Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • merhaba09.02.2025 - 20:38

    Hiç düşündünüz mü yada bilen var mı içinizde.... "Merhaba" ne anlama geliyor.?
    Çok ilginç bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı varmış meğer.
    "Merhaba" aslında Farsça kökenli olup "benden size zarar gelmez" anlamına geliyormuş.
    Çok hoş değil mi? Bunu öğrendikten sonra karsımdaki insana merhaba demek daha bir anlamlı oldu benim için.
    Şu an bu mesajı okuyan herkese benden,
    "MERHABA"

  • dua09.02.2025 - 20:35

    YA RABBİ
    İki büklüm oluşum, egoma yenilmemek içindir.
    Senin huzurundaki samimiyettir.
    Ellerim değil avuçlarımdır içimi boşalttığım
    Ne istiyorsam senden dilimden dökülür avuçlarıma
    Hepsini toplar bakarım
    Boynumu eğişim , mahçubiyettir .
    Huzurundaki hâldir
    Her şeye dik duran ruhumun her şeyi gönderene teşekkürüdür
    Gözlerimi kapamam,senden başkalarına küsmemdir
    Gözyaşım kalptendir , o sana ağlar
    Ne yaparsam yapayım huzuruna davet ettiğin için
    Kendimize veremediğimiz değeri bize layık gördüğün için
    Seni seviyorum...

  • kendime fısıltılar09.02.2025 - 20:31

    Dün yine dilimde şarkılarla çıktım evden. Hava kapalıymış, soğukmuş ne gam. Karıncalara, basmamaya özen göstererek ufak ufak geçtim toprak yoldan. Şarkımın makamı değişti . Derin derin çektim içime çimen kokusunu, şöyle bir gerindim gerindim.
    Yakındaki parka girdim sonra, mutlu mutlu yürüdüm. Güllere gülümseyerek. İlerde, bir bankın üstünde kendimi gördüm oturmuş halde. . Gözlerim gökyüzünde düşünceli düşünceli sigara içiyordum. Usulca yanıma yaklaştım.
    -" Oturabilir miyim? "dedim. Bana hiç bakmadan başını salladı.
    - "Ne düşünüyorsun?" diye sordum.
    - "Karışık, sen anlamazsın." dedi, önüne bakarak. Son bir nefes çekip, "Çok karışık..." diye dumanları savurdu ağzından...
    - "Her zaman bir çözüm yolu vardır" dedim.
    - Ukalâ, dedi. Hayatım boyunca hiç derin düşündün mü sen? Hiç korktun mu? Tasalandın mı? Riskleri hesap edip planlar kurdun mu? Senin için hava hoş. Dilinde şarkılar, deli başında bahar, vur patlasın çal oynasın. Nasıl böyle iyimser olabiliyorsun?"
    - İşim bu, dedim.
    İlk kez dönüp baktı yüzüme, gözlerimin ta içine. Kaçırmadım gözlerimi kendimden.
    - "Yaşam nedir sence?" dedi.
    - "Şu andır işte, "dedim. Yani nasıl diyeyim, sur dibinde kıvırcık, kuş dilinde pütürcük, yaz gününde bürümcük. Evet evet tam olarak budur yaşam.
    - "Bu kadar basit öyle mi?" dedi.
    - "Öyle"", dedim.
    - Peki benim de senin gibi olmamı ister misin?" diye sordu.
    - Sakın haa! diye bağırmışım. Sen benim gibi olursan, nerede durmamız gerektiğini kim söyleyecek bize, kim riskleri hesap edip plan kuracak? Kim korkacak, kim kızacak, kim derin düşünecek ve kim ağlayacak insan gibi? Senin de işin bu...
    - Demek ömür boyu ben böyle kalacağım, sense gülüp eğleneceksin,"dedi.
    -" Üzülme," dedim. "Ben hep yanında olacağım. Sen kederlendiğinde sırtına vurup, "hadii boş ver, sur dibinde kıvırcık, kuş dilinde pütürcük, yaz gününde bürümcüktür yaşamak." diyeceğim. En çaresiz anında omzunda omzumu bulacaksın. Ve sen, sen sevgili ben, ben hiçbir şeyden habersiz lay lay
    lom düşerken hatalara, uçurumların kenarında kaygısızca seksek oynarken, yetişip tutacaksın kolumdan.
    O ilk kez tebessüm etti ve ilk kez gözlerim doldu benim. Sarıldım boynuma.
    - "İyi ki varsın," dedi. Ellerimle ellerimi tuttu sıkıca.

