. İbrâhim’i yakmaması, oğlunun gömleği yüzüne sürülünce Hz. Yâkub’un görmeyen gözlerinin açılması, Hz. Mûsâ’nın asâsı ile denizi yarması, Hz. Süleyman’ın karıncanın konuşmasını anlaması, Hz. Îsâ’nın, Allah’ın izniyle, ölüleri diriltmesi…
Muâmelât: Evlilik, miras, boşanma, mehir, nafaka, emzirme, nesep, alışveriş, kiralama, borç alıp verme, işçi haklarının düzenlenmesi, servetin dolaşımı gibi kişiyi ve toplumu ilgilendiren konulara dair açıklamalar ve hükümler.
Ahlâk: Adalet, ana babaya hürmet, tevazu, dostluk, şefkat, merhamet gibi hasletlerin tavsiye edilmesine; zulüm, kibir, hıyanet, cimrilik, intikam gibi kötülüklerden sakındırılmasına dair emir ve tavsiyeler.
Kur’an’da kendilerine kitap verilen peygamberlerin yalnızca dördünden söz edilmektedir. Bu dört Allah elçisine verilen kitaplar dışında elbette Allah diğer peygamberlerle de konuşup onlara da mesajlarını bildirmiştir. Ancak Kur’an, bu mesajların bir kitap hâline getirilip getirilmediğine dair bize bir bilgi vermemektedir. Kur’an-ı Kerîm dışındaki ilâhî kitaplar, zaman içinde insanlar tarafından değiştirilmiş, bunlar üzerinde ilâve ve çıkarmalar yapılmak suretiyle tahrif edilmişlerdir. Allah’ın en son vahyi olan Kur’an, hem önceki kitaplarda Allah’ın vahyettiklerini tasdik eder hem de onlara insanların karıştırdıkları yanlışları ortadan kaldırır. Kur’an-ı Kerîm dünyanın sonuna kadar geçerli olacak ve hiçbir şekilde bozulmaya uğramayacaktır.
Vahiy, yüce Rabbimizin peygamberler vasıtasıyla insanlara emir ve yasaklarını bildirmesidir. Allah’ın vahiylerinin bir araya toplanması sonucunda oluşan kitaplara ilâhî kitaplar ya da kutsal kitaplar diyoruz. Bu kitaplar insanlara iyiyi, doğruyu ve güzeli anlatan; onları kötü, yanlış ve çirkinden sakındıran birer rehberdir. İlâhî kitaplar farklı zaman dilimlerinde ve farklı topluluklara gönderilmiş olsalar da özleri itibarıyla bir ve aynıdırlar, aynı hakikati ifade ederler.
Yardımlaşma ve paylaşma insanın yaratılıştan sahip olduğu hasletlerden biridir. Zekât insanın fıtratında var olan bu hasleti açığa çıkarır, harekete geçirir ve geliştirir. Tabiatındaki bencilliğin etkisiyle yardımlaşma ve paylaşma hasletinin zayıflamasını ve gitgide yok olmasını önler, insana verebilme yani infak bilinci kazandırır.
Mukabele: Ramazan ayı boyunca cami, mescit ve evlerde bir kişinin okuyup diğerlerinin takip etmesi suretiyle Kur’an-ı Kerîm’in baştan sona okunması ve dinlenmesidir.
Fitre: Ramazan ayına ve onda elde ettiğimiz berekete bir teşekkür ifadesi olarak bayram namazından önce verilmesi gereken sadakaya denir. Oruç tutsun ya da tutmasın Müslüman ve dinen zengin olan herkesin fitre vermesi vâciptir. Fitrenin ölçüsü bir kişinin sabahlı akşamlı bir günlük gıdasının ortalama bedelidir.
