Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Tuna Kafkas
Tuna Kafkas

hangi yeryüzü, gökyüzüne bakmaz; ve sanılıyor mu ki gökyüzü de yeryüzüne meftun, değildir...

  • küf09.10.2024 - 04:32

    .
    ...
    .
    evrenin görüp göreceği en büyük
    ve tek aşk-ı hakikî olan,
    yaradanla son elçisinin aşkı,
    /k/s/avruk değildir…,
    başa taç, yürek bezeyen ve
    gönle sultandır; aşk,

    kimi duygular vardır,
    aşkımtırak ve dünya metası,
    gelir, geçer, yaşanır, tükenir ve biter,
    tek tük aşklar da vardır ki,
    varı yoğu baştan ayağa hasret,
    ve ışıltılı ilham,
    ve efsunlarla gelen muhabbettir…,
    bütün berheva olacakların üzerinden
    aşkın olan ve ebediyete kavuşacak aşklar
    bunlardır; selam olsun sana ey ölümsüz
    ve asrî aşk…,

    bu arada; hay/hak karagözüm deyip,
    esma/ül hüsnadan iki güzel ismi anarak
    seslendiğinde hacivat arkadaşına,
    güya karagöz de nasıl arifane
    her sözü çağrışımla anlıyorsa,
    işte öyleyiz biz de,
    kendimizden gurbete düştüğümüzdeki,
    her ayrılıkta ve
    aşk; söyle hayata,
    bir gölge oyunundan fazlası değilsin…,

    ki azizim;
    sen benim boş zamanlarımdın dediğin
    ve ben de mesai saatlerimdin dediğim
    günden beri yarım yamalak, kör topal
    bir yaşam kayıp gidiyor avuçlarımızdan,
    el yordamıyla geçiyor günlerimiz anlasana,

    ah dünya, nasıl bir rüya bu…
    her gün gördüğümüz,
    yeniden yaşamak dediğin...
    anadan üryan bir yalan gibi serildi aramıza
    nicedir yeryüzü örtüsü...

    salıncağını duaları arasında çoktan unutmuş,
    boşluktaki çocukluğuna bön bön kavuşamayan,
    bir üvey üveyik gibi,
    en mahrem yerleri açıkta kalmış bir maymun gibi,
    avcumuzdan geçen yaşam çizgisinin,
    üstüne savruldu alın yazısı harflerinin külü,
    duydun mu, yönsüzüz...
    kendi ömürlerimizin sahte medyumuyuz,

    ah dostum,
    kaldır yüzündeki küflü tebessümü...
    ki ben gözümü açtığım her sabah
    cam küreme bir yaşam ekleyerek
    eksiliyorum, ey hayat senden...
    .
    ...
    .

  • Mürted09.10.2024 - 04:23

    .
    ...
    .
    /ah kaçırma gözlerini benden
    bal köpüğü; sohbetini tattım bir defa
    ve kalbimde bir dolunay bakışıyla,
    yüzünün mehtabına giden yakamozun yolunda,
    iki turkuaz porselen kırdım…,

    bu karanlık okyanus
    nihayet gözlerini açtı,
    /ah ayın on dördüm,
    affet…,
    açlıkla terbiye oluyorum,
    ayyaş bir nefes gibi kokarak,
    sensizim,
    ve öyle görünüyor ki özlemiş olmalıyım…,
    bunca değersizlik hisli ve,
    kırık dökük sızım sızım,
    iç çekmelerimden belli,

    bu, /yeniden kavuşmaya itikadı bozuk dünyanın,
    sevda manastırında,
    yokluğunun kırbaçladığı bir besteyle,
    içime uşşâk makamında düşen şarkısın sen,
    neden anlamıyorsun…,

    ve ömrümü bilmem kaça bölen,
    zamanın ben merkezlilik kılıcının,
    keskin yanıyla tenime battığı yerde;
    gözleri dolu dolu derelerin,
    eğrile doğrula sapmalarıyla dolan bir gölün kıyısında,
    medeniyet tasavvuru demli bir yudum bir çay bile,
    içilemez ve zehir oldu haberin var mı,
    mülevves ortadoğulu kucaklaşmasından…,
    ve başlatma şimdi ümmet olma bilincinin,
    ızdırabından,
    böyle zırvalık sancılı kasıkların yapacağı doğumdan,
    nilüfer gözlü,
    ve asr/ı saadet bereketli bir kız evladın,
    dünyaya gelişini beklemek;
    başını suya eğip, içine akan
    ve cebinde sakladığı kıpırtısız susuşu
    sessizce derine bırakan...,
    cuma selamlığı beynamazlarının,
    mürted haline bakmadan,
    kadim kelama gösterdiği ihtirama benzer
    /ah…,

