Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Bir Gece Vakti
Bir Gece Vakti

Son Bakışını hiç kimse göremedi Sırrını Bilemedi, Bu Tufana Tutuluşunun...

  • Bir Gece Vakti30.11.2023 - 16:42

    Pusarık bir hava, dar sokaklar, tuğla duvarlı evler, benim yürüyüş yolumdu bu gün. Aldatan ve aldanan bakışların barınağı, yaşanılası değil, ölünesi bir yerdi benim için.
    Bazı sokaklar öyledir. Uçuşarak gelirsiniz, her bir ipiltide kendinizi bulursunuz orada…
    Ama yaşadıklarınız bir sanrıya dönüşmeye başladığında, sokak bir perde gibi iner gözünüze. Bu kez başka seyirlere tanık olur, başka hayatların sızısıyla yol alırsınız. Çözüntüye uğrar silinirsiniz yeryüzünden.
    Acıdan acıydı sana gözlerini teslim ettiğin, gizliden gizliye sözlerine tanık olman.

    Ten esrir, ruh çözülür, bakış ölür burada. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti29.11.2023 - 02:03

    Ömrümüz kelebeğinkine eş, kuytuda yaşamayı seçer. Ürkütmeye gör saklanır. Bilemezsin de. Bir zaman sonra da alır başını gider. Başka sessizlikler arar kendine.
    Yalnız yaşamayı kelebeklere benzetiyordum.
    Eski günlere dönünce, zamanın durduğunu hissediyorum birden…
    Yıkıntılar arasından çıkıp gelen seslere tutunurcasına, zaman içinde zamansız yolculuğa çıkıyorum. Belki de eski günlere, belleğime sahip çıkmamın, sürekli oraya dönmemim en temel yanı da bu:
    Sağalmak…
    Yani anımsadıklarımla o an yaşadıklarım arasındaki uçurumu kapatmak, belki de o çözülüp dağılmayı unutmak istediğimden öylesi bir bellek yolculuğunu yeğliyorum zaman zaman!

    Seslerin izine, yansılarına döndüğümde, Çaykovski’nin bir duygu örtüsü gibi yayıldığını hissederim.
    Bir yere ait olamama duygusu
    Yersiz
    Yurtsuz
    Ve kimsesiz! BİR GECE VAKTİ


  • Bir Gece Vakti29.11.2023 - 00:55

    Bazen, insanın geçmişi dönüyordu geri, ama suyun, sessizliğin oluşturduğu bu tuhaf dünyanın baş döndürücü gerçekleri arasında hayretle anılan, huzursuz, gürültülü bir düş olarak dönüyordu. Bu dünyanın durgunluğu hiç de huzur verici değildi. Açıklanması olanaksız bir amacı kara kara düşünen, yıkılmaz bir gücün durgunluğuydu bu.
    Ateş her zaman, ama her zaman düştüğü yeri yakıyordu…
    Çehov’u okurken, onun her bir anlatısı insana tutulmuş bir ayna olduğunu görüyorum. Bir insanı oraya bağlayan ne varsa, bir zaman sonra gitme, kopma nedeni de olabiliyor.

    Jacques Brell’i dinliyorum yazarken; mekan duygusunu anımsatıyor, beni o mekana götürüyor. Benim için müziğin öyle bir boyutu olmuştur her zaman. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti28.11.2023 - 13:39

    her gün kurulup,
    yeniden oynatılıyorum...

  • Bir Gece Vakti23.11.2023 - 17:10

    MANDALİNALARIM

    Günlerdir uyuyordum, içimdeki kiri, pası atmak için…
    İçim üşüyordu, kendimi kendimle cezalandırıyor gece mi gündüz mü bilmiyordum. Bir arınma, içe bakıştı tüm isteğim.

