Bir turna katarının ardına takılıp gittiğini, önüne çıkan yollardan geçerek bir ağacın duldasında rehnettiğini, susuzluğunu giderdiği kuyuya düşerek kırk kapının kırk gizini aramaya başladığını, dönünce de huri güzelliğindeki kızın saçlarının uzayıp ayak uçlarına erdiğini, ters dönen ayaklarını bunlarla saklamaya çalışırken; sağ elinin solda, sol elinin de sağda olduğunu görmüş ürkmüştü, Yooo korkmuştu.
O korkuyla uyandığında , bu kentteki ilk sabahın yalnızlığının Ve düşlerinin
Unutuşun rengi bu mu acaba? İçinde biriktirdiği sorulardan biriydi yalnızca… hayatı burada kavrayıp, yeryüzüne buradan açıldığını anımsadıkça, dokunduğu yüzleştiği her şey yeni bir anlama bürünüyordu onda… Arayışın dili saklıydı bu kentte, Bir de acının Ve
sildiklerim, bu siteye ilk geldiğimde yazdıklarım vardı, çalmışlar başka sitede gördüm.Ben de kalanları sildim.
onlar usta; ne demişler ''minareyi çalan kılıfını hazırlar'' .
Sizi anlıyorum... burası iyi geliyor yazarken rahatlıyorum bazen... ama yazdıklarım çalınıyor bu da komik tarafı...
özür dilerim espriyi anlamadan yazdım...
dedeniz de mi şiir yazıyor?
Canım canı, burada sözümü rehnediyorum.
Hüma kuşu dilbendimi çözdü, yaralarımı gösterdi.
Düştüm turna katarlarıyla yola. Yitirdim yol arkadaşlarımı.
Anlatılan masalı sayıkladım. Avın avcısı, yolun yolcusu olmanın derdine düştüm.
Testisi kırılan ninemin hışmına uğrarcasına yola düştüm.
Ayıldım bayıldım. Gün güne sararıp soldum.
Yalnızdım, yalnız ve
Üç turunçlara tutuldum.
Bir Gece Vakti.
Bir turna katarının ardına takılıp gittiğini, önüne çıkan yollardan geçerek bir ağacın duldasında rehnettiğini, susuzluğunu giderdiği kuyuya düşerek kırk kapının kırk gizini aramaya başladığını, dönünce de huri güzelliğindeki kızın saçlarının uzayıp ayak uçlarına erdiğini, ters dönen ayaklarını bunlarla saklamaya çalışırken; sağ elinin solda, sol elinin de sağda olduğunu görmüş ürkmüştü,
Yooo korkmuştu.
O korkuyla uyandığında , bu kentteki ilk sabahın yalnızlığının
Ve düşlerinin
Karabasanıydı da!...
Benim deli sevincim, benim huna kuşum bu yollarda, bu gökyüzünde saklı demişti içinden. O ses kulaklarında değil içindeydi,
tenin altındaki özlemin rengiydi.
Unutuşun rengi bu mu acaba? İçinde biriktirdiği sorulardan biriydi yalnızca… hayatı burada kavrayıp, yeryüzüne buradan açıldığını anımsadıkça, dokunduğu yüzleştiği her şey yeni bir anlama bürünüyordu onda…
Arayışın dili saklıydı bu kentte,
Bir de acının
Ve
Yalnızlığın..
Rahmetli ninem ''dünya her gün yeniden kurulur Umut'um derdi, asma yüzünü...'' yeniden kurulan dünyada günaydın...