Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Tuna Kafkas
Tuna Kafkas

hangi yeryüzü, gökyüzüne bakmaz; ve sanılıyor mu ki gökyüzü de yeryüzüne meftun, değildir...

  • benlik17.03.2024 - 08:52

    ben\likler çölüne düşmemiz, veballer zincirini yaşamamıza sebep olacaktır.

  • aşık veysel17.03.2024 - 08:35

    Tuğba Gülyeşil - Beni hor görme gardaşım

  • Aziz Mahmut Hüdai16.03.2024 - 16:02

    Buyruğun tut Rahmân’ın tevhîde gel tevhîde
    Tâzelensin îmânın tevhîde gel tevhîde

    Yaban yerlere bakma cânın odlara yakma
    Her gördüğüne akma tevhîde gel tevhîde

    Mâsivâdan gözün yum ne umarsan Hakk’dan um
    Gitsin gönülden hümûm tevhîde gel tevhîde

    Zâhirde kalan kişi güç etme âsân işi
    Gider gayri teşvîşi tevhîde gel tevhîde

    Şirki başdan savarsan Hakk bilmeye iversen
    Yaradan’ı seversen tevhîde gel tevhîde

    Emri yerine getir erkenden işi bitir
    Sıdk ile îmân getir tevhîde gel tevhîde

    Sen seni ne sanırsın fânîye dayanırsın
    Üş bir gün uyanırsın tevhîde gel tevhîde

    Uyanagör gafletden geç bu fânî lezzetden
    İç kevser-i vahdetden tevhîde gel tevhîde

    Hüdâyî’yi gûş eyle şevke gelip cûş eyle
    Bu kevserden nûş eyle tevhîde gel tevhîde

  • Mavinin İzi16.03.2024 - 14:58

    kalbinin kirpiklerini yolla bana sevgili,
    diyorumya ya hû yoksun...,
    necip halkım aşk dilenir allahtan,
    ki sen içime saplanan oksun...,
    ve astım saatleri kum saatine
    siyah bir urgan gibi ve
    yüreğimi batırıp çıkardım bugün
    hasrete, sisler içinde…,
    renksiz o saydam cama
    içimden fısıldadım,
    yok senin rengin…,

    bakma bana öyle deniz gibi derin derin,
    sonsuzluk çağrılı, ve keder sandıklarını
    saklayıp saklayıp…,
    gönlümün üç perdeli hazinesi;
    yalnız en derinlere varan
    bilir kıymetini,

    kavuştur ellerini dizlerinde ve
    baş parmakların yine aynı çemberi çizsin,
    ihrama girsin turuncu/kızıl gül ki
    yoksun…,
    ki esas beytullah olan,
    kalbinde aldığım her nefes,
    dalgınlığımı sulayan kurumuş pınarlarla
    bir gül goncası gibi hediyem olurdu sana...,

    hasrete bata çıka bata çıka eylülümüz,
    şimdi sonbahar artığı ve küresel ısınmalı,
    dahası salgın üstüne salgınlı,
    bu kendine dargın çağa,
    hüzün mavisi yapraklar döküyor
    ah;

  • Kırık Kanatlar16.03.2024 - 14:57

    ey eylül;
    süzül de içime güz, üz beni
    yoksun... yine yok,
    ihtiyar bir deniz çalkalanır gözlerinde,
    ve aldığın her nefes
    kalbimin kayalarına çarpan
    köpük köpük su...,

    bağrı dağlanmış al kırmızı gül;
    içine kapanık bütün yapraklarıyla
    ve mürefte rüzgarlarından mahrum,
    nefessiz ve bir kenarda sessizce,
    uçurum gözlerinden bakar kan çanağı
    mühür nazarlarla zeytin çağlasına,
    kanatları hüzün taşıyan, yazgısına
    deniz kabukları ve kalbi kırık çakıllar
    toplayan bir ana kuzusu düşer incir dalından
    ve babasının ciğerparesi bir melek ağlar
    mülke dökülen göz yaşlarıyla,

    köpüklerin ufaladığı her gün,
    biraz daha, biraz daha, biraz daha
    hayat kumbarasına yılları atar,
    sen ve ben darda kalmış
    iki fukara yoksulsak yoksuluz,
    ama unutma;
    her uçurum bir ovaya sevdalıdır,

  • cannoli siciliani16.03.2024 - 14:55

    üzerine yağmur çiseleyen
    bir eski zaman bedestenindeydim,
    idrakime iyi gelecek şifalı bitkiler,
    eczalar arıyordum aktar aktar;
    sen garibin sırtındaki mintan ile
    yoksulun sofrasındaki çorbanın
    buğusu kadar azizsin hekimim;

    ve aşk, bacak kadar çocuksun
    hep/hep oyuncaksız,
    gurebanın doğum günü kadar münzevi
    ve ölüm anı gibi tenha gelensin sen,
    kabukta yara; külde kor aşk…,

    okyanuslar altındaki mercanların
    su yüzüne çıkan inlemeleri kadardı
    halime şikayetim, suskun ve kırgındım
    en çok da kendime…,
    ve kuruyordu yaprak yaprak bahar gözümde,
    lisansız kalmıştım ve sürgüne yollanmış
    bir sicili bozuktum,

