Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Tuna Kafkas
Tuna Kafkas

hangi yeryüzü, gökyüzüne bakmaz; ve sanılıyor mu ki gökyüzü de yeryüzüne meftun, değildir...

  • destursuz bağa girenler28.03.2024 - 01:57

    Barış Manço - Dıral Dedenin Düdüğü (HD Ses Kalitesi)

  • Uçurumun kenarı27.03.2024 - 10:20

    bağrı dağlanmış al kırmızı gül;
    içine kapanık bütün yapraklarıyla
    ve mürefte rüzgarlarından mahrum,
    nefessiz ve bir kenarda sessizce,
    uçurum gözlerinden bakar kan çanağı
    mühür nazarlarla zeytin çağlasına,
    kanatları hüzün taşıyan, yazgısına
    deniz kabukları ve kalbi kırık çakıllar
    toplayan bir ana kuzusu düşer incir dalından
    ve babasının ciğerparesi bir melek ağlar
    mülke dökülen göz yaşlarıyla,

    köpüklerin ufaladığı her gün,
    biraz daha, biraz daha, biraz daha
    hayat kumbarasına yılları atar,
    sen ve ben darda kalmış
    iki fukara yoksulsak yoksuluz,
    ama unutma;
    her uçurum bir ovaya sevdalıdır,

  • incir27.03.2024 - 07:07

    bağrı dağlanmış al kırmızı gül;
    içine kapanık bütün yapraklarıyla
    ve mürefte rüzgarlarından mahrum,
    nefessiz ve bir kenarda sessizce,
    uçurum gözlerinden bakar kan çanağı
    mühür nazarlarla zeytin çağlasına,
    kanatları hüzün taşıyan, yazgısına
    deniz kabukları ve kalbi kırık çakıllar
    toplayan bir ana kuzusu düşer incir dalından
    ve babasının ciğerparesi bir melek ağlar
    mülke dökülen göz yaşlarıyla,

    köpüklerin ufaladığı her gün,
    biraz daha, biraz daha, biraz daha
    hayat kumbarasına yılları atar,
    sen ve ben darda kalmış
    iki fukara yoksulsak yoksuluz,
    ama unutma;
    her uçurum bir ovaya sevdalıdır,

  • keder26.03.2024 - 14:25

    kapandım secdeye,
    yerdeki tekâvûd kalemefendisi seccademden
    eflatun çiçek tozları topladım,
    bağrıma saplanmış dalını çıkardım hüdayinabit alıcın,
    ve serpiştirdim tozlarını,
    beti benzi atmış dünyaya ve,
    bir dua okudum kulağına,
    sesim bir başka sese çarptı,
    tuz buz mısralar kırıntısı rüyam ah,
    turnam…;

    keklik değil, güvercin ol diye fısıldayanım,
    dudağımda hep aynı şarkı,
    notalarını nar ağacının altına gömdüm...,
    yüreği kimsenin üzülmesine el vermeyen,
    bir yalancıyı sevdin sen…,
    ve varsın gedanız kendine kıysın ey maşuk,
    olgunlaşsın keder, çiçek yüklü dalında…,
    ah;

  • telli turnam26.03.2024 - 14:12

    ki; kanlı gözyaşlarıyla,
    uyudum ve düşümde,
    hep o nar ağacı…,
    öylece bana bakar,
    dallarını gözlerimden ayırmadan,
    hep o kederli nar ağacı…,

    küçüldüm rüyaya ve;
    içine girdim,
    gördüğüm en güzel bahçeydi…,
    eğildim, yerde bir eflatun ayrılığın çiçek tozları,
    eflatun çiçek tozları her yer,
    nar çiçeğim;
    senden mi süzüldü
    eflatun çiçek tozları söyle…,

    ve uyandım;
    kara boşlukta dönen,
    rengi bozulmaya yüz tutmuş,
    meymenetsiz bir dünya…,

    sabah etmiş ortalığı düşüm dedim…;
    yüzünü buruşturdu düş ve
    sabırsızlıkla bekledim geceyi,
    aklımda hep o nar ağacı,
    dalları yüreğime batan…,

    ki gözlerimi kapadım
    işte orada;
    bir turnayı seviyorum dedi...,
    ve turnam derken;
    saçıldı etrafa kızıl iri taneli göz yaşları…,
    ah;

  • mutsuz olma nedenleri24.03.2024 - 10:52

    ey bütün rotalarımın
    sözleriyle istikamet bulduğu,
    sana attım demir
    ve varsın divânında boğulsun imlâsı kalemimin,
    ama sor bana neden,
    neden bir turuncu gülün suretiyle gelen,
    vuslat sabahının anısıyla böyle haşır neşirim…,

    ah sevgili içim söyle bana;
    bu kendimden habersizlik gafletinden,
    beni paklasın istemezken teneşir bile,
    kurulduğun keder tahtında,
    bu yakınmasız halin ve
    asude memnuniyetli tavrın,
    hangi mukaddes kabulden gelir,
    söyle…,

    ve zihnimde kandiller söndüğünde,
    kuytumdan bakınca insanlar,
    karınca misal,
    yüzümü cama yaslar izlerim onları,
    hayat;
    aynı filmi yüz milyon kez oynatır,
    herkes kendi yükünü taşır,
    sırtında aşını ve bir başınalığını kalbinde…,

    pencereden bakar hislenirim,
    ufacık tefecik karınca insan…,
    hey hayat;
    ölüyorum an be an,
    ama sor bana neden,
    neden;
    iri tesbihler gibi akıp çenemde toplanır yaşlar,
    sabah namazından dağılan cami cemaatinin
    en arkasında kalmışlığım neden…,

