Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Tuna Kafkas
Tuna Kafkas

hangi yeryüzü, gökyüzüne bakmaz; ve sanılıyor mu ki gökyüzü de yeryüzüne meftun, değildir...

  • yan masadan ikram19.09.2024 - 13:51

    XI
    istemekle başlasa da her şey,
    muhabbetten yana baht açıklığı ekseriya istem dışıdır,
    istemekle hasıl olmaz…,

    yetim büyümüş bir çocuğun;
    kaf dağının sarp yollarından başkası olmayan,
    gençlik çağından arta kalan
    incitilmiş, yaralı; ve
    kursağında düğüm düğüm umutları,
    ömrünün sırlarıdır…

    nihayet;
    ızdıraplı,
    tedaviye cevap vermeyeceği bilinen bir bitkinlikte,
    şifa aranan ve,
    çilelerle hem hal geçen,
    olgunluk ıssızlığındaki,
    buruk ve gücenik gülümsemeler deminin,
    yüzü maskelediği son dönemecin,
    ve kendinde ancak,
    nefeslerini sürdürebilmeye
    derman bulan halinin,
    yalnızca;
    insanların gözlerinin derinliğine bakabilecek kadar
    temiz yüreklilerce farkına varılabilecek,
    gurebalıkta;
    kendine kapanık ama yedi kat semaya açık gönüllü,
    ve hayatın kırık kanatları sırtında,
    sendeleyip duran,
    yıkılmamak için,
    umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
    bir bir çözülüp dağıldığı,
    kör karanlıkta kalmış haline dahi
    yanmaktan menkul, pusulası kayıp,
    bir can/a…;

    dağ adımlı, bal lisanlı;
    merhamette cömert nazarlı,
    başına buyruk, hicaplı ve bir bîmarhane kaçkını kadar
    özgürlüğüne düşkün ve…,
    heybetli platoların doruğundan gelen,
    kar sularının dokunulmazlığında,
    çapa ruhlu ve,
    orman kuytularında şırıldayıp duran;
    delişmen ve güleç yüzlü ve efkârlı ve,
    yufka bağır yangınlı…,
    mütemadî musibetlere maruzluğun
    közlerine inat, hitabı kızılcık şırası,
    ötelere sevdalı;
    süreyya gözlerinin ışıltısında
    bütün bilinenleri unutturan,
    hem aşkı kendinde kayboluş bilen
    zamanın ilişemediği bir taze nefes,
    hem nadasa bırakılmış çorak bir gönle,
    çisil çisil ve ansızın yağan
    bu rahmet,
    bu can;

    bir ahir ömür tesellisidir…,
    o/nun ikram ve ihsanı olan
    ah ah;
    .
    ...
    .

  • kadim19.09.2024 - 10:29

    .
    ...
    .
    ki seni gördükten sonra aylarca ağladım,
    nerelerdeydin diye gençliğim katledilirken,
    cibilliyetsiz ve şerefini yitirmiş
    bir yılan soyunun maktulü,
    gençliğimin baharı evet,

    sonra;
    silsilenle büyülendikçe,
    kurudu gözyaşlarım
    ve siy/ah gözlerinle ısındım,
    lisanının mahreçleriyle soludum,
    duygu durumuma iyi geldin,
    hoş geldin...,

    aşk sürükledi beni sana
    ve sende, kayboldum sevgili;
    ki lütfen bana,
    bir daha kendimi buldurma ömrümce,
    yitmiş ve sana gitmiş bir iyi insan olarak,
    yaşat beni,
    ruhum ruhuna emanet olsun…,

    ki ilk ayrılığımızın şarkısıydı,
    büyük adam, küçük aşk…,
    ona da ayrılık denebilirse,
    sokakları yürüyen ben değildim,
    ki sokaklar,
    bende yürüyordu o terazi ikindisinde
    ve hiç,
    hiçlikle bile;
    kavuşmak kaygımız olmamıştı zaten,
    hasretindeyken…,
    ve lüzumsuz itibara rağbet edilmeyen,
    iki kelâm susuzluğuna müsekkin,
    mesai aralarında…,
    ah;
    ---...---...---...

