_: Ey kuş misali ruhum! Anını bekleyen bir yolcu gibi, olmayı bilemedi bu beden. oysa sen bunaldın, sıkıldın,yoruldun, sığamadın . Korktu bedenim , sen gidince buz gibi kesilmekten , çürümekten . Senin gittiğin yerlere hüzün çöker. Ayrılık girer. Hasretlik siner. Birgün gideceğini bilenler , niye gittin diye sitem ederler. Misafirliğe geldiğin bu mekanı ,bedeni bırakıp gitmen ne de çok yaralar. Ey ruhum ! unuttuk. Dünyanın nimetlerine daldıkça senin kısa bir süreliğine bedenimize misafir geldiğini unuttuk. Sürüklendik ,sürükledik. Bir lahza düşünecek olsak ,amaan boşver eğlenmene bak ! daha gençsin deyip durduk. Sevdiklerimizin cansız bedenlerini görmekte yetmedi bize. Ağladık, güldük. Ağladık , güldük. Ve dünya güzel be ruhum . Keyifler güzel.Gidenler gelmez , boşveeerrr ! Boşverdik be ruhum . Herşeyi boş verdik. Hep kendi mutlu oluşumuza baktık. Evlatlarımıza sarılıp koklarken , evlat acısı çekenleri , evlat olsun hasretiyle yanıp tutuşanları görmedik, bilmedik. Anneler günü, babalar günü tertipledik. Annesini, babasını kaybedenleri hiçe sayarak. Biliyor musun? sana hiç bakmadık ruhum. Güzellik kremleri, makyaj malzemeleri sürdük sürüştürdük bedenimize. Kıyafetler, takılar herşeyin en güzeli en pahalısından. Zayıf , şişman , uzun ,kısa . Matematiği ebat ölçülerinden ibaret olarak bildik. Ne yesek, ne içsek sadece bunu düşünür olduk. Tek sorun şu çürüyecek olan bedenin güzel ya da çirkin oluşu. Teninin renginin ne olduğuydu. Senin var olabileceğini de unuttuk ruhum. Aynı beden de , aynı dünyada ya da farklı bedende aynı dünyada olabileceğimizin hayallerini kurduk. Mezarları süsledik, taşlar diktik koca koca . Görüyorsun ya ne de çok seviyoruz dünyayı. Ölsek bile illa dünyalık mezarımız süslü olsun istiyoruz. Ey ruhum ! ben seni çok sevdim. Öyleki senin sevdiğin , kendine yakın hissettiğin ruhları da sevdim. Misafirliğinin bitip gideceğin zamana,an'a , ölüm diyoruz. Ve o an geldiğinde ; korkularımın merkezinde ev sahibi , geldiğinde sabır kalelerimi yıkma. üşürse yüreğim , inşirahını dokundur._
En çok kırıldığı yerden , doğrulmasını bilebilmeliydi insan. Elindeki dalı , kırıldığı yerinden daha çok kırmaya çalıştı orta yaşlı adam. Kırdıkça ,çıkardığı o sesle daha çok canını, kendi canını acıtmak istiyordu. Ağlasa ,ah bir ağlayabilse . Bir kere denilmiş ,erkekler ağlamaz diye. Erkeklik var ya serde . Yaş akınca gözden ,bakışlar altında ezilmek . Kaç defa kalbinden gözyaşları dökmüştü oysa. Kaç dal parçası daha gerekliydi ? Daha çok acıtabilmek için canını. Bir kere inkar etmek yapışmaya görsün ,insanın yakasına . Acıyı da sevinci de inkâr eder. Savaşmak .. Ya bir dal parçası ya da fikirle olur. Dal parçasini kırdıkça , fikri inkar ettikçe can acır. İnsan ,canını bu kadar niçin acıtmak ister ki ?
Anlatmak yerine susmayı tercih ediyorsan, söylediklerini anlamayacaklarını bilmenden ötürüdür. Herşey vaktini beklermiş. Çiçek vakti geldiğinde açar, mevsimler vakti geldiğinde olur. Ve söz de dahi anlaşılmak için vaktini bekler.
Işığı görmek için, karanlığa ihtiyacın vardır. İyiliği anlamak, kötülüğe uğramaktan geçer. Her şey zıddı ile bilinir, anlam kazanır. Cehennem olmasaydı, cennetin ne önemi vardı? Kaybetmek olmasaydı, kazanmak ne anlam ifade ederdi?
