Şehadet etmek , şahitlik etmek . Ne büyük bir imandır . Ben şehadet ederim ki , Allah'tan başka ilah yoktur. Allahu Ekber ! Şahitlik etmek , neye göre bu şahitlik . Öyle ya sonuçta somut bir şey değil ki , tutamazsın göremezsin . Üzerinde deney yapamazsın . ....vs .vs Evet neye göre bu şahitlik , kesin bilme hali . Kainat, alemler, insan , bitkiler, hayvanlar... Bütün bunlara bakarak ,inceleyerek, düşünürek ,sorgulayarak . Sonra yaratılan onca varlıkları görüp bütün bunları yaratanın olduğuna şeksiz şüphesiz şehadet şahitlik edercesine bir iman ile evet ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur.
İlk olarak bilmek fiilinden başlayıp sonra şehadet kavramina geçmek istiyorum. Öyle ya bilmeden, anlamadan şehadet etmek bir papaginin getirdiği sehadetten farksizdir. Bir misal ile bilmeyi anlatmak istiyorum. Anne, karnındaki ikiz bebeklerin , ikiz oluşu cinsiyeti, sağlıklarına dair teknolojiden bilimden faydalanarak yüzde yüz olamasa da bir bilgiye ulaşır. Ama annesinin karnındaki bebeklerin ,anne karnından başka bir yerden haberleri ,bilgileri var mıdır şüpheli. Bu ikiz kardeşler kendi aralarinda konuşacak olsa biri tesadüf eseri orada olduklarini , hayatlarini şu fanus gibi yerde olacağını ,göbeklerinden besleneceklerini ve bu nimetlerin onlara tesadüfen geldigini söylerken diğeri ise , tesadüf eseri olamayacaklarını , gerek olusmalarinda gerek her yönden korumalı bir fanusun içinde olmaları gerek yeme içme eylemlerinin dahi yormadan bir düzenekle sağlandığını bu mukemmelliyetin tesadüf eseri olamayacağını ayrıca gerek hareketlerinden gerek nefesinden gerek sesinden hissettiği ve var olduğunu görmeden de bildiği bir annesinin olduğunu ve bu hayatından muhakkak ki başka bir hayatin onu bekledigini , yuruyecegini, kosacagini ,ağzından beslenecegini hatta ağzında dişler çıkacağını söyluyordu. Öteki ise sen yalancisin böyle bir şey yok deyip duruyordu. Bunlarin olacağını söyleyen mi yalanci yoksa böyle bir şey yok uydurma her şey tesadüf diyen mi yalanci .
Şehadet etmek ,güçlü bir bilgiye dayanır. Sadece gökyüzüne bakmak bile şehadet etmeyi gerektirir. Yıldızların birbirine çarpmadan aralarındaki mesafeyi koruması , gece olunca bir ışık saçması . Bunlar az şey midir? Sahi bu yıldızlar bu ışığı nasıl oluşturuyorlar ? Dünya kendi ekseninde durmadan döner. Var mı bir sallantı bu kadar dönüşlerine rağmen nasıl bu kadar rahat yaşamakta bu insanlar. Dünya dönerken niçin tepetaklak olmayız ? Bir deprem olduğunda hayretler geçiren bizler esas hayretle bakmamiz gerekene hayret edemiyoruz.
Bir resim görseler ressamini merak ederler bir resmin bile tesadüf eseri olamayacağını bilirler. Oysa tek bir kusuru dahi bulunmayan birbirinden farklı canlılar ve onların mükemmel donanımları ,gökyüzü yeryüzü , denizler herşey bir düzen içinde akıp giderken bunların nasıl bir yaradanı olamaz . Bir dut yapragini yiyen ipek böceği ipek yaparken aynı dut yapragini yiyen arı bal yapıyor. Kim öğretti bunları onlara? Varlığı, birliği, herşeye kadir olduğu bütün kanıtlarla belli iken hala inkar da ısrar etmek yalanciliktan başka nedir?
Evet şehadet ederim şahitlik ederim Alllahtan başka ilah yoktur. O doğmamış ve doğurmamistir. Ezeli ve ebedidir. Ve O herşeye kadirdir.
Bütünsellik üzerine Aslında ne kadar da ağır ve derin bir mevzu. Kainat, herşeyiyle ayrı ayrı gözüküp bir bütünün içinde . Hani paketiyle bir ürün alirsiniz ya o paketin içinde ayrı ayrı ürünler vardır ama hepsi birbirine bağlantılıdır . Nitekim insan anatomisi . Her bir organın ayrı ayrı görevleri,fonksiyonları var. Ama hiçbirini bir digerinden ayırt edemezsiniz. Birbirine bağlantılıdır. Ve insanın anatomisini nitelerken sadece kalptir ya da beyindir ya da karaciğer böbrektir diyemezsiniz. Bir puzzle gibidir. Her biri kendi çapında bir alem ve her bir alem birleşince bir bütün.