  • müsekkin19.09.2024 - 10:28

    .
    ...
    .
    kızıl lekesiyle bir garibe verilen kazağın,
    garipliği değildir;
    aşktan gayrısından soyunmak...,
    garipliği;
    kendi başına yaşayacak olmasındadır aşkını
    garibanın,
    buruk, münzevî ve tek...,

    aşkı yordular dizelerde, yordular
    eziyet verdiler ona imge imge,
    aşk berraktır oysa bulanmaz,
    ve aşk uslanır bu dizeler uslanmaz,
    ki bilirim, aşk;
    dizelerle bulunmaz...,

    rüzgâra boyun eğmeyen,
    yeşil başaklar gibi; darmadağınık ve
    dağ başlarındaki ağaçlar gibi
    tek başıma kalıyorum gittiğinde,
    kervan geçmez bir han oluyorum...,
    ah;

    aşkınla ne üzgünüm ne de derbeder,
    sıyrıldım yaşamın yüklerinden hep birer birer,
    turuncu gülüm,
    gerisi boş,
    sen sağlığından ver haber;
    ömrüm geçiyor seninle,
    nerde tasa ve keder,
    açmış kucağını bizi bekliyor sonsuzluk;
    all/ah/uekber…,

    ve masalın minimal beklentisi…;

    madem yoksun ve yoksunum artık,
    ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında,
    kapatıyorum gözlerimi…,
    bir düş daha;
    camdan bir doğum günü tabutu içinde,
    sensiz kokular burnumda tüterken,
    gardenya bahçesinde
    yedi cüceler,
    on dört gözbebeği ile,
    türlü renkte yaşlar içinde,
    ormanın derinliklerinden gelen,
    kaval sesini
    ve beni beklerken;
    yedi tepeli istanbul dahi utanıyor,
    yönsüzlüğümün şahitliğine
    ah;

    ki içimden yedi kez tekrarlayamadan
    seni sevdiğimi,
    ellerimden kayıp
    gidiverdi şahitsiz hatıralarımız;
    at kendini raylarıma,
    sahipsiz şiirler taşırım sana,
    dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,

    ve seç göğün intihar meyilli
    bulutlarından birini,
    bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın;
    bizden uzak constantineye,
    mezar olsun bu kadim ah/
    .
    ...
    .

  • müsekkin19.09.2024 - 10:27

    .
    ...
    .
    kızıl lekesiyle bir garibe verilen kazağın,
    garipliği değildir;
    aşktan gayrısından soyunmak...,
    garipliği;
    kendi başına yaşayacak olmasındadır aşkını
    garibanın,
    buruk, münzevî ve tek...,

    aşkı yordular dizelerde, yordular
    eziyet verdiler ona imge imge,
    aşk berraktır oysa bulanmaz,
    ve aşk uslanır bu dizeler uslanmaz,
    ki bilirim, aşk;
    dizelerle bulunmaz...,

    rüzgâra boyun eğmeyen,
    yeşil başaklar gibi; darmadağınık ve
    dağ başlarındaki ağaçlar gibi
    tek başıma kalıyorum gittiğinde,
    kervan geçmez bir han oluyorum...,
    ah;

    aşkınla ne üzgünüm ne de derbeder,
    sıyrıldım yaşamın yüklerinden hep birer birer,
    turuncu gülüm,
    gerisi boş,
    sen sağlığından ver haber;
    ömrüm geçiyor seninle,
    nerde tasa ve keder,
    açmış kucağını bizi bekliyor sonsuzluk;
    all/ah/uekber…,

    ve masalın minimal beklentisi…;

    madem yoksun ve yoksunum artık,
    ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında,
    kapatıyorum gözlerimi…,
    bir düş daha;
    camdan bir doğum günü tabutu içinde,
    sensiz kokular burnumda tüterken,
    gardenya bahçesinde
    yedi cüceler,
    on dört gözbebeği ile,
    türlü renkte yaşlar içinde,
    ormanın derinliklerinden gelen,
    kaval sesini
    ve beni beklerken;
    yedi tepeli istanbul dahi utanıyor,
    yönsüzlüğümün şahitliğine
    ah;

