Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Tuna Kafkas
Tuna Kafkas

hangi yeryüzü, gökyüzüne bakmaz; ve sanılıyor mu ki gökyüzü de yeryüzüne meftun, değildir...

  • akıl tutulması11.01.2024 - 11:26

    sen kurban derisinden bir seccadede,
    ben namaz tahtasında bir derviştim,
    ve medine gülü çayı dolu bir kadehi yudumlarken,
    sen; sonsuzluğa ç/ağlayan bir ırmaktın,
    kaparken muhabbete gözlerini ben,
    kara üzüm şırasını dileyen bir sermesttim…,

    ve yürüdüm takalar boyu,
    içine balıkların takıldığı,
    ağ ağ örülmüş kıyıların içinden geçtim;
    çırpın, çırpın çırpınarak...,
    ki takvimleri didik didik eden martıyım,
    çözdüm düğümlerini gemicilerin,

    ve yürek ne zaman,
    ibrikten,
    bal şerbetli kahve köpüğünü,
    damla damla, yavaş yavaş
    usul usul,
    süzüm süzüm süzülerek içse…,
    hayat;
    yüksekten engine inmek gibi,
    aklını yitirmiş bir şelale olup köpüre köpüre
    ve deli kudretli bir devinimle akarak,
    iç telaştan azade itminana kavuşup,
    temkin sahibi ve ağırbaşlı bir vakarla,
    sekinet buluyor…,

    /ah kaçırma gözlerini benden
    bal köpüğü; sohbetini tattım bir defa
    ve kalbimde bir dolunay bakışıyla,
    yüzünün mehtabına giden yakamozun yolunda,
    iki turkuaz porselen kırdım…,

    bu karanlık okyanus
    nihayet gözlerini açtı,
    /ah ayın on dördüm,
    affet…,
    açlıkla terbiye oluyorum,
    ayyaş bir nefes gibi kokarak,
    sensizim,
    ve öyle görünüyor ki özlemiş olmalıyım…,
    bunca değersizlik hisli ve,
    kırık dökük sızım sızım,
    iç çekmelerimden belli,

    bu, /yeniden kavuşmaya itikadı bozuk dünyanın,
    sevda manastırında,
    yokluğunun kırbaçladığı bir besteyle,
    içime uşşâk makamında düşen şarkısın sen,
    neden anlamıyorsun…,

  • ikaz11.01.2024 - 11:06

    nasıl keyifler :)
    sabahınıza bir kaç mısra yollamak istedim...,

    çiziyorum şimdi zihnimin anlayış bekleyen
    açıklamalarının altını ve tutmayan hesapların
    dört işlemini yapmayı deniyorken,
    ikaz lambaları yanıyor her adım başı
    ve oyuncakları hayatlarımızın,
    alt üst alt üst alt üst etmede hayatlarımızı,
    ah;

  • kafes11.01.2024 - 10:54

    yaradanın herkese uzanan ve
    ışıldayan kolları vardır,
    anladım ki;
    umut insanın en karmaşık güzelliğidir,
    peki o halde dahi,
    içimdeki şeytanın yollarına,
    kırmızı halılar seren kim…

    ki sonunda tükürdüm kalbimi,
    ağzımda çivit mavi boya tadı,
    süzüldü gözyaşı gibi,
    dudağımın kenarından çeneme,
    veremli bir aşkın ağzından,
    gül kusması misal...,

    bakışlarımı yaşama diktiğim gün,
    kara kuru,
    soğuk bir şubat öğlesi,
    kanadından yedi tüyü yolunmuş martının,
    doymuştu kalbi özgürlüğe…,
    kafese susamıştı...,
    ah,

    ve kundaklayıp yazgımı
    bir cami avlusuna bırakamadım…,
    dinmek de bilmedi yasım,
    ki hiç mi uzanmaz irşâd/işaret ehli ellerin,
    kalbimin üstüne yârenim...,

    nasıl ki ölüm erenler meşrebidir,
    ve nasıl ki merhum ve merhumeler,
    erlerce defnedilir…,
    nûr içinde yol al kabrinde sen de,
    faili meşhur bir menzile kurban giden,
    alnı kınalı ve kozmik aşk,
    ah;

  • afet rezerv alanı11.01.2024 - 10:42

    ki giderken ben de,
    içine
    bükülen
    çiçek gibi
    küserim…,
    göz kapağıma göz
    ....... değmesin o an…,
    serpilsin yüreğime,
    ...................... köz…;
    aralık göğüs kafesimin
    ........................ kapısı,
    ..........içerime kar yağıyor…,
    ah;

    sonsuzluk gibi,
    sonsuza kadar…,
    ...........................sus zamanı,
    ....kendini kırıştıran kumaşla kaplı,
    .......................................kalbim…,
    solgun,
    aşkı aşındırmış sevmekten bitkin…,
    ..........................yasıma el sürmeyesin,
    ........................ufalansın ellerinde gönlüm,
    ...............................üzgünüm,
    unut zamanı
    afet aşk…,
    ah,