  • fanatizm09.02.2025 - 20:17

    GÜZEL DOSTLAR..
    DİKKAT...!
    Siyasi bir algı ve anlayış, inançların içine yerleşince, siyasetin ilke ve yöntemleri inançların yerini almaya başlar.
    Bir de bakmışsınız ki Allah'ın ve onun elçisinin buyrukları değil, peşinde olduğunuz siyasetçinin nutukları sizin ilkeleriniz ve inançlarınız haline gelmeye başlar..
    Sonra hesap günü üzülürsünüz...
    Demedi demeyin..????

  • fanatizm09.02.2025 - 20:14

    BETON KAFA
    Bazı insanlarla konuşabilmek ve anlaşabilmek zor zanaat. Genetiği çimento olmalı ki biraz su katınca betonlaşıyor kişilikleri.. "Beton Kafa" tabiri oradan geliyor herhal...? Donmuş, katılaşmış, geçirgenlik özelliğini kaybetmiş. Ne söyleseniz ne yapsanız etkilenmeyen, donmuş, katılaşmış kişilik. Dinler gibi yapar, dinlemez; anlar gibi bakar, anlamaz. Söylediğiniz tüm şeyler karşınızdaki betona çarpar ve size geri döner. Konuşmaya başladığında konu hakkında şeyhinden, siyasi liderinden duyduğu şeyleri kendi aklının süzgecinden geçirmeden papağan gibi size tekrarlar..
    Bu kişiler kendilerini dondurdukları ve her şeye kapattıkları için değişik düşünceleri kabul etmezler. Bu insanlar genelde aklını kiraya vermiş ya da beynini farklılıklara kapatmış insanlardır. Kendi doğrularından ya da aklını kiraya verdiği liderinin, şeyhinin ifade ettiği sabitelerden farklı söylemlere itibar etmezler. Bunun temelinde kocaman bir beton EGO vardır. O EGO kendini yücelttiği kadar bağlı olduğu siyasiyi de yüceltir. Ona toz kondurmaz.
    İnsanlığın evrensel değerleri, ahlaki ve dini değerler onun için sadece retorik bir önem taşır. Onları sözlerinde süs malzemesi olarak kullanır. Önemli olan aklını kiralayan şeyhinin, siyasi liderinin söylemleridir. Onlar önemlidir ve her şeyin üstünde konumlanır.
    Bu beton kafanın dini söylem ve eylemleri de bu minvaldedir. Kuranı okumayı pek sevmediklerinden aidiyet duydukları kişilerin din yorumları onlar için dindir...Mesela bir Arap örfü olan sakal bırakmak, cübbe, tespih, sağ elle yemek yemek, gireceği yere sağ-* ayakla girmek, hurma ile oruç açmak, yeni doğan çocuğuna Arap ya da Yahudi ismi koymak, sünnet olmak onlar için dindir.
    Şeyhinin önderinin koydukları dini sınırlar genel geçerdir. Genel geçer dediği dini değerleri işine geldiği zaman eğer, büker, çiğner geçer. Çıkarı gereği yalan söyler, sol elle yemek yemez ,kul hakkı yer, iftira eder, devletin malına ( beytül Mal) çöker. Sadisttir, ailesine eziyet eder. Adaleti gözetmez, zayıfı ezer. Faize kar payı diyerek insanları dolandırır.
    Bu hastalıklı tip malesef her yerde toplumu kuşatmış halde. Gittikçe ekonomik olarak gelişen ve semiren bu beton kişilik ülkenin kaderine hakim olduğunda, ülkeyi, kalkınmış, modern bir toplum olma yerine az gelişmiş bir Ortadoğu ülkesi konumuna getirmeye yeminli gözüküyor.
    Ahmet Yavaş