    ki içimden yedi kez tekrarlayamadan
    seni sevdiğimi,
    ellerimden kayıp
    gidiverdi şahitsiz hatıralarımız;
    at kendini raylarıma,
    sahipsiz şiirler taşırım sana,
    dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,

    ve seç göğün intihar meyilli
    bulutlarından birini,
    bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın;
    bizden uzak constantineye,
    mezar olsun bu kadim ah/

    ki seni gördükten sonra aylarca ağladım,
    nerelerdeydin diye gençliğim katledilirken,
    cibilliyetsiz ve şerefini yitirmiş
    bir yılan soyunun maktulü,
    gençliğimin baharı evet,

    sonra;
    silsilenle büyülendikçe,
    kurudu gözyaşlarım
    ve siy/ah gözlerinle ısındım,
    lisanının mahreçleriyle soludum,
    duygu durumuma iyi geldin,
    hoş geldin...,

    aşk sürükledi beni sana
    ve sende, kayboldum sevgili;
    ki lütfen bana,
    bir daha kendimi buldurma ömrümce,
    yitmiş ve sana gitmiş bir iyi insan olarak,
    yaşat beni,
    ruhum ruhuna emanet olsun…,

    ki ilk ayrılığımızın şarkısıydı,
    büyük adam, küçük aşk…,
    ona da ayrılık denebilirse,
    sokakları yürüyen ben değildim,
    ki sokaklar,
    bende yürüyordu o terazi ikindisinde
    ve hiç,
    hiçlikle bile;
    kavuşmak kaygımız olmamıştı zaten,
    hasretindeyken…,
    ve lüzumsuz itibara rağbet edilmeyen,
    iki kelâm susuzluğuna müsekkin,
    mesai aralarında…,
    ah;
    ---...---...---...

  • ferman19.09.2024 - 10:25

    .
    ...
    .
    oysa;
    çatallıydı dili vedanın,
    gelincik şurubum,
    kabarmış yüreğinle
    köpük köpük...,
    bir kızılcık şırası izisin
    çatlak dudaklarımda,
    sürüngen kalbimin gömlek değiştirmek için,
    saklandığı oyukta,
    pul pul,
    yalnızlığın en korkak demindeyim…,
    ah;

    merdivenler dayadım ellerinin köprüsüne,
    yeşil damarlı nehirler öptüm,
    büktüm bakışlarının haritasını,
    peşine düştüğüm hazine,
    sensiz, kayıbım…,

    kaç kez dedim tabibim,
    bir kan merkezi tufanında unuttum bildiklerimi,
    köklerinden kopuk ve ömrüme sığmayan,
    bir gurbet yolculuğuna savurdu
    zahirin günübirlik oyunları…,

    neyi aşk sandığını unutmuş,
    bir hafızasız yürek belle beni
    hicretinin vefalısı olarak,
    ah;



    VIII
    adını hecele süreyyanın,
    ve kaç asırdır suskunusun sen mo/na/li/sa…,

    ki sen anadolu gırtlaklı bir kayyumsun,
    kimse senin gibi söyleyemezken,
    öyle doğal gelir ki sana çağırmak adımı,
    ve gırtlağından süzülen sesine
    ömrümü feda etmek istemem de keza bana…,

    sen;
    elmacık kemiklerinden akan
    eflatun ırmakların çakıl taşları ile,
    üç taş oynayan…,
    ihramı iç/inde mütemadî bir umrede,
    yalınayak seyy/ah/sın,
    ve
    çocuk yürekli bir çukurova bozlağına
    her veda edişimle çoğalan,
    aşkın salyalarından tiksinmeyen
    ben,

    kalbinin ılık suyunda,
    gurbet garipliğimi saklarken,
    pişkin bir vefasızlıkla…,
    buyurgan nefsimin,
    yüreğine attığı tırnak izlerinin,
    tahammülle bağışlayanısın…,
    ah;

    çektirdiğim arsız çilelerin çilekeşi,
    ki sen gece yarısı uykundan uyanıp,
    yumulu gözlerinle,
    mısralarına heceler seçen sevdalısın…,
    esirgeme benden de,
    merhametle bakan gözlerini desem,
    kederli nazarlarını önüne düşürürsün,
    bahtı gibi kömür gözlüm,
    ay ışığına yakılmış bir sonat gibi,
    sarıl bana ey aşk,
    sarıl ve yarama dokun…,
    ki soğuk bir su içsem uzakta yâr üşür...,
    ve
    bir mektupsun o/ndan,
    duadan ötesin...,
    ah;

    evet bir ah/sın sen,
    yekûnu simmsiy/ah bir ah,
    masumsun,
    ve dervişinim...,
    gözlerin bana derg/âh,
    fermanım elindeki padiş/ah,
    .
    ...
    .