  • kişisel ikbal14.03.2024 - 16:50

    ve öyleyse sizlerde duyun ulan,
    müstafiyim artık bu,
    hayata pantolonun paçasından bakan magandaların,
    ve akşam sofrasına bir arada oturamayan
    aileliği kütükte kalmışların ve
    aşkını vatanı bilmeyen,
    gözdelik ve ikbal peşindeki
    dilberlerin davasından,
    ah;

  • tasavvur bile edememek14.03.2024 - 16:46

    ve yürüdüm takalar boyu,
    içine balıkların takıldığı,
    ağ ağ örülmüş kıyıların içinden geçtim;
    çırpın, çırpın çırpınarak...,
    ki takvimleri didik didik eden martıyım,
    çözdüm düğümlerini gemicilerin,

    ve yürek ne zaman,
    ibrikten,
    bal şerbetli kahve köpüğünü,
    damla damla, yavaş yavaş
    usul usul,
    süzüm süzüm süzülerek içse…,
    hayat;
    yüksekten engine inmek gibi,
    aklını yitirmiş bir şelale olup köpüre köpüre
    ve deli kudretli bir devinimle akarak,
    iç telaştan azade itminana kavuşup,
    temkin sahibi ve ağırbaşlı bir vakarla,
    sekinet buluyor…,

    /ah kaçırma gözlerini benden
    bal köpüğü; sohbetini tattım bir defa
    ve kalbimde bir dolunay bakışıyla,
    yüzünün mehtabına giden yakamozun yolunda,
    iki turkuaz porselen kırdım…,

    bu karanlık okyanus
    nihayet gözlerini açtı,
    /ah ayın on dördüm,
    affet…,
    açlıkla terbiye oluyorum,
    ayyaş bir nefes gibi kokarak,
    sensizim,
    ve öyle görünüyor ki özlemiş olmalıyım…,
    bunca değersizlik hisli ve,
    kırık dökük sızım sızım,
    iç çekmelerimden belli,

    bu, /yeniden kavuşmaya itikadı bozuk dünyanın,
    sevda manastırında,
    yokluğunun kırbaçladığı bir besteyle,
    içime uşşâk makamında düşen şarkısın sen,
    neden anlamıyorsun…,

    ve ömrümü bilmem kaça bölen,
    zamanın ben merkezlilik kılıcının,
    keskin yanıyla tenime battığı yerde;
    gözleri dolu dolu derelerin,
    eğrile doğrula sapmalarıyla dolan bir gölün kıyısında,
    medeniyet tasavvuru demli bir yudum bir çay bile,
    içilemez ve zehir oldu haberin var mı,
    mülevves ortadoğulu kucaklaşmasından…,
    ve başlatma şimdi ümmet olma bilincinin,
    ızdırabından,
    böyle zırvalık sancılı kasıkların yapacağı doğumdan,
    nilüfer gözlü,
    ve asr/ı saadet bereketli bir kız evladın,
    dünyaya gelişini beklemek;
    başını suya eğip, içine akan
    ve cebinde sakladığı kıpırtısız susuşu
    sessizce derine bırakan...,
    cuma selamlığı beynamazlarının,
    mürted haline bakmadan,
    kadim kelama gösterdiği ihtirama benzer
    /ah…,

  • Usul olmadan vusul olmaz (tasavvuf dilinden)14.03.2024 - 09:03

    Tasavvuf Nedir ? İnsanın Manevi Gelişimini Nasıl Etkiler ? İşin Uzmanına Sorduk ( Dr. Ferhat Atik )

  • Gayret Et Güzelim14.03.2024 - 08:52

    94. İnşirâh Sûresi
    Mekke döneminde nâzil olmuştur. Sekiz âyettir. Sûre, adını Allah Resûlü’nün kalbinin ferahlatılması hadisesine işaret edilen birinci âyetteki olaydan almıştır.

    Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

    1. (Resûlüm!) Senin (Kalbine dayanıklılık ve ferahlık vermek ve hikmetle doldurmak için) göğsünü açıp genişletmedik mi? [bk. 6/125; 20/25; 39/22]

    2-3. Sırtına ağır gelmiş (belini bükmüş) olan yükünü senden indir(ip hafiflet)medik mi?

    4. Senin namını da (dünya ve âhirette) yükseltmedik mi?

    5. Muhakkak güçlükle beraber bir kolaylık vardır.

    6. Gerçekten (yine) o (geçen) güçlükle beraber bir kolaylık (daha) vardır.[1]

    7. O halde (bir iş ve ibadeti bitirip) boş kaldığın zaman, hemen (başka bir işe/ibadete) koyul.

    8. Ve (her işinde) ancak Rabbine rağbet et (O’na sarıl ve O’ndan iste).