Bir mü'min Allah'ın ayetleri okunduğunda, paylaşıldığında tepki göstermez. Şunu görüyorum ki, nerde bir tepki gösteren varsa ihlasla inanmayanlardır. Apaçık bir şekilde inanmıyorum diyemedikleri için seslerini daha çok çıkartarak, çığırtkanlık yaparak susturacaklarını sanıyorlar. Biri beni ayet ile ikaz edecek olsa Allah razı olsun derim.
Ben istediğim gibi resim yapabilirim . Resim defterine yaptığım resimler bana ait resimler olur. İstersem silerim yerine başka resim yaparım İstedigim gibi. Yaptığım resimler beni niçin böyle yaptın? Beni niçin sildin ? Gibi soru sorma deme hakkına sahipler mıdır? Resmin sahibi benim resim defterinin sahibi de benim. İstersem yırtıp atmaya hakkım da var benim. Kime ne?
Bizleri birbirimizden farklı kılan ve bizlere farklı lisanlar vererek aralarımızda iletişim kurmanız için vesile kılan , bizlere akıl nimeti verip öğrenmek gibi bir fiil ile diri ve canlı tutan Allah'a hamd olsun.
Öğrenmek ve öğretmek . Kendimizi ya öğrenmenin içinde buluruz ya da bir şeyler öğretirken. Doğduğumuz andan başlar öğrenmek . Kimi zaman anne babamız olur öğreten kimi zaman hiç bilmedigimiz bir yabancı. Ögrenmek ve öğretmek insanın fıtratına en uygun metod. Ve bu metod , ilk insanin ilk peygamber oluşuyla başlar. Peygamberler ögretmenleridir insanoğlunun. Güzelliği, iyiliği, doğruluğu, dürüstlüğü, yardimseverligi, merhametli , insanlığa yakışır erdemli davranislari öğretenlerfir. Bizlere en iyi anlatacak özellikte öğretmenlerini tayin eden Allah'a hamd olsun Evet ben şehadet şahitlik ederim ki Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın kulu ve peygamberdir.
?feature=shared
_:
Ey kuş misali ruhum! Anını bekleyen bir yolcu gibi, olmayı bilemedi bu beden. oysa sen
bunaldın, sıkıldın,yoruldun, sığamadın . Korktu bedenim , sen gidince buz gibi
kesilmekten , çürümekten .
Senin gittiğin yerlere hüzün çöker. Ayrılık girer. Hasretlik siner. Birgün gideceğini
bilenler , niye gittin diye sitem ederler. Misafirliğe geldiğin bu mekanı ,bedeni bırakıp
gitmen ne de çok yaralar.
Ey ruhum ! unuttuk. Dünyanın nimetlerine daldıkça senin kısa bir süreliğine bedenimize
misafir geldiğini unuttuk. Sürüklendik ,sürükledik. Bir lahza düşünecek olsak ,amaan
boşver eğlenmene bak ! daha gençsin deyip durduk.
Sevdiklerimizin cansız bedenlerini görmekte yetmedi bize. Ağladık, güldük. Ağladık ,
güldük. Ve dünya güzel be ruhum . Keyifler güzel.Gidenler gelmez , boşveeerrr !
Boşverdik be ruhum . Herşeyi boş verdik. Hep kendi mutlu oluşumuza baktık.
Evlatlarımıza sarılıp koklarken , evlat acısı çekenleri , evlat olsun hasretiyle yanıp
tutuşanları görmedik, bilmedik. Anneler günü, babalar günü tertipledik. Annesini,
babasını kaybedenleri hiçe sayarak.
Biliyor musun? sana hiç bakmadık ruhum. Güzellik kremleri, makyaj malzemeleri
sürdük sürüştürdük bedenimize. Kıyafetler, takılar herşeyin en güzeli en pahalısından.
Zayıf , şişman , uzun ,kısa . Matematiği ebat ölçülerinden ibaret olarak bildik. Ne
yesek, ne içsek sadece bunu düşünür olduk. Tek sorun şu çürüyecek olan bedenin
güzel ya da çirkin oluşu. Teninin renginin ne olduğuydu.
Senin var olabileceğini de unuttuk ruhum. Aynı beden de , aynı dünyada ya da farklı
bedende aynı dünyada olabileceğimizin hayallerini kurduk. Mezarları süsledik, taşlar
diktik koca koca . Görüyorsun ya ne de çok seviyoruz dünyayı. Ölsek bile illa dünyalık
mezarımız süslü olsun istiyoruz.