  • düş kapanı19.09.2024 - 10:23

    .
    ...
    .
    sen endamı zarif dağlar gibi,
    gönlü dipsiz ummanlar gibi,
    güzeller güzeli bir toroslar çelebisi,
    olgun ve mütekâmilsin,

    hiç nefessiz kalmadım sende…;
    hiçbir ikliminde soluğum kesilmedi,
    gözlerinin derinliklerindeyken…,
    varlığımı bağlayıp tutunduğum cansın,
    alın yazım,
    müjdemsin sen benim, sevincim;
    simsiy/ah hakikatim ve hakikatlim,
    kaderim…,

    işaretlerinle yükseliyorum basamak basamak,
    uzaklıkta yakınımsın sen benim,
    serinliğim,
    ışığımsın sen benim,
    sır kâtibim…,
    ah;

    bana pür/nûrdur senin nârın,
    ağyarını alev alev yakar,
    kandilimsin gönlüm ve lisanımda,
    yıkandım yüreğindeki esrarlı ırmakta
    ve çağladım;
    aşkınla yoğrulup ötelere ağladım…,

    seni üzgün bulsam ben solarım,
    iyi görmeliyim sürekli seni,
    ki belki bencillik,
    belki haksızlık bu bilemem,
    yakıştıran yaradan sana sevdanın karasını,
    bir de ben yakıştırdım kendimi yamacına,
    senden habersiz,
    ah;

    hasreti içime dolan,
    bendesi olduğum yârim,
    beni özleyen beni anan yârim,
    vadesizim, mecalsizim, çaresizim,
    şu kandil gününde,
    münzevi bir derviş kadar sensizim,
    sahipsizim,
    garibim, bir fukara isimsizim,
    ah;

    yüreğine kara kirpiklerle diktin beni,
    sana bulutları göstererek,
    - bu tabloyu kim yapmış
    diye sormuştum,
    sense,
    - gökyüzümsün
    dedin bana madem,
    o halde söyle hekimim;
    hangi yeryüzü gökyüzüne bakmaz…,
    ve sanılıyor mu ki,
    gökyüzü de yeryüzüne meftun değildir…,

    vaslına erdiğin sır ırmakları menzilin olsun…,
    ayağına diken batmadan;
    zindan çilenin izleri alnında,
    gücenmiş dudaklarından süzülen tebessüm,
    yüreğine ve yufka bağrına aksın,

    ve sen tekil bir itikaf çal kendine…,
    felek rüzgarında ağaran şakaklarının ak ışıltısı
    ve gece gözlerinden süzülen hüznünle
    bakarken uzaklara,
    aşkın soldurduğu dudakların kapalı,
    omzunda reyhanlıdan ayrılığın ağır yükü,
    kederlisin…,
    duru sular kadar yorgun,
    ve yoksun...,

    güzde terkedilmiş bir sahil kasabası kadar ıssızım...
    olduğun yerde, okyanus maviler içinde kal,
    siy/ah/ın hakikatine bürüneyim bense,
    ve bütün bir ömür,
    vuslata gönül düşürmemiş hasretinle ve
    kendi azığımla kavrulayım,
    ah;

    çingene bir sarmaşık güldür hatıralar,
    insanın nefesini çemberini daraltan,
    sırnaşık ve yapma dedikçe yapan
    hayata tuzak, hayata kapan,
    yol ortası kurbanını şaşkın bırakan…,
    .
    ...
    .