    Bahçeye çıktım, özlemiştim sabah kahvemi ki bir ses beni şaşkına çevirdi. Mandalinaların altında 9 ya da 10 yaşlarında bir çocuk topladığı mandalinaları taşmakta zorluk çekiyordu. Onu çağırdım yanıma. Korktu hırsızlık yaptığının farkındaydı. Göz aşinalığım vardı tanıyordum az biraz.
    ‘’Adın ne’’ dedim,
    ‘’Bayram’’ dedi
    ‘’Bayram kuralımız neydi dedim yiyeceğimiz kadar alacağız, hatta eve de götüreceğiz, ama sen sanki pazara satmaya götürüyorsun’’ dedim. Cevap vermedi, başını eğdi sıkılarak dedi ki ‘’He taşıyabilsem pazara götürecem de…’’
    ‘’Satmak için mi?’’ dedim
    ‘’He’’ dedi ve ekledi ‘’beni dövecen mi?’’ ‘’Neden döveyim seni’’ dedim. ‘’Hırsızlık yaptım’’ dedi yok dedim hırsızlık değil de kuralları çiğnedin, bu bahçeden meyve almak serbest ama sen fazla aldın bunları satıp ne yapacaksın Bayram? ‘’Kardeşime ayakkabı alacam da’’ dedi.
    Yakın köydendi Bayram, yoksul köydü biliyorum, içim sızladı. Şaşkındım.
    ‘’Şöyle yapacağız bayram’’ dedim. ‘’Sen meyveleri alacaksın ama Pazar için değil onları bana satacaksın’’ dedim. Güldü, hem de ağız dolusu. ‘’Deli misin dedi ağaç senin neden para verip alacan ki. Ama dedim emek senin kaç saatte topladın o emeğinin karşılığı olacak ama elbette ceza vereceğim sana.’’ Korktu. ‘’Dövecen’’ dedi. ‘’Taktın dövmeye’’ dedim, ‘’hep döverler de…’’ dedi.
    ‘’Yok’’ dedim ‘’sen beni bekle evden sana kitap getireceğim.’’ Ömer Seyfettin kitabıyla ve kızkardeşine alacağı ayakkabının parasıyla geri döndüm.
    ‘’Bak Bayram cezan şu bu kitabı okuyacaksın sonra gelip bu kitap hakkında konuşacağız, sonra başka kitap vereceğim. Yani cezan okumak’’
    Güldü…
    ‘’Okuduktan sonra geri mi verecem bu kitabı’’ dedi.
    ‘’Hayır sende kalacak’’ dedim. ‘’İlk hikaye kitabım bu benim’’ dedi. Koşarak giderken durdu sonra bana doğru koştu simsiyah gözleri parlıyordu… sarılmaya çalıştı.
    ‘’Abi’’ dedi, ‘’biliyon mu?’’ Ekledi
    ‘’İlke kez biri dövmedi beni dedi’’ ve ekledi… ‘’çok jantisin abi köyde öyle diyolar’’
    Arkasından seslendim ‘’kitap okununca geleceksin tamam mı?’’
    Kafa salladı ama gelir mi bilmem. Onca mandalinayı ne yapacaktım ki? Bahçe kapımın önüne yol kenarına bıraktım üstüne de bir not iliştirdim; ‘’lütfen tüketeceğiniz kadar alınız.’’
    Eve girmek içimden gelmiyordu, günlerdir içime içime bakmak yerine serin havayı koklamak istedim. Okuma ve yazma yerime de gitmek gelmiyordu ki araba sesiyle korktum… korkuyla gelen arabayı izledim. Korktuğum değildi, bir kadın ve erkek bahçe kapımın yanında duran tüm mandalinaları lüks araçlarına taşıdılar ve acele bile etmeden sakince gittiler.
    Şaşkındım, hiç umursamadan hepsini almışlardı, ‘’tüketeceğiniz kadar alın’’ yazısı hariç, galiba Bayram’a haksızlık etmiştim.
    İçeri girdim, Beethoven iyi gelecekti sancılı halime.
    Kapının sesiyle irkildim… Müziğin sesini kıstım, hayır korkum boşunaydı.
    Kapıda Bayram ve bir adam dikiliyordu. Adam Bayram’ın babasıydı. Ona verdiğim parayı bulmuş bu parayı ben mi verdim yoksa hırsızlık mı yapmış sorguluyordu. ‘’Hayır’’ dedim. Mandalina topladı ben de bunun karşılığını ödedim dedim. Mandalinaları da iyi paraya sattım dedim…
    Dedim ama beni bir gülme krizi tuttu mandalinalarım belki de şu anda hem de lüks bir arabada yolculuk ediyordu…
    Bayram ve babasını uğurladıktan sonra dakikalarca güldüm…

    Yoksa ağladım mı? BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti19.11.2023 - 17:40

    Beğenmenize çok sevindim, benimkisi kendi sözcüklerimle kendi izlenimlerim. Ansiklopedik bilgi değil; ansiklopedik bilgi ben pek paylaşmam..

    Teşekkür ederim Tuna Hanım

  • Bir Gece Vakti19.11.2023 - 17:31

    Ünlü şairimizin Datça’daki evinin sokağına girdiğimde;
    Bahçe içinde bir ev. Dindirilmiş duyguların serinliğini çağrıştırıyor. Bir yanı gölge, ötesi kır görünümünde bir alanı içeriyor. Eve bakıp, burada yaşanmışlığın izlerini bulmaya çalışıyorum ki kapıda bir yazı ilişiyor gözüme; ‘’Bu evde hala yaşıyoruz…’’ diyor. Rahatsız edenlere kibarca uyarı.
    Ben sokağın dilini arıyorum kendimce, elbet yazı olacak izlenimlerim…
    Ama kendimce, kendi sözcüklerimle…
    O görkemli şairin suretini yansıtan renklerin aşınmışlığı öte yüzyılların bakışını getiriyor sanki!
    Sessizliğin ezgiye dönüşen renkleriyle şairin burada nasıl yaşamış olabileceğini buluşturmaya çalışıyorum.
    Burada sabahladığı geceleri, kederli aşklarının soldurduğu yüzünü getirdim gözlerimin önüne

    Susuyor dilim, içe çekiliyor bakışlarım. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti19.11.2023 - 16:09