  • lake house / göl evi10.01.2024 - 20:49

    altında kaldığını sandığın çığın,
    ne denli nefesinle eriyip giden,
    kar tanecikleri olduğunu görerek,
    ov o karlarla,
    aşkın narkozu altında,
    uyuşturduğun vicdanını arkadaşım ki;
    daima yan çıktığımız benliğe vedamız,
    bir yeni selama merhaba olsun…,
    ve,
    hiç muhabbetten aciz kalmasın hayatlarımız;

    ki bilirsin,
    ellerimize tutuşturulmuş avuntular
    ve oyuncakların hiçbiri tesellimiz olmadı…,
    zaaflara vedalar nasuh mertliğinde,
    merhabalarsa, diriltici kılabiliyorsa anlamlı;

    şu beyanlarım deklarasyonum olsun ki insanlığa,
    vardığım menzillerden biri de ey yâren,
    aşkta talepsiz olmaktı…;
    ama biliyorum,
    içgörünün tebliğini;
    benliği bilmek isteğidir kavuran o meşhur ben/i…,
    ve hakikatine ermek istemektir yakıcı olan özünde,
    ortadaki tüm medeniyet mefkûrelerinde,
    oysa marifet eriyebilmek emelidir zerrelikte…,
    ve tepeden tırnağa niyaza değer olan da budur,
    anlıyor musun dilimi…,

    ki dingin bir gölün sularında,
    nazlı nazlı süzülerek yüzen
    bir kuğu zarafetiyle,
    geldin ömrüme sen hekimlerin hekimi…,

    bakışlarım bulanıktı,
    ve derinliğini su sarmaşıkları sarmıştı,
    sense yok diyordun gözlerime bakarak
    böyle bir renk, yok…;

  • sicil10.01.2024 - 16:51

    üzerine yağmur çiseleyen
    bir eski zaman bedestenindeydim,
    idrakime iyi gelecek şifalı bitkiler,
    eczalar arıyordum aktar aktar;
    sen garibin sırtındaki mintan ile
    yoksulun sofrasındaki çorbanın
    buğusu kadar azizsin hekimim;

    ve aşk, bacak kadar çocuksun
    hep/hep oyuncaksız,
    gurebanın doğum günü kadar münzevi
    ve ölüm anı gibi tenha gelensin sen,
    kabukta yara; külde kor aşk…,

    okyanuslar altındaki mercanların
    su yüzüne çıkan inlemeleri kadardı
    halime şikayetim, suskun ve kırgındım
    en çok da kendime…,
    ve kuruyordu yaprak yaprak bahar gözümde,
    lisansız kalmıştım ve sürgüne yollanmış
    bir sicili bozuktum,

  • sadaka10.01.2024 - 16:45

    paha biçilmez meskenlerde süren
    feri geçmiş şömine hayatlarda,
    o isli camdan ışıyan cılız alev,
    ne kadar aydınlık verebilirdi
    yavan ilgili bireylerin odalarına,
    bu hangi devirde görülmüş,
    sanalı hakikatli bir firdevs…,

    yatağına alabildiğine kırgın
    ve suyu zehir akan bir nehrin
    arsız dereleri yoldan çıkmışken,
    en kritik dönemecinde hayat
    bağrımda ecinnîler reçetesi
    bir muska gibi taşınırken,
    ruhu ve cismi ayrı yönlere
    aksak bir keklikken ben ve,
    göğün kirpiklerinin metanol
    yağmur kıymıklarına sımsıkı
    sarılmış zifîr gecenin ağarmasını
    öylece beklerken,
    ki göğüs kafesim uzlaşmasızken
    bütün kandillerin söndüğü bu çağla,
    ve yaşama sevinci özünün çekildiği,
    olgunluk evresi tenhalığında,
    inzivasına bigâne bir zavallıyken,
    mülevves yürek patikasından,
    meçhuller uçurumuna müflisçe
    yol hazırlığı yapa dururken;
    çırpınıyordu gözlerimde varlığına
    iknasız tuzlu bir deniz akmamak için
    ummanına senin, saklı
    illiyyunum;

    ki bir yandan yalvar yakar
    ve fakat ne istediğini bilmez halde
    huzuruna çıkarken alemlerin rabbinin,
    ve çağrısı tamam olmuşken…;
    eski bir seccadenin yorgun alnını
    öpüyordu hükümsüzlüğüm…

    ki kalbim,
    şiir çöplüğüm ah;
    ne çok yazılmış,
    ve yazılmamış dizelerim,