  • fanatizm09.02.2025 - 20:13

    BETON KAFA
    Bazı insanlarla konuşabilmek ve anlaşabilmek zor zanaat. Genetiği çimento olmalı ki biraz su katınca betonlaşıyor kişilikleri.. "Beton Kafa" tabiri oradan geliyor herhal...? Donmuş, katılaşmış, geçirgenlik özelliğini kaybetmiş. Ne söyleseniz ne yapsanız etkilenmeyen, donmuş, katılaşmış kişilik. Dinler gibi yapar, dinlemez; anlar gibi bakar, anlamaz. Söylediğiniz tüm şeyler karşınızdaki betona çarpar ve size geri döner. Konuşmaya başladığında konu hakkında şeyhinden, siyasi liderinden duyduğu şeyleri kendi aklının süzgecinden geçirmeden papağan gibi size tekrarlar..
    Bu kişiler kendilerini dondurdukları ve her şeye kapattıkları için değişik düşünceleri kabul etmezler. Bu insanlar genelde aklını kiraya vermiş ya da beynini farklılıklara kapatmış insanlardır. Kendi doğrularından ya da aklını kiraya verdiği liderinin, şeyhinin ifade ettiği sabitelerden farklı söylemlere itibar etmezler. Bunun temelinde kocaman bir beton EGO vardır. O EGO kendini yücelttiği kadar bağlı olduğu siyasiyi de yüceltir. Ona toz kondurmaz.
    İnsanlığın evrensel değerleri, ahlaki ve dini değerler onun için sadece retorik bir önem taşır. Onları sözlerinde süs malzemesi olarak kullanır. Önemli olan aklını kiralayan şeyhinin, siyasi liderinin söylemleridir. Onlar önemlidir ve her şeyin üstünde konumlanır.
    Bu beton kafanın dini söylem ve eylemleri de bu minvaldedir. Kuranı okumayı pek sevmediklerinden aidiyet duydukları kişilerin din yorumları onlar için dindir...Mesela bir Arap örfü olan sakal bırakmak, cübbe, tespih, sağ elle yemek yemek, gireceği yere sağ-* ayakla girmek, hurma ile oruç açmak, yeni doğan çocuğuna Arap ya da Yahudi ismi koymak, sünnet olmak onlar için dindir.
    Şeyhinin önderinin koydukları dini sınırlar genel geçerdir. Genel geçer dediği dini değerleri işine geldiği zaman eğer, büker, çiğner geçer. Çıkarı gereği yalan söyler, sol elle yemek yemez ,kul hakkı yer, iftira eder, devletin malına ( beytül Mal) çöker. Sadisttir, ailesine eziyet eder. Adaleti gözetmez, zayıfı ezer. Faize kar payı diyerek insanları dolandırır.
    Bu hastalıklı tip malesef her yerde toplumu kuşatmış halde. Gittikçe ekonomik olarak gelişen ve semiren bu beton kişilik ülkenin kaderine hakim olduğunda, ülkeyi, kalkınmış, modern bir toplum olma yerine az gelişmiş bir Ortadoğu ülkesi konumuna getirmeye yeminli gözüküyor.
    Ahmet Yavaş

