ve ömrümü bilmem kaça bölen, ben merkezlilik kılıcının, keskin yanıyla tenime battığı yerde; gözleri dolu dolu derelerin, eğrile doğrula sapmalarıyla dolan bir gölün kıyısında, medeniyet tasavvuru demli bir yudum bir çay bile, içilemez ve zehir oldu haberin var mı, mülevves ortadoğulu kucaklaşmasından…, ve başlatma şimdi ümmet olma bilincinin, ızdırabından, böyle zırvalık sancılı kasıkların yapacağı doğumdan, nilüfer gözlü, ve asr/ı saadet bereketli bir kız evladın, dünyaya gelişini beklemek; başını suya eğip, içine akan ve cebinde sakladığı kıpırtısız susuşu sessizce derine bırakan..., cuma selamlığı beynamazlarının, mürted haline bakmadan, kadim kelama gösterdiği ihtirama benzer /ah…,
toptan sarılalım yüce kurana çünkü rahmet inmez ayrı durana müminler islama karşı durana biraz öfkelenip kafayı taksa esir mi olurdu mescidi aksa saldırıyor kafir, kahpenin dölü müslümanlar sanki mezarda ölü islam toprakları oldu kan gölü akan bütün kanlar hak için aksa esir mi olurdu mescidi aksa bulunmaz mı çare, nedir bu illet böyle hayat sürmek ne büyük zillet böyle hayat sürmek ne büyük zillet müslümanım diyen bu kadar millet islam gözü ile kendine baksa esir mi olurdu mescidi aksa
hiçbir kardeşinin maktulü yoktur ki mazlumu sevmesin, allahın adaleti mübhem değildir, zulmün her türlüsü ve zalimlerle hesaplaşmam son nefesime kadar bitmesin; bunlar bir, iki; hamasın içindeki mossad ajanlarının hiçbiriyle çok şükür yakınî tanışıklığım yok…
tıpkı sisin dağıldığı gibi, zamanla perdeler kalkar ve hakikat aydınlanır; umalım ki erin yarın belli olacağı hak divanında, kendisini “kötü sürprizlerin” beklediklerinden olmayalım…
Faslı sanatçı Jamal Slitine’nin sesinden Arapça bir ezgi... Ah bilsen, bir bilsen duyduklarımı! sanki, bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden!.. ve nehirler, boşalacak bir anda içerimden!.. sakın bilme... Anlatsan, duyarım bütün güzellikleri! erir, dağlarımın başındaki kar... sussan, içerimde kıyamet kopar!..
ve ömrümü bilmem kaça bölen,
ben merkezlilik kılıcının,
keskin yanıyla tenime battığı yerde;
gözleri dolu dolu derelerin,
eğrile doğrula sapmalarıyla dolan bir gölün kıyısında,
medeniyet tasavvuru demli bir yudum bir çay bile,
içilemez ve zehir oldu haberin var mı,
mülevves ortadoğulu kucaklaşmasından…,
ve başlatma şimdi ümmet olma bilincinin,
ızdırabından,
böyle zırvalık sancılı kasıkların yapacağı doğumdan,
nilüfer gözlü,
ve asr/ı saadet bereketli bir kız evladın,
dünyaya gelişini beklemek;
başını suya eğip, içine akan
ve cebinde sakladığı kıpırtısız susuşu
sessizce derine bırakan...,
cuma selamlığı beynamazlarının,
mürted haline bakmadan,
kadim kelama gösterdiği ihtirama benzer
/ah…,
toptan sarılalım yüce kurana
çünkü rahmet inmez ayrı durana
müminler islama karşı durana
biraz öfkelenip kafayı taksa
esir mi olurdu mescidi aksa
saldırıyor kafir, kahpenin dölü
müslümanlar sanki mezarda ölü
islam toprakları oldu kan gölü
akan bütün kanlar hak için aksa
esir mi olurdu mescidi aksa
bulunmaz mı çare, nedir bu illet
böyle hayat sürmek ne büyük zillet
böyle hayat sürmek ne büyük zillet
müslümanım diyen bu kadar millet
islam gözü ile kendine baksa
esir mi olurdu mescidi aksa
hiçbir kardeşinin maktulü yoktur ki mazlumu sevmesin, allahın adaleti mübhem değildir, zulmün her türlüsü ve zalimlerle hesaplaşmam son nefesime kadar bitmesin; bunlar bir, iki; hamasın içindeki mossad ajanlarının hiçbiriyle çok şükür yakınî tanışıklığım yok…
tıpkı sisin dağıldığı gibi, zamanla perdeler kalkar ve hakikat aydınlanır; umalım ki erin yarın belli olacağı hak divanında, kendisini “kötü sürprizlerin” beklediklerinden olmayalım…
ve ey vatanım, mülevvesleri ümmetten sayarak, dağılmış kıçlarını toplamaktan, kaç yüzyıldır doya doya sevemediğimiz için seni, bizi affet…
bak yavrucuğum, biz de aslan terbiyecisi değiliz, bunun ne demek olduğunu dölü olduğun ermeni dedelerin bilir...
İnsanlar geleceklerine karar vermezler, alışkanlıklarına karar verirler, alışkanlıkları da geleceklerine karar verir. f.m. alexander
Dılêki şikestî hesabê we lı ser vê dinyayê pır girane
şehit analarının kalbiyle gel yüzleş, o zaman daha iyi kavrîyacaksın kalp kırıklığına dünyanın ne kadar dar geldiğini...,
Barê ewînê gırane her dıl nıkare hılgıre
Azad Kavri
anladığım,
bari evine girdiğinde her dilden nikah-gırtlaktan balgam temizleyerek h yi okuyoruz- gıyma...
şiir miir değil derdin, seni takibe alıyorum ösgür, anladın?
ayrıca, her yürek sevdayı taşıyamaz değil, taşımaz... onun için de her birimizi "uyandığımızda" büyük sürprizler bekliyor olacak...
Faslı sanatçı Jamal Slitine’nin sesinden Arapça bir ezgi...
Ah bilsen, bir bilsen duyduklarımı!
sanki, bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden!..
ve nehirler, boşalacak bir anda içerimden!..
sakın bilme...
Anlatsan, duyarım bütün güzellikleri!
erir, dağlarımın başındaki kar...
sussan, içerimde kıyamet kopar!..
?si=fIawEVf03IFbUgFJ