    fakirane diyorum ki;
    bir gül dalıyla nakışlayıp aşkı…,
    yedi cüceli masalın,
    içine düşen kalbimizi,
    kalabalık bir meydana,
    yağmur dualarıyla serelim,
    artık bahtına
    ve müktesebatına ne yağarsa…,
    .
    ...
    .

  • mukavemet09.10.2024 - 04:19

    .
    ...
    .
    örülmüş ağına düştük cümleten zehirli örümceğin,
    ki panzehir ne mi,
    ah ayol o da sorulur mu,
    aşk olsun; aşk elbet,

    kimimiz var kendimizden başka diyerek…,
    öfkelerimiz en çok kendimize olmalı,
    bunu bilseydik hiç değilse keşke,

    ah neredesin,
    korkuyla ümit arasında durmaya muktedir,
    muvazene/denge,
    neredesin irade ve
    karar kılmışlık
    ve kıyam mukavemeti,
    öz disiplin,
    ah;
    .
    ...
    .

  • dal09.10.2024 - 04:14

    .
    ...
    .
    kapandım secdeye,
    yerdeki tekâvûd kalemefendisi seccademden
    eflatun çiçek tozları topladım,
    bağrıma saplanmış dalını çıkardım hüdayinabit alıcın,
    ve serpiştirdim tozlarını,
    beti benzi atmış dünyaya ve,
    bir dua okudum kulağına,
    sesim bir başka sese çarptı,
    tuz buz mısralar kırıntısı rüyam ah,
    turnam…;

    keklik değil, güvercin ol diye fısıldayanım,
    dudağımda hep aynı şarkı,
    notalarını nar ağacının altına gömdüm...,
    yüreği kimsenin üzülmesine el vermeyen,
    bir yalancıyı sevdin sen…,
    ve varsın gedanız kendine kıysın ey maşuk,
    olgunlaşsın keder, çiçek yüklü dalında…,
    ah;
    .
    ...
    .

  • geniz09.10.2024 - 04:09

    .
    ...
    .
    bir gece bu kadar mı nur dağları gibi gökçek
    ve çivit mavisi,
    bir yolculuk bu kadar mı hususî olur,
    gece neresi, çivit mavisi kim bilmiyordum,
    umursamıyordum, bitmek tükenmek bilmeyen yolu,
    can yoldaşım vardı, sırdaşım, elbistan ağıtım,
    kalbimde;
    irtibatı mütemadî yârenin hatrı hatırımdayken,
    uyku yokluğa kadem basmış, yön kayıp
    ve gaibdim…,

    ezelden gelen meşkin ebedi
    olsa da hoş olmasa da;
    ve öylesi bir mahrumuyum ki,
    ayrılığın varlığı mümkünsüz dostun…,
    aşk olsun sana, öyle olsun hekimim,
    bilesin ki şuurum pek açık bu çivit gecede,
    nice evvelki geceler ve sabahlarda,
    öğle, ikindi ve akşamlarda
    olduğu gibi bilesin,
    bilesin ki;
    yüzün suyu hürmetine teveccühüm eşyaya
    ve çocuk ruhum muhtaç teselline,
    bir elma şekeri yarısı kadar,
    karabiberim, kâfurum, kabir kokulum…
    ah;

    bir bardak suya atılmış ilaç gibi,
    eriyorum hatırana köpük köpük,
    hicaplı haline ve sana susuzum,
    bir pınarın kaynağına varmak kadar
    hasret kaldım dost sana,

    ne zaman yüzün gelse yâdıma
    iklim değişiyor ve değişiyor her anlam,
    dünyam değişiyor, sonsuzluk
    iştiyakı bürüyor ruhumu,
    ki ne zaman ansam seni ah,
    tam on yedime basıyorum,
    tam on yedime,

    erken kocamış haliyle dimdik ayakta,
    dalları merhamete uzanan
    sedir ağacım,
    dertli başı gölgende bak yoldaşının
    hemen yamacındayım ve,
    üstümüzde ak ak, ak ak bulutlar,
    bulutlar ak ak…;

    ayniyyet dilindedir eş zamanlı
    birlikte dinlediğimiz allahın şarkıları,
    makam makamdır ve t\aksim t\aksim,
    ve nasibini mevlasından almış güftelerdir
    sızım sızım genzimizde sızlayan…,
    .
    ...
    .