  • fanatizm09.02.2025 - 20:13

    BETON KAFA
    Bazı insanlarla konuşabilmek ve anlaşabilmek zor zanaat. Genetiği çimento olmalı ki biraz su katınca betonlaşıyor kişilikleri.. "Beton Kafa" tabiri oradan geliyor herhal...? Donmuş, katılaşmış, geçirgenlik özelliğini kaybetmiş. Ne söyleseniz ne yapsanız etkilenmeyen, donmuş, katılaşmış kişilik. Dinler gibi yapar, dinlemez; anlar gibi bakar, anlamaz. Söylediğiniz tüm şeyler karşınızdaki betona çarpar ve size geri döner. Konuşmaya başladığında konu hakkında şeyhinden, siyasi liderinden duyduğu şeyleri kendi aklının süzgecinden geçirmeden papağan gibi size tekrarlar..
    Bu kişiler kendilerini dondurdukları ve her şeye kapattıkları için değişik düşünceleri kabul etmezler. Bu insanlar genelde aklını kiraya vermiş ya da beynini farklılıklara kapatmış insanlardır. Kendi doğrularından ya da aklını kiraya verdiği liderinin, şeyhinin ifade ettiği sabitelerden farklı söylemlere itibar etmezler. Bunun temelinde kocaman bir beton EGO vardır. O EGO kendini yücelttiği kadar bağlı olduğu siyasiyi de yüceltir. Ona toz kondurmaz.
    İnsanlığın evrensel değerleri, ahlaki ve dini değerler onun için sadece retorik bir önem taşır. Onları sözlerinde süs malzemesi olarak kullanır. Önemli olan aklını kiralayan şeyhinin, siyasi liderinin söylemleridir. Onlar önemlidir ve her şeyin üstünde konumlanır.
    Bu beton kafanın dini söylem ve eylemleri de bu minvaldedir. Kuranı okumayı pek sevmediklerinden aidiyet duydukları kişilerin din yorumları onlar için dindir...Mesela bir Arap örfü olan sakal bırakmak, cübbe, tespih, sağ elle yemek yemek, gireceği yere sağ-* ayakla girmek, hurma ile oruç açmak, yeni doğan çocuğuna Arap ya da Yahudi ismi koymak, sünnet olmak onlar için dindir.
    Şeyhinin önderinin koydukları dini sınırlar genel geçerdir. Genel geçer dediği dini değerleri işine geldiği zaman eğer, büker, çiğner geçer. Çıkarı gereği yalan söyler, sol elle yemek yemez ,kul hakkı yer, iftira eder, devletin malına ( beytül Mal) çöker. Sadisttir, ailesine eziyet eder. Adaleti gözetmez, zayıfı ezer. Faize kar payı diyerek insanları dolandırır.
    Bu hastalıklı tip malesef her yerde toplumu kuşatmış halde. Gittikçe ekonomik olarak gelişen ve semiren bu beton kişilik ülkenin kaderine hakim olduğunda, ülkeyi, kalkınmış, modern bir toplum olma yerine az gelişmiş bir Ortadoğu ülkesi konumuna getirmeye yeminli gözüküyor.
    Ahmet Yavaş

  • insan09.12.2024 - 00:57

    Insanlarla birlikte yaşamak, onların arasında olmak, kalabalığa karışmak kadar, insanın yalnızlığa da İhtiyacı varmış. Geç kalmış olsak da insan başkalarını bırakıp kendini dinlemeye, hayat hikayesi ile ilgili hesap-kitap yapmaya, gelecekle ilgili hayaller kurmaya ihtiyaç duyuyor...
    Balıkesir'in kalabalığından, trafiğinden rutin insan profilinden uzaklaşmak istedim ve birkaç günlüğüne Karamürsel'e kaçtım...
    Çok iyi yapmışım... Kendi derunumda, kendimle baş başa kalmayı özlemişim. Karamürseldeki denizin maviliği, sonbaharın sarışın güzelliği beni büyüledi
    Buraların rüzgarı da farklı esiyor...Hafif serin ve tatlı bu esişin insanın saçlarını okşaması gözlerinden öpmesi bir başka güzel.
    Martıların söylediği şarkılar, serçelerin minik sıçrayışları, beyaz tüylü aylak kedilerin mavi mavi bakması, farklı mutluluk sundu bana...
    Şimdi sessizliğin muhteşem senfonisini dinliyorum ve mest oluyorum
    Hayatın tadını çıkarmak, onun muhteşem güzelliğini içine içine çekmek çok özel bir duygu.
    Dünya denen bennzersiz tasarımın bir parçası olmak, burada yaşayan canların candaşı olmak harika bir şey.
    Candan'ın deyimiyle, " Denizden esen meltemin eşliğinde Karamürsel'de sabah ezanı dinlemenin huzurunu, mutluluğunu tatmak çok güzel."
    Yaradanım iyi ki yaratmış beni. İyi ki var olmuşum. Ona teşekkür ediyorum. Tabi bu var oluşa aracı olan ana ve babama da.
    Yaşamak, yaşadığını hissetmek ve farkında olmak böyle bir şey olsa gerek ...Hayat güzel dostlar.
    Tavsiye ederim...
    Ahmet Yavaş