  • hacı bayram veli24.03.2024 - 00:26

    Tuğba Gülyeşil - Noldu bu gönlüm| Şarab-ı aşkını nuş ettir| Can bula cananını

  • taş24.03.2024 - 00:11

    I.
    Taş taş değil bağrındır taş senin
    Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin

    Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri
    Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin

    Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey
    Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin

    Anne seninle bağrın döğer gider mi acı
    Hanidir Ferhad'dan aldığın ders taş senin

    Sen de mi taşla bir oldun ey sevgili
    İşitmez oldun beni kalbin taşdan taş senin

    Ölüm sendendir bana nedir taşlamak beni
    Bana güldür çiçektir attığın her taş senin

    Gözünü dikme taşa işte parça parçadır
    Şimşektir bir bakışın dayanır mı taş senin

    Deprem değildir dağı ve beni sarsan
    Bir bakışın komaz taş üstünde taş senin

    Niçin çıktın dağlara evren çöl oldu leyla
    Topuğun öpmek için toz oldu dağ taş senin

    II.
    Taş taş değil bağrındır taş senin
    Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin

    Ülkendir taş ve beton bu yanlışkent
    Her gün bir yanın biraz daha taş senin

    Taş alanlarıdır taş insanları taşır bir
    Nereye gelsen ey aşk karşında bu taş senin

    Uygarlığı taşla taşımak çağlar üzre
    Kolların bu denli güçlü müdür senin

    Bir taş devridir ama bağışla beni
    Niçin bunca geldim üstüne ey taş senin

    Bir İbrahim bıçağı ikiye biçer taşı
    Sevgili nasıl kırdı kutlu dişin taş senin

    Ölüm bir kasırgadır çevirir seni beni
    Nedir kucağında kocaman taş senin

    III.
    Bir bir yürürlükten kaldırılıp çürümüş devrimleri
    En gürbüz bir devrimi dikmek yerine taş senin

    Nereye koysam seni söyle ey yüreğim
    Bir gün beni ele verir bu güçlü atış senin

    Osman Sarı

  • gazel24.03.2024 - 00:09

    I.
    Taş taş değil bağrındır taş senin
    Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin

    Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri
    Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin

    Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey
    Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin

    Anne seninle bağrın döğer gider mi acı
    Hanidir Ferhad'dan aldığın ders taş senin

    Sen de mi taşla bir oldun ey sevgili
    İşitmez oldun beni kalbin taşdan taş senin

    Ölüm sendendir bana nedir taşlamak beni
    Bana güldür çiçektir attığın her taş senin

    Gözünü dikme taşa işte parça parçadır
    Şimşektir bir bakışın dayanır mı taş senin

    Deprem değildir dağı ve beni sarsan
    Bir bakışın komaz taş üstünde taş senin

    Niçin çıktın dağlara evren çöl oldu leyla
    Topuğun öpmek için toz oldu dağ taş senin

    II.
    Taş taş değil bağrındır taş senin
    Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin

    Ülkendir taş ve beton bu yanlışkent
    Her gün bir yanın biraz daha taş senin

    Taş alanlarıdır taş insanları taşır bir
    Nereye gelsen ey aşk karşında bu taş senin

    Uygarlığı taşla taşımak çağlar üzre
    Kolların bu denli güçlü müdür senin

    Bir taş devridir ama bağışla beni
    Niçin bunca geldim üstüne ey taş senin

    Bir İbrahim bıçağı ikiye biçer taşı
    Sevgili nasıl kırdı kutlu dişin taş senin

    Ölüm bir kasırgadır çevirir seni beni
    Nedir kucağında kocaman taş senin

    III.
    Bir bir yürürlükten kaldırılıp çürümüş devrimleri
    En gürbüz bir devrimi dikmek yerine taş senin

    Nereye koysam seni söyle ey yüreğim
    Bir gün beni ele verir bu güçlü atış senin

    Osman Sarı

  • pasta23.03.2024 - 23:52

    nolaydı olaydınız kıyamadığım…,
    sizde olmak ve hissedebilmek için sizi,
    koparıp deste deste takvimleri de,
    nice rivayetler mi okumalı,
    nice mevlûd kandili pastaları mı kesmeli
    bilmem ki,
    bu ahir zaman ertesinde,

    yeni dileklere;
    yedi kat semanın,
    mütemadî senalı melekleri,
    ayrı/ayrı amin diyebileydi keşke;
    çarpışan beşerî çıkarların,
    kükürt kokularına bakmadan…,

    ki başka bir baharda;
    toplayıp satır aralarından,
    hayalet bir şehri uyandırmadan ve,
    zihin kıvrımlarımı süslemeden,
    veballi ayaklarımın parmak uçlarına basarak
    utangaç tebessümlerle,
    sessizce şiirler yazarım ben size…,