  • semavat09.10.2024 - 04:05

    .
    ...
    .
    turuncu ve kızıl gül yapraklarını
    ebeden soldurmayacak rahmet;
    ıslak kaldırımlara
    yüzükoyun serilmiş ölüleri dahi
    diriltebilse mesela…,
    ve kendinden gayrısını bilmez kibrin,
    mülevves göz pınarlarını kurutup,
    nâdim bir nefesten buğu olaydı,
    isli,
    kasvetli kodes camlarında,
    nolaydı…,
    ah;

    ki yaralı retinam,
    işte böyleyken;
    bir martı kanadını bile bile,
    gözlerime batırmışken,
    yaralı retinam,
    refakatçi balıklar başucumda ağlarken,
    şaşkın sözcükler
    ellerimde yapış yapış
    ve uğultusunda yalnızlığın
    acemi hüznü
    tıka basa dolmuşken içime,
    dökülmez mısralara inci taneleri, yâr;
    yâr balların balı,
    kırıldı içimde bir dal,
    bir ağıttır ücra suskunluğum,
    değişen her gün ile
    gömülüyorum ey en sana…,
    ah;

    tut ki daha çok seviyorum seni,
    burkulan içimin süreyya sürgünlerinde,
    acılarınla acılanmak istiyorum…,

    hangi yeryüzü, gökyüzüne bakmaz…
    ve sanılıyor mu ki,
    gökyüzü de yeryüzüne meftun değildir,
    ah;

    sırdaş yol arkadaşlarını ayıramaz
    zahirin bozulmuş raconları…,
    ve ey semavatın oyun kurucusu;
    cesaret ve sekînet veren bir düş yolla,
    bu mülevves kuluna…,
    ki bak saatler eşzamanlı,
    onbirden üçe;
    üçten onbire,
    mütemadiyen,
    ah;
    .
    ...
    .

  • kandil09.10.2024 - 04:00

    .
    ...
    .
    allahın şarkılarından bir buhur sonrası,
    döşeği topraktan tahta bir sedire kıvrılıp,
    dualarla üstünü örtmüşken insanlar,
    hayatla aralarındaki paravan aralanır...,
    ve herkes kendi kadar özlediğiyle kalır,
    ah kalbimizi kussak bedenimizden,
    safrası hayattır ve,
    sarı bir gül gibi uzanır aramıza,
    ötelerle…,

    benliğimizde ötelediğimiz ayrılık;
    kavuşturur bizi esasında sevdiklerimize
    unutmayalım ve çıplak bir tebessümün asıldığı,
    kefen altındaki yüz kadar bizdedir ki…,
    zahirle çevrelenmiş gözlerimin,
    en kuytu yerindeki gözyaşı kadar gönlümde,
    ve bana aitsin ayrılık,
    aşk belki de sadece imkansıza meyyaldir,

    ah hekimim,
    semt çorbacısı sabahı dahi olsa şu her an,
    kimse seni benim kadar sevemez diyemem,
    ömrümün kalbine düşen iç sesli duasın,
    söylediğim her sözden bana gelen yankın
    içime dolan çocukluk sevincimdir…,
    buz tutmuş bir nehrin üstünde,
    kızak kayan kabansız bir çocuğun
    o masum ve sıcak gülücüğüsün sen,
    \ah...,

    ve şimdi küskün küskün çöreklenir
    bağrıma hüzün, ki... yoksun…,
    yağmur kuşlarının kanatları altında koşan
    nefes nefese kuzuların eve dönüşünde,
    anne sevgisiyle öpülen ıslak başlarınca
    okşasın o gün görmüş saçlarını, nice
    bahar müjdecisi kabayel rüzgarı...,

    zamanın aramıza çektiği perdeler,
    belki uçuşur güneyden esen kıbleyle
    ve duyulur huzur esen avlusunda
    ayak seslerimiz yine...,
    ki bak gözlerime, gözlerim
    kandil kandil kan çanağı,
    ah;
    .
    ...
    .