İnsan olaylara, nesnelere kısacası herşeye bakarken butunsellik içinde mi olmalidir ? Bence evet. Butunsellik hayatın kendisidir desem abartmam. Birisine bakarken bile sadece gözleri, saçları, duruşu ya da kıyafeti boyu posu olarak değil bir bütün haliyle bakmak gerek . Mesala kitap okurken yine bir bütün olarak okumak gerek. her bir parcasini ayrı değerlendirmek bütünün doğru anlaşılmamasına neden olabilir.
Karışıklıkların içinde dahi birbirine bağlı anlamlı güzellikler vardır.
Anlamlandıramadıklarınızda dahi nice anlamlar vardır. Bir şeyin anlam olarak ifade etmesi ancak anlamlandırılabildiğinde mümkün olabilmektedir. Anlam olarak ifade edemedikleriniz anlamsız değildir. Bir şeyin güzelliği onun anlamlandırılmasıyla nitelenmiş olur. Anlamlandıramadığınız her şey güzel nitelendirilmesinden de uzaktır.
Güzel ya da çirkin kavramının kişiden kişiye değişiyor olması anlamlandırdığı halindendir. Her şey için durum bu şekildedir. Ve insanlar hayatlarındaki kararlarını bu şekilde verirler.
Bilmediklerin ne varsa sadece bakmak eylemini gözüne verdiğin içindir. Göz görebildiğiyle yetinir.
Mesala bir kuşa herkes farklı nazar eder. Matematikçi ebatları, ölçüleriyle ilgilenir. Bilimci kuşun organları ve bunların işleyişine akıl yorar. sanatçıyı görünüşü, renkleri cezbeder. Şair, hissiyatçıdır. Hangi duyguyu anlatmak isterse kuşu o duyguyla bağdaştırabilir. Bir kuşa bakarken bütün hepsini kullanarak bakan insan belki de çok azdır. Aslında ilim, bilim, sanat, söz ... ne varsa hepsi bütüne bakmak için birer parçadır.
Şehadet etmek , şahitlik etmek . Ne büyük bir imandır . Ben şehadet ederim ki , Allah'tan başka ilah yoktur.
Allahu Ekber !
Şahitlik etmek , neye göre bu şahitlik . Öyle ya sonuçta somut bir şey değil ki , tutamazsın göremezsin . Üzerinde deney yapamazsın . ....vs .vs
Evet neye göre bu şahitlik , kesin bilme hali .
Kainat, alemler, insan , bitkiler, hayvanlar... Bütün bunlara bakarak ,inceleyerek, düşünürek ,sorgulayarak .
Sonra yaratılan onca varlıkları görüp bütün bunları yaratanın olduğuna şeksiz şüphesiz şehadet şahitlik edercesine bir iman ile evet ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur.
İlk olarak bilmek fiilinden başlayıp sonra şehadet kavramina geçmek istiyorum. Öyle ya bilmeden, anlamadan şehadet etmek bir papaginin getirdiği sehadetten farksizdir.
Bir misal ile bilmeyi anlatmak istiyorum. Anne, karnındaki ikiz bebeklerin , ikiz oluşu cinsiyeti, sağlıklarına dair teknolojiden bilimden faydalanarak yüzde yüz olamasa da bir bilgiye ulaşır. Ama annesinin karnındaki bebeklerin ,anne karnından başka bir yerden haberleri ,bilgileri var mıdır şüpheli.
Bu ikiz kardeşler kendi aralarinda konuşacak olsa biri tesadüf eseri orada olduklarini , hayatlarini şu fanus gibi yerde olacağını ,göbeklerinden besleneceklerini ve bu nimetlerin onlara tesadüfen geldigini söylerken diğeri ise , tesadüf eseri olamayacaklarını , gerek olusmalarinda gerek her yönden korumalı bir fanusun içinde olmaları gerek yeme içme eylemlerinin dahi yormadan bir düzenekle sağlandığını bu mukemmelliyetin tesadüf eseri olamayacağını ayrıca gerek hareketlerinden gerek nefesinden gerek sesinden hissettiği ve var olduğunu görmeden de bildiği bir annesinin olduğunu ve bu hayatından muhakkak ki başka bir hayatin onu bekledigini , yuruyecegini, kosacagini ,ağzından beslenecegini hatta ağzında dişler çıkacağını söyluyordu. Öteki ise sen yalancisin böyle bir şey yok deyip duruyordu.