Güzel kul Hz. Eyyûb’un başına gelen ağır sıkıntılar karşısındaki tavrını görür. Kıssası gibi kendi de güzel Hz. Yûsuf’un hayat hikâyesindeki sabır, zekâ, maharet, iffet ve izzeti örnek alır. Hz. Îsâ’nın kendisine yöneltilen her türlü ithama, ezaya sevgisinden en ufak bir azalma yaşamadan göğüs germesini, görevini icra etmesini izler. Hz. Muhammed’i(s.a.s.) hicret yolculuğunda takip eder adım adım, kendisi de hayat yolculuğunda Allah rızasından onu alıkoyan her şeyi terk eder birer birer.
Peygamberlerin ilki Hz. Âdem, sonuncusu ise Hz. Muhammed’dir.(s.a.s.) Bu süreç boyunca Allah Teâlâ bazen peş peşe, bazen aynı zaman diliminde, bazen de kısa ya da uzun zaman aralıklarıyla peygamber göndermiştir. Bütün peygamberler ve onlara verilen vahiyler birbirlerini teyit etmiş, son nebi ve resûl Hz. Muhammed’in(s.a.s.) getirdiği Kur’an ise bütün peygamberleri ve ilâhî kitapları doğrulayıp onlara şahitlik etmiştir.
Mûcize, Allah’ın peygamberlerini doğrulamak ve desteklemek için yarattığı, insanların benzerini getirmekten âciz kaldığı olağanüstü bir durumdur. Örneğin Hz. Nûh’a inanmayanların tûfan ile helâk olması, atıldığı ateşin Hz. İbrâhim’i yakmaması, oğlunun gömleği yüzüne sürülünce Hz. Yâkub’un görmeyen gözlerinin açılması, Hz. Mûsâ’nın asâsı ile denizi yarması, Hz. Süleyman’ın karıncanın konuşmasını anlaması, Hz. Îsâ’nın, Allah’ın izniyle, ölüleri diriltmesi…
Muâmelât: Evlilik, miras, boşanma, mehir, nafaka, emzirme, nesep, alışveriş, kiralama, borç alıp verme, işçi haklarının düzenlenmesi, servetin dolaşımı gibi kişiyi ve toplumu ilgilendiren konulara dair açıklamalar ve hükümler.
Ahlâk: Adalet, ana babaya hürmet, tevazu, dostluk, şefkat, merhamet gibi hasletlerin tavsiye edilmesine; zulüm, kibir, hıyanet, cimrilik, intikam gibi kötülüklerden sakındırılmasına dair emir ve tavsiyeler.
Kur’an’da kendilerine kitap verilen peygamberlerin yalnızca dördünden söz edilmektedir. Bu dört Allah elçisine verilen kitaplar dışında elbette Allah diğer peygamberlerle de konuşup onlara da mesajlarını bildirmiştir. Ancak Kur’an, bu mesajların bir kitap hâline getirilip getirilmediğine dair bize bir bilgi vermemektedir. Kur’an-ı Kerîm dışındaki ilâhî kitaplar, zaman içinde insanlar tarafından değiştirilmiş, bunlar üzerinde ilâve ve çıkarmalar yapılmak suretiyle tahrif edilmişlerdir. Allah’ın en son vahyi olan Kur’an, hem önceki kitaplarda Allah’ın vahyettiklerini tasdik eder hem de onlara insanların karıştırdıkları yanlışları ortadan kaldırır. Kur’an-ı Kerîm dünyanın sonuna kadar geçerli olacak ve hiçbir şekilde bozulmaya uğramayacaktır.
Vahiy, yüce Rabbimizin peygamberler vasıtasıyla insanlara emir ve yasaklarını bildirmesidir. Allah’ın vahiylerinin bir araya toplanması sonucunda oluşan kitaplara ilâhî kitaplar ya da kutsal kitaplar diyoruz. Bu kitaplar insanlara iyiyi, doğruyu ve güzeli anlatan; onları kötü, yanlış ve çirkinden sakındıran birer rehberdir. İlâhî kitaplar farklı zaman dilimlerinde ve farklı topluluklara gönderilmiş olsalar da özleri itibarıyla bir ve aynıdırlar, aynı hakikati ifade ederler.