  • tapmak19.09.2024 - 10:21

    .
    ...
    .
    ve şimdi;
    hiçlik mezhebindeyim,
    yurtsuz ve
    kimse/sizim…,
    sevgili tabîbim,
    terk/et/me/beni
    ah,

    ve sen ki aşk;
    felçli bir yatalaksın artık,
    yatağına kırgın akan ölü bir ırmağın deltasında...,
    ah;

    VII
    ki hokus pokus aşk,
    öyle mi;

    şapkadan çıkan tavşanlar,
    zamansız koştular havuç şekerlemesine,
    illüzyon çabuk bitti ve
    çocuk yürek,
    doyamadan gösteriye,
    kapandı kalın bordo perdeler…,

    tıkanıp kaldı,
    beklenmedik gidişin boğazımda,
    ki yutmaya kıyamıyorum...,
    ah;

    dünyanın işini mahşere bırakmadan,
    ve ölüm gelmeden yaşamak gerek hayatı,
    güzellikler, iyilikler, sevgiler ve,
    ve aşk ile…,

    kavuşuruz belki de,
    fanilere pîr olunan yaşlarda,
    belli mi olur,
    umutlar solmasın,
    ki ölüm için henüz pek erken…,

    sen;
    en çok kendine kıyabilensin,
    uçurumlara atlayabilecek kumaştayken,
    yaya kalmayı da seçebilirsin sen,

    ki nefeslerin vahdet kokar senin…,
    yeni bir hayat bahşeden
    beyzaden olmak kadar; güzelsin…,

    kaf dağının ardına kaçılır seninle aşk,
    upuzun yollar aşılır seninle aşk,
    açılmaz sanılan kapılar açılır seninle aşk,
    hatırlar gönüller yapılır seninle aşk,
    yaradana yâr diye tapılır seninle aşk,
    ah;
    .
    ...
    .

  • kanatları olanları hapsetmek imkansızdır19.09.2024 - 10:19

    VI
    şadırvana terk edildin sen,
    her hak yerine halka aşık gibi…,

    ve aşk
    seni ayaklar altında ezdiler,
    üstüne kilit vurulmuş kederli bir kapı,
    mührünü öptü gözlerinden…;
    yüreğimin çatısı aktı
    rutubete,

    kırmızı kadife perde,
    kapat pencereni rüzgâra...,
    aşk, sana demediklerini bırakmadılar,
    ah,

    ey aşk;
    varsın desinler,
    sunarım kızıl ve kenarda kalmış güllerimi ben,
    tenha yüreğine…,
    bir küfür gibi doldu içime
    kavuşup/ayrılmamız hekimim,

    keramet eblehlerine postnişin atarım ikimizi de,
    ki içimde uğuldayan ötenazi,
    ne olur sus sus,
    ah;

    yeryüzüne indi aşk,
    bozulmasın bu akid…,
    ki şimdi aşk sen;
    piç misin…,
    yetimhane avlusuna,
    iri taneli yağmurlar yağıyor…
    mavi gözlü kızıl saçlı çilli çocuk,
    yastığından boncuklar topluyor,

    ah aşk,
    küçümsediler acımı,
    ölümler var, savaşlar, açlık ve...,
    nasıl üşüdüm bir bilsen, nasıl;
    yokluğunda...,

    baktığın kalp içlerimde,
    dağ gölleri buz tutuyor,
    mevsim bir günde değişti ve,
    hangi göç,
    kanatsız bir göğe yükselir…,

    nasıl şaşkınım, nasıl;
    yaşlandım bir günde nazarlarında,
    azarlarında,
    alnı kırışık sevdamızın…;

    ah balım, ve ah zehir,
    yüreğimin petekleri siyanür dolu,
    gözyaşlarımın ak pınarlarına
    kirli sular karışıyor,
    ve aşk inatla küllerini savuruyor
    kutsanmış topraklara,
    .
    ...
    .