    şimdi ayak seslerinizi dinleyip,
    sonra kapansam kanayan dizlerinize
    ve aşkı yazdıran elleri öpsem şimdi,
    öpebilsem…,

    ki üstünü örttüğüm her acım,
    bir gece yarısı üstü açık kalan
    bilincin altını üstüne getiren
    hırsızken...,

    içim;
    alt çekmecenin en çıfıt tıkılmışı
    ve ucu saçak saçak suda yüzen
    bir halat gibi,
    kocamış kutsal balıkların geçtiği
    yosun tutmuş yoldayken içim…,
    bir düşkün silueti yansır
    aynada bana bakan; bana…,

    ve ağlayan bir tebessümü,
    brunonun sabîsine yamayan
    rüya çöplüğüm;
    ne çok görülmüş ve
    hayal meyal tasalı kâbuslarım,
    bir sırdaş adı sayıklıyor şimdi
    dilsiz dudaklarım…,

    ey rabbim,
    yolda kalmış susuzların
    imdadına koşar yardımın ve,
    anımsaması imkansız bir rüyada,
    muhabbete verilmiş bir sadaka
    olur kalbim...,
    ah;

  • Fîrak10.01.2024 - 16:31

    elleri boğum boğum bir çocuk uçurtma uçurur,
    ve mavi uçurtma, pamuk bir buluta aşık olur,
    yüzü kırış kırış bir adam erik toplar,
    bir nine eriği tuza banar,
    kalbi;
    yamamaktan yorulmuş bir iffetli dul,
    kabristan ziyaretinden çıkar…,

    düş buya,
    bir ormanın içindeki mezarını bul dediğin,
    anacığım şiir yazar,
    ki garipsenmesin;
    böylesi özlemek ve
    böylesi sevmek…,

    bir dağ ardındaki cevizin,
    en erişilmez dalına,
    as uykunu kalplerin tabîbi,
    tatlı bir rüya dolsun gözkapaklarına…,

    ey aşk;
    soylu sevdalara yakışmaz
    yalandan kefen giymeler,
    varsın ipil ipil yağsın üstümüze firak,
    nasısa gezinirsin sen bu sakar taşranın,
    gül bahçelerinde sağnak sağnak,
    ah;

  • tuhafına gitmek10.01.2024 - 16:29

    boyu dahi orta yollu, bal lisanlı, serzâkir,
    aç bir martı kadar utangaç, müstağni ve delişmen,
    güleç yüzlü, gül yüzlü ve,
    efkârlı bir göçebe konak ateşinin közlerine inat;
    başına buyruk o heybetli erciyesin,
    doruğundan gelen kar suları kadar,
    coşkulu ve vefa alemi ruhlu ve,
    bir dergâh asudeliğindeki
    vadi kuytularında şırıldayıp duran,
    buz gibi ve içimi doyumsuz,
    kendiyle halvette akan,
    bir ince nakışlı keder deresi…,
    ve sevdalı süreyya gözlerin ışıltısını,
    ne yıldızlardan, ne aydan, ne de güneşten aldığı,
    bir çift buğulu, ve lapis lazuli gözde;
    bütün bildiklerini unutan ve,
    aşkı kendinde kayboluş bilen kalbiyle,
    bu yanık anız tarlası yüreğe
    ve nadasa bırakılmış gariban bir gönle,
    çisil çisil ve ansızın yağan
    bir rahmet olan,
    can/an;

    her hevesi boğazında düğüm düğüm,
    ser verilip sır verilmemiş,
    tedaviye cevap vermeyeceği belli
    bir maraza düçârlığın burukluğu ve,
    hicivli bir gülümsemenin yüzü maskelediği,
    yalnızca;
    her rastladığı insanın gözlerindeki
    derinliğe bakabilecek,
    o temiz yüreklilerin farkına varabilecekleri,
    ve böylesine içine düşülmüş
    dermansız haliyle,
    hayatındaki hayatların verdiği
    mukavemetle nefeslerini sürdürebilen,
    dünyalar garibi ve içine kapanık,
    ve fakat yedi kat semaya açık,
    dildâr ve dostunun mihmânı
    özge bir hayat sırtında,
    sendeleyip duran ve yıkılmamak için,
    umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
    bir bir çözülüp dağıldığı ve terk ettiği dipsizlikte,
    ıssız ve kör karanlıkta kalmışlığına
    yanmaktan da malûl,
    pusulası kayıp…,
    perişan göz pınarları kurumuş,
    gücenik ve suskun bir
    can/a,

    hüdâ katından yollanan ilahî bir tesellidir,
    ah;

  • bu defa10.01.2024 - 05:01

    ve mayası ikiz tabiatlı keklikle güvercin,
    hem bozkır, hem harman yeri kokar…,
    \iyigeliyorgönülyarasınadenizdenesenrüzgar\

    kanatları birbirine dikili,
    ha keklik/güvercin, ha turna/martı,
    atmaca olamadıktan sonra,
    ne ayrılık türküsü söyleyebilir,
    ne de uçuşur göğe sarmaş/dolaş…,
    ve \iyigelmiyordurgunluğumapiyanonuntuşları\

    gökte bir bulut ağlar turnasına,
    çöplükte muhabbet kırıntısı
    can çekişir martıya,
    kan kaybediyorum kanadımdan
    ve hızlıca düşüyorum,
    düşerken bile uçmayı düşlüyorum,
    ve \budefaölümdenkorkmuyorum\
    ah;