Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Tuna Kafkas
Tuna Kafkas

hangi yeryüzü, gökyüzüne bakmaz; ve sanılıyor mu ki gökyüzü de yeryüzüne meftun, değildir...

  • ikinci cambazı istememek25.10.2024 - 23:16

    .
    ...
    .
    yakınına düşen sevdaya iyi bak…,
    /canbaz/
    ki bu canınla kumar oynamaya benzemez,
    çift kutuplu bir ip gibi,
    sonuna vardığın an,
    başladığın yer
    uzağında kalıyor…,

    ki bakma aşağıya,
    uçurumdur ayaklarının altında
    seni çağıran…,
    biliyorum eski bir korkuyum ben;
    gün/ah/kâr, siyah muska...,
    ah;

    ellerini göğe her açışında
    çatlıyor yüreğim duana…,
    aklının çeperlerine çarpıp duran
    bu kanayan imgeler,
    hep o şiir/de son buluyor canbaz,

    çöz gözlerinin düğümünü
    yürüdün ve bitti yol…,
    her ayrılığın vardır elbet,
    sarmaş dolaş kavuşması,
    sarıl/sarıl/sarıl...;

    görmüyor musun,
    gözkapaklarına ektiğim
    gül tohumları,
    ser/inde tomurcuklanıyor...,
    ah,
    .
    ...
    .

  • Tamam yavrum meteliğimiz yok ama yağmurumuz var25.10.2024 - 23:14

    .
    ...
    .
    ve şimdi küskün küskün çöreklenir
    bağrıma hüzün, ki... yoksun…,
    yağmur kuşlarının kanatları altında koşan
    nefes nefese kuzuların eve dönüşünde,
    anne sevgisiyle öpülen ıslak başlarınca
    okşasın o gün görmüş saçlarını, nice
    bahar müjdecisi kabayel rüzgarı...,

    zamanın aramıza çektiği perdeler,
    belki uçuşur güneyden esen kıbleyle
    ve duyulur huzur esen avlusunda
    ayak seslerimiz yine...,
    ki bak gözlerime, gözlerim
    kandil kandil kan çanağı,
    ah;
    .
    ...
    .

  • uçan halı25.10.2024 - 23:08

    .
    ...
    .
    ki sırdaşlar, iç hukukta sadece
    bu dünyaya ait değildir bilirsin
    ve ölümü öldürmeye meyyaldirler,
    sürekli eksik bir yanımız ve hep,
    az bir derin uykuya hasretiz…,
    bir o/nda olmakta gözümüz
    ve günübirlik çilelerle avunup durmak da,
    ötelerden uzaklara dalan bakışlarımıza,
    teselli olmuyor,

    nadasa bırakıldığıma aldırmadan işledin,
    işledin bu kaskatı kesilmiş çorak toprağı,
    bir beyaz meşe ya da paulownianın dahi,
    kök salamayacağı kadar en derine doğru…,
    kum kum ellerinde süzülebilen
    bir toprak oldum hekimim,
    ben/liğimi alt üst ettiğin için,
    teşekkür ederim;

    bütün kutupların birleştiği yere
    gelir misin benimle desem,
    mesela orta mescid çayhanesinde
    bir sade türk kahvesi içmeye;
    aklın arkada kalmadan,
    kaygılanmadan hiç,
    hiç tasasız, kanatsız, uçan halısız,
    kanayan bir yıldız gibi beyaz izli ışıklarla,
    gelir misin…,
    .
    ...
    .

  • Piç etmek25.10.2024 - 23:06

    .
    ...
    .
    yeryüzüne indi aşk,
    bozulmasın bu akid…,
    ki şimdi aşk sen;
    piç misin…,
    yetimhane avlusuna,
    iri taneli yağmurlar yağıyor…
    mavi gözlü kızıl saçlı çilli çocuk,
    yastığından boncuklar topluyor,

    ah aşk,
    küçümsediler acımı,
    ölümler var, savaşlar, açlık ve...,
    nasıl üşüdüm bir bilsen, nasıl;
    yokluğunda...,

    baktığın kalp içlerimde,
    dağ gölleri buz tutuyor,
    mevsim bir günde değişti ve,
    hangi göç,
    kanatsız bir göğe yükselir…,
    .
    ...
    .

  • parıltı25.10.2024 - 23:04

    .
    ...
    .
    çok geçmedi ki,
    küstü bütün kuşlar kendi cıvıltılarına
    ve kustular içime sessizliklerini,

    sonra,
    çöktü üstüme bir rehavet musallatı,
    kendi lisanım türkçeye sarıldım sımsıkı,
    ve alfabeden bir harf koştu imdadıma,
    piyanonun onuncu tuşu misal…;

    sevdim işte…,
    sevdim bile bile bu teatral sonu,
    kadife bordo perdeler açılır ve kapanır;
    yara gibi…,

    sonra,
    hep aynı köpüren şelalenin sesi,
    sürekli o termal nehir yakıcılığı ve,
    kalbimin aşka köleliğine işaret
    keder küpesi parıldar,

    söylesene kalemim;
    sahibine ulaşır mı sesim…,
    beni daha ne kadar,
    ne kadar daha üzebilir,
    içimde köpüren çağlayan ah,
    durmaksızın ağlayan...,
    .
    ...
    .