Ey ruhum ! ben seni çok sevdim. Öyleki senin sevdiğin , kendine yakın hissettiğin
ruhları da sevdim. Misafirliğinin bitip gideceğin zamana,an'a , ölüm diyoruz. Ve o an
geldiğinde ;
korkularımın merkezinde ev sahibi , geldiğinde sabır kalelerimi yıkma. üşürse yüreğim ,
inşirahını dokundur._
En çok kırıldığı yerden , doğrulmasını bilebilmeliydi insan. Elindeki dalı , kırıldığı yerinden daha çok kırmaya çalıştı orta yaşlı adam. Kırdıkça ,çıkardığı o sesle daha çok canını, kendi canını acıtmak istiyordu. Ağlasa ,ah bir ağlayabilse . Bir kere denilmiş ,erkekler ağlamaz diye. Erkeklik var ya serde . Yaş akınca gözden ,bakışlar altında ezilmek .
Kaç defa kalbinden gözyaşları dökmüştü oysa.
Kaç dal parçası daha gerekliydi ? Daha çok acıtabilmek için canını. Bir kere inkar etmek yapışmaya görsün ,insanın yakasına . Acıyı da sevinci de inkâr eder.
Savaşmak .. Ya bir dal parçası ya da fikirle olur. Dal parçasini kırdıkça , fikri inkar ettikçe can acır.
İnsan ,canını bu kadar niçin acıtmak ister ki ?
Anlatmak yerine susmayı tercih ediyorsan, söylediklerini anlamayacaklarını bilmenden ötürüdür.
Herşey vaktini beklermiş. Çiçek vakti geldiğinde açar, mevsimler vakti geldiğinde olur.
Ve söz de dahi anlaşılmak için vaktini bekler.
Işığı görmek için, karanlığa ihtiyacın vardır.
İyiliği anlamak, kötülüğe uğramaktan geçer.
Her şey zıddı ile bilinir, anlam kazanır.
Cehennem olmasaydı, cennetin ne önemi vardı?
Kaybetmek olmasaydı, kazanmak ne anlam ifade ederdi?
Eski eşyaların anıları vardır. Gelip geçen insanların hayat hikayeleri. Eşyaları değerli kılan eşyanın kendisi değil, eşyaya yüklenilen anlamlardır.
"Bizi aldatan, bizden değildir.”
Hz. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)
Bir mü'min Allah'ın ayetleri okunduğunda, paylaşıldığında tepki göstermez.
Şunu görüyorum ki, nerde bir tepki gösteren varsa ihlasla inanmayanlardır.
Apaçık bir şekilde inanmıyorum diyemedikleri için seslerini daha çok çıkartarak, çığırtkanlık yaparak susturacaklarını sanıyorlar.
Biri beni ayet ile ikaz edecek olsa Allah razı olsun derim.
Ben istediğim gibi resim yapabilirim . Resim defterine yaptığım resimler bana ait resimler olur. İstersem silerim yerine başka resim yaparım İstedigim gibi. Yaptığım resimler beni niçin böyle yaptın? Beni niçin sildin ? Gibi soru sorma deme hakkına sahipler mıdır? Resmin sahibi benim resim defterinin sahibi de benim. İstersem yırtıp atmaya hakkım da var benim. Kime ne?
Bizleri birbirimizden farklı kılan ve bizlere farklı lisanlar vererek aralarımızda iletişim kurmanız için vesile kılan , bizlere akıl nimeti verip öğrenmek gibi bir fiil ile diri ve canlı tutan Allah'a hamd olsun.
Öğrenmek ve öğretmek . Kendimizi ya öğrenmenin içinde buluruz ya da bir şeyler öğretirken.
Doğduğumuz andan başlar öğrenmek . Kimi zaman anne babamız olur öğreten kimi zaman hiç bilmedigimiz bir yabancı.
Ögrenmek ve öğretmek insanın fıtratına en uygun metod.
Ve bu metod , ilk insanin ilk peygamber oluşuyla başlar. Peygamberler ögretmenleridir insanoğlunun. Güzelliği, iyiliği, doğruluğu, dürüstlüğü, yardimseverligi, merhametli , insanlığa yakışır erdemli davranislari öğretenlerfir.
Bizlere en iyi anlatacak özellikte öğretmenlerini tayin eden Allah'a hamd olsun
Evet ben şehadet şahitlik ederim ki Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın kulu ve peygamberdir.