  • hiciv19.09.2024 - 09:59

    .
    ...
    .
    ki bilirsin…,
    gönül gönlü bulunca, akar da akar…,
    mesafeler cân/ı teni, yakar da yakar,
    muhabbetin çilesi yürekten, taşar da taşar,
    dem olur kan çanağı gözlerle,
    yârin yollarına bakar ha bakar…,
    gözyaşları…;
    içli açmış bir gül gibi, kanar da kanar…,

    gel desen bile gelemem,
    hicâbım var,
    ki yollarım biçildi,
    kutsanarak ayrılık yemini içildi,
    sevgili hızır/ilyas muştusu,
    sende; bütün benliklerden geçildi,
    muhabbetin en ayağa düşmeyeni seçildi,
    umulur ki böylece,
    sonsuzluk sevildi,
    o da umulur ki…,
    bilirsin,
    ah…;

    aslında,
    ne gökyüzünde uçurmak,
    ne de yeryüzüne indirmek olası değil meşki,
    bir nakış olmalı yürek gergefinde meşk,
    kimselere benzemez,
    kimselere görünmez,
    gerisi kıssa,
    meşk…;
    tek başına ve yalnız olmalı,

    ne ayrılıktır yolculuk,
    ne de kavuşmak;
    hayata küskün, kasvet
    ve rutubet kokan yollarda yürümek,
    bu cana göre değil,
    bize göre; değil,
    değil…,

    hasretleri büyüte büyüte yumak yumak,
    bizim olacak zamana dek uyumak,
    uyumak istiyorum…,

    ve sanıyor musun ki sen,
    ey güya kıraati düzgün karî,
    bu dizeleri seni
    t/avlamak için yazıyorum ve
    gözüne girme çabamdır bunlar,
    öyle mi…,
    her bir harfi damla damla gözyaşımdır,
    yalnız; yalnız sana akan,
    sendeki halis saflığa,
    ve feleği hicvimdir dizelerim,
    ah;

  • hafıza19.09.2024 - 09:54

    IV
    düş…,
    göğsümün kafesinin,
    klostrofobik yüreği,
    içerdesin…; bir başına ve yalnız,
    sıkışıyor kapakçıkların havasız,
    ya çok hızlı ya da çok yavaş atıyorsun
    ve canımı acıtıyorsun zaman zaman;
    kızıl gölün hep mi dalgalı senin…,

    üstelik dengesizsin,
    her daim yeni hastalıklar seçiyorsun
    blumia kalbim,
    ah benim bir deri, bir kemiğim…;
    kustur kendini,
    ve korundaki kuşları kızıl nehrinde,
    kanınla yıka…,

    hevesi kursağında kalmış sevdan mı var,
    penguenler nasıl saklıyorsa bağrında,
    dört aylık açlığa tahammülle,
    yavrularına mama…,
    elbet sen de bilirsin saklamasını
    vuslat açlığını,
    hem insansın ya,

    ah aşk bir heves midir…;
    ve madem,
    rengi en kırmızıya çalan kuşu sevdinse sen kalbim,
    ol şimdi pinokyo…,
    ve işte gıcırdıyor tahta kalp/
    yalancının çatısında…,

    ey aşk…;
    kalbinde sakladığın pinokyonun,
    uzayan burnu,
    verdiğin sözlere kızarıyor,
    ağlıyor tahta bir kalp
    yalandan sevicilik masallarına,
    ve
    bir çocuk gün/ah/sızlığı sığıyor
    su sızmaz aramıza,
    talan, dolan ve takladan,
    var git ve bir daha hiçlikle dahi gelme huzura,
    ve sayfamızı arala...,
    anla;

    ki bilirsin,
    masal bu ya…;
    rapunzelin saçlarını kestiler mülevvesler,
    ah evet bir donquichetteyi sevdiyse gönül,
    suç deli dumrulun muydu ey korkut dede,
    yüreğimin yel değirmenleri,
    rüzgâr çalmakta,
    esintisiz bir gökten…;

    ve ah seni seviyorum masalı,
    sevgili ve güzel kardeşim,
    aziz dostum;
    ah o gün bende,
    ben de demeseydim,
    bezm/i elest/de;
    sana yemin olsun ki,
    yitirmezdim aklımı hüdanın yollarında hiç...,
    belki ben de,

    ah deli savaşçı;
    kaybetti/n\k/ şimdi, ki;
    hafızasız bir yürek belle beni de,
    ve rapunzel,
    hadi kes artık o uzun saçlarını,
    karıştırıp masalı tam da şimdi…,
    yanlış kahramanı sevdin zira,
    mavi gözlü dev,
    tutunup saçlarına,
    çıkamaz ki pencerene...,
    devden akrobat olmaz ki,
    masal anlatma bize,
    .
    ...
    .