  • şarkı Sözü09.12.2024 - 00:52

    DUYDUM Kİ UNUTMUŞSUN GÖZLERİMİN
    RENGİNİ (HİKAYESİ )
    1972 yılında Turgut Yarkent'e bir arkadaşı sevdiği kız için bir şiir yazmasını rica eder.
    Turgut Yarkent:
    "Peki nasıldır bu kız, gözleri ne renk mesela? "diye sorar.
    Arkadaşı " Unuttum" der.
    "Peki kızın göz veya saç rengini hatırladın mı?"sorusuna yine yanıt vermeyince:
    "Yakında hazırlarım merak etme" der.
    Şair ne yazacağını düşünür ve sonunda kızın ağzından arkadaşına hitap edercesine şiiri yazar.
    Yazdığı şiiri Muhayyerkürdi makamında Selahattin Altınbaş besteler.
    Milliyet gazetesinin 1977' de açmış olduğu"Yılın Sevilen Şarkıları" yarışmasında
    "Duydum Ki Unutmuşsun Gözlerimin Rengini" eseri ödül alır.
    Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini
    Yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara
    Bir zamanlar sevginle, ateşlenen başımı
    Dizlerinin yerine dayasaydım taşlara.

    Hani bendim yedi renk, hani tende can idim
    Hani gündüz hayalin geceler rüyan idim.
    Demek ki senin için aşk değil yalan idim
    Acırım heder olan o en güzel yıllara.

  • öğretmen09.12.2024 - 00:49

    ÖĞRETMEN.
    Sahi ya bugün 24 Kasım. Öğretmenlere özel gün.
    Sahi ya ben de öğretmenim. 33 sene bu meslekle ülkeme hizmet ettim. "Yeniden dünyaya gelsem yeniden öğretmen olurdum" diye düşünüyorum.
    Biliyorsunuz..
    Mesleklerin çoğu insana yönelik ve insana hizmet ediyor. İnsanın, ayakabıcı ayağına, şapkacı başına, terzi bedenine, lokantacı midesine hitabediyor. İnsanın merkezi sayılan aklına, vicdanına ise öğretmenler hitabediyor .Bilim ve teknoloji ve bunun sonucunda refahın ve gelişmişliğin ana unsuru olan aklın gelişiminden, ve onun eğitiminden öğretmenler sorumlu.
    Can alıcı soru...Öğretmenler olarak bu sorumluluğu yerine getirebildik mi ...?
    Kocaman hayır... Kendimizi kandırmaya gerek yok. Ülkemizin sosyal ve ekonomik durumu ortada. Kalkınmayı sağlayacak insan unsurunu iyi yetiştiremedik, yetiştiremiyoruz... Başka bir anlatımla insan eğitmeyi, insanımızı inşa etmeyi beceremiyoruz.
    Kaderciyiz, kolaycıyız, kopyacıyız. İşimizi sistemli ve sağlam yapmıyoruz.
    Din ile bilim arasındaki ilişkiyi sağlam bir zemine otutamadık. Dinin "İki günü birbirine eşit olan zarardadır"ilkesindeki dinamizmi anlayamadık.Kuranı sadece Arapça metin olarak okuduk. Onu anlamayı ıskaladık.
    İnsanı okuyamadık, onu tanıma, eğitip inşa etmeyi bilemedik
    Tabiatı okuyamadık. Özelilkle pozitif bilimler konusunda yeterli gelişim sağlayamadık. Nobel ödülünü birkaç Türkün dışında hep başka ülke bilim adamları aldı.
    İlk 500 e giren üniversitelerimiz vardı. Şimdi yok. İmam Hatip Okulu açmayı, ya da ortaokullara İmam Hatip ismini vermeyi marifet sandık. 100 ün üzerinde ilahiyat Fakültesi açtık. Dünya çapında bir İslam bilgini yetiştiremedik. Kendini yetiştirenleri ise lince tabi tuttuk.
    Camiler boşaldı. Bunca dini okul ve dini kuruma rağmen toplumun ahlaki yapısında büyük bir çürüme gerçekleşti.
    Sahi şimdi ben ne yaptım... 24 Kasım'da, bu mutlu günde moralinizi bozdum. Üzgünüm ama gerçekler bunlar. Acıtıcı, can yakıcı gerçekler.
    Emekli bir öğretmen olarak penceremden gördüklerim bunlar.
    Tüm meslektaşlarımın öğretmenler gününü kutluyorum.
    Ahmet Yavaş