  • yalınayak09.10.2024 - 03:56

    .
    ...
    .
    onca mülevvesliğin üstüne,
    kibrimin yerine tevazuyu öldürürken;
    adını andım…,
    hiç korkmadan allahtan ve
    utanç içinde bile kalmadan insanlara karşı,
    yılanlardan ve korunaklarımı saran
    kara böceklerden sakınma ihtiyâdı
    duymayacak kadar mağrur ve
    dikey tutumluydum bilirsin,
    senin yanındayken bile…,

    her daim huzurunda olduğumu bile bile,
    ah incitmediğim cihetini bırakmadım vefanın,
    ki insanca pek insancaydı sorarsan,
    alemlerin özeti olmanın temsil
    yüklüsünden beklenecek muhabbet…,
    nerdesin;
    mesafelerin buncasını aşamazdım
    girmeseydin kollarıma ve şimdi,
    koyma kendimi özlemek yoksunluğu
    içinde ah nola/yâr…,

    raylı sistemin ve metronun hangi trenine binsem,
    ve gerek otursam gerekse ayakta kalsam sensiz,
    bindiğim vagon ya hüzün ya kahır taşıyor sessiz,
    hangi istasyonda ineceğimin bir önemi kalmıyor
    ve indiğim istasyonda iniyor,
    o kahır ve o hüzün de benimle…,

    ki heves hırsızı dağılmış zihnim;
    ve/us/
    us/lu dur aklım...,
    her gece saat yârimde,
    içimde bir çiçek silkelenir;
    turuncu gül polenleri,
    duyulabilen yegâne ses olan nefesimin
    sığındığı genzimi yakarak…,

    o cin ali koşarak saatleri geri alır,
    ve kendine yalan söylemeyi sever,
    kızçelerin ip atladığı gibi bir rahatlıkla…,
    masal bulamacı işte;

    her gece saat tam yârimde,
    bir şiir;
    cibinliğini çeker paravanın arkasında
    ve son dizesini yazmadan,
    kendine koşar yalın ayaklarıyla…,
    .
    ...
    .

  • yenilen dostum09.10.2024 - 03:54

    .
    ...
    .
    uykuyla uyanıklık arasında gördüm seni
    bir zuhurat gibi her seferinde aşk,
    ağır göz kapaklarımda, yokluğun kafes,
    yokluğun kahır, yokluğun; tenha…,
    ve kanatlanamadım hiç katına,
    uykuyla uyanıklık arasındaydım,

    koskoca tekrarsız ömürler geçiyor,
    kayıp nesiller jelatini açılmadan
    göçen nesillere ekleniyor,
    ah senin yüzün kuzeydoğuya,
    benim yüzümse güneybatıya dönük…,
    daha ne vakte dek bekleşelim, yeniden
    bir zaman dilimi daha verilir mi bize diye,
    umutlanan gözbebeklerimiz
    ve tükenen yüreklerimizle be hey dost…,
    .
    ...
    .

  • akis09.10.2024 - 03:47

    .
    ...
    .
    belki, yalnız bir sokak lambasıyım,
    ve acizim aydınlatmaktan karanlığımı…,
    belki, başı olmayan bir duvarım ve,
    illegal asılmış afişleri söküyorum üzerimden…,
    diyorum ya, alnını duvara dayamış,
    yalnız bir sokak lambasıyım belki...,
    ah;

    bir körpenin peçeli yüzü kadar saklı bir hüzünle,
    dikine dikine gidiyorum yüreğimin
    ve çağın çöplük kalbine tahammül harcım değil…,
    gel gör ki,
    hale bakar mısın dediğim şu hale isyana ve
    ayaklanmaya hazırlıklaraysa
    dermansızım…,
    ama işte düşüyor umutvar bir gül yaprağı daha
    ılık bir mevsime akisler çizerek...,
    ah;
    .
    ...
    .