    2022 yılında Antalya’da Rodin’in eserlerini görmek için gitmiştim. Etkisinden aylarca kurtulamadığım bir sergi-müzeydi. İstanbul’da Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastane bahçesinde kopyası yapılan eseri de görmek neredeyse aynı zamana rastlar.
    Rodin’i izlerken; acının, yalnızlığın diliyle örülmüş dedim içimden.
    İşte karşımdaydı Rodin…
    Gözlerimle dokundum, onun ellerinin izini ararcasına, acıdan acı bakan kederli gözlere takıldı bakışlarım.
    Bakışımın izi kalsın istedim.
    Bakışlarımız buluştu Camilla Claudel ile…
    Bir azap şenliği gibi duran The Kiss, Eternal Spring, ve The Falling Man (Düşünen Adam).
    Sırça fanusu andıran cam bölmenin önünde ışığın diliyle söze durdum adeta…
    Rodin heykellerinin gölgesinde durup onun ellerinin hünerine baktım.
    Bunları izlerken, Rilke’nin Rodin üzerine yazdıklarını anımsıyordum bir bir.
    Yazar, şair-heykeltraş buluşmasının en derin anlamı, onun yazıp ortaya koyduğu metinde yatıyordu.
    Rilke diyordu ki bana ‘’Onunki hiçbir şeyin kaybolmadığı ve unutulmadığı bir hayattır. Geçip gittikçe içinde biriken bir hayat.’’
    Yaratıcı bir deha diyordum içimden. Ancak zamanın en küçük bir anını bile değerlendirendir. Rodin, burada bunu anlatıyordu bana.
    Şaşırtıcı bir birikim, enerji. Dokunduğu her şey yaratıcılığının imbiğinden geçirerek yeni bir dil kuran bir büyücü, Rodin. Taşın, mermerin, tuncun dilinden anlayan bu ustanın ellerini düşündüm, tıpkı Rilke gibi.
    Işığına baktım onun. Gözünün çalımından mermere izdüşüren bakışına. Camille Claudel’le yan yana ayrıksı duruşuna.
    Acıdan acı bir dilin duruşu vardı onda da

    Ya Camilla Claudel Rodin’e aşkının bedelini tam otuz yıl akıl hastanesinde acılar içinde geçirerek ödedi. BİR GECE VAKTİ




  • Bir Gece Vakti19.11.2023 - 15:18

    Hangi yazı biçimini seçersem seçeyim onun diliyle konuşur, insan/doğa gerçekliğine yönelirim. Arayış olmadan asla yazı olmaz; olsa da kısır olur.
    Giderek yazıyı bir yaşama yolu olarak gördüğümü söylemeliyim.
    Evet, tutunduğum bir şey üstelik.
    Her gün okuduğum için her gün yazıyorum; bazen klavyeden çoğu zaman da kağıt kalemden.
    Bu bir zorunluluk mu?
    Bazen, bu anlamda kağıda kaleme kapanıp kitaplarda yol aldığımda, kendimi bir sporcu, sahneye çıkmaya hazırlanan bir şarkıcı, provada bir oyuncu gibi hissediyorum. Bazen de masanın başına geçince, bir kunduracı, bir terzi hatta bir doktor gibi hissettiğim olur.
    Masamın düzeni, yazı araç ve gereçlerim, okuma yazma ritüellerim beni o havaya sokar.

    Kapanmayı, gitmeyi, bir başına kalmayı, sızılardan geçmeyi, içinizde damıttığınız acılarla yüzleşmeyi göze almaktır yazmak. BİR GECE VAKTİ


  • Bir Gece Vakti19.11.2023 - 00:52

    Kopuş çizgisine varmadan yazmaya dönemiyorum. Yaşanan bir andan, yerden, işten, uğraştan koparak kendimi bulduğum gerçeklik durumuna geçiş. Uzaklaştıklarımla bağımı koparıyor, başka bir seyre geçiyorum.
    Bu bölünmeyi her an yaşadığım kesindir. Belleğimde, bilincimde taşıdıklarım her yere gider. Yer ve mekan bulduğunda yazıya döner. Arayıştır bu. Düz ve sıradan bir hayatın akışında yapamadığı için kendime bir yazı yurdu ararım sürekli.
    Aslında bilgimi başka alanlara (İnsanlığın Kitabını Yazdım) bu kitapla yönlendirdim ve neden yazdığımı sorgulamaya başladım, Hayır ben sizden bilgeliğinizden çok şey öğrendim. Eminim bu kitap bir gün çok iyi yerlere gelecek, ama bizde okuyan az olunca…
    Yazmak içimdeki, bilincimdeki karanlığı aydınlatmaktır bir bakıma. Okuduklarımla birlikte yaşadıklarımı da yeni başka bir dile dönüştürmektir aynı zamanda.

    Sayfamda sizin için çok anlamlı ve değerli şiiriniz için de; okurken içinde kendimi de bulduğum şiirinizi keyifle okuyacağım hep dost teşekkürlerimle; kahvem eşliğinde… BİR GECE VAKTİ