  • soylu25.10.2024 - 23:02

    .
    ...
    .
    elleri boğum boğum bir çocuk uçurtma uçurur,
    ve mavi uçurtma, pamuk bir buluta aşık olur,
    yüzü kırış kırış bir adam erik toplar,
    bir nine eriği tuza banar,
    kalbi;
    yamamaktan yorulmuş bir iffetli dul,
    kabristan ziyaretinden çıkar…,

    düş buya,
    bir ormanın içindeki mezarını bul dediğin,
    anacığım şiir yazar,
    ki garipsenmesin;
    böylesi özlemek ve
    böylesi sevmek…,

    bir dağ ardındaki cevizin,
    en erişilmez dalına,
    as uykunu kalplerin tabîbi,
    tatlı bir rüya dolsun gözkapaklarına…,

    ey aşk;
    soylu sevdalara yakışmaz
    yalandan kefen giymeler,
    varsın ipil ipil yağsın üstümüze firak,
    nasısa gezinirsin sen bu sakar taşranın,
    gül bahçelerinde sağnak sağnak,
    ah;
    .
    ...
    .

  • dava adamı25.10.2024 - 22:56

    .
    ...
    .
    evet biliyorum,
    yaşam kızgın bir tavuskuşu aramızda,
    tüylerindeki gökkuşağını başımıza kakan,

    ve öyleyse sizlerde duyun ulan,
    müstafiyim artık bu,
    hayata pantolonun paçasından bakan magandaların,
    ve akşam sofrasına bir arada oturamayan
    aileliği kütükte kalmışların ve
    aşkını vatanı bilmeyen,
    gözdelik ve ikbal peşindeki
    dilberlerin davasından,
    ah;
    .
    ...
    .

  • çizgili pijama25.10.2024 - 12:14

    .
    ...
    .
    dünyanın;
    çizgili pijamasının
    beli sıkmıştı ki,
    gevşek bir don lastiği ile değiştirip,
    ayırmıştı gövdesini ikiye;
    /kuzey,
    güney,
    savaş,
    sıcak,
    soğuk,
    erkek,
    kadın,
    aşk/

    dünya öyle kurallı ve tertipliydi ki,
    yoktu tahammülü hiç dağınıklığa,
    her şeyi planladı, kurguladı;
    ölçtü/biçti/tarttı ve;
    /denizlerin,
    ülkelerin,
    göğün,
    toprağın,
    aşkların,
    insanların,
    hayatın/
    kenarlarına makine çekti
    ve kesti sarkan iplikleri,

    dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
    ve öyle güzel dikmişti ki
    herkesin göğünü kendine;
    /kimseye,
    bir başkasının göğündeki
    turnayı sevmek,
    hakkını tanımıyordu…,

    oysa meşk,
    dudaklarındaki
    esrarlı cigarayla,
    özerkti dünyadan/
    başına buyruk ihtilâl adımlarıyla,
    yürüdü;
    onun gök kubbesine,
    ve ama evet,
    dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
    ve öyle güzel dikmişti ki
    herkesin göğünü kendine/
    kimseye,
    bir başkasının göğündeki
    turnayı sevmek,
    hakkını tanımıyordu…;

    oysa mey,
    dudaklarındaki
    esrarlı cigarayla
    özerkti dünyadan
    ve başına buyruk ihtilâl adımlarıyla;
    yürüdü,
    onun gök kubbesine,
    bir izmariti çiğner gibi,
    bir leşi tepeler gibi,
    bastı başına,
    kutupları ve ekvatoruna kadar,
    kirli postalarının izini bırakarak,
    had bildirdi atmosferine,
    ah;
    .
    ...
    .

  • cuma25.10.2024 - 07:47

    cuma suresi 11. ayet

    (Böyle iken) onlar, bir ticaret yahut bir eğlence gördükleri zaman, ona (doğru) dağılıp gittiler, seni de (hutbede) ayakta bıraktılar. De ki: “Allah katında olanlar, eğlenceden de, ticaretten de hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”

    (Şiddetli bir kıtlık sırasında Hz. Peygamber, farzdan sonra hutbede iken yiyecek yüklü bir ticaret kervanı gelmiş ve âdet gereğince def veya davul ile karşılanmıştı ki mescidde bunu duyanlar ona doğru akın etmiş, yalnız 12 kişi kalmıştı. İşte bu âyet bir ihtar olarak bunun üzerine nâzil olmuştur. Bundan böyle hutbeler farzdan önce okunmuştur.)[4]

  • jose saramago20.10.2024 - 22:05

    gerçek üstülük üzerinden uyduruk kurgularla ve incil eleştirisi maskesi altındaki asıl tek din projesinin figüranı, üstüne de nobel ödüllü bir şeytan kuklası...