Bunlarin olacağını söyleyen mi yalanci yoksa böyle bir şey yok uydurma her şey tesadüf diyen mi yalanci .
Şehadet etmek ,güçlü bir bilgiye dayanır.
Sadece gökyüzüne bakmak bile şehadet etmeyi gerektirir.
Yıldızların birbirine çarpmadan aralarındaki mesafeyi koruması , gece olunca bir ışık saçması . Bunlar az şey midir? Sahi bu yıldızlar bu ışığı nasıl oluşturuyorlar ?
Dünya kendi ekseninde durmadan döner. Var mı bir sallantı bu kadar dönüşlerine rağmen nasıl bu kadar rahat yaşamakta bu insanlar. Dünya dönerken niçin tepetaklak olmayız ? Bir deprem olduğunda hayretler geçiren bizler esas hayretle bakmamiz gerekene hayret edemiyoruz.
Bir resim görseler ressamini merak ederler bir resmin bile tesadüf eseri olamayacağını bilirler.
Oysa tek bir kusuru dahi bulunmayan birbirinden farklı canlılar ve onların mükemmel donanımları ,gökyüzü yeryüzü , denizler herşey bir düzen içinde akıp giderken bunların nasıl bir yaradanı olamaz .
Bir dut yapragini yiyen ipek böceği ipek yaparken aynı dut yapragini yiyen arı bal yapıyor. Kim öğretti bunları onlara?
Varlığı, birliği, herşeye kadir olduğu bütün kanıtlarla belli iken hala inkar da ısrar etmek yalanciliktan başka nedir?
Evet şehadet ederim şahitlik ederim Alllahtan başka ilah yoktur. O doğmamış ve doğurmamistir. Ezeli ve ebedidir. Ve O herşeye kadirdir.
Bütünsellik üzerine
Aslında ne kadar da ağır ve derin bir mevzu. Kainat, herşeyiyle ayrı ayrı gözüküp bir bütünün içinde . Hani paketiyle bir ürün alirsiniz ya o paketin içinde ayrı ayrı ürünler vardır ama hepsi birbirine bağlantılıdır .
Nitekim insan anatomisi . Her bir organın ayrı ayrı görevleri,fonksiyonları var. Ama hiçbirini bir digerinden ayırt edemezsiniz. Birbirine bağlantılıdır. Ve insanın anatomisini nitelerken sadece kalptir ya da beyindir ya da karaciğer böbrektir diyemezsiniz.
Bir puzzle gibidir. Her biri kendi çapında bir alem ve her bir alem birleşince bir bütün.
İnsan olaylara, nesnelere kısacası herşeye bakarken butunsellik içinde mi olmalidir ? Bence evet. Butunsellik hayatın kendisidir desem abartmam. Birisine bakarken bile sadece gözleri, saçları, duruşu ya da kıyafeti boyu posu olarak değil bir bütün haliyle bakmak gerek . Mesala kitap okurken yine bir bütün olarak okumak gerek. her bir parcasini ayrı değerlendirmek bütünün doğru anlaşılmamasına neden olabilir.
Karışıklıkların içinde dahi birbirine bağlı anlamlı güzellikler vardır.
Anlamlandıramadıklarınızda dahi nice anlamlar vardır. Bir şeyin anlam olarak ifade etmesi ancak anlamlandırılabildiğinde mümkün olabilmektedir. Anlam olarak ifade edemedikleriniz anlamsız değildir.
Bir şeyin güzelliği onun anlamlandırılmasıyla nitelenmiş olur. Anlamlandıramadığınız her şey güzel nitelendirilmesinden de uzaktır.
Güzel ya da çirkin kavramının kişiden kişiye değişiyor olması anlamlandırdığı halindendir.
Her şey için durum bu şekildedir. Ve insanlar hayatlarındaki kararlarını bu şekilde verirler.
Bakıpta bildiklerin senindir.
Bilmediklerin ne varsa sadece bakmak eylemini gözüne verdiğin içindir. Göz görebildiğiyle yetinir.
Mesala bir kuşa herkes farklı nazar eder. Matematikçi ebatları, ölçüleriyle ilgilenir. Bilimci kuşun organları ve bunların işleyişine akıl yorar. sanatçıyı görünüşü, renkleri cezbeder. Şair, hissiyatçıdır. Hangi duyguyu anlatmak isterse kuşu o duyguyla bağdaştırabilir.
Bir kuşa bakarken bütün hepsini kullanarak bakan insan belki de çok azdır. Aslında ilim, bilim, sanat, söz ... ne varsa hepsi bütüne bakmak için birer parçadır.
Yıldızın güzelliğini gösteren, gecenin karanlığıdır.